ERDOĞAN YENİLMİŞTİR

ABD Başkanı B.Obama, General Michael T.Flynn'ı Savunma İstihbarat Örgütü direktörlüğünden istifaya zorladı. İstifa, seçilmiş başkan D.Trump'ın, T.Flynn'ı Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getireceğine ilişkin bir işaret sayıldı. 
Buysa ABD'nin Trump'ın başkanlığında General M.Flynn'ın misyonu doğrultusunda İslamcı paralı askerleri desteklemeye son vereceği,
B.Esat hükümetine karşı radikal bir değişikliğe yöneleceği hususunda beklentileri kuvvetlendirdi...
 
*
Bu çerçevede; Rusların Hmeymim Üssü'nün, Suriye'de İslamcı paralı askerlere karşı yürütülen mücadelede birleşik komuta merkezine dönüşeceğini,
ABD'nin, Rusya birliklerinin İslamcı paralı askerlere karşı sahada gerçekleştirdiği askeri faaliyetlere Suriye Arap Ordusu saflarında katılacağını,
ABD komutasında IŞİD'le mücadele koalisyonu hava kuvvetlerinin kara birliklerine hava desteği sağlayacağını,
Türkiye Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan'ın Suriye krizini çözme yolundaki denklemden çıkarılacağını,
V.Putin ve B.Esat'ın Kürt savaşçıları desteklemeyeceklerini kuvvetle muhtemel kılıyor.
 
*
O sırada İstanbul'da "Kudüs ve Sürecin Sorunları" sempozyumunda Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan,
Suriye Cumhurbaşkanı B. Esat'ı hedef almaktadır.
Erdoğan,"Biz 'Sabır sabır' dedik, en sonunda dayanamadık ve Suriye'ye ÖSO ile beraber girmek zorunda kaldık. 
Devlet terörü estiren, zalim Esed'in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik. Başka bir şey için değil " diyor,yoksa posta mı koyuyor? *
Öncelikle Erdoğan'ın,"Kudüs ve Sürecin Sorunları" gibi hassas başlıklı bir sempozyumda delegelere karşı gerçeğin üstünü örttüğü kaydedilmelidir. 
Neden Erdoğan, Suriye dış politikasının bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin'in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayandığını,
Suriye'yi iç savaşa taşıyan olayların iç sorunlarla ilgili bir boyutu olsa da;
Esasen İsrail'in çıkarlarına hizmet eden tutum ve politikalarıyla ABD, müttefikleri, kimi Arap ülkesi ile Türkiye'de kendi iktidarının da birlikte Suriye rejimini yıkmakta ortaklaştıklarını,
Kirli planlar ve komplolar düzenleyerek altından kalkılamaz bir iç savaşa yol açtıklarını söylemiyor?
 
*
Neden, daha bir hafta önce El Bab ardından da Menbiç hedefini dünyaya duyuran Erdoğan,
"Şu anda hem Türkiye hem de Suriye ordusu ve Kürt güçlerinin El Bab'ı ele geçirmek için yarıştığını,
Eğer Kürtler El Bab'ı ele geçirirse bunun Türkiye için bir yenilgi olacağını,
Halep'te Suriye ordusunun muhalifleri çevrelediğini ve çok kısa süre sonra kentte hakimiyeti sağlayacağını,
Bu noktada Türkiye'nin geri çekilmek ya da Şam'a hücum etmek alternatiflerine sıkışmış olduğunu ağzına almıyor?
 
*
Bu noktada en iyisi filmi biraz geriye sarmak, Erdoğan ve hükümetinin Ortadoğu sergüzeştini gözler önüne sermek gerekiyor...
 
*
Erdoğan, Suriye ve Irak'taki politikasını;
Kuzey Irak Kürt Yönetimi hem de Kuzey Suriye Türkmen ve Sünni Arapların sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği islami sermayenin Türkiye ekonomik ve siyasi kontaklarına bağlılılığından hareketle,
Hem Bağımsız Kürt Devletini hem Türkmen ve Sünni Arap aşiretlerini pasifize edebileceği düşüncesine,
Hem de İslam Birliği çerçevesinde "bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak'ı Milli topraklarını da kazanırız" oportunizmine kurmuştu.
 
* 
Türkiye'nin ilkeli dış politikası yerine ikame ettiği oportunizmine ulaşmak için başkenti Kudüs olan ve bir Yahudi Devleti statüsü alacak İsrail'i tanımak ve çıkarlarını sağlamak üzere,
Irak'ta ve Suriye'de müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerine ve bu faaliyetlerin içinde olan Sünni İslamcı terör örgütlerden yararlandı.
Kobani'ye ilerleyen IŞİD'in yarattığı tehdidi Suriye'de fırsata dönüştürmek için ABD'den ısrarla; 
Uçuşa yasak bölge, buna paralel güvenli bölge ilan edilmesini ve Eğit-Donat anlayışıyla Suriye ve Irak'ta muhalif kesimlerin eğitilmesi ve donatılmasını istedi.
 
*
Ancak ABD; Türkiye'nin sınırlarında Kürtlerden arındırılmış bir bölge ve Suriye rejimiyle savaşmaya devam edecek bir muhalif ordu talebine,
Suriye ordusundan sonra karada IŞİD'e karşı en etkili güç olarak Kürtleri kabul etmesi nedeniyle yanaşmadı.
 
* 
Erdoğan, bunun üzerine IŞİD'le mücadelede için İncirlik üssünün kullanılmasına izin vermedi.
Nusra ve Fetih Ordusu'nun İdlib'i ele geçirmesini destekledi.
Bu suretle ABD'ye; 
Eğer IŞİD ortadan kaldırılacaksa bu PYD kantonlarının birleşmesini engelleyecek bir formülle yapılmalıdır ki, bu Türkiye-Suriye sınır hattında güvenli bölge oluşturulmasıyla mümkündür.
Fetih Ordusu'nun İdlib'deki kazanımı  B.Esad rejiminin yıkılması hedefinin hala gerçekçi olduğunu ispat ediyor; o halde Nusra'nın terör örgütü niteliği göz ardı edilmeli ve desteklenmelidir, mesajını verdi. 
 
*
Halbuki Rusya'nın da terörle mücadele gerekçesiyle Suriye'de olması, Erdoğan'ın taleplerini imkansız kılıyordu. 
Çünkü Suriye'de rejimin yıkılmasının parçası olarak değerlendirilen IŞİD ve Nusra terör örgütleri Rusya'nın da terörle mücadele hedefiydi.
Böylece Erdoğan, artık IŞİD'i PYD kantonlarının birleşmesini engelleyen, Nusra'yı ise Suriye yönetimine karşı savaşan bir araç olarak değerlendiremeyecekti.
Rus uçağı düşürülmüş, Türkiye'nin Suriye sahasında askeri ve siyasi bağları kopmuştu...
IŞİD'le mücadelede PYD'yi ortak olarak gören ABD'nin yanında artık PYD kantonlarının federasyona dönüşmesini destekleyen Rusya vardı...
 
*
ABD/NATO 15 Temmuz'da, başarısız olmasını planladığı FETÖ darbesi ile İslamcı ideolojinin dini lideri Fethullah Gülen ve şürekasını bizzat Erdoğan'a tasfiye ettirdi.
Sıranın İslamci ideolojinin siyasi ayağına geldiğinin ciddiyetini kavrayan Erdoğan; Moskova ile ilişkilerini normalleştirmeye başladı...
 
* 
Devlet Başkanı Putin ile St. Petersburg görüşmesinde Suriye için bölgesel çözümde anlaştı.
Mutabakat;
Ateşkes ve Halep'e insani yardım ulaştırılması, 
Siyasi yöntemlerle geçiş sürecinin sağlanması, 
Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması, 
Suriye Cumhurbaşkanı Esad'ın görevinde kalması ile ilgilydi... 
 
*
Erdoğan bu mutabakatla  ABD, Batılı ve Arap müttefikleri ile birlikte bölgede oynadığı oyundan çekiliyordu.
Türkiye'ye Asya-Avrasya eksenli yeni bir istikamet çiziyordu...
Nitekim, 24 Ağustos'ta  "Fırat Kalkanı"  operasyonuyla Suriye'ye kara harekatı başlattı.
 
*
Aslında Rusya, yaptığı mutabakatla;
İŞİD'in Türkiye sınırından her türlü giriş-çıkışını ve lojistiğini,Erdoğan'ın Fetih Ordusuna verdiği desteği kesmişti.
Bu suretle Suriye Ordusu'nun Halep'teki işini kolaylaştırmış, Türkiye'nin ABD ile koordinasyonunu sekteye uğratmıştı.
 
*
En önemlisi de yeni bir BM statüsü hedefi peşinde,
Erdoğan'ı Suriye'de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçlayan,
İŞİD terör örgütünün Suriye ve Irak'ta yasal sahiplerinden çaldığı petrolün ana tüketicisinin Türkiye olduğu: IŞİD'in petrolü Türkiye'de iki limana gönderdiğini: bir kısmının depolandığını: bir kısmının kaçak rafinerilerde işlendiği: Kerkük – Yumurtalık boru hattından gelen petrolün şaibeli olduğu: Bu yasa dışı ticarete Türkiye'nin üst düzey siyasi yönetim kadrosu ile Erdoğan ve ailesinin karıştığını gösteren Rus belgelerinin BM Güvenlik Konseyi'nde görüşülmesinin yolunu açtı...
 
*
Şimdi Erdoğan, Suriye ordusu ve Kürt güçlerinin El Bab'ı ele geçirmekte, Suriye ordusunun Halep'te hakimiyeti sağlamakta olduğu,
Üstelik "Fırat Kalkanı Operasyonu"nun kırmızı çizgilerinin Rusya ve İran tarafından belirlendiği bir noktada kıstırılmıştır...
 
*
Bu durumda Erdoğan, Suriye ve Irak'taki iddialarından ya vazgeçecek ya vazgeçecektir.
Çünkü ABD'nin senaryolaştırdığı ve hayata geçirdiği "başarısız olmasını planlanan FETÖ darbesi mukabilinde Erdoğan'ın başarılı bir sivil darbe yapması" sonucunda;
Erdoğan dostu gibi görünen TSK'nın kurumsallığı ve istihbari-operasyonel yeteneği ve komutası tamamen NATO tarafından ele geçirilmiştir.
TSK şimdi bu kumanda altında Ortadoğu'da, Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de yalnızca bir taşeron ordu konumundadır. *
Bu konum ABD'nin Trump'ın başkanlığında ve General M.Flynn'ın misyonu doğrultusunda İslamcı paralı askerleri desteklemeye son vereceği,
B.Esat hükümetine karşı radikal bir değişikliğe yöneleceği hususundaki beklentileri karşılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetinin kesin bir yenilgi aldığı ne kadar erken kabul edilirse, Türkiye'nin o kadar kârlı olabileceği bir noktada bulunuluyor.
 
1.12.2016 - cumhurbaskani erdoga 97a665602c16938dc855
ABD Başkanı B.Obama, General Michael T.Flynn’ı Savunma İstihbarat Örgütü direktörlüğünden istifaya zorladı.
İstifa, seçilmiş başkan D.Trump’ın, T.Flynn’ı Ulusal Güvenlik Danışmanı görevine getireceğine ilişkin bir işaret sayıldı. 
Buysa ABD’nin Trump’ın başkanlığında General M.Flynn’ın misyonu doğrultusunda İslamcı paralı askerleri desteklemeye son vereceği,
B.Esat hükümetine karşı radikal bir değişikliğe yöneleceği hususunda beklentileri kuvvetlendirdi…
 
*
Bu çerçevede; Rusların Hmeymim Üssü’nün, Suriye’de İslamcı paralı askerlere karşı yürütülen mücadelede birleşik komuta merkezine dönüşeceğini,
ABD’nin, Rusya birliklerinin İslamcı paralı askerlere karşı sahada gerçekleştirdiği askeri faaliyetlere Suriye Arap Ordusu saflarında katılacağını,
ABD komutasında IŞİD’le mücadele koalisyonu hava kuvvetlerinin kara birliklerine hava desteği sağlayacağını,
Türkiye Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın Suriye krizini çözme yolundaki denklemden çıkarılacağını,
V.Putin ve B.Esat’ın Kürt savaşçıları desteklemeyeceklerini kuvvetle muhtemel kılıyor.
 
*
O sırada İstanbul’da “Kudüs ve Sürecin Sorunları” sempozyumunda Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan,
Suriye Cumhurbaşkanı B. Esat’ı hedef almaktadır.
Erdoğan,”Biz ‘Sabır sabır’ dedik, en sonunda dayanamadık ve Suriye’ye ÖSO ile beraber girmek zorunda kaldık. 
Devlet terörü estiren, zalim Esed’in hükümdarlığına son vermek için oraya girdik. Başka bir şey için değil ” diyor,yoksa posta mı koyuyor?
*
Öncelikle Erdoğan’ın,”Kudüs ve Sürecin Sorunları” gibi hassas başlıklı bir sempozyumda delegelere karşı gerçeğin üstünü örttüğü kaydedilmelidir. 
Neden Erdoğan, Suriye dış politikasının bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayandığını,
Suriye’yi iç savaşa taşıyan olayların iç sorunlarla ilgili bir boyutu olsa da;
Esasen İsrail’in çıkarlarına hizmet eden tutum ve politikalarıyla ABD, müttefikleri, kimi Arap ülkesi ile Türkiye’de kendi iktidarının da birlikte Suriye rejimini yıkmakta ortaklaştıklarını,
Kirli planlar ve komplolar düzenleyerek altından kalkılamaz bir iç savaşa yol açtıklarını söylemiyor?
 
*
Neden, daha bir hafta önce El Bab ardından da Menbiç hedefini dünyaya duyuran Erdoğan,
“Şu anda hem Türkiye hem de Suriye ordusu ve Kürt güçlerinin El Bab’ı ele geçirmek için yarıştığını,
Eğer Kürtler El Bab’ı ele geçirirse bunun Türkiye için bir yenilgi olacağını,
Halep’te Suriye ordusunun muhalifleri çevrelediğini ve çok kısa süre sonra kentte hakimiyeti sağlayacağını,
Bu noktada Türkiye’nin geri çekilmek ya da Şam’a hücum etmek alternatiflerine sıkışmış olduğunu ağzına almıyor?
 
*
Bu noktada en iyisi filmi biraz geriye sarmak, Erdoğan ve hükümetinin Ortadoğu sergüzeştini gözler önüne sermek gerekiyor…
 
*
Erdoğan, Suriye ve Irak’taki politikasını;
Kuzey Irak Kürt Yönetimi hem de Kuzey Suriye Türkmen ve Sünni Arapların sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği islami sermayenin Türkiye ekonomik ve siyasi kontaklarına bağlılılığından hareketle,
Hem Bağımsız Kürt Devletini hem Türkmen ve Sünni Arap aşiretlerini pasifize edebileceği düşüncesine,
Hem de İslam Birliği çerçevesinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız” oportunizmine kurmuştu.
 
Türkiye’nin ilkeli dış politikası yerine ikame ettiği oportunizmine ulaşmak için başkenti Kudüs olan ve bir Yahudi Devleti statüsü alacak İsrail’i tanımak ve çıkarlarını sağlamak üzere,
Irak’ta ve Suriye’de müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerine ve bu faaliyetlerin içinde olan Sünni İslamcı terör örgütlerden yararlandı.
Kobani’ye ilerleyen IŞİD’in yarattığı tehdidi Suriye’de fırsata dönüştürmek için ABD’den ısrarla; 
Uçuşa yasak bölge, buna paralel güvenli bölge ilan edilmesini ve Eğit-Donat anlayışıyla Suriye ve Irak’ta muhalif kesimlerin eğitilmesi ve donatılmasını istedi.
 
*
Ancak ABD; Türkiye’nin sınırlarında Kürtlerden arındırılmış bir bölge ve Suriye rejimiyle savaşmaya devam edecek bir muhalif ordu talebine,
Suriye ordusundan sonra karada IŞİD’e karşı en etkili güç olarak Kürtleri kabul etmesi nedeniyle yanaşmadı.
 
Erdoğan, bunun üzerine IŞİD’le mücadelede için İncirlik üssünün kullanılmasına izin vermedi.
Nusra ve Fetih Ordusu’nun İdlib’i ele geçirmesini destekledi.
Bu suretle ABD’ye; 
Eğer IŞİD ortadan kaldırılacaksa bu PYD kantonlarının birleşmesini engelleyecek bir formülle yapılmalıdır ki, bu Türkiye-Suriye sınır hattında güvenli bölge oluşturulmasıyla mümkündür.
Fetih Ordusu’nun İdlib’deki kazanımı  B.Esad rejiminin yıkılması hedefinin hala gerçekçi olduğunu ispat ediyor; o halde Nusra’nın terör örgütü niteliği göz ardı edilmeli ve desteklenmelidir, mesajını verdi. 
 
*
Halbuki Rusya’nın da terörle mücadele gerekçesiyle Suriye’de olması, Erdoğan’ın taleplerini imkansız kılıyordu. 
Çünkü Suriye’de rejimin yıkılmasının parçası olarak değerlendirilen IŞİD ve Nusra terör örgütleri Rusya’nın da terörle mücadele hedefiydi.
Böylece Erdoğan, artık IŞİD’i PYD kantonlarının birleşmesini engelleyen, Nusra’yı ise Suriye yönetimine karşı savaşan bir araç olarak değerlendiremeyecekti.
Rus uçağı düşürülmüş, Türkiye’nin Suriye sahasında askeri ve siyasi bağları kopmuştu…
IŞİD’le mücadelede PYD’yi ortak olarak gören ABD’nin yanında artık PYD kantonlarının federasyona dönüşmesini destekleyen Rusya vardı…
 
*
ABD/NATO 15 Temmuz’da, başarısız olmasını planladığı FETÖ darbesi ile İslamcı ideolojinin dini lideri Fethullah Gülen ve şürekasını bizzat Erdoğan’a tasfiye ettirdi.
Sıranın İslamci ideolojinin siyasi ayağına geldiğinin ciddiyetini kavrayan Erdoğan; Moskova ile ilişkilerini normalleştirmeye başladı…
 
Devlet Başkanı Putin ile St. Petersburg görüşmesinde Suriye için bölgesel çözümde anlaştı.
Mutabakat;
Ateşkes ve Halep’e insani yardım ulaştırılması, 
Siyasi yöntemlerle geçiş sürecinin sağlanması, 
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, 
Suriye Cumhurbaşkanı Esad’ın görevinde kalması ile ilgilydi… 
 
*
Erdoğan bu mutabakatla  ABD, Batılı ve Arap müttefikleri ile birlikte bölgede oynadığı oyundan çekiliyordu.
Türkiye’ye Asya-Avrasya eksenli yeni bir istikamet çiziyordu…
Nitekim, 24 Ağustos’ta  “Fırat Kalkanı”  operasyonuyla Suriye’ye kara harekatı başlattı.
 
*
Aslında Rusya, yaptığı mutabakatla;
İŞİD’in Türkiye sınırından her türlü giriş-çıkışını ve lojistiğini,Erdoğan’ın Fetih Ordusuna verdiği desteği kesmişti.
Bu suretle Suriye Ordusu’nun Halep’teki işini kolaylaştırmış, Türkiye’nin ABD ile koordinasyonunu sekteye uğratmıştı.
 
*
En önemlisi de yeni bir BM statüsü hedefi peşinde,
Erdoğan’ı Suriye’de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçlayan,
İŞİD terör örgütünün Suriye ve Irak’ta yasal sahiplerinden çaldığı petrolün ana tüketicisinin Türkiye olduğu: IŞİD’in petrolü Türkiye’de iki limana gönderdiğini: bir kısmının depolandığını: bir kısmının kaçak rafinerilerde işlendiği: Kerkük – Yumurtalık boru hattından gelen petrolün şaibeli olduğu: Bu yasa dışı ticarete Türkiye’nin üst düzey siyasi yönetim kadrosu ile Erdoğan ve ailesinin karıştığını gösteren Rus belgelerinin BM Güvenlik Konseyi’nde görüşülmesinin yolunu açtı…
 
*
Şimdi Erdoğan, Suriye ordusu ve Kürt güçlerinin El Bab’ı ele geçirmekte, Suriye ordusunun Halep’te hakimiyeti sağlamakta olduğu,
Üstelik “Fırat Kalkanı Operasyonu”nun kırmızı çizgilerinin Rusya ve İran tarafından belirlendiği bir noktada kıstırılmıştır…
 
*
Bu durumda Erdoğan, Suriye ve Irak’taki iddialarından ya vazgeçecek ya vazgeçecektir.
Çünkü ABD’nin senaryolaştırdığı ve hayata geçirdiği “başarısız olmasını planlanan FETÖ darbesi mukabilinde Erdoğan’ın başarılı bir sivil darbe yapması” sonucunda;
Erdoğan dostu gibi görünen TSK’nın kurumsallığı ve istihbari-operasyonel yeteneği ve komutası tamamen NATO tarafından ele geçirilmiştir.
TSK şimdi bu kumanda altında Ortadoğu’da, Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de yalnızca bir taşeron ordu konumundadır.
*
Bu konum ABD’nin Trump’ın başkanlığında ve General M.Flynn’ın misyonu doğrultusunda İslamcı paralı askerleri desteklemeye son vereceği,
B.Esat hükümetine karşı radikal bir değişikliğe yöneleceği hususundaki beklentileri karşılıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetinin kesin bir yenilgi aldığı ne kadar erken kabul edilirse, Türkiye’nin o kadar kârlı olabileceği bir noktada bulunuluyor.
 
1.12.2016
Okumaya devam et  CBS’in 60 Dakika’sında ”habercilik katliamı”

Comments

“ERDOĞAN YENİLMİŞTİR” için 4 yanıt

  1. özal aklıma geldi nedense bir proje sunacağı zaman önce muhalefeti ve dünya basınına kulağını dayarmış prrojeye azıcık çatlak sesler çıkarsa yeniden gözden geçirirmiş hiç ses çıkmazsa iptal eder çok ses çıkarsa devam dermiş demekki yola devam R.T erdoğan

  2. bu şekilde nasıl okuyalım sayfa sürekli yenilenip başa dnüyor.. okundu sayısı hesapları için bu kalitesizliğe değmez

  3. bu şekilde nasıl okuyalım sayfa sürekli yenilenip başa dönüyor.. okundu sayısı hesapları için bu kalitesizliğe değmez

  4. bülent avatarı

    bu şekilde nasıl okuyalım sayfa sürekli yenilenip başa dönüyor.. okundu sayısı hesapları için bu kalitesizliğe değmez

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir