SANDIKTA BİR KRAL MI VAR

Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad
Normalleşme arzulayan herkese hitap eden “Stronger Together (Birlikte Daha Güçlü)” sloganıyla Demokrat Partili H.Clinton,
Kutuplaşmayı umursamayan tabanı hedefleyen ve “Make America Great Again (Amerika’yı Yeniden Muhteşem Yapalım)” sloganını kullanan Cumhuriyetçi Parti’den D.Trump’la;
8 Kasım ABD başkanlık seçimine doğru artık günler sayılıyor…
 
*
Seçim yaklaştıkça internetten bağımsız çalışan seçmen kütükleri, oy sayım, transfer sistemleri üzerinden seçim sonuçlarına müdahale edileceğine ilişkin tartışmalar yoğunlaşıyor.
Rusya’nın ABD’deki seçimlere müdahale edeceği iddialarında bulunuluyor.
Rusya ise siber saldırılarla seçim sonuçlarına müdahalenin farklı şeyler olduğunu dikkat çekiyor ve  FBI ve CIA’in seçim sürecinde aktif rol almasından şaşkınlık duyduğunu belirtiyor…
 
*
Bu noktada Suriye, II. Dünya Savaşından beri başlıca uluslararası anlaşmazlık öznesi haline gelmiştir.
Ama herhangi bir siyasi çözüm için Güvenlik Konseyinde hemen her konu engelleniyor ve BM örgütünün geleceği tartışılıyor…
ABD yönetimi de acilde olsa her konuyu öteliyor, seçim sonuçlarını bekler bir tavır sergiliyor…
 
*
Suriye İç Savaş’ı;  Rusya’nın “İslamcı Cihad insanlığın geleceğini tehdit ediyor. Halep kentinde tüm silahlı gruplar El Nusra ve Ahrar’uş Şam terör örgütlerine itaat ediyor. Bu örgütlerin terörist olarak kabul edilmesi gerekir.
ABD’nin günü geldiğinde B.Esad’ı devirmek için bu örgütleri Halep’te tutuyor.Suriye’nin cihadçıların olmasına göz yumuyor” iddialarına rağmen sürüyor.
 
*
Devlet Başkanı B.El Esad, Komsomolskaya Pravda mülakatında, “Suriye’de krizin tırmandığını görüyoruz. Halâ ABD’nin amacı hegemonyasını korumak, Rusya ya da Batılı müttefiklerinin siyasal ve uluslararası sahada partner olmasına izin vermemektir. O nedenle havada III. Dünya Savaşı’nın kokusu hissediliyor” diyor… 
 
*
Bir diğer askeri girişim Yemen’de sürüyor.
Donanmanın Kızıldeniz kıyısındaki hedeflere Tomahawk güdümlü füze saldırıları,
Sana’daki Husi önderliğindeki hükümetle bağlantılı hedeflere yönelik ilk doğrudan ABD saldırısıdır.
Husilerin bir füze saldırısı halinde ABD’nin savaşa daha doğrudan çekileceği bir durum yaşanıyor…  
 
*
Önemli bir gelişim de ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi Cumhuriyetçi liderlerinin, başkanlık seçimleri arifesinde Başkan Obama’nın vetosunu geçersiz kılması,
11 Eylül saldırılarıyla ilgili “Terörün Destekçilerine Karşı Adalet ” yasasını çıkarmalarıdır.
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan’ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla ABD’de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi; bu örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesidir.
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerinin saldırılarda rolü olan Suudi yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıyor…
 
*
Böylece Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle karşı karşıyadır.
Yasanın hayata geçirilmesi halinde Washington’ı, ABD’de bulunan 750 Milyar Dolar değerindeki FED tahvilleri ve bonolarını satmak, dünyadaki dolar fiyatlarını düşürmekle tehdit ediyor…
*
Washington, Riyad, Tel Aviv arasında müthiş bir gerilim yaşanıyor.
İsrail’in, kaos yaşayan Ortadoğu’da güvenliğini sağlamak için oluşturduğu Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri arasında siyasi ve askeri pakt benzeri oluşum, şimdi Suudi Arabistan’ın bir “Hayır”demesine bağlıdır.
İsrail-Filistin barış anlaşması bir kez daha beklemeye kalmış, İsrail bölgedeki güvenliğinden endişelidir….
 
*
Esasen başkanlık seçimleri öncesinde ince bir oyun oynanmış, ABD derinleri ve Yahudi lobilerine;
“Başkan Cumhuriyetçi olsun, her halükârda çoğunlukta olduğumuz Temsilciler Meclisi ve Senato’da bu yasayı kolayca değiştiririz ” demek istenmiştir.
 
*
2013’te Başkan Obama tarafından gizlice onaylanan Suriye’deki isyancıların silahlandırılması ve eğitilmesi harekatının kod adı ” Timber Sycamore (Akçaağaç Kerestesi)” idi. 
Başkan, CIA’i bu örtülü harekatı yürütmekle görevlendirildiğinde, onu finanse etmeye dünden razı bir ortak hazırdı.
Suudi Arabistan bu tür harekatlara yabancı değildi; Angola’da, Afganistan’da Sovyetler Birliği karşıtı harekâtlarda, Nikaragua’da Kontraların desteklenmesinde en büyük bağışçıydı. 
 
*
ABD bağışlar karşılığında Suudi Arabistan’ın insan hakları ihlalleri, kadınlara yönelik uygulamaları ve birçok terörist gruba ilham veren İslam’ın aşırı ucu Vahabbiliği karşısında sessiz kalıyordu.
Bugün Suriye’de devam eden operasyonlar sayesinde ABD ve Suudi Arabistan gizli servisleri arasındaki uzun ömürlü ilişkiler kemikleşmiştir. 
Suudi Arabistan’ın olağanüstü hacim ve kaliteye sahip petrol rezervleri, cihatçı Müslüman Kardeşler örgütü ve Nakşibentliğin kaynakları üzerindeki denetimi de, o’nu  Washington için vazgeçilmez yapıyor.
 
*
Ne ki, Suudi Arabistan’ın ekonomisi  çok ciddi şekilde sıkıntıdadır.
Nüfusu vergi ödemiyor, hazinenin gelirinin yüzde 90’ı petrol satışlarından sağlanıyor.
Rusya’ya uygulanan yaptırımlarla petrol varil fiyatı 100 dolardan 30-40 dolarlara düşmüş ve krallığın petrol gelirleri çökerken bütçe açığı 100 milyar dolara ulaşmıştır.
Üstelik Yemen’e savaş açılmış, Suriye’de isyancı örgütlere paralar akıtılmaya devam ediliyor ve Kuveyt’te barış görüşmeleri beklemededir…
 
*
Bu yüzden, ekonomi yönetiminin hükümetten alınıp pazara verilmesi, yardımların kesilerek ödemelere transfer edilmesi ve geçişi finanse edebilmek için hükümetin varlıklarını satması gerekiyor.
Halbuki Suudi Arabistan’ın politik ekonomisi ve kültürü, vatandaşlar için kamu işçiliğine ve misafir işçilerden gelen ucuz hizmete dayanıyor.
Bütçe açığının yükselmesi karşısında alınacak bu tedbirler ise petrolsüz Suudi Arabistan, monarşisiz Suudi Arabistan anlamına geliyor…
 
*
Suudi Arabistan petrol pazarında istikrar yaratma girişimlerini sürdürüyor ama petrol fiyatlarının yakın zamanda güvenli seviyelere çekileceğiyle ilgili hiçbir gösterge yoktur.
Petrol ekonomisinden endüstri-turizm-finans ekonomisine geçişi büyük oranda yatırım gerektiriyor.
Suudi Arabistan bu yatırımlar için devletin petrol firması ARAMCO’nun bir kısmını satmayı planlıyor.
Ama Suudi ailesinin petrol geliriyle tatmin olan nüfusunu  güvensiz bir pazar alanındaki işçilere nasıl dönüştüreceği ya da bu değişimden kaynaklanan öfkeyle nasıl baş edeceği bilinmiyor…
 
*
Çin Suudi Arabistan’a yatırım yapmak üzere hazırda bekliyor.
Ama Washington elbette eski dostu Suudi Arabistan’ın gidişatını görmektedir.
İstikamet sosyal kaos ya da Çin’in yörüngesidir.
Bir başka alternatif ise 8 Kasım Başkanlık Seçimi sandıklarından Cumhuriyetçi D.Trump’ın Başkan olarak çıkması ve Suudi Arabistan’ın “Terörün Destekçilerine Karşı Adalet ” yasasından sıyırmasıdır.
 
Zaten CIA’nın görevi el altından yöneticileri değiştirme girişimlerini örgütlemektir.
Suriye’de bütün kabahatler Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan ve iktidarına atılır ve Suudi Arabistan’da çok başarısız Kral Salman’ın ikna edilerek kabahatler aile arasında bir günah keçisine yüklenebilir.
Sonra Suudi Arabistan ekonomisi desteklenir ve Suriye ile Yemen’de barış ilan edilebilir…
 
26.10.2016