Türkiye’nin bölünme riski

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin koltuğunu kurtarmak için ortaya attığı daha doğrusu kaşıdığı başkanlık sistemi yeniden alevleniverdi - TurkiyeHalki

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin koltuğunu kurtarmak için ortaya attığı daha doğrusu kaşıdığı başkanlık sistemi yeniden alevleniverdi

Başbakan Binali Yıldırım’ın   “Başkanlık gelmezse Türkiye’nin bölünme riski vardır” sözlerine çok güldüm doğrusu.

 (Türkiye asla bölünmez. Siz gölge etmeyin yeter diyorum)

Türkiye’nin başında bir sürü bela varken, bunları nasıl düzelteceğiz, millete nasıl huzurlu ve güvenli bir yaşam yapabileceğiz diye düşünecekleri yerde tutturmuşlar ille de başkanlık…

Kim cumhuriyetten şikâyetçi acaba?

Efendim başbakana göre Başkanlık üniter yapıyla olacakmış.

Hiç kimse başkanlık eyalet sistemini getirecek, bölünmeyi getirecek diye yalan tevziratlarda (!)  bulunmasıymış.

Bırakın başkanlığı önce halkın güvenini kazanın.

Türkiye Cumhuriyeti sadece AKP ve AKP’lilerden ibaret değildir.

Takiyye yapmayın.

Erdoğan 2002 seçimlerinden önce “ben gelişerek değiştim” demişti.

Halk ondan güzel şeyler yapacağını ummuştu.

Başbakan olduktan beş yıl sonra

“Ben hiçbir zaman değişmedim. İslami fikirler değişmez ”demişti.

***

Her şeyimiz tamam da sıra anayasa taslağı ile cumhurbaşkanı ve milletvekillerinin ettikleri mevcut yemini değiştirmeye gelmiş.

Ettikleri yeminlere sadık kaldılar da sanki…

“Tek ayaküstüne yemin ettiklerini düşünüyorum.”

Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalma, Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak ve yüceltmek üzere çalışma, tarafsız kalma, sözü verilmesinden de vazgeçilmek isteniyormuş.

Vaz geçmek istediklerine bakın!

Laik Cumhuriyet ve Atatürk İlkeleri…

Bunlardan vaz geçilince ne olacak?

Cumhuriyetin içi tamamen boşaltılacak ve sıra başkanlığı ilan etmeye gelecek.

Erdoğan’ın belki de rüyalarına giren, yıllardır düşlediği hayalinin gerçekleşmesi olacaktır bu.

Türk usulü başkanlık!..

Artık başkanlık mı, padişahlık mı, diktatörlük mü, şeriat mı, adına ne derseniz deyin.

                                                               ***

Erdoğan’ın İstanbul Belediye başkanıyken söylediği sözlerden bazılarını hatırlarsak irticanın portresini o yıllarda çizmişti zaten. (1994 -2006)

“Elhamdülillah şeriatçıyız”. (21.11.1994 Milliyet)
“Bütün okullar İmam Hatip yapılacak” . (17.9.1994 Cumhuriyet)
“Cumhurbaşkanı’nın imam hatipli olacağı günler yakındır”. (5.2.1996 Akit)

Karşısında muhalefet boşluğu olunca dediklerini hep yaptı ve devam ediyor.

Mesela dindar insanlara Atatürk’ü ve cumhuriyeti anlatma tarzı çok tehlikeliydi.

“Türkiye kendine din olarak Kemalizm’i almış ve başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte ettirmiştir…”

Bunun böyle olmadığını kendisi de biliyor elbette.

Ama halkı nasıl ikna edecek? Böyle sözlerle tabi…

Kemalizm bir din değildir.

Kemalizm İstiklal Savaşımız sırasında başlayan Türk devriminin ürünüdür.

Kemalizm ilk defa batılı yazarlar tarafından kullanılmış, Türkçe ’de Atatürkçülük olarak adlandırılmıştır.

Kemalizm halktır.

Tam bağımsızlıktır. Çağdaşlıktır.

Cumhuriyetçilik, Devletçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, İnkılapçılık ve Devrimciliktir.

Neyse konuya dönelim.

Erdoğan dini siyasete alet etmiş hem de Laikliği dinsizlikmiş gibi göstererek bir kesim halkı etkilemeyi başarmıştır.

Tayyip Erdoğan elinde sihirli bir değnekle bu günler gelmedi tabi.

Göstere göstere, konuşa konuşa, takiyye yapa yapa geldi.

Bu günlere geldi ama buraya kadar…

Kanla, irfanla kurulan Atatürk Cumhuriyetini asla değiştiremeyecektir.

Onun en büyük şansı daha önceleri de dediğim gibi karşısında onunla başedecek bir muhalefetin olmayışıydı.

Muhalefet olsaydı şöyle konuşabilirmiydi?
“Türkiye’nin yarınında artık Kemalizm’e ve Kemalizm benzeri rejimlere, sistemlere yer yoktur.

Peki, neye yer vardır?

Araplaşmaya, çağın gerisine gitmeye mi?

21.Yüzyılda Türkiye’yi şeriata döndürebilmek kolay değildir…

Cumhuriyetimizin 93. Yıldönümü kutlamaları bunu AKP ye anlatmıştır sanırım.

***

CHP Aydın Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, Aydın’da bir restoranda silahlı saldırıya uğrayarak yaralandı.

Saldırganın Alparslan Sargın adında bir sabıkalı olduğu yakalanınca anlaşıldı.

Gazetecilerin saldırıyı neden yaptığı sorusuna;

Bülent Tezcan’ın HDP kongresinde için saygı duruşunda bulunduğundan yanıtını vermiş ve başka şeyler de söylemiş, onları yazmak istemedim.

Bir kere bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyorum.

Sen kimsin be adam?

Onu yargılamak sana mı düştü?

Bu kin, bu nefret nedir?

Kimin maşasısın?

Sıktığın silah ona değil aslında CHP yedir…

Bir de utanmadan takılan kelepçe için  “Bu kelepçeler devletimin bana verdiği şeref madalyasıdır” diyor.

Devlet ne zamandan beri katillere madalya veriyor diyeceğim ama bu gibi adamların nereden, nasıl, kimden cesaret aldıkları meydanda olunca insanın bir şey diyesi gelmiyor.

Tünay Süer

31.10.2016