KAPİTALİST ELİTLER SAVAŞI

Başkan D.Trump'ın güvenlikle ilgili kurumları denetimi altına almak için üç generali;
Ulusal Güvenlik Danışmanlığına Michael Flynn'i, Savunma Bakanı olarak James Mattis'i ve Anayurt Güvenliği Bakanlığına John Kelly'i ataması,
Washington'da egemenler arasında bir ölüm kalım savaşı yaşanacağını gösteriyordu.
 
*
M.Flynn, Obama öncesi ve sonrası yılları sorguluyor ve istihbarat servisleriyle ilgili kapsamlı bir reformun hazırlıklarını yapıyordu.
CIA, Obama döneminde sahada nerede olursa olsun bir şahsın yerini buluyor, gerekiyorsa onu ortadan kaldırabiliyordu.
Ya da gizli hapishaneler kuruyor, Beyaz Saray'ın işine gelmeyen rejimleri yıkıyordu.
Ama bunların hepsi hukuk dışıydı ve CIA mütemadiyen suç işliyordu...
 
*
M.Flynn'ın düzenlemesi; İstihbarat servislerinde sahada çalışan ajanlarla merkezdeki analistler arasında uyumun sağlanmasını: 16 ajansta istihbarat paylaşımını yürütenlerin Ulusal İstihbarat Direktörünün tam yetkisine geçmesini, 
Böylece dağınık istihbaratın merkezileştirilmesiyle siyasal ve askeri istihbarat niteliğinin yükseltilmesini öngörüyordu. 
Hem de Başkan Trump'ın ifadesiyle " En iyinin, birincinin yerini alması" süreci başlayacaktı.
Rusya ve Çin'i ezmeye kalkışmak yerine onlarla bir ortaklığa gidilmesinin önü açılacaktı... 
 
*
Ama bu politikalarının engellenmesi için B.Obama, H.Clinton ve eski hükümet sözcüsü V. Nuland öncülüğünde demokrat alt yapı;
Donbass'ta  savaşı yeniden başlattı.
Eşzamanlı Ortadoğu'da da Suriyeli Kürtlere zırhlı araçlar teslim etmeyi başardılar.
Aynı zamanda ABD başkanlık seçimlerinden önce Kasım'da, Obama yönetiminin Rusya'ya karşı yaptırımlar uyguladığı günlerde,
M.Flynn'ın Rusya'nın ABD Büyükelçisi Sergey Kislyak ile beş telefon görüşmesi yaptığını iddia ettiler.
 
*
13 Şubat'ta, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, Rusya ile olan temasları ve iddialar üzerine istifa etti...
 
*
Telefon görüşmelerini başlatan Büyükelçi Kislyak'tı.
"Flynn konuşmanın FBI tarafından izlendiğini biliyordu. Sadece gerçekleri konuştuk. Ancak ABD konuyu dahili bir kavga haline getirdi. Trump, ABD bürokrasisi ve basının direnişiyle karşı karşıya kaldı " dedi. 
 
*
Sonra Flynn'ın Rusya ile olan bağlarının uzun zamana dayandığı ortaya çıktı.
2015'te Moskova'da, devletin uluslararası yayın kuruluşu Russia Today'in (RT) onuruna bir gala düzenlediği, burada Devlet Başkanı V.Putin'in yanında oturduğunun fotografları yayınlandı.
Üstelik Flynn ile ilgili Kongrenin isteği üzerine devam eden ve bu gezi sırasında  Ruslarla hangi toplantılarda bulunduğunu araştıran bir askeri soruşturması da bulunuyordu...
 
*
Ancak ABD ordusunun bir generalinin Putin ile akşam yemeğinde olması arzu edilmese de,bundan Flynn'in Ruslar tarafından satın alındığı anlamı çıkmıyordu.
Hedeflenenin Flynn değil, yeni Başkan D.Trump'ın Rusya ile kuracağı ilişkiler olduğuna ilişkin tartışmalar yoğunlaşmaya başladı. 
 
*
"Flynn olayı", Rusya'nın ABD egemenleri için çok hassas bir konu olduğunun açık göstergesi oldu.
Şimdi Trump'ın Rusya politikası daha da yakından izleniyor.
Trump yönetimi içinde Rusya ile yakınlaşmayı en çok savunan adamın kaybı,  "Obama benzeri bir yaklaşımın" geri dönüşünü potansiyelini taşıyor.
Bu, Ukrayna'nın Moskova'dan razı olmaması halinde yaptırımların süreceği,
Ya da Washington'ın, Suriye'de Rusya'ya katılma konusunda daha az hevesli olmasına yol açabilmesi olasılığını güçlendiriyor.
 
*
Doğrusu, dünyaya demokrasi getirmeyi üzerine vazife sayan ABD'li milyarder elitlerin demokrat kesimleri şimdilerde korku içindedir.
Bunlar doymak bilmez çıkarlarında, ülkelerinin dünyadaki güvenlik ve istikrarın tek garantörü ve küresel ilişkilerin gidişatını kökten değiştirecek küresel güç olmanın getirisini çokca yaşadılar.
Barack H.Obama'yı Başkan belirlediklerinde;
Onun, ABD Askeri Stratejisini "Küresel sorunlarda nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermenin düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil bunun nasıl yapılacağına dair strateji üretme üstünlüğüne yaklaşımların ve kararlılıkların oluşturacağı" esasına dayandıracağını öngördüler.
 
* 
Bu stratejiyle BM İnsan Hakları Bildirgesi ve BM'in aşırıcılık, ayrımcılık ve terörizmle mücadele ilkeleri ve konvansiyonlarını gözardı ettiler.
Başka ülkelere baskı yaparak politikalarını savunmaya, istemedikleri rejimi değiştirmeye zorladılar.
Şiddete ve güvensizliklere yol verirken, kanlı savaşlara yol açtılar.
"Günü gelir, bunlar sorgulanır" diye hiç düşünmediler...
 
*
En kötüsü "nasılsa bir günah keçisi buluruz" dediler.
Nasılsa Rusya'nın, Türkiye Erdoğan iktidarının İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği; 
29 Ocak 2016'da Irak'ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat'ta, Suriye'ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye'de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart'ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart'ta, Türkiye'den Suriye'deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları beklemeydi...
 
*
Ama 29 Ekim'de H.Clinton'ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarının Rusya'nın eline geçmiş olmasından irkildiler. 
H.Clinton'un elektronik postaları ABD ve NATO'nun Libya'dan başlayarak, 2011'de Esat'ı devirmek ve ardından Irak'a saldırmak için Suriye'ye geçen IŞİD teröristlerinin nasıl finanse edildiğini, silahlandırıldığını ve operasyonlara görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyordu.
Ya da Pentagon'un, Batılı ülkelerin, Körfez'deki devletlerin ve Türkiye'nin; Suriye'nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyordu.
 
*
Bu elektronik postalar olayı çıktığında, Başkan Trump, Obama ve H. Clinton'a ağır eleştirilerde bulunuyordu.
Trump, "IŞİD'i Obama kurdu. IŞİD'in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama'yı onurlandırıyor. Obama'nın ikinci ismi Hüseyin'dir" diyordu...
Ortadoğu'daki kargaşadan Obama yönetimini sorumlu tutuyordu ki, demokrat elitler yargılanmanın dehşetini yaşıyordu.
 
*
Dün ABD Başkanı D.Trump, bir basın toplantısı yaptı.
Obama yönetiminden hem iç hem de uluslararası ilişkiler konusunda ciddi sorunlar devraldığını söyledi. 
Ortadoğu'da durumun tam bir felâket olduğunu, IŞİD'in bir kanser hücresi gibi yayıldığını belirtti...
 
*
Kampanyası sırasında ekibinden bazı kişilerin Rusya'yla irtibatta olduğu iddialarını bir kez daha yalanladı.
Ancak istihbarat servislerinden bazı bilgilerin sızdığını kabul etti. 
Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn'in istifasıyla ilgili olarak, Flynn'in yanlış birşey yapmadığını, ancak Rus Büyükelçi'yle yaptığı görüşmeyle olarak ilgili Başkan Yardımcısı Mike Pence'e tam bilgi vermediğini, bunun da kendisi açısından kabul edilemez olduğu için istifasını istediğini söyledi.
"Çıkarılan haberlerde bana karşı bir nefret dili kullanılıyor" ifadesiyle medyadan şikayetçi oldu.
 
*
Bugün, 40 yıl öncesinin Watergate siyasi skandalının gölgesi gibi bir şeyler yine ABD'yi karartıyor... 18.2.2017 - 161107120239 01 trump parry super 169
Başkan D.Trump’ın güvenlikle ilgili kurumları denetimi altına almak için üç generali;
Ulusal Güvenlik Danışmanlığına Michael Flynn’i, Savunma Bakanı olarak James Mattis’i ve Anayurt Güvenliği Bakanlığına John Kelly’i ataması,
Washington’da egemenler arasında bir ölüm kalım savaşı yaşanacağını gösteriyordu.
 
*
M.Flynn, Obama öncesi ve sonrası yılları sorguluyor ve istihbarat servisleriyle ilgili kapsamlı bir reformun hazırlıklarını yapıyordu.
CIA, Obama döneminde sahada nerede olursa olsun bir şahsın yerini buluyor, gerekiyorsa onu ortadan kaldırabiliyordu.
Ya da gizli hapishaneler kuruyor, Beyaz Saray’ın işine gelmeyen rejimleri yıkıyordu.
Ama bunların hepsi hukuk dışıydı ve CIA mütemadiyen suç işliyordu…
 
*
M.Flynn’ın düzenlemesi; İstihbarat servislerinde sahada çalışan ajanlarla merkezdeki analistler arasında uyumun sağlanmasını: 16 ajansta istihbarat paylaşımını yürütenlerin Ulusal İstihbarat Direktörünün tam yetkisine geçmesini, 
Böylece dağınık istihbaratın merkezileştirilmesiyle siyasal ve askeri istihbarat niteliğinin yükseltilmesini öngörüyordu. 
Hem de Başkan Trump’ın ifadesiyle ” En iyinin, birincinin yerini alması” süreci başlayacaktı.
Rusya ve Çin’i ezmeye kalkışmak yerine onlarla bir ortaklığa gidilmesinin önü açılacaktı… 
 
*
Ama bu politikalarının engellenmesi için B.Obama, H.Clinton ve eski hükümet sözcüsü V. Nuland öncülüğünde demokrat alt yapı;
Donbass’ta  savaşı yeniden başlattı.
Eşzamanlı Ortadoğu’da da Suriyeli Kürtlere zırhlı araçlar teslim etmeyi başardılar.
Aynı zamanda ABD başkanlık seçimlerinden önce Kasım’da, Obama yönetiminin Rusya’ya karşı yaptırımlar uyguladığı günlerde,
M.Flynn’ın Rusya’nın ABD Büyükelçisi Sergey Kislyak ile beş telefon görüşmesi yaptığını iddia ettiler.
 
*
13 Şubat’ta, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn, Rusya ile olan temasları ve iddialar üzerine istifa etti…
 
*
Telefon görüşmelerini başlatan Büyükelçi Kislyak’tı.
“Flynn konuşmanın FBI tarafından izlendiğini biliyordu. Sadece gerçekleri konuştuk. Ancak ABD konuyu dahili bir kavga haline getirdi. Trump, ABD bürokrasisi ve basının direnişiyle karşı karşıya kaldı ” dedi. 
 
*
Sonra Flynn’ın Rusya ile olan bağlarının uzun zamana dayandığı ortaya çıktı.
2015’te Moskova’da, devletin uluslararası yayın kuruluşu Russia Today’in (RT) onuruna bir gala düzenlediği, burada Devlet Başkanı V.Putin’in yanında oturduğunun fotografları yayınlandı.
Üstelik Flynn ile ilgili Kongrenin isteği üzerine devam eden ve bu gezi sırasında  Ruslarla hangi toplantılarda bulunduğunu araştıran bir askeri soruşturması da bulunuyordu…
 
*
Ancak ABD ordusunun bir generalinin Putin ile akşam yemeğinde olması arzu edilmese de,bundan Flynn’in Ruslar tarafından satın alındığı anlamı çıkmıyordu.
Hedeflenenin Flynn değil, yeni Başkan D.Trump’ın Rusya ile kuracağı ilişkiler olduğuna ilişkin tartışmalar yoğunlaşmaya başladı. 
 
*
“Flynn olayı”, Rusya’nın ABD egemenleri için çok hassas bir konu olduğunun açık göstergesi oldu.
Şimdi Trump’ın Rusya politikası daha da yakından izleniyor.
Trump yönetimi içinde Rusya ile yakınlaşmayı en çok savunan adamın kaybı,  “Obama benzeri bir yaklaşımın” geri dönüşünü potansiyelini taşıyor.
Bu, Ukrayna’nın Moskova’dan razı olmaması halinde yaptırımların süreceği,
Ya da Washington’ın, Suriye’de Rusya’ya katılma konusunda daha az hevesli olmasına yol açabilmesi olasılığını güçlendiriyor.
 
*
Doğrusu, dünyaya demokrasi getirmeyi üzerine vazife sayan ABD’li milyarder elitlerin demokrat kesimleri şimdilerde korku içindedir.
Bunlar doymak bilmez çıkarlarında, ülkelerinin dünyadaki güvenlik ve istikrarın tek garantörü ve küresel ilişkilerin gidişatını kökten değiştirecek küresel güç olmanın getirisini çokca yaşadılar.
Barack H.Obama’yı Başkan belirlediklerinde;
Onun, ABD Askeri Stratejisini “Küresel sorunlarda nerede, ne zaman ve nasıl olursa olsun düşmana karşılık vermenin düşmanlarla savaşıp savaşmamaya değil bunun nasıl yapılacağına dair strateji üretme üstünlüğüne yaklaşımların ve kararlılıkların oluşturacağı” esasına dayandıracağını öngördüler.
 
Bu stratejiyle BM İnsan Hakları Bildirgesi ve BM’in aşırıcılık, ayrımcılık ve terörizmle mücadele ilkeleri ve konvansiyonlarını gözardı ettiler.
Başka ülkelere baskı yaparak politikalarını savunmaya, istemedikleri rejimi değiştirmeye zorladılar.
Şiddete ve güvensizliklere yol verirken, kanlı savaşlara yol açtılar.
“Günü gelir, bunlar sorgulanır” diye hiç düşünmediler…
 
*
En kötüsü “nasılsa bir günah keçisi buluruz” dediler.
Nasılsa Rusya’nın, Türkiye Erdoğan iktidarının İŞİD ile ilişkilerinin araştırılması için BM Güvenlik Konseyine teslim ettiği; 
29 Ocak 2016’da Irak’ta İŞİD ile birlikte yürütülen yasadışı petrol ticareti,
10 Şubat’ta, Suriye’ye gönderilmek üzere yabancı teröristlerin sınırdan geçmelerinin  kolaylaştırılması ve Suriye’de harekât yürüten terörist gruplara silah tedâriki, 
8 Mart’ta, IŞİD ile birlikte yapılan tarihi eser kaçakçılığı, 
18 Mart’ta, Türkiye’den Suriye’deki IŞİD kontrolündeki topraklara yönelik silah ve cephane sevkiyatına ilişkin istihbarat raporları beklemeydi…
 
*
Ama 29 Ekim’de H.Clinton’ın, kişisel elektronik posta hesabı üzerinden devlete ait gizli bilgiler içeren yazışmalarının Rusya’nın eline geçmiş olmasından irkildiler. 
H.Clinton’un elektronik postaları ABD ve NATO’nun Libya’dan başlayarak, 2011’de Esat’ı devirmek ve ardından Irak’a saldırmak için Suriye’ye geçen IŞİD teröristlerinin nasıl finanse edildiğini, silahlandırıldığını ve operasyonlara görevlendirildiklerine ilişkin herşeyi ortaya koyuyordu.
Ya da Pentagon’un, Batılı ülkelerin, Körfez’deki devletlerin ve Türkiye’nin; Suriye’nin doğu bölgelerini denetimleri altına almaya çalışan bu güçleri nasıl desteklediğini de gösteriyordu.
 
*
Bu elektronik postalar olayı çıktığında, Başkan Trump, Obama ve H. Clinton’a ağır eleştirilerde bulunuyordu.
Trump, “IŞİD’i Obama kurdu. IŞİD’in kurucusu o. Ve şunu da söylemeliyim yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı. IŞİD Obama’yı onurlandırıyor. Obama’nın ikinci ismi Hüseyin’dir” diyordu…
Ortadoğu’daki kargaşadan Obama yönetimini sorumlu tutuyordu ki, demokrat elitler yargılanmanın dehşetini yaşıyordu.
 
*
Dün ABD Başkanı D.Trump, bir basın toplantısı yaptı.
Obama yönetiminden hem iç hem de uluslararası ilişkiler konusunda ciddi sorunlar devraldığını söyledi. 
Ortadoğu’da durumun tam bir felâket olduğunu, IŞİD’in bir kanser hücresi gibi yayıldığını belirtti…
 
*
Kampanyası sırasında ekibinden bazı kişilerin Rusya’yla irtibatta olduğu iddialarını bir kez daha yalanladı.
Ancak istihbarat servislerinden bazı bilgilerin sızdığını kabul etti. 
Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Flynn’in istifasıyla ilgili olarak, Flynn’in yanlış birşey yapmadığını, ancak Rus Büyükelçi’yle yaptığı görüşmeyle olarak ilgili Başkan Yardımcısı Mike Pence’e tam bilgi vermediğini, bunun da kendisi açısından kabul edilemez olduğu için istifasını istediğini söyledi.
“Çıkarılan haberlerde bana karşı bir nefret dili kullanılıyor” ifadesiyle medyadan şikayetçi oldu.
 
*
Bugün, 40 yıl öncesinin Watergate siyasi skandalının gölgesi gibi bir şeyler yine ABD’yi karartıyor…
18.2.2017

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir