YENİ İRAN

Ortadoğu'da düzenin ve barışın sağlanabilmesinde çok önemli bir aktör olan İran'da, Parlamento ve Uzmanlar Konseyi seçimleri yapıldı.
Gelen sonuçlar; Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin Parlamentoda 30 sandalyenin tamamını kazandığını,
Uzmanlar Meclisi'nde ise Ruhani'nin meclise girecek 16 isimden en az 13'ünü kazandığı gösteriyor.
 
*
İran'ın siyasal gündemini belirleyen sonuçlar, Tahran ve Tebriz'de Cumhurbaşkanı H.Ruhani'nin temsil ettiği ılımlıların zafer kazandığını ve Dini lider Ayetullah Ali Hamaney temsil ettiği aşırı muhafazakârların ciddi anlamda gerilediğini gösteriyor.
Kırsalda, özellikle Kum ve Rey gibi muhafazakârların çok güçlü olduğu şehirlerde alınan sonuçların ise beklendiği üzere Hamaney'in lehinde olduğu görülüyor. 
 
*
İran Anayasası'nda Dinî liderlik ya da Rehberlik en önemli kurumdur.
Rehber, Kur'ân-ı Kerîmde ve Hadîs-i Şerîflerde açıkca bildirilmemiş olan hükümleri, açık ve geniş olarak bildirilenlere benzeterek meydana çıkarabilen derin âlim anlamına geliyor.
Rehberi seçmek, denetlemek ve gerekirse azletmekle görevli kurum ise halk tarafından seçilen Uzmanlar Konseyidir, fakihler bu meclisin üyeleri... 
 
*
Rehberlik Kurum'u yasama, yürütme ve yargının üzerindedir, o yüzden İran'da iki aşamalı bir kuvvetler ayrılığından söz ediliyor.
Rehber, Cumhurbaşkanının atanmasında ve azledilmesinde: Savaş ve barış kararının alınmasında: Önemli kurumların başkanlarını seçiminde ve daha birçok alanda doğrudan yetkilidir.
 
*
Bugünün Rehberi Ayetullah Ali Hamaney, Uzmanlar Meclisi ve Devrim Muhafızları'nın ittifâkıyla,kendisini İslam Devrimi'nin koruyucusu olarak gören aşırı muhafazakâr kanadı temsil ediyor.
Cumhurbaşkanı H.Ruhani'nin temsil ettiği ve İran siyasetinde reform isteyen  ılımlı kanadın etkinliğini kontrol altına almanın mücadelesini veriyor...
 
*
Ne ki, Ruhani'nin temsil ettiği ılımlılar halkın büyük kısmından destek alıyor. 
Çünkü İranlılar, 1979'dan itibaren ABD'nin ticarete ve finansal operasyonlara getirdiği kısıtlamalarla karşı karşıya kalmış,
1996'da D'Amato Yasası'yla, petrol ve gaz üretim endüstrisindeki yatırım süreçleri ciddi darbe almıştır.
Sonra nükleer teknolojide kaydettiği ilerleme İran'ı BM Güvenlik Konseyi zeminine getirmiş ve 2006'dan itibaren kabul edilen 4 ayrı kararla "Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması" na aykırı hareket ettiği gerekçesi ile kişiler ve kurumlar bazında bir takım yaptırımlara uğramıştır.
 
*
İran bu tecride farklı yöntemlerle tepki göstermiş,
Nükleer altyapının kilit önemdeki bileşenlerini yoketmek çabasında bulunan NATO saldırısına karşı,
İran balistik füzeleri ülke genelinde dağıtarak konuşlandırılmış, Hava kuvvetlerinde hızlı tepki gösteren yeni birlikler oluşturulmuştur.
İran kendine uygulanan tecride karşı ayakta kalabilme güdüsüyle iç anlaşmazlıklarına rağmen birleşmiş,
"İslam Milliyetçiliği" ardından hızla "nükleer milliyetçiliğe" yönelmiştir.
Bugün İranlılar, Mahmud Ahmedinecad döneminden itibaren ülkenin içerisine sürüklendiği ekonomik sorunları, değişime kapalı olan aşırı muhafazakârların hatası olarak görüyor...
 
*
Bugün nükleer anlaşma İran İslam Cumhuriyeti'nin elini güçlendirmiştir.
İran'ı yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden kullanma potansiyeli, sürekli göz önünde bulundurulması gereken bir ülke yapıyor.
Hidrokarbon kaynakları, İran'ı dünya enerji jeopolitiğinde önemli pozisyonda tutuyor.
Üstelik İran, Orta Doğu'da Şii diyasporası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Şii ve Sünni direniş örgütlerine sağladığı geniş çaplı destek ve Irak, Suriye ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerindeki doğrudan etkisini ihmâl etmemek gerekiyor.
İran, bu gücüyle Suriye ve Irak'ta devam eden istikrarsızlıklar ve IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer alıyor.
Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanıyor.
 
*
Bu yüzden Dini lider Ayetullah Hamaney,  Ruhani'nin temsil ettiği ılımlı kanatla mücadelesinde zorlanmaktadır. 
Hamaney 77 yaşındadır, bu bir olasılıkla  yeni seçilen Uzmanlar Meclisi'nin gelecekteki Rehber'i seçeceği anlamına geliyor...
 
*
Dayatılan yaptırımların kaldırılmasıyla;  İran'ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılması,
Bu suretle İran pazarının Avrupa yararına açılması, hidrokarbon piyasalarında Rusya'nın payının azaltılması düşünülmüştür.
Buna mukabil İsrail-Filistin arasında çevre ülkeleri de kapsar bir barış planında Ortadoğu'yu, bilhassa İsrail'i ateşe atabilecek bir polita yürütmekten alıkoymak öngörülmüştür.
 
*
Ama ABD İstihbarat Topluluğu'nun (Intelligence Community) "İsrail Sonrası Ortadoğu'ya Hazırlık" raporunda Çin'in, İslami uyanış, radikalizm ve Filistin yanlısı kuvvetin yükselişi sonunda İsrail'in ayakta kalamayacağını bildirmesi İsrail'i,
İran'ın Şii hilâliyle yayılma olasılığı ise İsrail'i olduğu gibi Suudi Arabistan'ı derinden etkiliyor...
 
*
Bu yüzden Ortadoğu'daki gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolu örülüyor.
İsrail'in 10-15 yıl içerisinde İran'la gireceği doğrudan bir savaş öngörüsüyle yeni bir strateji geliştirilmiştir. 
Buna göre; 1955' te Sovyetler Birliği'nin Ortadoğu'ya nüfuz etmesini önlemeye yönelik olarak NATO'nun  bir uzantısı olarak kurulan "Bağdat Paktı"nın yeni bir açılımı devreye alınıyor.
Bu kez İran; hem SSCB'nin o dönemki rolünü üstlenmiştir hem de Ortadoğu'da nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu NATO'nun uzantısı bir savunma örgütü buluyor... 
 
*
Üstelik ABD, Hürmüz Boğazı'nda İran'ı caydırmak ve körfez ülkelerini korumak için donanmalarına yüklediği ve operasyonel hale getirdiği Füze Savunma sistemiyle birlikte konuşlandırdığı tüm serilerinde Patriot bataryalarını,
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Küveyt, Katar, Umman'a sağladığı veri bağlantılarıyla birleştirmiş,
İsrail ve Türkiye'de konuşlandırılan  füze savunma sistemleri ve patriot sistemleriyle tek tetik oluşturmuş,
Bölgede kendi sistemine entegre ettiği füze kalkanını  İran ve Rusya'ya yönlendirmiş bulunmaktadır.
 
*
Parlamento ve Uzmanlar Konseyi seçimleri İran'ın izlediği politikalar ve artan etkinliğini teyid etmiştir. 
Şimdi Türkiye, toplumsal anlamda meşru, Batılı ülkeler ile pragmatik temellerde anlaşabilen ve bölgesel etkinliğini konsolide etmiş bir İran ile karşı karşıyadır.
Ancak Bağdat Paktını andıran yeni bir pakt oluşurken Türkiye; İsrail ve Suudi Arabistan ekseninde ve ön cephede bulunuyor.
 
4.3.2016 - 7593
Ortadoğu’da düzenin ve barışın sağlanabilmesinde çok önemli bir aktör olan İran’da, Parlamento ve Uzmanlar Konseyi seçimleri yapıldı.
Gelen sonuçlar; Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin Parlamentoda 30 sandalyenin tamamını kazandığını,
Uzmanlar Meclisi’nde ise Ruhani’nin meclise girecek 16 isimden en az 13’ünü kazandığı gösteriyor.
 
*
İran’ın siyasal gündemini belirleyen sonuçlar, Tahran ve Tebriz’de Cumhurbaşkanı H.Ruhani’nin temsil ettiği ılımlıların zafer kazandığını ve Dini lider Ayetullah Ali Hamaney temsil ettiği aşırı muhafazakârların ciddi anlamda gerilediğini gösteriyor.
Kırsalda, özellikle Kum ve Rey gibi muhafazakârların çok güçlü olduğu şehirlerde alınan sonuçların ise beklendiği üzere Hamaney’in lehinde olduğu görülüyor. 
 
*
İran Anayasası’nda Dinî liderlik ya da Rehberlik en önemli kurumdur.
Rehber, Kur’ân-ı Kerîmde ve Hadîs-i Şerîflerde açıkca bildirilmemiş olan hükümleri, açık ve geniş olarak bildirilenlere benzeterek meydana çıkarabilen derin âlim anlamına geliyor.
Rehberi seçmek, denetlemek ve gerekirse azletmekle görevli kurum ise halk tarafından seçilen Uzmanlar Konseyidir, fakihler bu meclisin üyeleri… 
 
*
Rehberlik Kurum’u yasama, yürütme ve yargının üzerindedir, o yüzden İran’da iki aşamalı bir kuvvetler ayrılığından söz ediliyor.
Rehber, Cumhurbaşkanının atanmasında ve azledilmesinde: Savaş ve barış kararının alınmasında: Önemli kurumların başkanlarını seçiminde ve daha birçok alanda doğrudan yetkilidir.
 
*
Bugünün Rehberi Ayetullah Ali Hamaney, Uzmanlar Meclisi ve Devrim Muhafızları’nın ittifâkıyla,kendisini İslam Devrimi’nin koruyucusu olarak gören aşırı muhafazakâr kanadı temsil ediyor.
Cumhurbaşkanı H.Ruhani’nin temsil ettiği ve İran siyasetinde reform isteyen  ılımlı kanadın etkinliğini kontrol altına almanın mücadelesini veriyor…
 
*
Ne ki, Ruhani’nin temsil ettiği ılımlılar halkın büyük kısmından destek alıyor. 
Çünkü İranlılar, 1979’dan itibaren ABD’nin ticarete ve finansal operasyonlara getirdiği kısıtlamalarla karşı karşıya kalmış,
1996’da D’Amato Yasası’yla, petrol ve gaz üretim endüstrisindeki yatırım süreçleri ciddi darbe almıştır.
Sonra nükleer teknolojide kaydettiği ilerleme İran’ı BM Güvenlik Konseyi zeminine getirmiş ve 2006’dan itibaren kabul edilen 4 ayrı kararla “Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması” na aykırı hareket ettiği gerekçesi ile kişiler ve kurumlar bazında bir takım yaptırımlara uğramıştır.
 
*
İran bu tecride farklı yöntemlerle tepki göstermiş,
Nükleer altyapının kilit önemdeki bileşenlerini yoketmek çabasında bulunan NATO saldırısına karşı,
İran balistik füzeleri ülke genelinde dağıtarak konuşlandırılmış, Hava kuvvetlerinde hızlı tepki gösteren yeni birlikler oluşturulmuştur.
İran kendine uygulanan tecride karşı ayakta kalabilme güdüsüyle iç anlaşmazlıklarına rağmen birleşmiş,
“İslam Milliyetçiliği” ardından hızla “nükleer milliyetçiliğe” yönelmiştir.
Bugün İranlılar, Mahmud Ahmedinecad döneminden itibaren ülkenin içerisine sürüklendiği ekonomik sorunları, değişime kapalı olan aşırı muhafazakârların hatası olarak görüyor…
 
*
Bugün nükleer anlaşma İran İslam Cumhuriyeti’nin elini güçlendirmiştir.
İran’ı yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden kullanma potansiyeli, sürekli göz önünde bulundurulması gereken bir ülke yapıyor.
Hidrokarbon kaynakları, İran’ı dünya enerji jeopolitiğinde önemli pozisyonda tutuyor.
Üstelik İran, Orta Doğu’da Şii diyasporası üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Şii ve Sünni direniş örgütlerine sağladığı geniş çaplı destek ve Irak, Suriye ve Körfez ülkelerindeki Şii nüfus üzerindeki doğrudan etkisini ihmâl etmemek gerekiyor.
İran, bu gücüyle Suriye ve Irak’ta devam eden istikrarsızlıklar ve IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer alıyor.
Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanıyor.
 
*
Bu yüzden Dini lider Ayetullah Hamaney,  Ruhani’nin temsil ettiği ılımlı kanatla mücadelesinde zorlanmaktadır. 
Hamaney 77 yaşındadır, bu bir olasılıkla  yeni seçilen Uzmanlar Meclisi’nin gelecekteki Rehber’i seçeceği anlamına geliyor…
 
*
Dayatılan yaptırımların kaldırılmasıyla;  İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılması,
Bu suretle İran pazarının Avrupa yararına açılması, hidrokarbon piyasalarında Rusya’nın payının azaltılması düşünülmüştür.
Buna mukabil İsrail-Filistin arasında çevre ülkeleri de kapsar bir barış planında Ortadoğu’yu, bilhassa İsrail’i ateşe atabilecek bir polita yürütmekten alıkoymak öngörülmüştür.
 
*
Ama ABD İstihbarat Topluluğu’nun (Intelligence Community) “İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” raporunda Çin’in, İslami uyanış, radikalizm ve Filistin yanlısı kuvvetin yükselişi sonunda İsrail’in ayakta kalamayacağını bildirmesi İsrail’i,
İran’ın Şii hilâliyle yayılma olasılığı ise İsrail’i olduğu gibi Suudi Arabistan’ı derinden etkiliyor…
 
*
Bu yüzden Ortadoğu’daki gücün Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın yolu örülüyor.
İsrail’in 10-15 yıl içerisinde İran’la gireceği doğrudan bir savaş öngörüsüyle yeni bir strateji geliştirilmiştir. 
Buna göre; 1955′ te Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya nüfuz etmesini önlemeye yönelik olarak NATO’nun  bir uzantısı olarak kurulan “Bağdat Paktı”nın yeni bir açılımı devreye alınıyor.
Bu kez İran; hem SSCB’nin o dönemki rolünü üstlenmiştir hem de Ortadoğu’da nüfuz ettiği alanlarda karşısında Sünni Arapların oluşturduğu NATO’nun uzantısı bir savunma örgütü buluyor… 
 
*
Üstelik ABD, Hürmüz Boğazı’nda İran’ı caydırmak ve körfez ülkelerini korumak için donanmalarına yüklediği ve operasyonel hale getirdiği Füze Savunma sistemiyle birlikte konuşlandırdığı tüm serilerinde Patriot bataryalarını,
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Küveyt, Katar, Umman’a sağladığı veri bağlantılarıyla birleştirmiş,
İsrail ve Türkiye’de konuşlandırılan  füze savunma sistemleri ve patriot sistemleriyle tek tetik oluşturmuş,
Bölgede kendi sistemine entegre ettiği füze kalkanını  İran ve Rusya’ya yönlendirmiş bulunmaktadır.
 
*
Parlamento ve Uzmanlar Konseyi seçimleri İran’ın izlediği politikalar ve artan etkinliğini teyid etmiştir. 
Şimdi Türkiye, toplumsal anlamda meşru, Batılı ülkeler ile pragmatik temellerde anlaşabilen ve bölgesel etkinliğini konsolide etmiş bir İran ile karşı karşıyadır.
Ancak Bağdat Paktını andıran yeni bir pakt oluşurken Türkiye; İsrail ve Suudi Arabistan ekseninde ve ön cephede bulunuyor.
 
4.3.2016

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir