Başkanlık Sistemi Bir Amerikan Planıdır…

Osmanlının son dönemlerinden kötü olduk… Tam bir karmaşa ve kargaşa dönemi yaşıyoruz… - 5 300x283 1

Osmanlının son dönemlerinden kötü olduk… Tam bir karmaşa ve kargaşa dönemi yaşıyoruz…

Hani Atatürk, milli mücadeleye başlamak üzere Samsun’a çıkarken bir ülke tablosu çizmiş ve şöyle demişti:

“1919 senesi Mayıs’ının 19. günü Samsun’a çıktım. Vaziyet ve manzara-i umûmîye, (genel görünüm) Osmanlı Devleti’nin dâhil bulunduğu grup, 1. Dünya Savaşında mağlup olmuş. Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes imzalanmış. Büyük harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir hâlde…

Saltanat ve Hilafet mevkiini işgal eden Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve yalnız tahtını korumak üzere alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki kabine; âciz, haysiyetsiz, korkak, yalnız Padişahın iradesine tâbi ve onunla beraber kendilerini koruyabilecek her hangi bir duruma razı…”

Şu benzerliğe bakın…

Günümüzde de vatan, ülke, millet çıkarları bir yana bırakılmış, herkes geleceğini garanti altına almak için çaba gösteriyor… Yargıyı, emniyeti, orduyu, kısaca devleti ele geçirmek için mücadele veriyor… Bunun için de Gazi’nin deyişi ile, Kendilerini koruyabilecek her hangi bir duruma razı…”

Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışından tam 98 yıl sonra, dönüp dolaşıp aynı yere gelmişiz…

Herkes kendi çıkarını düşünüyor… Vatan ve vatan zenginlikleri talan edilmiş, yağmalanmış…

Yabancı devletler ülkemize bu kez topla tüfekle değil, “Tek kurşun atmadan” içerideki işbirlikçileri ile anlaşıp, sermaye, para gücü ile girmişler…

Şu anda tüm fabrikalarımız, bankalarımız, kamu mallarımız yabancı şirketlerin eline geçmiş durumda… Ülkemizden ülkelerine kâr, kazanç, para aktarıyorlar…

Türkiye onlar için ballı kaymak, yenilecek, yutulacak bir lokma… Bir hazine… Bitip tükenmez bir sömürü kaynağı…

Adamlar en son “Petrol Ofisi”ni de sattılar, rahatladılar… Petrol Ofisi Kemalist Cumhuriyet döneminde Türk petrolleri için kurulmuş milli bir kurumdu…

Bütün bu satılan Türkiye zenginliklerine karşın yine de devlet ve ülkemiz borç batağına saplanmış durumda… Uçan kuşa borcumuz var… Hani şair demiş ya, “Cep delik, cepken delik…”

Siz bakmayın iktidarın, “IMF’ye bile borç veriyoruz” palavralarına…

Şu anda Türkiye’nin emperyalist devletlere borcu 500 milyar doları aşmış durumdadır… Sadece özel sektörün borcu, 224 milyar dolardır…

Siz bakmayın iktidar mensuplarının Almanya’ya, Hollanda’ya esip yağmalarına…

“Naziler, Nazi kalıntıları, faşistler…” “Hollanda ne ki? Bizim kürdan cebimiz…” “Bedelini ödeyecekler…” “Hesabını soracağız…” FALAN FİLAN…

Bunlar boş laflar… Bunlar külhanbeyi ağzı… Referandumda oy toplayabilmek için söylenmiş kahramanlık sözleri… Hepsi göbekten bağlıdır bu veryansın ettikleri ülkelere…

Sadece Hollanda’ya 16,7 milyar dolar, Almanya’ya 20 milyar dolar borcumuz var… Devletlerarası politik ilişkilerde belirleyici olan sövüp saymalar, tehditler, şantajlar değil, ekonomik güçtür…

Şimdi gel de sen Hollanda’ya söylenilen sözlerin geçerliliğine inan…

Yeryüzünde iki paralık değerimiz kalmadı… Bakanlarımız bile artık sınır dışı edilmeye,  politikacılara hava alanlarını kapatmaya başladılar…

Bütün bu kötü, yanlış, aksak –eksik yönetim yetmiyormuş gibi, şimdi bir de milletin başına bir “Başkanlık sistemi” getirmeye çalışıyorlar… Neymiş efendim,  “Böylece memleketi daha iyi yöneteceklermiş…” Sanki 15 yıldır bu ülkeyi kendileri yönetmiyormuş gibi…

O zaman demezler mi adama: “Sizin yazınızı da gördük, kışınızı da…”

Ama tam yeri gelmişken hemen şunu da söyleyelim: Bu başkanlık sistemi bir Amerikan planıdır… Bir Amerikan projesidir… Onun destekçileri ise Avrupa ve İsrail’dir…

Hedef, bu sistemle ülkeyi eyaletlere bölmek, halkı din, mezhep, ırk temelinde ayrıştırıp parçalamak, kolay yutulur bir lokma haline getirmektir… Yani sonunda onu Yugoslavya’ya, Irak’a, Afganistan’a, Suriye’ye dönüştürmek ve bu yolla SEVR’i yeniden hayata geçirmektir…

Bu proje, AB’nin ve ABD’nin 70 yıllık projesidir. Rüyasıdır… Bu girişim, Ata’mızın kapıdan kovduğu emperyalizmin,  1947 yılında Truman Doktrini ile bacadan girmesiyle planlanmıştır ve bugün tüm sömürgeci ülkeler son noktayı koymak için ayağa kalkmışlardır…

Ergenekonlar, ordunun kozmik odalarına girmeler, hep bu projenin hayata geçirilmesi için atılan ilk adımlardı ve bu Ergenekon dosyasının, ilk kez, Eski Amerikan Başkanı Bush tarafından Türk yetkililere verildiği söylenmektedir…

İşte bunun için CIA Türkiye eski şefi Paul Bernard Henze demişti ki, “Türkiye’nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar.

Hükümeti ikna ettiğimizde, Meclis; Meclisi ikna ettiğimizde, ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor…

Eğer Amerika’nın çıkarı, Türkiye’de bir federalizm yani federal devlet kurulması ise, ana planımızda bu federasyonun adı bile konulmuşsa, (İstanbul Başkentli Yakın Doğu Federasyonu) mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine Türkiye’de geçilmeli…

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacak… Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz…”

Tıpkı, Libya devlet Başkanı Kaddafi  gibi… AB – ABD, onu, yandaşlarına linç ettirerek infaz ettirmişlerdi… Umarım başkanlık için yanıp tutuşan kişinin akıbeti de böyle sonuçlanmaz…

Ama işte o zaman, olan ülkeye olur ve sevgili vatanımız, Irak, Libya, Suriye, Afganistan, Yugoslavya gibi parçalanır…

Emperyalistlerin sömürgesine dönüşür… Oyuncağı haline gelir…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir