Tescilli Vatan Hainleri…

Mustafa Kemal Atatürk

Ülkemizde dinci kesimler, ayrıcalıklı konumlarını sürdürebilmek, çıkarlarını güvence altına alabilmek için, dini bir kullanma aracına dönüştürmüşlerdir…

Etkilenmeye hazır, sorunlarının çözümünü salt inanç dünyasında arayan aç ve yoksul insanları denetleyebilmenin en kolay, en kestirme yolunu, Yaşar Nuri Öztürk’ün deyişi ile onları “Allah ile aldatmak”ta, din sömürüsünde bulmuşlardır.

Bu din sömürüsü, ( Atatürk dönemi dışında) dün de vardı, bugün de var ve karşı çıkılmazsa yarın da olacaktır.

İşin bir başka yönü, bu dinci çevreler bir yandan bir İslam devleti kurmayı düşlerken, öte yandan emperyalizme göbekten bağlanarak, yabancı sermaye savunuculuğunu da gönüllü yapmaktadırlar.

Tarihe bakarsak, bu siyasal İslamcılık oyununun her zaman böyle sahnelendiğini, emperyalizmin güdümündeki şeriatçılık yasalarının böyle işlediğini görebiliriz.

İslam devleti isteyen tüm şeriatçılar, hedeflerine ulaşabilmek için genellikle dış güçlerle bütünleşerek ulusal güçleri arkadan vurmaya çalışmışlardır.

31 Mart kalkışmasının lideri, “Volkan” gazetesi ile İttîhad-ı Muhammedi Cemiyeti’nin yöneticisi Derviş Vahdetî de bunlardan birisidir. Ona göre, Rus Çarı ve İngiliz Kralı İslam’ın dostu, bunlara karşı çıkarak ulusal devleti savunan İttihat ve Terakki Cemiyeti İslam’ın düşmanıydı.

Bu İttihad-ı Muhammedi Cemiyeti de şeriat isteği ile ortaya çıkan örgütler gibi dış kaynaklardan besleniyordu. Arkasında İngilizler vardı. Kökü dışarıda bir kuruluştu, emperyalizmin emrindeydi. Derviş Vahdeti de bir İngiliz yetiştirmesiydi. Kraliçe namına verilen balolarda (kendisinin de belirttiği gibi) redingot bile giymişti.

Derviş Vahdeti yayınladığı heyecanlı, kışkırtıcı yazılarla şeriata dönme çağrıları yapıyor, herkesin örgüte katılmasını istiyordu.

Her yana gazeteler gönderiyor, toplantılar yapıyor, mitingler düzenliyordu. Çünkü “İngiliz’in lokmasını” hak etmesi gerekiyordu. Kendi deyişi ile “İngiliz adama bedava lokma vermezdi…”

31 Mart kalkışmasının hazırlıkları aşama aşama gerçekleştiriliyor, Bir yandan da askerle bağlantı kurulmaya çalışılıyordu. Topçu Kışlası isyancıların merkeziydi… Bu bina 1940 yılında İsmet Paşa tarafından yıkılarak “Gezi Parkı”na dönüştürülmüştü…

Şeriatçıların Ayaklanmasını ittihatçı subay İsmail Canpulat Selanik’e bildirdi.

Haber karşısında Selanik ayağa kalktı. Askerler öfkeliydiler, tepkiliydiler. İkinci ve Üçüncü ordu birlikleri isyanı bastırmak üzere hazırlığa başladı. Genç subaylar Meşrutiyeti kurtarmak için İstanbul’a yürümeye karar verdiler.

İsyanın başlamasından iki gün sonra, Hareket Ordusunun öncü birlikleri Selanik’ten İstanbul’a hareket etti. Ordunun komuta heyetinde Hareket Ordusu Komutanı korgeneral Mahmut Şevket Paşa, öncü birliklerin başında Enver Bey, Ali Fethi Bey (Okyar), Kazım Bey (Karabekir) İsmail Hakkı Bey, Muhtar Bey, İsmet Bey (İnönü) ve Mustafa Kemal gibi genç subaylar bulunuyordu.

Hareket Ordusu 24 Nisan 1909 günü İstanbul’a girmeye başladı. 26 Nisanda isyanı bastırarak duruma egemen oldu. Abdülhamit tahttan indirildi.

Şeriatçı ve Kürtçü çeteler ve onların başkanları Cumhuriyetin ilanından sonra da emperyalizmle güç birliği yaparak, yeni rejimi yıkmak için ellerinden geleni artlarına koymadılar…

Yedi düvele karşı verilen ölüm kalım mücadelesinde düşman tarafını tutarak, Kuvayi Milliyeyi sırtından bıçaklayan Sait Mollalar, Derviş Mehmetler, İskilipli Atıf Hocalar, Şeyh Saitler, Seyit Rızalar ne yazık ki bugün, el üstünde tutulmakta, Referandum seçimlerinde adlarına pankartlar yazılmakta, şöyle denilmektedir:

Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız 1 Nisanda Diyarbakır’da. Her “Evet” Şeyh Sait ve arkadaşlarına bir Fatiha’dır. (AK PARTİ DİYARBAKIR İL BAŞKANLIĞI)

Kimdir Bu Şeyh Sait? Kimdir bu Seyit Rıza? Kimdir bu İskilipli Atıf Hoca?

İskilipli Atıf Hocanın genç Cumhuriyeti yıkmak için sergilediği marifetleri bir makalemde anlatmıştım… Onun için tescilli vatan hainlerini anlatmaya Seyit Rıza İle devam edelim:

Seyit Rıza, şehitler vererek bağımsızlığını kazanmış bir yönetime, bir ulusa karşı, İngiltere Dışişleri Bakanlığından, şu ricalarla yardım isteyen bir karşı devrimciydi:

“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,

Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlaki etkisinden yararlandırmanızı diliyorum. Sayın Bakana en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.

Seyit Rıza / Dersim Başkomutanı”

Bu dilekçeyi okuduktan sonra sanırım başka açıklamaya gerek kalmıyor…

Adına övgüler dizilen, pankartlar açılan Şeyh Sait’e gelince.  O da 1925 yılında yeni kurulan çağdaş Cumhuriyet rejimini yıkmak için isyan bayrağını açmış bir haindir.

Şeyh Sait bir İngiliz ajanıydı ve isyan çıkarması için İngilizler tarafından kışkırtılmıştı. Ordumuz aylarca, dağlarda, tepelerde bu hainin çetesine karşı savaş verdi. Sonunda Şeyh Sait, adamları ile birlikte yakalanarak idam edildi… Ne var ki bu kalkışma bize MUSUL’A mal olmuştu… Tam orayı Türk topraklarına katmak üzereyken, emperyalistler bu kukla haini kullanmışlardı…

İşte şimdi iktidar onların hem Kürt hem de şeriatçı liderler olmalarından yararlanıp, Diyarbakır’da “Evet” oylarını artırabilmek için böyle pis bir oyuna girişti…

Ama hevesleri kursaklarında kalacaktır…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir