HATAYLILAŞMAK

HATAYLILAŞMAK - sol 20basta 20fesli 20sir 20munir 201930 lu 20yillarda 20gerceklesen 20hukumet 20toereninden 20bir 20kare 20lefkosa

 

SOL%20BAŞTA%20FESLİ%20SİR%20MÜNİR%201930'LU%20YILLARDA%20GERÇEKLEŞEN%20HÜKÜMET%20TÖRENİNDEN%20BİR%20KARE%20LEFKOŞA

 

HATAYLILAŞMAK

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

KKTC’de mevcut hükümet, dedikodulara göre Türkiye (Yardım Heyeti) ile arasındaki Suyun yönetimi ve Malî Protokol konularındaki anlaşmazlıklar yüzünden Mart ayı maaşlarını ödeyemeyince istifa etti.

Alışılmadık bir şey değildi, 40 yılda 38 farklı hükümet kurulmuş yüzlerce kişi bakanlık yapmıştı. Ama bu sefer nedense, yenisi kurulmadan bir “Hatay örneği” meselesi aldı yürüdü.

Hangi buluttan nem kaptılarsa önce “keskin” ve “müzmin” muhalifler dillendirdi konuyu…

Fatma Azgın, 7 Nisan 2016 tarihli yazısına “Hatay Süreci KKTC’de Uygulanır mı?” sorusuyla başladı;

“KKTC’nin Türkiye’ye bağlanması projesinin giderek daha belirgin olduğu günlerden geçmekteyiz. Su projesi, Elektrik projesi ve Ekonomik programın içeriğinde, bu toprakların Türkiye’ye katılması, giderek vilayet haline getirilmesi belirginleşiyor.

Bu amaç için oldukça yol katan TC’nin hâkimiyetini kırma noktası çoktan aşıldı. Yıllar içinde, yerli halkı en az ikiye katlayan nüfus aktarımı sonra buranın kaynaklarının karşılık vermeden sömürülmesi, sonuçta halkın ve devletin hep borçlu kalması, iflas ettirilmesi gidişatı açıkça gösteriyor.

Kaç seçim yaparsak yapalım, kaç hükümet kurarsak kuralım ‘bağımsız ve özgür’ irademiz erozyona uğramıştır. Geri dönülmez hatalar, basiretsizlikler sergilenmiştir. Kritik eşik aşılmıştır.

Bu ortamda Kıbrıs’a çözüm bulmak zorlaşıyor. TR’nin isteksiz olduğu, ‘kendi planını’ uygulamak istediği nettir. Burası ‘ilhak’ edilirse BM veya AB’den ‘protestodan’ başka tepki beklenmemelidir” dedi.

“Buranın kaynaklarının karşılık vermeden sömürülmesi” kısmının altını bilerek çizdim.

Pası alan Sami Özuslu’nun ertesi gün, ayın 8’inde yazdığı yazının başlığı “İlhak Hükümeti” idi;

“Bazı çevrelerde konuşulan senaryo şudur: ‘Ankara CTP-UBP hükümetini bozdurdu. Kısa vadede bir UBP-DP-Bağımsızlar koalisyonu istiyor. Hem protokollere imza koyacak bir hükümet, hem de Kıbrıs sorununda olası gelişmelerde ‘şahinlik’ yapabilecek bir oluşum arzuluyor. Uzun vadede ise, erken seçim sonrası daha da güçlü bir sağ hükümet ve Akıncı’ya rağmen Kıbrıs’ta gerilimi artırıcı adımlar planlanacak’…Umarım Fatma Azgın haklı çıkmaz. Lakin bir sağ hükümet kurulursa eğer, gün gele ‘ilhak’a oynarsa şaşırmayın!”

Okumaya devam et  Hayır ise Ceza var(mış)

Niyazi Kızılyürek; “Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti” başlıklı yazısını yazmak için iki gün gecikecekti (10 Nisan);

“Tam da egemenliğe ortak olup iktidarı paylaşmanın koşullarının oluştuğu bir dönemde, Kıbrıs Türk toplumunun yarının Kıbrıs’ında ekonomik açıdan güçlü olabilmesi için Kıbrıslı Rumların haklarını sınırlamaya kalkıştığımız bir müzakere ortamda, Kıbrıslı Türklerin ekonomik kurumlarını Türk sermayesine aktarmak, egemenlik icra etmeyen, iktidar sahibi olmayan bir toplum görüntüsü çizmek, Kuzey Kıbrıs’ı ‘Türkiye Cumhuriyetine’ (Vilayet olarak da okuyabilirsiniz) dönüştürmek ve siyasetçileri potansiyel ‘Tayfur Sökmen’ (ayrıntılı bilgi için aşağıdaki nota bak) kılığına sokmak, sadece Kıbrıslı Türklerin varlığını tehlikeye atmıyor. Federal çözüm perspektifini de havaya uçuruyor. Çünkü istemeye istemeye olsa da Kıbrıslı Rumların önemli bir kesimi Kıbrıslı Türklerle federal bir devlet kurmaya yönelse de, hiç kimse ‘Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti’ ile federal devlet kurmaya kalkışmayacaktır”.

                (“Örnek” bence yanlıştır. Atatürk evet 1938’de Hatay’ı Suriye’den almıştı ama şimdi Hatay’ı Suriyelilerden kim geri alacak? Kilis’te, Kilisliden çok Suriyeli var; İstanbul ve Urfa’da ise dört yüzer bin Suriyeli yaşıyor. İstanbul için –dünyanın en büyük Kürt şehri- diyorlardı. Acaba yakında -en büyük Suriyeli şehri- de mi olacak?)

Ama konu Kıbrıs olunca tabiî akıllara “Sir Münir”ler[i] de geliyor.

Aslında önce “Sir Münir”ler geliyor.

Peki, ama Azgın, Özuslu ve Kızılyürek’in aklına neden önce “Sir Münir” değil de Tayfur Sökmen geliyor?

Naim Pınar yazıyor;

“İngiliz Sömürge Yönetimi Kıbrıs Halklarını iyi etüt etmişti. İlk olarak halkların bağımsızlıklarına ulaşmamalarında en etkili yolun mevcut statükonun korunması yani dini esaslı cemaat anlayışının pekişmesini sağlayacak yapıların güçlendirilmesinden geçtiğini tespit etmişlerdi. Türk ve Elen halklarının birlikte mücadelesini engellemek için Kavanin Meclisi’nde bulunan 9 Rum üyeye karşın 6 resmi üye (İngiliz) ile 3 Türk üyenin birlikte hareket etmesini neredeyse zorunlu hale getirmişti.

Okumaya devam et  21 Aralık 1963 (8)

Böl ve Yönet politikalarının bir gereği olarak da Osmanlı’dan kalan Evkaf İdaresinin başına hükümetle işbirliği yapacak ılımlı (İşbirlikçi) şahsiyetler özenle getirilmiştir. İngilizler bu dönemde Kıbrıs Türk Halkını Müslümanlık kimliğine sıkıştırarak ulusal bilinçle hareket etmesini engellemiştir. 1925’e gelindiğinde İngiliz Hükümeti Kıbrıs Türk Halkına adeta ikinci sınıf muamele yapmaktaydı. Kıbrıs Türk Halkının içinden ekselanslarının sömürge yönetimine tam bağımlı kuklalar seçmişler, halkın ağır vergiler altında zor günler yaşamasına, esnafın tefecilerin eline düşmesine sebebiyet veren işbirlikçi seçkin bir zümre yaratılmasına zemin hazırlamışlardı. Kıbrıs Türk Halkı ise çaresizlik içerisinde hükümetle iyi ilişkileri olan bu bencil zümrenin şahsi çıkarlarını ve ekselanslarının politikalarını ön planda tuttuğu yıllarda artık gelecekten umudunu kesmiş, bitap durumdaydı…

                …Bu düzenin değişmesinin gerektiğini düşünen genç bir adam kalbindeki sesi dinleyerek büyük bir cesaret gösterir. Necati Özkan 1930’da Kavanin Meclisi seçimlerine yanına aldığı ezilen halkın sesine kulak veren arkadaşlarıyla birlikte İngiliz Sömürge Yönetimi’nin desteklediği ‘Evkafçı’ adaylara karşı ‘Halkçılar’ olarak aday olurlar. İşte halkın üzerindeki umutsuzluk perdesi ilk kez o zaman kalkar. Necati Özkan ve arkadaşları, halkın yıllardır çektiği sıkıntıları ve işbirlikçi evkafçıların halka ihanetlerini en iyi görenlerdi. Bu duruma son vermek ve Kıbrıs Türk halkının menfaatlerini korumak için aday olmuşlardı. O güne kadar bütün Kavanin Meclisi seçimlerini İngilizlerin desteklediği ve hükümet imkânlarını sınırsız kullanan evkafçı grup kazanmaktaydı. Bu düzeni yıkmak için Necati Özkan’ın birinci seçim bölgesi olarak belirlenen ve Evkaf Murahhası Sir Münir’in de aday olduğu Lefkoşa-Girne kazasından aday olması gerekiyordu. Necati Özkan 1925’de daha Lefkoşa Belediye azalığı görevini yürütürken mevcut durumu değiştirmenin tek çaresinin; yani halkının onurunu iade edecek, halkın cesaretini yerine getirecek ilk adımın bu birinci seçim bölgesinde ekselanslarının desteklediği Evkafçıların Lideri konumundaki Münir Bey’in karşısına çıkarak olabileceğini görmüştü. İngilizlerin desteklediği bu grup tüm hükümet imkânlarını kullanmakta, rüşvet almakta, halkına ihanet ederek kamu işlerinin yolsuzluklarla yürütülmesini çanak tutuyorlardı. İngiliz çıkarlarına asla ters düşmemeye özen gösteren bu vekiller Kavanin Meclisi’nde de halkın zararına olacak birçok işe imza atmaktaydılar”.

Okumaya devam et  Sinan Meydan’dan, Sınır ötesi Operasyonuyla ilgili çarpıcı tespitler!

               

İngilizler tarafından “Sir” ünvanı ile “onurlandırılan “Münir”i ve şimdiki Münirleri tanıdınız mı?

“Sir” Münir, II’inci Abdülhamit düzeninin kaçınılmaz sonucudur.

Her Abdülhamit’in bir Münir’i, her Münir’in de mutlaka bir Abdülhamit’i olur.

Ama Atatürksüz, Tayfur Sökmen olunmaz.

Ne demişti Neyzen Tevfik?

“Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti;

                Yumruk yine o yumruk, bir varsa el değişti.”

                *****

Peki kronik muhalifler Hatay diyor da, mukavemetçi kadim dostlar neden birden hatırladı acaba Hatay örneğini? Nereden icabetti?

Hani “Denktaş kurdu, siz yaşatacaktınız”?

Benim fikrim mi?

1571 diyorum, “tamamı”na hiç itiraz etmiyorum.

Kasaba, Leymosun, İskele’yi kimseye bırakmaya niyetim yok.

 

SON NOT: Bu sabah âniden, Özgecan’ın katilinin gömülecek yer bulunamayan cenazesinin KKTC’ye getirileceği haberi yayıldı.    Aynı saatlerde İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Righst Watch) açıklamalarına göre, son 48 saat içinde en az 30 bin Suriyeli Halep’i terk etmiş. Örgüt, 4 milyon Suriyelinin sığındığı Türkiye’den yeni Suriyeli mülteciler için sınırı açmasını istemiş.

Suriyeliler Türkiye’ye; Türkiye’de istenmeyen,  yer bulunamayan katil cenazeleri KKTC’ye…

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN EFRÂDIYIZ

[i] Fotoğrafta sol başta dokuz oturak oturan fesli şahsiyet malûm ve muteber “Sir” Münir’dir.


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir