Peygamber’in evine giren keçiler hangi Kur’an ayetlerini yok etiler?

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez'in, Güneydoğu'daki camilerde Kürtçe vaaz verdirmek, hutbe ve mevlit okutmak, bunlarla da yetinmeyip bu tür eylemleri bizzat yapmak(1), Kürtçe Kur'an tercümesi yaptırmak(2) ve Diyanet'e 1000 kişilik Mele kadrosu tahsis ettirmek suretiyle, hükümetin uygulamaya koyduğu "Kürt Açılımı"na katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu açılımın, şu anda hangi noktaya geldiği ise izahtan varestedir. Hemen her gün düzinelerce Al bayraklı tabutlar geliyor Güneydoğu'dan ve yürek dağlayıcı ağıtlar yükseliyor şehit evlerinden. - keciler

keçiler

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in, Güneydoğu’daki camilerde Kürtçe vaaz verdirmek, hutbe ve mevlit okutmak, bunlarla da yetinmeyip bu tür eylemleri bizzat yapmak(1), Kürtçe Kur’an tercümesi yaptırmak(2) ve Diyanet’e 1000 kişilik Mele kadrosu tahsis ettirmek suretiyle, hükümetin uygulamaya koyduğu “Kürt Açılımı”na katkıda bulunduğu bilinmektedir. Bu açılımın, şu anda hangi noktaya geldiği ise izahtan varestedir. Hemen her gün düzinelerce Al bayraklı tabutlar geliyor Güneydoğu’dan ve yürek dağlayıcı ağıtlar yükseliyor şehit evlerinden.

Hazretin son iki çıkışı ise “Medreselerin legal hale getirilmesi” ve “Resmi cenaze törenlerinde Şopen yerini Itrî çalınması” talebidir, malum.

Öncelikle ifade edelim ki; Diyanet İşleri Başkanı’nın sergilediği ve yukarıda örnekleri verilen tavırların hemen hepsi birer Anayasa suçudur aslında! Mesela; Kürtçe vaaz, Kürtçe Hutbe ve Kürtçe mevlit gibi uygulamaların, devlet memurları tarafından devlet adına yapılması, Anayasa’mızda yerini bulan “Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dili Türkçedir” hükmüne açıkça aykırıdır. Ayrıca mele Projesine ilave olarak talep ettiği medreselerin legalleştirilmesi istemi de Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na açıkça aykırıdır.

Keza, resmi cenaze törenlerinde Şopen’in “Cenaze Marşı” yerine Buhurizade Mustafa Itrî Efendi’nin bestelediği Tekbirin okunması talebi de anayasada tanımını bulan “Laiklik” ilkesine terstir. Çünkü bu ülkede sadece Müslümanlar değil, sayıları az da olsa Yahudi, Hıristiyan ve ateistler de yaşamakta, onlar da askere gidip ölebilmekte veya en azından kendileri için resmi cenaze töreni düzenlenmesi gereken bir statü ile devlet bürokrasisi içinde görev alabilmektedirler. Bu durumda, bu adamların cenaze törenlerinde de Şopen yerine Itri mi çaldıracaksınız? Mesela geçmiş dönemlerde milletvekilliği yapan Yahudi Cefi Kamhi’nin veya şu anda milletvekili olan Hıristiyan Garo Paylan’ın cenazelerinde de Itrî’nin tekbirini mi çaldıracaksınız askeri bandoya?

Yok eğer diyorsanız ki; ölen her kişinin arkasından kendi dinine uygun ayrı merasimler yapılsın, bakın o zaman da bu ülkede çok hukukluluk gündeme gelir ki; bu da milletin ayrışma sebeplerinden birisi olur. Tıpkı Hz. Peygamber döneminde Medine’de uygulanan ya da 1839’daki Tanzimat Fermanı ile başlayıp 1856’daki Islahat Fermanı ile hayata geçirilen hukuk sistemi gibi. Dolayısıyla; Mehmet Görmez’in bu kabil teklifleri ya iyi niyetli yapılmış teklifler değildir ya da Hoca Efendi, sonucunun nerelere varacağını iyi hesap etmeden öylesine tekliflerde bulunmaktadır!

Okumaya devam et  ORTADOĞU DOSYASI : Ortadoğu’da Kadın Olmak Ve İsimsizlik

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Görmez’den istirham ediyoruz; lütfen üstünüze vazife olmayan, devlet yönetimine ilişkin olup, her birisi aslında bir rejim sorunu olan teklif, tasarı, tasavvur ve hayallerinizi kendinize saklayın ve asıl yapmanız gerekenleri yapınız Hoca Efendi! Lütfen aşağıda örneklerini verdiğimiz saçmalıklara el atın ve bir an önce düzeltilmesini sağlayınız. Çıkın ve “Bu hadislerin tamamı uydurmadır, yalandır, Hz. Peygamber’e yapılmış iftiralardır…” deyiniz. Çünkü sizin uzmanlık alanınız hadistir. Müslüman Türk Milleti, sizden Medreselerin legalleştirilmesini ve cenaze törenlerinde Mustafa Itri Efendi’nin tekbirinin çalınmasını değil, aşağıdaki saçmalıklara bir son verilmesini bekliyor. Birkaç şehit ailesinin talebini umuma şamil ederek toplumu farklılaştırmanın kime ne faydası vardır?

Bakın bir hadiste anlam itibarıyla deniyor ki; Kur’an ayetleri, dışarıdan müdahaleye açıktı; bu müdahaleyi sadece insanlar değil, hayvanlar (keçiler) bile yapabiliyordu! Özetle; elimizdeki Kur’an keçilerden arta kalan kısımlardan oluşmaktadır! Eğer keçiler Hz. Peygamber’in evine girip, eşi Ayşe’nin yatağının altındaki recm (zina yapan kadının taşlanarak öldürülmesi) ayetini yememiş olsaydı, İslam Kadını’nın hali billahi tümden perişandı!

Çekinmeyin; buyurun lütfen saçmalıklar sofrasına:

1-“Namaz kılan bir adamın önünden eşek, kara köpek ve kadın geçerse namazı bozulur” (Buhari, 8/102; Hanbel, 4/86).

2-“Zina yapan evlilerin taşlanarak öldürülmesini emreden ayet, Ayşe’nin döşeğinin altındaki sahifede yazılı bulunuyordu. Peygamber ölünce Ayşe onun defin işlemleriyle meşgul iken, evin açık kapısından içeri giren bir keçi o sahifeyi yedi ve böylece taşlama cezası Kuran’dan çıktı; ama hükmü devam ediyor” (İbni Mace, 36/1944; Hanbel, 3/61; 5/131, 132,183; 6/269).

3-“Keçinin yemesi sonucu Kuran’dan çıkan taşlama ayetini Ömer Kuran’a tekrar sokmak istedi; ancak halkın dedikodusundan korktuğu için cesaret edemedi”(Buhari, 53/5; 54/9; 83/3; 93/21; Muslim, Hudud 8/1431; Ebu Davut 41/1; Itkan 2/34).

3-“Bir grup maymun zina yapan bir maymunu yakalamış ve taşlama cezasını uyguluyorlardı. Onları bu haklı işte desteklemek için ben de taş atarak yardım ettim” (Buhari, 63/27).

Okumaya devam et  Hele için bakalım!

4- “Peygamber hiç bir vakit ayak üstünde işemedi” (Hanbel, 4/196; 6/136,192,213).

5- “Peygamberin ayak üstünde işediğini gördüm” (Buhari, 4/60,62; Hanbel, 4/246; 5/382,394).

6-“Ureyne ve Ukeyle kabilelerinden bir grup Medine’ye gelerek Müslüman oldular. Medine’nin havası onlara dokununca Peygamber onlara deve sidiği içmelerini öğütledi. Adamlar develeri dağıttılar ve çobanı da öldürdüler. Peygamber onları yakalattı. Ellerini ve ayaklarını kesti. Gözlerini oydu. Çölde susuz ölüme terk etti. Biz onlara su vermek isteyince Peygamber bizi engelledi” (Buhari, 56/152, Tıb 5/1; Hanbel, 3/107,163).

7- “Allah’ın elçileri arasında ayırım yapmayınız. Ben, Yunus peygamberden bile üstün değilim” (Buhari,65/4,5; Hanbel,1/205,242,440; 2/405,468).

8- “Ben Adem oğullarının efendisiyim”(Hanbel, /5; 5/540,388).

9- “Uğursuzluk üç şeydedir, at, ev ve kadın” (Buhari, 6/53).

10- “Peygamber, savaşta kadınların ve çocukların öldürülmesinin bir sakıncası olmadığını söyledi”(Buhari, Cihad/146; Ebu Davud,113).

11- “Dünya balığın üzerindedir. Balık başını sallayınca dünyada depremler olur” (İbni Kesir, 2/29; 50/1).

12- “Allah, ahirette peygamberlere kimliğini kanıtlamak için bacağını açıp baldırını gösterir” (Buhari 97/24, 10/129 ve 68. surenin tefsiri).

13- “Peygamber 30 erkeğin cinsel gücüne sahipti” (Buhari).

14- “Peygamber nerede güzel bir kadın görse hemen eve koşar Zeynep’le yatardı” (Buhari, Hibe/8).

15 -“Peygamberin izniyle ihramdan çıkıp Mina’da bulunan kadınlarımıza yöneldik. Zekerlerimizden meni damlıyordu” (Buhari, Hac/81; Müslim, Hacc/141).

16- “Peygamber, Medine’de bir Yahudi tarafından büyülendi. Günlerce ne yaptığını bilmez durumda ortalıkta dolaştı.”(Buhari, 59/11; 76/47; Hanbel, 6/57; 4/367)(3).

17- “Bir kimse karısını yatağına davet edip de (mâzereti olmadığı halde) gelmez ve kocası da ona dargın olarak gecelerse, sabah oluncaya kadar melekler o kadına lânet ederler”.

18- “Kadın, ocak başında olsa dahi erkeğinin davetine icabet etsin.”

19- Bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emredecek olsaydım, herhalde kadının kocasına secde etmesini emrederdim.”

20- “Dünyada bir kadın kocasına eziyet ederse, o erkeğin hûrilerden olan zevcesi o kadına hitap ederek: -Allah canını alsın; bu adama eziyet etme. O, dünyada senin yanında bir misafirdir; yakında senden ayrılıp bize kavuşacak, diyerek muâheze eder.”

Okumaya devam et  AHLAK ZEBANİLERİ!. cem yağcıoğlu

21-“Benden sonra erkekler için kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.”(4).

____________

1-http://beyazgazete.com/video/anahaber/tv8-74/2011/4/18/kurtce-mevlid-okudu-tv8-154763. & htmlhttps://www.youtube.com/watch?v=joV3XxVOJqU ,

2-

3- Bir internet sitesinde rastladığım bu vb. hadisleri, dökümünü alarak 03.03.2008 günü Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yürütülen Hadis Projesi’nde çalışanlara götürdüm ve bu hadislerin, belirtilen kaynaklarda bulunup bulunmadığı konusunda kendilerinden bilgi talep ettim. Projede çalışanlardan Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı olan (A.C. isimli) bir zat, hadisleri dek tek tetkik ederek “Bu hadislerin kaynaklarda bulunmadığını söylemek kendi kendimizi inkar etmek anlamına gelir” dedikten sonra adı geçen tarafından 160.000 adet hadisin yüklü bulunduğu bilgisayar kayıtlarında sondajlama yöntemiyle yapılan sorgulamada da hadislerin belirtilen kaynaklarda bulunduğu birlikte görülmüştür.

DİB’den emekli (M. Ç.) üst düzey bir yetkili de (telefonda), kadın ve çocukların savaş sırasında öldürülebileceğine cevaz veren hadisin belirtildiği gibi Buhari’de olmayıp, sadece Müslim’de geçtiğini, Buhari’deki metnin ise tam tersine, Hz. Peygamber’in kadın ve çocukların öldürülmesini nehyettiği şeklinde olduğunu belirtti. Bunun yanı sıra Keçinin Recm konusundaki ayeti yemesi ile ilgili hadisin de sadece İbn Mace’nin kitabında bulunduğunu söyledi. Anlaşılacağı gibi; Emekli Diyanet görevlisi, belirtilen hadisler hakkında “Böyle bir hadis yoktur” demedi, sadece kaynakların yanlış belirtildiğini, bazen de kaynakların doğru ancak o kaynaktaki hadis metninin yanlış olduğu söyledi. Örn. Buhari’de “Hz. Peygamber savaşta kadın ve çocukların öldürülmesini yasakladı” denilirken, Müslim  “Hz. Peygamber, Müşriklerin kadın ve çocukları da onlardandır” diyerek bir anlamda kadın ve çocukların öldürülmesine cevaz verdiği belirtilmektedir.  İstifade etmiş olduğumuz internet kaynağı, kaynak olarak yanlış eser belirtmiş olsa bile bu çok önemli değildir. Önemli olan, zikredilen hadislerin hadis kaynaklarında olup olmadığıdır. Ancak ne yazık ki; bu metinler hadis adı altında ciddi hadis kaynaklarında bile bir şekilde geçmektedir. Bizim arzumuz ve uğraşımız, yetkin birilerinin, örneğin Diyanet’in ortaya çıkıp bu hadisler “Uydurmadır” diyebilmesidir.

4- Son 5 hadis, “Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi”, isimli DİB. Yayınında da bulunmaktadır. (bkz, Riyâzü’s-Sâlihîn ve Tercemesi c.1, s.323-327, Musannifi Muhyiddiddîn-i Nevevî, Çev. Kıvamüddin Burslan-Hasan Hüsnü Erdem, Ankara,1995)


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir