Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin önce İsrail’le anlaşması, ardından Putin’den özür dileyerek Rusya’yla normalleşme yoluna girmesi ve Mısır, hatta Suriye’de politika değişikliğine gideceğinin işaretini vermesi yoğun tartışılıyor.
Bu değişiklikleri genel olarak olumlu bulmayanlar, değişime toptan U dönüşü diyorlar. Eski muhafazakar ortaklar U dönüşleri “kimlik değişimi” diye, liberaller ise “eksen kayması” diye nitelendiriyorlar.
Peki biz nasıl değerlendiriyoruz? Madde madde görüşlerimizi açıklamaya çalışalım:
RUSYA’YLA ANLAŞMAK TÜRKİYE’NİN YARARINADIR
1) Kuşkusuz Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin dış politikadaki bu değişiklikleri, daha doğrusu manevraları öncelikle sınıfsaldır.
Biz, Erdoğan ve dayandığı sınıfların hedef ve niyetlerinden bağımsız olarak, İsrail’le değil ama Rusya’ya normalleşme sürecine girilmesini, Türkiye için çok değerli ve yararlı bir hamle olarak görüyoruz. Zira Rusya’yla yakınlaşma, İran ve Suriye politikalarına da belli ölçülerde olumlu yansıyacaktır.
Kuşkusuz her türlü muhalif kesim Türkiye için yararlı olan hamleden memnun olmalı, fakat aynı zamanda bir geri dönüş olması nedeniyle de siyaseten yararlanmalıdır!
İKTİDARDA KALABİLME MANEVRALARI
2) Erdoğanların Rusya’yla normalleşmeyi İsrail’le anlaşmaya denk getirmesi, muhafazakar kurnazlıktır; Abdülhamit’ten kalma bir dengecilik anlayışıdır.
Yine Erdoğanların “85 yıl sonra Ayasofya’da ilk ezan” hamlesi de, İsrail’le anlaşmadan rahatsız olan tabana yönelik bir muhafazakar kurnazlıktır.
AKP Hükümeti, İsrail ile Rusya anlaşmalarını aynı sürece denk getirerek, birine tepki gösterecek ama diğerinden memnun olacak kesimleri sessiz kalmaya zorlamıştır. Nitekim Rusya’yla anlaşmaya memnun olan kesimler, İsrail’le anlaşmaya yeterinde tepki gösterememiştir.
3) Her iki anlaşmanın da kendi içinde ayrı ayrı anlamları vardır. Fakat ikisinin birden toplamının ABD ve AB ile ilişkilerde gelinen noktayla doğrudan ilgisi vardır.
Son dönemde hem ABD, hem de AB ile sorunlu bir sürece giren AKP Hükümeti, bir yandan İsrail ile anlaşarak Batı’yla ilişkisinde dayanacağı bir müttefik bulmuş oluyor, bir yandan da Rusya ile normalleşme yoluna girere Batı’ya “bak cephemi değştiririm ha” mesajı vermiş oluyor.
Erdoğan’ın “Çin füze anlaşmasını” Batı’ya karşı 1,5 yıl elinde bir kart olarak kullanması gibi…
Yani yıllar önce “iktidar olabilmek için gerekirse papaz elbisesi giyerim” diyen Erdoğan, bu kez iktidarda kalabilmek için her türlü elbiseyi üstüne deniyor!
4) Erdoğan’ların ABD’ye karşı içeriden İsrail, dışarıdan Rusya kartı oluşturmaya çalışması, herşeyden önemlisi Washington’un elindeki şu üç kartı dengelemek içindir…
Bu kartlardan birincisi Reza Zarraf, ikincisi Kuveyt Türk davası ve üçüncüsü de hazırlığı yapılan İHH davasıdır. Her üçü de doğrudan AKP Hükümeti’ni hedef almaktadır.
İSRAİL ANLAŞMASI VE DOĞALGAZ TRANSFERİ
5) İsrail anlaşması, İsrail-Kıbrıs-Mısır üçgeninde bulunan çok büyük miktarlardaki doğalgaz rezervlerinin çıkarılması ve Batı’ya transferi ile doğrudan ilgilidir. Nitekim üç ay önce Washington’da nükleer güvenik zirvesine katılan Erdoğan, burada İsrail Enerji Bakanı Yuval Steinitz ile görüşmüştü. Steinitz, Türk basınına pek yansımayan bu görüşmeyi İsrail medyasına “anlaşma yüzde 90 tamam” diye müjdelemişti.
Peki neydi anlaşma? Steinitz, onu da bir kaç gün önce açıkladı. Bölgedeki doğalgazın Batı’ya en ucuz transferi Türkiye üzerinde yapılabilirdi. Kıbrıs’tan Türkiye’ye uzanacak boru hattı, 2019‘da ilk doğalgazı Türkiye’ye sevkedecekti. 550 km’lik boru hattını, 2 milyar dolara bir Türk firması yapacaktı!
Tabi bu anlaşmanın hayata geçmesi için kritik olan konulardan biri de Kıbrıs’ta bir anlaşma sağlanmasıydı! Birkaç aydır Batı’nın Kıbrıs’ta anlaşma için bastırması bu nedenleydi.
TURİZM VE TARIM GELİRİ İHTİYACI
6) Erdoğanlar için Rusya’yla anlaşmak bir kaç nedenle zorunluydu. Birincisi Rusya’dan gelecek turizm gelirlerine ve Rusya’ya ihraç edilecek tarım ürünleri gelirlerine acil ihtiyaçları var.
Sıcak para girişine bağımlı bir ekonomiyi oldukça olumsuz etkileyen bu iki kalem, aynı zamanda AKP Hükümeti üzerinde bir Antalya baskısı oluşturuyordu!
Diğer yandan Rus uçağı düşürdüğü için Suriye sınırında uçak bile kaldıramez duruma gelen AKP Hükümeti, değil Suriye’de oyun kurmak, 7 aydır oyuncu bile olamıyordu.
Rusya’nın AKP Hükümeti’ni sınır geçişleri nedeniyle sık sık ABD‘ye şikayet etmesi, hele son süreçte Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’den bu yönde müttefiki Türkiye’ye baskı yapmasını istemesi, diğer yandan Moskova’nın IŞİD işbirliği nedeniyle AKP Hükümeti’ni sıkıştırması, Erdoğan‘ı tüm söylediklerini bir kenara bırakarak Putin’den özür dilemeye mecbur etti.
TAVİZ RİSKİ KAPIDA
7) Fakat bu dengeleme girişimi ve Erdoğan’ın iktidarda kalma manevraları, çıkarsal ve sınıfsal olduğu için, etkin bir muhalefet oluşturulamazsa eğer, Ankara’yı çeşitli tavizler vermeye götürecektir.
a) İsrail’le anlaşma zaten başlıbaşına bir tavizdir.
b) Kıbrıs’ta tavizler verilmektedir, daha da verileceği Başbakan Binali Yıldırım’ın “Kıbrıs görüşmelerinde yapıcı olmaya devam edeceğiz” sözlerinden bellidir.
c) Diğer yandan İncirlik’te yeni tavizlerin işaretleri vardır. Daha bir hafta önce “İncirlik’e sivil giremez” diyerek güya Almanya’ya tepki gösteren AKP Hükümeti, İsrail-Rusya anlaşmalarının hemen ardından Almaya Savunma Bakanı Ursula von der Leyen’e İncirlik’in kapılarını açmıştır!
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun dün TRT‘de “İncirlik’i Rusya’ya da açma” mesajı vermesi ama bugün “işbirliği dedim, İncirlik demedim” şeklinde düzeltmeye gitmesi, AKP Hükümet’nin savrulmadan savrulmaya gidebileceği tehlikesini göstermektedir.
Yeri gelmişken belirtelim: Türkiye’nin sosyalistleri için İncirlik’in Rusya’ya da açılması gerçekçi olmadığı gibi, savunulacak bir politika da değildir. İncirlik Üssü’nün her ülkeye açılmasını değil, tamamen kapatılmasını savunmalıyız!
d) Diğer yandan mevcut gelişmeler, AKP Hükümeti’ni “Yeni Açılım” yapmaya da sevketme riskleri taşımaktadır. (Bu konuyu ayrıntılı işleyeceğiz.)
NE YAPMALI?
Erdoğan iktidarda kalabilmek için Abdülhamit dengeciliğine başlamıştır. Bu anlayışa karşı İttihat Terakki’nin izlediği “muhalefet yöntemi” bugün de geçerlidir. O günün devrimcileri “Abdülhamit iyi bir çizgiye geldi” deyip muhalefet etmeyi rafa kaldırmıyordu; tersine Abdülhamit’i devirmek için var güçleriyle muhalefet ediyolardı!
Bugün de aynı şey yapılmalı. Türkiye’nin devrimci, milli kuvvetleri “yapıcı muhalefet” adına Erdoğan‘ı alkışlamayı bırakmalı ve AKP Hükümeti’ni iktidardan indirmek için muhalefet etmelidir!
Mehmet Ali Güller
4 Temmuz 2016
Bir yanıt yazın