“Hamile Kadının Sokağa Çıkması Terbiyesizliktir …”

Yapılanlar, söylenenler ürünlerini vermeye başladı nihayet… - BEĞENİLEN

Yapılanlar, söylenenler ürünlerini vermeye başladı nihayet…

Geçen gün, bir meczup, bir Türk Talabani’si parkta yürüyen bir hamile kadına saldırdı. Tekmeledi…

“Seni bir daha buralarda görmeyeceğim” diyerek, yerlerde sürükledi…

Bir zamanlar, bir din uleması(!) “Hamile kadının sokağa çıkması terbiyesizliktir… Ayıptır…” demişti… Arkasından da eklemişti:

“Eş yoktur, eşitlik yoktur, ben karımla, çocuğumla eşit değilim…”

Kadını aşağılayan, yok sayan bu düşünce giderek toplumda yaygınlaşmaya başladı… Kadın cinayetleri, dövmeler – sövmeler, tacizler – her geçen gün biraz daha artıyor…

Bir başka meczup da otobüste bir kadını tekmelemişti…

Bir iki hafta önce de karın ağrısıyla hastaneye giden 11 yaşında bir kız çocuğu bebe doğurdu…

Kendisi çocuk, bebesi çocuk… Artık ikisi birden ağlar…

İşin özeti şu: Türkiye 1980’lerden sonra kültür emperyalizminin saldırısına uğradı. Bu bir ABD-İsrail projesiydi…

Hedef ulusal değerlerimiz, ulusal tarihimiz ve kültürümüzdü.

Bu tasarıma göre gerçekler tersyüz edilecek, tarih yeniden yazılacak, kişilerin direnme, karşı koyma gücü zayıflatılacak, onların yerine yozlaşmış, kişiliksiz, neoliberal kültür, şeriatçılık ideolojisi dayatılacaktı.

Son yıllarda hem iktidar hem de muhalefetin bir kesimi tarafından Atatürk’e ihanet çizgisinde yapılan saldırılar işte bu tasarımın sonucudur.

Emperyalizmin yoz kültür kapısı, 12 Eylül darbesi ile yani “Our Boys”larla açıldı. Kültürel yozlaştırmanın başlangıcında Evren’ler, Özal’lar vardı.

Bu dönemde, önce Tarih ve dil kurumlarını kaldırdılar. Atatürk’ün Öğretim birliği (Tevhid-i Tedrisat) yasasını işlemez duruma getirdiler. Laiklik ilkesini çiğneyip, din derslerini “zorunlu” yaparak, bugünkü şeriatçı uygulamalara zemin hazırladılar.

AKP dönemimde yaratılan “Korku imparatorluğu”nun temelleri daha o yıllarda atılmıştı.

Aramalarda el konulan kitaplar, silahlarla yan yana sergilenerek, kitapların silahlar kadar tehlikeli bir suç unsuru olduğu düşüncesi bilinçlere yerleştirilmek, yığınlarda “okuma korkusu” yaratılmak istendi. Giderek okumayan bir toplum oluşturularak sağlıklı düşünmenin yollarını tıkandı.

Analar, babalar, öğretmenler “Çocuklarının başı derde girmesin” diye kitap alımını yasakladılar. Öğrencilerin, gençlerin ilgilerinin kafelere, barlara, eğlence yerlerine, TV’lere yönelmesine göz yumdular.

Hani haksız da değillerdi. Çünkü 17 yaşındaki çocukların yaşlarının büyütülerek idam edilmeleri henüz belleklerden silinmemişti.

Bu engellemelerin yanında ABD dostu, yozlaştırma uzmanı Özal ise kitleleri politikadan uzaklaştırmak için elinden geleni ardına koymadı.

“Benim memurum işini bilir” , “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” gibi ipe sapa gelmez sözlerle yasadışı davranışları destekledi. Daha önemlisi Kürtlere verdiği ödünlerle, “Kürt Açılımı”nı o günlerde başlattı.

Bugünkü kuşağın büyük bir kesimi ve televizyon bağımlısı halk, bu politika sonucunda oluşturuldu.

Sonraları “yağmurdan kaçalım” derken “doluya” yakalandık. Gelip, AKP iktidarına teslim olduk.

AKP, 2002’den sonra ABD ve AB ile birlikte ılımlı İslam’ı kurabilmek için, tam bağımsızlıkçı Kemalist düşünceye karşı ümmetçi ideolojiyi yaygınlaştırmaya çalıştı. Cumhuriyet hukukunun yerini şeriat hukuku aldı.

Emperyalizm ve yerli ortakları günümüzde artık “kaleyi içten fethetme” yöntemini kullanıyor. Topraklardan önce beyinleri işgal etmeye, beyinleri sömürgeleştirmeye çalışıyor. Çünkü işgal edilen topraklar geri alınabilir, ama beyinler asla…

Asıl hedefinde ise ulus devlet var. Vatan savunması var. İnsanları küreselleşme adı altında “Vatansızlaştırmak” var. Çünkü ulusal direnmeyi, karşı koymayı engellemenin, yok etmenin en kestirme yolu vatan sevgisini ortadan kaldırmaktır.

İşte politikacılar, yazarlar, çizerler, TV’ler, gazeteler, sivil toplum örgütleri bunun için satın alınmakta, “vatansızlık” düşüncesi tüm topluma egemen kılınmaya çalışılmaktadır. Şanlı Cumhuriyet tarihimiz ve yüce Atatürk halkın gözünde bunun için küçük düşürülmeye çalışılmaktadır.

Çıkarcılık, köşe kapmaca, servet edinme onlarda vatan savunmasından, yurtseverlikten önce gelmektedir.

Daha çok para kazanma, cep doldurma uğruna TV’ler, gazeteler, bazı sanatçılar bugün kültür emperyalizminin gönüllü fedaileri konumuna girmişlerdir. Yoz, sömürgeci düşünceyi bağımsızlık düşüncesinin önüne koyarak, geçmişine, geleceğine ihanet etmektedirler. Basit çıkarlar uğruna vatanlarını satmaktadırlar.

Onun için bugünkü ortamda sosyalistlere, devrimcilere, aydınlara düşen en büyük görev bu saldırıya ulusal, devrimci, halkçı kültürle karşı koymaktır. Tarihimize, Kurtuluş Savaşımıza, önderlerimize sahip çıkmaktır. Ulusal bilinci, yurt sevgisini tüm halkımıza benimsetmek, sömürü, baskı karşısında direnmelerini sağlamaktır.

ABD ve AB emperyalizminin sömürgeci, teslimiyetçi ideolojisine karşı ezilen uluslar, tüm Ortadoğu, Asya, Latin Amerika ve Afrika’nın ulusal, halkçı, devrimci kültürü ile aynı safta yer aldıkları gün emperyalizmden kurtuluş başlayacaktır.

(alieralp37@gmail.com)


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir