BAŞAŞAĞI DÜŞÜŞ

Türkiye'de bir partinin devlette ve şimdilerde tasfiye edilen bir cemaatin derin devletteki iktidarı,
Ve Kemalist ideolojiyi zayıflatmak görevini yapan bir partinin de muhalefet oluşturduğu yapı;
Terörle mücadele stratejisindeki fiyaskolarıyla, "Terör Sorunu'nu" önce "Kürt Sorunu" na, sonra "Kürdistan Sorunu"na erdirmiştir...
 
*
İktidar, 2008- 2011'de resmi bir heyeti "Barış ve Kardeşlik Projesi" başlığında İmralı'da A.Öcalan ile sonra PKK terör örgütüyle Oslo'da müzakereler için görevlendirdiğinde;
Muhalefet partisi, "lafla peynir gemisi yürümez" mesabesinde bir muhalefet görevi yapıyordu.
Daha o tarihte birlikte "Kürtçü Ayrışmayı" bir kurum olarak devlete kabul ettirdilerdi... 
 
*
Muhalefet, 2011 ve Ekim 2014'te Fransa ve Türkiye Dışişleri Bakanları ve Cumhurbaşkanların, Suriye PYD lideri Salih Müslim'le bir araya geldiğini;
IŞİD vasıtasıyla Irak ve Suriye'yi kapsayacak bir Sünnistan ve Türk topraklarının bütünlüğüne zarar vermeden iki ülke üzerinde bir Kürdistan devleti kurulması konusunda anlaştıklarını,
Bu yüzden "Barış ve Kardeşlik Projesi"ne son verildiğini de biliyordu zahar...
 
*
İkisi de Ekim 2015'te Rusya'nın Suriye İç Savaşına askeri müdahalesiyle bu projenin sarsıldığını,
Türkiye'nin Kürtlerden arındırılması düşünün gerçekleştirilmesi olasılığının kalmadığını,
ABD'nin Ortadoğu hegemonyasına Rusya ve İran ittifakının bir engel olarak ortaya çıkmasından kaygılanmaya başladığını,
Halep'teki savaşın ise gerek uluslararası güçlerin gerekse bölgesel güçlerin geleceğini belli edeceğini,
Ya da kazanan tarafın tüm başarıların sahibi olacağı bir konumun oluştuğunu da değerlendiyordu.
 
*
ABD'nin Esad'a karşı İslamcı isyanı destekleme stratejisinin yenilgiye doğru gittiğini,
AB'nin Avrupa sermayesi tarafından desteklenen bölgelerde mezhepçi bölünmelerle oluşturulacak eksende bir plana ortak olmaya çalıştığını da bittabi algılamışlardı. 
Bunun Batılı müttefiklerin her birinin açık bir düşmanlıkla kendi stratejik çıkarları peşinde koşmak üzere aralarındaki rekabetin derinleştiği anlamına geldiğin farkındaydılar,herhalde...
 
*
Eh!ABD'nin Suriye Kürtlerine destek vermesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dönüp Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile uzlaşmaya yöneldiğini, sağır sultan duyduğu gibi öğrenmiş olmalıydılar. 
Erdoğan ve Putin; IŞİD'e karşı ortak operasyonlar gerçekleştirme: Halep'e karşılık El Bab:  Suriye ve Irak'ın  demokratik bir devlet olarak bağımsızlığı ve bölünmemesi: Suriye'nin geleceğini Suriyelilerin belirlemesi konularında uzlaşmışlardı...
 
*
Bu çerçevede muhalefet; TSK'nın Özgür Suriye Ordusuna bağlı Feylek el Şam, Sultan Murat Tugayları, Ahrar Şam ve Şam Cephesi güçleriyle birlikte Suriye Kürt güçlerinin koridor oluşturmasını engellemek üzere Cerablus ve El Bab bölgesinde güvenlikli bölge inşa etmeye yöneldiğinden haberdardı.
Ama işte o anlaşma gereğince Türkiye'nin ve bu grupların  Halep'teki etkinliğinin sonuna geliniyordu. 
Üstelik Rusya aldığı tavizlerin çıtasını giderek yükseltiyor ve İran artık açık bir şekilde devreye girmiş bulunuyordu.
Bu noktadan itibaren muhalefetin bu gelişmeleri değerlendirip-değerlendirmediğine ilişkin bir kayıt bulunmuyor!
 
*
Onlar görmeyerek, duymayarak ve susarak olana-bitene destek verirken;
Doğu Halep, Rus Hava Kuvvetleri ve İran güdümlü Şii milislerin desteğinde Suriye hükümet güçlerinin eline geçti.
Suriye'nin en büyük kenti Halep'te dört yıllık çatışma sona erdi.
Suriye'yi yağmalamak için dünyanın her yerinden onbinlerce cihatçıyı ülkeye getiren, silahlandıran, finanse eden, türlü lojistik sağlayan;
Başta ABD ve Batılı müttefikleri ile Suudi Arabistan ve Sünni petrol monarşileri bozguna uğradı...
 
*
Halep'in, Suriye hükümet güçlerinin eline geçmesi;
Türkiye'deki iktidarın Rusya ile anlaşması gereği Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlı Feylek el Şam, Sultan Murat Tugayları, Ahrar Şam ve Şam Cephesi güçlerine destek vermemesiyle sağlandı.
Şimdi bu gruplar Türkiye'yi ihanetle suçluyor.
Aralarındaki koordinasyon zayıflamış ve sonları da belli olmaya başlamıştır.
Bu anlaşmalı yenilgi Türkiye iktidarının 30 yıldan fazla süredir izlediği Müslüman Kardeşler çizgisinin ve silahlı grupların arkasındaki ideolojik çizgi ve düşüncenin darbelenmesine neden oldu.
 
*
Türkiye, Rusya ile anlaşmasının gereği Halep karşılığında El Bab'a yönelik güçlü hazırlıklar ardından şiddetli saldırılar başlatmıştı.
Bazı kayıpların verilmesi bu saldırıları yavaşlatmışken,
Şimdi Halep'te ortaya çıkan yenilgi paralelinde  Sultan Murat örgütü liderliğinde ÖSO'yu oluşturan gruplarda "satılmışlık" duygusu oluşmuş, El Bab'a yönelik saldırılar durmuştur.
ÖSO grupları bir kırılma ve moral çöküntüsünü yaşıyor.
Türkiye iktidarı bu çatlağı kapatmak için ÖSO militanlarının maaşlarını 200 dolardan 350 dolara çıkarmıştır ama bu dopingin pek yararı olmayacağı anlaşılıyor...
 
*
Bu çerçevede Kürtler; Türkiye'nin yavaş yavaş devreden çıktığını düşünmekte ve daha da yıpranması hedefindedir.
Bir taraftan, Irak'ta fiilen ele geçirdikleri tartışmalı bölgelerin tekrar elden çıkacağını düşündükleri için Neyneva Bölgesinin Irak merkezi yönetime bağlı kalmasını istemiyorlar.
Irak'ın bölünmesini ve Kürdistan'ın bağımsızlığını hızlandıracağı düşüncesiyle sünni federal bölge kurulmasını ya da bölgenin üçe bölünmesini destekliyorlar...
 
*
Bir taraftan da Suriye'de; kendi bölgelerini birleştirmek amacıyla Tel Abyad'ı İslamcı örgütlerden temizleyerek Cizire ve Kobani kantonlarını birleştirmiş, Efrin ve diğer kantonlar arasında sadece El Bab kalmıştır.
Bu durumda Kürtler için iki alternatife oynuyor; ya kantonlar birleştirilerek Kuzey Suriye Federasyonu kurulacak ya da Türkiye bunun olmaması için elinden geleni yapacaktır...
 
* 
Nitekim Türkiye'nin El Bab'ı almak istemesinin tek nedeni Kürt kantonlarının birleşmesini önlemekti.
Ama işte El Bab kenti; Suriye rejiminin Rusya ve İran'dan aldığı destek ile Türkiye'nin Rusya  anlaşmasında, ÖSO ve bağlı grupların Halep'te etkisizleştirmesiyle dağılma durumunda olmalarından başka;
Suriye birliklerinin her geçen gün kuzeye doğru ilerlemesi ve güneyde El Bab'a dayanmış olması,
El Bab kent merkezinde kendisine kaçış alanı olarak sadece şehrin Güneydoğusu kalan İŞİD terör örgütünün bulunması,
Ve kentin doğusunda yanaşık Kürt Savunma Birliklerinin korelasyonunda bulunuyor. 
 
*
Bu sırada Türkiye'nin daha da yıpratılması için  PKK terör örgütü uzantısı TAK, bir hafta önce cumartesi akşamı İstanbul Dolmabahçe'de onlarca polisimizi, insanımızı, çocuklarımızı hedef almışken,
Bu cumartesi de Kayseri'de bomba yüklü araçla bir saldırı daha tertiplemiş ve askerlerimizin kanına girmiştir....
 
*
Şimdi Türkiye'nin Halep'teki silahlı gruplara sırt çevirmesinden sonraki yansımaların şiddetli bir şekilde iç çelişki ve çatışmalar biçiminde kendisini göstermesinden endişeleniliyor. 
Bu iktidar ve muhalefetle Türkiye başaşağı gidiyor.
Yavru Muhalefetin yerle yeksan olmasına ise tek başına Devlet Bahçeli yetiyor...
 
19.12.2016 - ahmet kilicaslan aytar
Türkiye’de bir partinin devlette ve şimdilerde tasfiye edilen bir cemaatin derin devletteki iktidarı,
Ve Kemalist ideolojiyi zayıflatmak görevini yapan bir partinin de muhalefet oluşturduğu yapı;
Terörle mücadele stratejisindeki fiyaskolarıyla, “Terör Sorunu’nu” önce “Kürt Sorunu” na, sonra “Kürdistan Sorunu”na erdirmiştir…
 
*
İktidar, 2008- 2011’de resmi bir heyeti “Barış ve Kardeşlik Projesi” başlığında İmralı’da A.Öcalan ile sonra PKK terör örgütüyle Oslo’da müzakereler için görevlendirdiğinde;
Muhalefet partisi, “lafla peynir gemisi yürümez” mesabesinde bir muhalefet görevi yapıyordu.
Daha o tarihte birlikte “Kürtçü Ayrışmayı” bir kurum olarak devlete kabul ettirdilerdi… 
 
*
Muhalefet, 2011 ve Ekim 2014’te Fransa ve Türkiye Dışişleri Bakanları ve Cumhurbaşkanların, Suriye PYD lideri Salih Müslim’le bir araya geldiğini;
IŞİD vasıtasıyla Irak ve Suriye’yi kapsayacak bir Sünnistan ve Türk topraklarının bütünlüğüne zarar vermeden iki ülke üzerinde bir Kürdistan devleti kurulması konusunda anlaştıklarını,
Bu yüzden “Barış ve Kardeşlik Projesi”ne son verildiğini de biliyordu zahar…
 
*
İkisi de Ekim 2015’te Rusya’nın Suriye İç Savaşına askeri müdahalesiyle bu projenin sarsıldığını,
Türkiye’nin Kürtlerden arındırılması düşünün gerçekleştirilmesi olasılığının kalmadığını,
ABD’nin Ortadoğu hegemonyasına Rusya ve İran ittifakının bir engel olarak ortaya çıkmasından kaygılanmaya başladığını,
Halep’teki savaşın ise gerek uluslararası güçlerin gerekse bölgesel güçlerin geleceğini belli edeceğini,
Ya da kazanan tarafın tüm başarıların sahibi olacağı bir konumun oluştuğunu da değerlendiyordu.
 
*
ABD’nin Esad’a karşı İslamcı isyanı destekleme stratejisinin yenilgiye doğru gittiğini,
AB’nin Avrupa sermayesi tarafından desteklenen bölgelerde mezhepçi bölünmelerle oluşturulacak eksende bir plana ortak olmaya çalıştığını da bittabi algılamışlardı. 
Bunun Batılı müttefiklerin her birinin açık bir düşmanlıkla kendi stratejik çıkarları peşinde koşmak üzere aralarındaki rekabetin derinleştiği anlamına geldiğin farkındaydılar,herhalde…
 
*
Eh!ABD’nin Suriye Kürtlerine destek vermesi nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dönüp Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile uzlaşmaya yöneldiğini, sağır sultan duyduğu gibi öğrenmiş olmalıydılar. 
Erdoğan ve Putin; IŞİD’e karşı ortak operasyonlar gerçekleştirme: Halep’e karşılık El Bab:  Suriye ve Irak’ın  demokratik bir devlet olarak bağımsızlığı ve bölünmemesi: Suriye’nin geleceğini Suriyelilerin belirlemesi konularında uzlaşmışlardı…
 
*
Bu çerçevede muhalefet; TSK’nın Özgür Suriye Ordusuna bağlı Feylek el Şam, Sultan Murat Tugayları, Ahrar Şam ve Şam Cephesi güçleriyle birlikte Suriye Kürt güçlerinin koridor oluşturmasını engellemek üzere Cerablus ve El Bab bölgesinde güvenlikli bölge inşa etmeye yöneldiğinden haberdardı.
Ama işte o anlaşma gereğince Türkiye’nin ve bu grupların  Halep’teki etkinliğinin sonuna geliniyordu. 
Üstelik Rusya aldığı tavizlerin çıtasını giderek yükseltiyor ve İran artık açık bir şekilde devreye girmiş bulunuyordu.
Bu noktadan itibaren muhalefetin bu gelişmeleri değerlendirip-değerlendirmediğine ilişkin bir kayıt bulunmuyor!
 
*
Onlar görmeyerek, duymayarak ve susarak olana-bitene destek verirken;
Doğu Halep, Rus Hava Kuvvetleri ve İran güdümlü Şii milislerin desteğinde Suriye hükümet güçlerinin eline geçti.
Suriye’nin en büyük kenti Halep’te dört yıllık çatışma sona erdi.
Suriye’yi yağmalamak için dünyanın her yerinden onbinlerce cihatçıyı ülkeye getiren, silahlandıran, finanse eden, türlü lojistik sağlayan;
Başta ABD ve Batılı müttefikleri ile Suudi Arabistan ve Sünni petrol monarşileri bozguna uğradı…
 
*
Halep’in, Suriye hükümet güçlerinin eline geçmesi;
Türkiye’deki iktidarın Rusya ile anlaşması gereği Özgür Suriye Ordusuna (ÖSO) bağlı Feylek el Şam, Sultan Murat Tugayları, Ahrar Şam ve Şam Cephesi güçlerine destek vermemesiyle sağlandı.
Şimdi bu gruplar Türkiye’yi ihanetle suçluyor.
Aralarındaki koordinasyon zayıflamış ve sonları da belli olmaya başlamıştır.
Bu anlaşmalı yenilgi Türkiye iktidarının 30 yıldan fazla süredir izlediği Müslüman Kardeşler çizgisinin ve silahlı grupların arkasındaki ideolojik çizgi ve düşüncenin darbelenmesine neden oldu.
 
*
Türkiye, Rusya ile anlaşmasının gereği Halep karşılığında El Bab’a yönelik güçlü hazırlıklar ardından şiddetli saldırılar başlatmıştı.
Bazı kayıpların verilmesi bu saldırıları yavaşlatmışken,
Şimdi Halep’te ortaya çıkan yenilgi paralelinde  Sultan Murat örgütü liderliğinde ÖSO’yu oluşturan gruplarda “satılmışlık” duygusu oluşmuş, El Bab’a yönelik saldırılar durmuştur.
ÖSO grupları bir kırılma ve moral çöküntüsünü yaşıyor.
Türkiye iktidarı bu çatlağı kapatmak için ÖSO militanlarının maaşlarını 200 dolardan 350 dolara çıkarmıştır ama bu dopingin pek yararı olmayacağı anlaşılıyor…
 
*
Bu çerçevede Kürtler; Türkiye’nin yavaş yavaş devreden çıktığını düşünmekte ve daha da yıpranması hedefindedir.
Bir taraftan, Irak’ta fiilen ele geçirdikleri tartışmalı bölgelerin tekrar elden çıkacağını düşündükleri için Neyneva Bölgesinin Irak merkezi yönetime bağlı kalmasını istemiyorlar.
Irak’ın bölünmesini ve Kürdistan’ın bağımsızlığını hızlandıracağı düşüncesiyle sünni federal bölge kurulmasını ya da bölgenin üçe bölünmesini destekliyorlar…
 
*
Bir taraftan da Suriye’de; kendi bölgelerini birleştirmek amacıyla Tel Abyad’ı İslamcı örgütlerden temizleyerek Cizire ve Kobani kantonlarını birleştirmiş, Efrin ve diğer kantonlar arasında sadece El Bab kalmıştır.
Bu durumda Kürtler için iki alternatife oynuyor; ya kantonlar birleştirilerek Kuzey Suriye Federasyonu kurulacak ya da Türkiye bunun olmaması için elinden geleni yapacaktır…
 
Nitekim Türkiye’nin El Bab’ı almak istemesinin tek nedeni Kürt kantonlarının birleşmesini önlemekti.
Ama işte El Bab kenti; Suriye rejiminin Rusya ve İran’dan aldığı destek ile Türkiye’nin Rusya  anlaşmasında, ÖSO ve bağlı grupların Halep’te etkisizleştirmesiyle dağılma durumunda olmalarından başka;
Suriye birliklerinin her geçen gün kuzeye doğru ilerlemesi ve güneyde El Bab’a dayanmış olması,
El Bab kent merkezinde kendisine kaçış alanı olarak sadece şehrin Güneydoğusu kalan İŞİD terör örgütünün bulunması,
Ve kentin doğusunda yanaşık Kürt Savunma Birliklerinin korelasyonunda bulunuyor. 
 
*
Bu sırada Türkiye’nin daha da yıpratılması için  PKK terör örgütü uzantısı TAK, bir hafta önce cumartesi akşamı İstanbul Dolmabahçe’de onlarca polisimizi, insanımızı, çocuklarımızı hedef almışken,
Bu cumartesi de Kayseri’de bomba yüklü araçla bir saldırı daha tertiplemiş ve askerlerimizin kanına girmiştir….
 
*
Şimdi Türkiye’nin Halep’teki silahlı gruplara sırt çevirmesinden sonraki yansımaların şiddetli bir şekilde iç çelişki ve çatışmalar biçiminde kendisini göstermesinden endişeleniliyor. 
Bu iktidar ve muhalefetle Türkiye başaşağı gidiyor.
Yavru Muhalefetin yerle yeksan olmasına ise tek başına Devlet Bahçeli yetiyor…
 
19.12.2016

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir