BEHRUZE HANIM, TACLU HANIM VE YENİÇERİLERİN ÇORBASI

BEHRUZE HANIM, TACLU HANIM VE YENİÇERİLERİN ÇORBASI - 13183349 1112474848794587 816499183 n

13183349_1112474848794587_816499183_n

 

BEHRUZE HANIM, TACLU HANIM VE YENİÇERİLERİN ÇORBASI

Hüseyin MÜMTAZ

 

Behrûze Hanım ve Taclu Hanımlar; Çaldıran’da Yavuz’a yenilen Şah İsmail’in eşidirler. Bazı kaynaklar Behruze Hanım’ın nikâhlı eşi, Taclu Hanım’ın ise mâşukası olduğunu yazar.

Her ikisi de Yavuz’a esir düşerler.

Savaş meydanındadırlar, çünkü Şah İsmail’in ordusunda “erkek elbisesi giymiş, zırhlı ve miğferli, eşlerinin kaderine ortak olmak isteyerek savaşa gelmiş kadınlar” da vardır.[i]

Taclu (Taçlı) Hanım, Serdar Mesih Paşazade’nin elinde idi. İki günlük esareti sonunda yakut küpelerini rüşvet/fidye olarak verip Tebriz’e kaçar. “Lâl be-berg” adını taşıyan küpelerin her bir yakutu avuç içi büyüklüğünde idi.

Yavuz, Çaldıran’dan sonra Kızılbaş esirlerin hepsini idam etti. Pirî Paşa ve Dukakinoğlu Ahmet Paşa’yı, kalan Kızılbaş süvarileri öldürüp mallarını ele geçirmeleri ve kendisinin şehre emniyetle girişini sağlamaları için hazırlık yapmak üzere işbirlikçisi “Kürt Hakimüddin İdris-i Bitlisi” ve 500 yeniçeri ile beraber Tebriz’e gönderdi.

Wikipedia’da; Yavuz’un Kürt müttefiki İdris-i Bitlisi için şunlar yazılıdır;

“Kürt beylerini bir araya getirmeyi başaran İdris-i Bitlisi Farsça yazdığı Selimname eserinde Kürtleri Kızılbaşlar ile savaşa teşvik ettiğini, onların da kılıç zoruna Anadolu’yu Kızılbaşlardan temizlemek için yemin ettiklerini ve bu arada 40 bin Kızılbaşın (Alevinin) öldürüldüğünü yazmıştır.  İdris-i Bitlisî, 1515 yılında I. Selim’in verdiği yetkilere dayanarak Osmanlılar ile işbirliği yapmış olan Kürt beylerini vali olarak atadı ve bu dönemden de sonra onlara, valiliğin babadan oğula geçişi gibi ayrıcalık tanımış oldu.”

Şah İsmail’in diğer eşi Behruze Hanım ise Taclu Begüm kadar şanslı değildir. Yavuz’a esir düşmüştür.

Şah İsmail, Tebriz dönüşü Amasya’da iken Yavuz’a hediyelerle beraber eşini geri almak için elçiler gönderir.

Yavuz şu cevabı vererek Elçileri zindana atar;

Okumaya devam et  VARAN BIR .. KANADADA SOZDE ERMENI SOYKIRIMI ANITI GERI CEVRILDI – AMERIKADA TURKISH FORUMUN CABALARI SIZIN KATILIMINIZLA DEVAM EDIYOR

“Sûfîoğlu’na yazın ki, Sultan Selim diyor ki; Müslümanların karılarını kocalarının huzurunda Kızılbaşlara peşkeş çekmek neymiş görsün diye karısını ulemanın fetvasıyla evlendirdim”.

Aslında “henüz” evlendirmemişti.

Ulema ve yeniçeri, Behruze hanımın geri gönderilmeyişinden rahatsızdı. “Din yoluyla” bu problemi çözmeye karar verdi.[ii]

Tâcizade Zafer Çelebi’den fetva istedi. Kazasker bu işe fetva verir vermez de “Erdebiloğlu’nun (Şah İsmail’in) gönlünü yakmak için” bu kadınla evlenmesini emretti.[iii]

İsmail Hakkı Uzunçarşılı, “Büyük Osmanlı Tarihi”nin, Yılmaz Öztuna ise “Büyük Türkiye Tarihi”nin ilgili bölümlerinde sadece Taclı Begüm’den bahseder, Behruze Hanım’dan hiç söz etmezler.

Çünkü kaçan kurtulmuş, kalan ise bir süre sonra hamile kalmıştır.

Uzunçarşılı ve Öztuna’nın, sonraki nesillerin bu ayıbı kendi kalemlerinden öğrenmemeleri düşüncesiyle öyle hareket ettiklerini zannediyorum.

“Hatayî”nin eşlerinden bahsettik, peki Yavuz’unkiler?

Önce annesi…

Tarihçi Franz Babinger ve Halil Ethem’e göre: (2. Bayezit’in çocuk doğuran kadınlarından Ayşe Hatun) Dülkadiroğlu Alaüddevle’nin kızıdır ve (Yavuz Selim)’in annesidir.

Peki, “ırk tefrika” olduğuna göre “müteferrik” teferruatı taharri etmek vacip değil midir?

El cevap, öyledir.

İşte o zaman;  Prof. Tayyib Gökbilgin’e ve Çağatay Uluçay’a göre ise, (Yavuz Selim)’in annesinin devşirme-yani Rum ya da Sırp kızı (Gülbahar) takma adlı câriye olduğu ortaya çıkmaktadır. Trabzon tarihini yazan Şakir Şevket de bu kadının Liveralı bir papazın kızı olduğunu yazar.

Eşlerinden Hafsa Sultan ise; A.Kemal Meram’a göre Leh Yahudisi Helga’dır.

Yâni Kanuni’nin annesi….

Bu arada şu “çorba meselesi”ni unutmayalım.

Yavuz, Çaldıran dönüşü Tebriz’de 8-9 gün kalmıştır.

Son gün, üç aylık ulûfelerini aldıkları halde Yeniçeriler öğlen vakti gelince çorbalarını almayarak, uzun süren seferden hoşlanmadıklarını, geri dönmek istediklerini ifade ederler.

Çorbanın ne çorbası olduğu hakkında bütün araştırmalarıma rağmen bir sonuca ulaşamadım…

Okumaya devam et  21 Aralık 1963 (6)

Ne çorbasıydı acaba?

Siz de merak etmiyor musunuz?

Bu bunaltıcı sıcakta biraz tarihin tozunu almak iyi gelmiyor mu? 30 Haziran 2016

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY EFRÂDIYIZ

 

 

[i] “ÇALDIRAN 1514”. Vural Genç. Mayıs 2011. Bengi Yay. S.135

[ii]S.146

[iii] S.149


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir