BAYRAK

BAYRAK - tuerkbayragimetalikayyildiz

BAYRAK - tuerkbayragimetalikayyildiz

 

BAYRAK

Hüseyin MÜMTAZ

Hani ilkokulda, “selamlamadan geçen kuşun” yuvasını bozacağımız öğretilmişti ya!

Öyle değilmiş.

Meğer “Nereye dikilmek isterse” oraya da dikilemiyor; ancak Lozan’la belirlenen sınırların içine dikilebiliyor, o zaman da çok seviniliyor, bayram ediliyormuş.

Akçakale Belediyesi, terörist PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD’nin kontrolündeki Rakka kentine bağlı Tel Abyad ilçesinin karşısına dev Türk bayrağı dikmiş.  Tel Abyad’daki PYD’yi simgeleyen flamanın karşısında yer alan Türk bayrağı tüm bölgeden görülebiliyormuş.

Belediye Başkanı “Türk bayrağımız 12 metre yükseklikte 4 metre genişliğinde. Bayrağımızı bugün sınır hattında göklere çektik. Bayrağımız her taraftan görülüyor. Karşı tarafta terör örgütü PYD bulunduğu müddetçe sınırımızda bütün köylere Türk bayrağı dikeceğiz. Emeği geçenlere teşekkür ederim” demiş.

Yâni “Karşı tarafta terör örgütü PYD” olmazsa bayrak kaldırılacak demek mi oluyor bu?

Türkiye’de, Edirne’den Ardahan’a kadar her hangi bir memleket köşesine Türk bayrağı dikmek bu kadar sevinilecek, reklam edilecek, haber değeri olacak bir şey midir?

Bayrak meselesinin başka bir boyutu daha var ve onda kafalar hayli karışık.

Irak’ın kuzeyindeki peşmerge başı Türkiye’ye gelmeden hemen önce “mesaj veriyor”, Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesine “Irak’ın üniter devlet olarak günleri sayılı” dedikten sonra; “Bağdat yönetiminin milletimizin doğal hakkına karşı duracağına inanmıyorum. Bunu yapsa bile bizi engelleyemez. Bağımsızlık referandumu düzenlemek Kürdistan halkına Allah’ın verdiği doğal bir hak” diyor. Muhayyel Kürdistan’ın 4 parça olduğunu bilen gazetecinin, “Bağdat dışında Tahran ve Ankara’nın da bağımsız bir Kürdistan’a karşı olduğunun” hatırlatması üzerine de “Bu bizimle Bağdat arasında bir konu. İran ve Türkiye ile bir ilgisi yok. Biz ve Irak aramızda uzlaşabilirsek, Bağdat ile bir anlaşmaya varabilirsek, bunun Türkiye ile hiçbir ilgisi olamaz” ifadesini kullanıyor.

Bunu dedikten sonra Türkiye’ye geliyor, bahsettiği bağımsızlığın bayrağını gösteriyor.

Burada devreye Bahçeli giriyor.

Bahçeli’nin o çok meşhur antika köstekli saatinin markasını bilmiyorum, merak da etmiyorum ama günde iki defa doğru zamanı gösterdiği anlaşılıyor.

Peşmerge başının gelişi ve bayrak göstermesi ile ilgili olarak; “Bu Irak’ın kendi iç meselesidir. Ama aynı bayrağın Türkiye’de, Türk bayrağına eş tutularak asılması skandaldır, aymazlıktır, rezalettir. İstanbul’da bu sözde bayrağın dalgalanmasına kim izin vermiştir? Bizim, Barzani’nin bayrağını vatan semalarında, Başbakanlık odalarında görmeye tahammülümüz kesinlikle yoktur. Bu şahıs, önce PKK’ya desteğinin ve şehitlerimizin hesabını vermeli, Türkiye’ye kurduğu tuzakların bedelini ödemelidir.  Türk milletine kefen biçen bir çürümüşün, Türkiye’de bir şey yokmuş gibi ağırlanması, milli gururu incitmiş, milli vicdanı sarsmış ve rahatsız etmiştir” dedikten sonra devam ediyor; “Sayın Başbakan Barzani paçavrasını gündeme getirmenin iyi niyetlilik olmadığını söylüyor. Kötüye kötü demenin neresi iyi niyetlilik değildir? Ne oldu da Barzani Türkiye’de, hem de şu nazik ve hassas dönemde ağırlandı? Hangi bölgesel ve küresel politikanın yörüngesine girildi? Eğer Barzani, bize tercih ediliyorsa ki bu da bir tercihtir, asıl bunu iyi niyetle yorumlayamam, samimiyetle okuyamam” diyor.

Cevap Çavuşoğlu’ndan geliyor; “İlk defa da yapılan bir uygulama değildir. Bu olmasın görüşüne de görüş olarak saygı duyabiliriz. Bu konuyu başka yerlere çekmek ya biz ya onlar demek doğru değildir. Buradaki uygulama sıradan bir protokol uygulamasıdır. Herhangi kasıtlı bir şey yoktur ” .

Bahçeli “Barzani bize tercih ediliyorsa” diyor; Çavuşoğlu “Ya biz ya onlar demek doğru değildir” cevabını veriyor.

“Ya biz, ya onlar demek doğru değil”se; “Evet” demeyecek olanları münafıklıkla suçlamak caiz midir?

Bush da 11 Eylül’den sonra “Ya bizden yanasınız, ya teröristlerden” dememiş miydi?03.03.17


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir