ŞU GÜNLERDE SURİYE

  Suriye dış politikası bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin'in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayanıyordu.
Suriye'yi iç savaşa taşıyan olayların iç sorunlarla ilgili bir boyutu olsa da;
Esas bu yüzden İsrail'in çıkarlarına hizmet eden tutum ve politikalarıyla ABD ve müttefikleri ile Arap ülkeleri ve Türkiye'de AKP iktidarı,Suriye'de kirli planlar ve komplolar düzenlediler...
ABD, Suudi Arabistan ve AKP iktidarı İsrail'e yaranmak için "Suriye Dostları" yalanına gizlendiler.
Düşman diplomatik hareketlerle mezhepleri kışkırttılar, terörü desteklediler.
Suriye'yi ele geçirmek üzere verdikleri  türlü destekle çok kanlı bir savaş yürüttüler. 
Üstelik teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeler olarak yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürdüler...
 
*
Şimdi Rusya, "Suriye İç Savaşı'nın Siyasi Çözümü" üzerinden hem Savaş Hukuku'nun hem de Hukuk'un Üstünlüğü'nün geçerliliği ve gelişmesi öneminden hareketle;
Bu ülkede işlenen suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesi:Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılması: Bu sistematik hukukun BM'de güncelleştirilmesiyle yeni bir dünya statüsü oluşturmasının hedefindedir.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler "Esad'sız", statünün değişmesini isteyenler  "Esad'lı" siyasi çözüm yönünde ayrışmış; Nitekim Cenevre'deki barış görüşmelerinde Suriye, Devlet Başkanı B.Esad'ın geleceğiyle ilgili pazarlıkları reddederken,
Esad'ın geçiş sürecinde yer almaması konusundaki ısrarını sürdüren Suudi Arabistan destekli muhalifler ise Cenevre'deki görüşmelerden çekilme kararı almıştır...
 
* Savaş alanında, 27 Şubat'ta ilan edilen ateşkesten yararlanan ve Türkiye ile Suudi Arabistan tarafından silahlandırılan Nusra Cephesi, Ahrar Şam ve müttefikleri, Nisan başında Halep kırsalında başlattıkları saldırılarıyla Halep ve Şam'ı birbirine bağlayan karayolunda ilerleme imkânı sağlarken, Halep'in doğusu ve kuzeydoğusunu kuşatmıştır.
Suriye ordusu ve müttefikleri de karşı saldırılarla Halep'in güney ve kuzey cephesini savunuyor.
Suriye uçakları ve PYD'i de dahil Suriye Demokratik Güçleri ise Azez ve Cerablus bölgelerindeki silahlı gruplara katılmak üzere Türkiye'den gelen silahlı grupları ve konvoylarını vuruyor.
Sonuçta Suriye ordusu; Silahlı muhalif güçleri  IŞİD'in ve Suriye Demokratik Güçleri'nin kontrolü altındaki alanda sıkıştırmış  bulunuyor...
 
*
Ne oluyor? Askeri kaynaklar Suriye ordusunun Halep kırsalındaki tüm hareketliliğinin Halep savaşına yönelik olduğunu ifade ediyor.
Suriye ordusu ve müttefiklerinin bu büyük savaştan söz etmesi Suudi Arabistan'ın silahlı gruplara cephelerdeki ateşi alevlendirmeleri yönünde çağrı yapmasına neden oluyor.
Şimdi Suudi Arabistan destekli Suriyeli muhalifler "ABD'nin daha fazla sorumluluk almasını istiyoruz. Sahada rejim müttefiklerine karşı savaş devam ediyor. Ateşkes isyancıların silaha sahip olması engellenerek sağlanamaz, aksine güçlenmelerini sağlamak gerekiyor. ABD bize destek olmaya devam etmelidir" açıklaması yapıyor. 
 
*
Çünkü ABD Başkanı B.Obama, Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile telefonda yaptığı son konuşmanın ayrıntılarını CBS'e anlatırken,
"Putin'i Suriye'deki karışıklığın daha hızlı bir şekilde arttığını görmeye başladığımıza vurgu yapmak için aradım. ABD ile Rusya siyasi bir yol bulmak ve geçiş sürecinin ilerlemesi için birlikte hareket etmezse, 3-4 hafta önce bulunduğumuz yere geri döneceğiz ve bu hiçbirimizin çıkarına değil" ifadesinden güç alınıyor.
 
*
Çünkü Obama,Rusya'nın Suriye'nin devlet yapısının korunması konusundaki görüşüne karşı olmadıklarını ifade ediyor.
Fakat diline pelesenk ettiği üzere "6 yıldır sürekli anlaşamadığımız konu Putin'in, Suriye Devlet Başkanı B.Esad'ın görevden alınmasını tek taraflı olarak destekleyemeyeceği, buna Esad'ın ve Suriyelilerin karar vermesi konusundaki ısrarıdır. Esad korkunç bir lider, ülkesini paramparça eden korkunç bir diktatör. Ve ondan kurtulmamız gerektiği konusundaki duruşumuz devam edecek" diyor!
 
*
Obama bu sözleriyle, aslında Esad'ın yerine bir alternatifin olmayışından hareket eden ve krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınması ve iç savaşa artık siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesindeki,
Suriye'de Batılı ülkelerin, Suudi Arabistan ve Türkiye'nin işlediği suçların esaslı bir biçimde kategorize edilerek bir sistematik dahilinde BM'de yeni bir dünya statüsü oluşturması talebinde olan Rusya'nın dikkatini çekiyor...
 
*
Çünkü ABD, uluslararası düzenin kurucusu ve bu alanda sorumluluğunun daha fazla  olduğunun ısrarındadır.
BM'i yeniden yapılandırma görüşünün haşa doğru olmadığına işaretle, BM değerlerine saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırmakla tehdit etmekte bir beis görmüyor.
Bu yüzden Suriye'de olacaksa "Esad'sız" bir siyasi çözüme destek veriyor!
 
*
Nitekim başta ABD olmak üzere müttefikleri, Suudi Arabistan  ve Türkiye Suriye'de itham edildikleri suçlardan kazasız belâsız sıyrılmanın peşindedirler.
Suudi Arabistan'ın, 11 Eylül saldırılarından ülkesinin sorumlu tutulduğu yasa tasarısının ABD Kongresi'ne gelmesi sonrasında çektiği 750 milyar dolarlık varlık satışı resti, ABD üzerindeki gücünü sınaması anlamındaydı.
Suriye'de işlediği suçlardan ötürü ele verilmemenin gözdağı idi... 
AKP iktidarı da benzer amaçla Suriye'de desteklediği ve eğittiği İslamcı ayrılıkçı güçleri Rusya ve Çin'de hatta  dünyanın herhangi bir yerinde kullanmayı, gerektiğinde dünyaya mülteci ihracında bulunmayı ve gelişmekte olan bir ülke konumuyla ekonomiyi futursuzca bir koz olarak sergiliyor. *
ABD, Cenevre'deki barış görüşmelerinde, Suriye'nin Esad  ısrarını ve Halep kenti çevresinde yeni bir askeri saldırı yürütmeye hazırlanmakla suçluyor.
Bu noktada Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar'daki hükümetlerle beraber çalışan CIA; Washington'ın "A Planı"nın başarısız olduğu sonucuna varır varmaz yürürlüğe girmesi beklenen "B planı"nı yürütmekte görevlendirilmiştir.
Wall Street Journal ABD'li üst düzey yetkilileri kaynak göstererek CIA'nın "Suriye rejiminin uçaklarına ve topçu mevzilerine karşı saldırılar yürütmek için muhaliflere silah sistemleri sağlama"ya görevlendirildiğini bildiriyor.
 
*
Bir kez daha ABD, Rusya'nın Suriye'deki müdahalesinin Şam'da Esad'lı ve Moskova yanlısı bir yönetimi sağlamlaştırmasını kabul etmeye razı olmadığını gösteriyor.
Çünkü ABD'nin jeopolitik ve askeri stratejisi; Washington'ın Ortadoğu'da, Orta Asya'da ve Doğu Avrupa'da Amerikan hegemonyasını dayatma yönelimine Rusya'nın bir engel oluşturmasını önlemek esaslıdır.
ABD yönetimi ve CIA tarafından yapılan B planı ise dünyanın en büyük iki nükleer gücü olan ABD ile Rusya arasında bir askeri çatışma tehdidini çarpıcı biçimde tırmandırıyor.
ABD usanç veriyor... 21.4.2016 - turkish army turk ordusu operasyon savas
 
Suriye dış politikası bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi ilkesine dayanıyordu.
Suriye’yi iç savaşa taşıyan olayların iç sorunlarla ilgili bir boyutu olsa da;
Esas bu yüzden İsrail’in çıkarlarına hizmet eden tutum ve politikalarıyla ABD ve müttefikleri ile Arap ülkeleri ve Türkiye’de AKP iktidarı,Suriye’de kirli planlar ve komplolar düzenlediler…
ABD, Suudi Arabistan ve AKP iktidarı İsrail’e yaranmak için “Suriye Dostları” yalanına gizlendiler.
Düşman diplomatik hareketlerle mezhepleri kışkırttılar, terörü desteklediler.
Suriye’yi ele geçirmek üzere verdikleri  türlü destekle çok kanlı bir savaş yürüttüler. 
Üstelik teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeler olarak yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürdüler…
 
*
Şimdi Rusya, “Suriye İç Savaşı’nın Siyasi Çözümü” üzerinden hem Savaş Hukuku’nun hem de Hukuk’un Üstünlüğü’nün geçerliliği ve gelişmesi öneminden hareketle;
Bu ülkede işlenen suçların esaslı bir biçimde kategorize edilmesi:Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılması: Bu sistematik hukukun BM’de güncelleştirilmesiyle yeni bir dünya statüsü oluşturmasının hedefindedir.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler “Esad’sız”, statünün değişmesini isteyenler  “Esad’lı” siyasi çözüm yönünde ayrışmış;
Nitekim Cenevre’deki barış görüşmelerinde Suriye, Devlet Başkanı B.Esad’ın geleceğiyle ilgili pazarlıkları reddederken,
Esad’ın geçiş sürecinde yer almaması konusundaki ısrarını sürdüren Suudi Arabistan destekli muhalifler ise Cenevre’deki görüşmelerden çekilme kararı almıştır…
 
*
Savaş alanında, 27 Şubat’ta ilan edilen ateşkesten yararlanan ve Türkiye ile Suudi Arabistan tarafından silahlandırılan Nusra Cephesi, Ahrar Şam ve müttefikleri, Nisan başında Halep kırsalında başlattıkları saldırılarıyla Halep ve Şam’ı birbirine bağlayan karayolunda ilerleme imkânı sağlarken, Halep’in doğusu ve kuzeydoğusunu kuşatmıştır.
Suriye ordusu ve müttefikleri de karşı saldırılarla Halep’in güney ve kuzey cephesini savunuyor.
Suriye uçakları ve PYD’i de dahil Suriye Demokratik Güçleri ise Azez ve Cerablus bölgelerindeki silahlı gruplara katılmak üzere Türkiye’den gelen silahlı grupları ve konvoylarını vuruyor.
Sonuçta Suriye ordusu; Silahlı muhalif güçleri  IŞİD’in ve Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolü altındaki alanda sıkıştırmış  bulunuyor…
 
*
Ne oluyor? Askeri kaynaklar Suriye ordusunun Halep kırsalındaki tüm hareketliliğinin Halep savaşına yönelik olduğunu ifade ediyor.
Suriye ordusu ve müttefiklerinin bu büyük savaştan söz etmesi Suudi Arabistan’ın silahlı gruplara cephelerdeki ateşi alevlendirmeleri yönünde çağrı yapmasına neden oluyor.
Şimdi Suudi Arabistan destekli Suriyeli muhalifler “ABD’nin daha fazla sorumluluk almasını istiyoruz. Sahada rejim müttefiklerine karşı savaş devam ediyor. Ateşkes isyancıların silaha sahip olması engellenerek sağlanamaz, aksine güçlenmelerini sağlamak gerekiyor. ABD bize destek olmaya devam etmelidir” açıklaması yapıyor. 
 
*
Çünkü ABD Başkanı B.Obama, Rusya Devlet Başkanı V.Putin ile telefonda yaptığı son konuşmanın ayrıntılarını CBS’e anlatırken,
“Putin’i Suriye’deki karışıklığın daha hızlı bir şekilde arttığını görmeye başladığımıza vurgu yapmak için aradım. ABD ile Rusya siyasi bir yol bulmak ve geçiş sürecinin ilerlemesi için birlikte hareket etmezse, 3-4 hafta önce bulunduğumuz yere geri döneceğiz ve bu hiçbirimizin çıkarına değil” ifadesinden güç alınıyor.
 
*
Çünkü Obama,Rusya’nın Suriye’nin devlet yapısının korunması konusundaki görüşüne karşı olmadıklarını ifade ediyor.
Fakat diline pelesenk ettiği üzere “6 yıldır sürekli anlaşamadığımız konu Putin’in, Suriye Devlet Başkanı B.Esad’ın görevden alınmasını tek taraflı olarak destekleyemeyeceği, buna Esad’ın ve Suriyelilerin karar vermesi konusundaki ısrarıdır. Esad korkunç bir lider, ülkesini paramparça eden korkunç bir diktatör. Ve ondan kurtulmamız gerektiği konusundaki duruşumuz devam edecek” diyor!
 
*
Obama bu sözleriyle, aslında Esad’ın yerine bir alternatifin olmayışından hareket eden ve krizin çözülmesi için hırsların değil ortak amaçların esas alınması ve iç savaşa artık siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesindeki,
Suriye’de Batılı ülkelerin, Suudi Arabistan ve Türkiye’nin işlediği suçların esaslı bir biçimde kategorize edilerek bir sistematik dahilinde BM’de yeni bir dünya statüsü oluşturması talebinde olan Rusya’nın dikkatini çekiyor…
 
*
Çünkü ABD, uluslararası düzenin kurucusu ve bu alanda sorumluluğunun daha fazla  olduğunun ısrarındadır.
BM’i yeniden yapılandırma görüşünün haşa doğru olmadığına işaretle, BM değerlerine saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırmakla tehdit etmekte bir beis görmüyor.
Bu yüzden Suriye’de olacaksa “Esad’sız” bir siyasi çözüme destek veriyor!
 
*
Nitekim başta ABD olmak üzere müttefikleri, Suudi Arabistan  ve Türkiye Suriye’de itham edildikleri suçlardan kazasız belâsız sıyrılmanın peşindedirler.
Suudi Arabistan’ın, 11 Eylül saldırılarından ülkesinin sorumlu tutulduğu yasa tasarısının ABD Kongresi’ne gelmesi sonrasında çektiği 750 milyar dolarlık varlık satışı resti, ABD üzerindeki gücünü sınaması anlamındaydı.
Suriye’de işlediği suçlardan ötürü ele verilmemenin gözdağı idi… 
AKP iktidarı da benzer amaçla Suriye’de desteklediği ve eğittiği İslamcı ayrılıkçı güçleri Rusya ve Çin’de hatta  dünyanın herhangi bir yerinde kullanmayı, gerektiğinde dünyaya mülteci ihracında bulunmayı ve gelişmekte olan bir ülke konumuyla ekonomiyi futursuzca bir koz olarak sergiliyor.
*
ABD, Cenevre’deki barış görüşmelerinde, Suriye’nin Esad  ısrarını ve Halep kenti çevresinde yeni bir askeri saldırı yürütmeye hazırlanmakla suçluyor.
Bu noktada Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’daki hükümetlerle beraber çalışan CIA; Washington’ın “A Planı”nın başarısız olduğu sonucuna varır varmaz yürürlüğe girmesi beklenen “B planı”nı yürütmekte görevlendirilmiştir.
Wall Street Journal ABD’li üst düzey yetkilileri kaynak göstererek CIA’nın “Suriye rejiminin uçaklarına ve topçu mevzilerine karşı saldırılar yürütmek için muhaliflere silah sistemleri sağlama”ya görevlendirildiğini bildiriyor.
 
*
Bir kez daha ABD, Rusya’nın Suriye’deki müdahalesinin Şam’da Esad’lı ve Moskova yanlısı bir yönetimi sağlamlaştırmasını kabul etmeye razı olmadığını gösteriyor.
Çünkü ABD’nin jeopolitik ve askeri stratejisi; Washington’ın Ortadoğu’da, Orta Asya’da ve Doğu Avrupa’da Amerikan hegemonyasını dayatma yönelimine Rusya’nın bir engel oluşturmasını önlemek esaslıdır.
ABD yönetimi ve CIA tarafından yapılan B planı ise dünyanın en büyük iki nükleer gücü olan ABD ile Rusya arasında bir askeri çatışma tehdidini çarpıcı biçimde tırmandırıyor.
ABD usanç veriyor…
21.4.2016

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir