SEN SAHİP ÇIKARSAN

 
 
Türkiye ve muhalif kesimlerin III.Cenevre Barış Görüşmeleri'nde "ateşkes yapılmadan müzakere olmaz" itirazı aşıldı.
ABD ve Rusya'nın uzlaşmasıyla  Esad rejimi ve muhalif kanadı temsil eden Müzakere Yüksek Komitesi ateşkesi koşullu olarak kabul ettiklerini açıkladı.
Suriyeli tarafların bu haftasonu başlaması planlanan ateşkesi pratikte uygulamaya başladığı belirtiliyor...
 
*
Ne ki, ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry'nin Suriye'de çatışmaların durdurulamaması ve siyasi değişimin sağlanamaması durumunda B planı seçeneklerinin bulunduğunu söylemesi akılları karıştırdı.
Kerry, ateşkes konusunda tarafların ciddi olup olmadığının birkaç gün içinde ortaya çıkacağını, 
Çatışmaların durdurulmasında sürecin uzaması durumunda Suriye'yi bir arada tutmanın zor olacağını belirterek, "Daha fazla bekleyecek olursak Suriye'yi bir bütün olarak tutmak için çok geç olabilir" dedi.
 
*
Suriye Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin bu açıklamasının gerçeklere uymadığı ve bu ülkenin teröristlere verdiği desteği saklama amacı taşıdığını belirtti.
Rusya ise şu anda Suriye'de akan kanı durdurmak ve siyasi süreci başlatmaktan başka planlarının olmadığını açıkladı.
Nitekim ateşkes ilan edilmiş, sırayı Suriye önderliğinde 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulması ve yeni bir anayasanın hazırlanması sürecinin işletilmesi almıştır.
Ne ki ABD ve Rusya arasında ortak bir Eylem Planı'nın bulunmayışı çok önemli bir tartışma alanı oluşturuyor.
 
*
Rusya'nın Eylem Planı işliyorve buna göre I. Aşamada;
Suriye hükümeti ile siyasi görüşmelerde bulunacak muhalif grupların belirlenmesi,
Kimin terörist kimin muhalif olduğunun bilinmesi, 
İşlenen suçların savaş hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilmesi,
Suriye hükümeti ile muhalif grupların oluşturduğu birlik arasında siyasi görüşme sürecinin başlaması ve geçiş hükümetinin kurulması gerekiyor.
Doğrusu her adım çok zorlu bir sürece işaret ediyor...
 
*
Çünkü Rusya, teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeleri,
Mesela Türkiye'yi; Suriye'de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı çeşitli savaş suçları işlemekle itham ediyor.
BM'den muhalif-terörist ayrımını keskin bir şekilde yapmasını istiyor ki;
Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasında savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif taraflar, teröristler ve destekleyen ülkeler paylarını üstlenebilsin,
Alınan bağlayıcı karar ise BM merkezinde  adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statüye neden olabilsin...
 
*
ABD ise bölgeye müdahale eden Rusya'yı yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapının dağılmasına yol açmak,
Bu suretle bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail'in,
İran'ın Şii hilaliyle yayılma olasılığıyla Suudi Arabistan'ı derinden etkilemiş olmasından şikayetçidir.
ABD'nin Suriye kriziyle ilgili  görüşmeler sürecinde Arap dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü stratejiden geri basmayacağı talepleri muhafaza ettiği görülüyor.
 
*
Öyleyse, hem ABD hem Rusya'nın yeni Suriye görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yol bulamadıkları anlaşılıyor. 
Nitekim ABD ve Rusya'nın Suriye'yi 3 federal bölgeden oluşacak bir yapıya dönüştürme fikrini yedekte tuttukları gibi bir düşünce dillendiriliyor.
Zaten Suriye halklarının ve Suriye'de siyasi çözüm isteyen devletlerin, partilerin ve grupların isteğinin de bu yönde olduğu biliniyor...
 
*
Kürtler ve Rojava'daki güçler elde ettikleri askeri başarılar ve bulundukları bölgelerde ortaya koydukları siyasetle,
Suriye sisteminin nasıl olması gerektiğinde önemli rol üstlendikleri anlaşılıyor. 
Federal Suriye içerisinde Kürtlerin kendi özerk örgütlenmelerini ve inşa ettikleri sistemi sürdürecekleri öngörülüyor. 
Her federal bölgenin kendi  etnik özgünlüklerini ve kimliğini koruyacağı, her federal bölgenin kendi parlamentosunun olacağı Federal Suriye!
Kuzey Suriye'de Kürtlerin, Güney Suriye'de Nasturilerin ve Orta Suriye'de Sünni Arapların oluşturduğu Federal Suriye...
Yoksa 3 federal bölgeyi kapsayacak bir seçimin gerçekleştirileceği ve halk kimi istiyorsa onun devlet başkanı olacağı Federal Suriye mi ?
 
*
Bu plandan geriye Suriye'de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçlanan,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasi yanlışlarının karşılığını ödeyecek ve Rusya'yı amaçlarına kavuşturacak Türkiye kalıyor.
 
*
Recep Tayyip Erdoğan; ABD'nin 1965'te Başbakan S.Demirel'e,
Türkiye-İran-Irak-Suriye toprakları üzerinde bir Federe Kürt Devleti kurulması ve bu federe devletin Türkiye'ye bağlanması,
Türkiye'nin de ulus-devlet yapısını terk edip Federal Cumhuriyet haline dönüşmesi,
"Böyle yaparsanız topraklarınızı da büyütmüş olursunuz" diyerek Türk-Kürt Federasyonu fikrini ilettikten sonra,
Osmanlı İmparatorluğunun bir çok ulusu 600 yıl bir arada tutmasının sırrının federe yapı olduğunu,
Türkiye Cumhuriyeti'nin de yeniden Osmanlı Modeli yapıya kavuştuğu takdirde hem topraklarını büyütebileceği,
Hem de bir arada barış içinde yeniden yaşayabileceği yönündeki teklifini reddetmesi ardından,
Bu teklifin giderek büyütülen propagandasınnın büyüsüne kapılanlardan biridir.
 
*
Bugün şartlar değişmiş, pan-İslamcı Yeni Osmanlı saçması iflas etmiş ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti Recep'in hışmına uğramıştır.
Bu noktada yeni bir plan gelişiyor;
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa'ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyetinin, 
İran'ın kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında,
İsrail'in denetiminde olan Kürdistan'ı ve Kürdistan kaynaklarını da kapsayacak biçimde,
Çok rahatlıkla bypass edilebileceği ve Rusya'nın da bundan çok faydalanacağı bir sürece giriliyor...
 
*
Bu oyunun bozulması; Recep Tayyip Erdoğan'ın def'edilmesi işini onların değil, bu işin bizzat milletçe yükümlenilerek hâlledilmesini ve her geçen günde altı daha da oyulan Türkiye'ye sahip çıkılmasını gerektiriyor. M.A.Ersoy, "Sahipsiz olan memleketin batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır" diyor.  
 
25.2.2016 - israil turkiye
 
 
Türkiye ve muhalif kesimlerin III.Cenevre Barış Görüşmeleri’nde “ateşkes yapılmadan müzakere olmaz” itirazı aşıldı.
ABD ve Rusya’nın uzlaşmasıyla  Esad rejimi ve muhalif kanadı temsil eden Müzakere Yüksek Komitesi ateşkesi koşullu olarak kabul ettiklerini açıkladı.
Suriyeli tarafların bu haftasonu başlaması planlanan ateşkesi pratikte uygulamaya başladığı belirtiliyor…
 
*
Ne ki, ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry’nin Suriye’de çatışmaların durdurulamaması ve siyasi değişimin sağlanamaması durumunda B planı seçeneklerinin bulunduğunu söylemesi akılları karıştırdı.
Kerry, ateşkes konusunda tarafların ciddi olup olmadığının birkaç gün içinde ortaya çıkacağını, 
Çatışmaların durdurulmasında sürecin uzaması durumunda Suriye’yi bir arada tutmanın zor olacağını belirterek, “Daha fazla bekleyecek olursak Suriye’yi bir bütün olarak tutmak için çok geç olabilir” dedi.
 
*
Suriye Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin bu açıklamasının gerçeklere uymadığı ve bu ülkenin teröristlere verdiği desteği saklama amacı taşıdığını belirtti.
Rusya ise şu anda Suriye’de akan kanı durdurmak ve siyasi süreci başlatmaktan başka planlarının olmadığını açıkladı.
Nitekim ateşkes ilan edilmiş, sırayı Suriye önderliğinde 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulması ve yeni bir anayasanın hazırlanması sürecinin işletilmesi almıştır.
Ne ki ABD ve Rusya arasında ortak bir Eylem Planı’nın bulunmayışı çok önemli bir tartışma alanı oluşturuyor.
 
*
Rusya’nın Eylem Planı işliyorve buna göre I. Aşamada;
Suriye hükümeti ile siyasi görüşmelerde bulunacak muhalif grupların belirlenmesi,
Kimin terörist kimin muhalif olduğunun bilinmesi, 
İşlenen suçların savaş hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilmesi,
Suriye hükümeti ile muhalif grupların oluşturduğu birlik arasında siyasi görüşme sürecinin başlaması ve geçiş hükümetinin kurulması gerekiyor.
Doğrusu her adım çok zorlu bir sürece işaret ediyor…
 
*
Çünkü Rusya, teröristleri gönderen ve finanse eden ülkeleri,
Mesela Türkiye’yi; Suriye’de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçluyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı çeşitli savaş suçları işlemekle itham ediyor.
BM’den muhalif-terörist ayrımını keskin bir şekilde yapmasını istiyor ki;
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasında savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden Esad rejimi kadar muhalif taraflar, teröristler ve destekleyen ülkeler paylarını üstlenebilsin,
Alınan bağlayıcı karar ise BM merkezinde  adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statüye neden olabilsin…
 
*
ABD ise bölgeye müdahale eden Rusya’yı yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapının dağılmasına yol açmak,
Bu suretle bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail’in,
İran’ın Şii hilaliyle yayılma olasılığıyla Suudi Arabistan’ı derinden etkilemiş olmasından şikayetçidir.
ABD’nin Suriye kriziyle ilgili  görüşmeler sürecinde Arap dünyası ile geliştirdiği ve yürüttüğü stratejiden geri basmayacağı talepleri muhafaza ettiği görülüyor.
 
*
Öyleyse, hem ABD hem Rusya’nın yeni Suriye görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yol bulamadıkları anlaşılıyor. 
Nitekim ABD ve Rusya’nın Suriye’yi 3 federal bölgeden oluşacak bir yapıya dönüştürme fikrini yedekte tuttukları gibi bir düşünce dillendiriliyor.
Zaten Suriye halklarının ve Suriye’de siyasi çözüm isteyen devletlerin, partilerin ve grupların isteğinin de bu yönde olduğu biliniyor…
 
*
Kürtler ve Rojava’daki güçler elde ettikleri askeri başarılar ve bulundukları bölgelerde ortaya koydukları siyasetle,
Suriye sisteminin nasıl olması gerektiğinde önemli rol üstlendikleri anlaşılıyor. 
Federal Suriye içerisinde Kürtlerin kendi özerk örgütlenmelerini ve inşa ettikleri sistemi sürdürecekleri öngörülüyor. 
Her federal bölgenin kendi  etnik özgünlüklerini ve kimliğini koruyacağı, her federal bölgenin kendi parlamentosunun olacağı Federal Suriye!
Kuzey Suriye’de Kürtlerin, Güney Suriye’de Nasturilerin ve Orta Suriye’de Sünni Arapların oluşturduğu Federal Suriye…
Yoksa 3 federal bölgeyi kapsayacak bir seçimin gerçekleştirileceği ve halk kimi istiyorsa onun devlet başkanı olacağı Federal Suriye mi ?
 
*
Bu plandan geriye Suriye’de yaşanmakta olan insani durumu ahlâksız bir ticarete dönüştürmekle suçlanan,
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi yanlışlarının karşılığını ödeyecek ve Rusya’yı amaçlarına kavuşturacak Türkiye kalıyor.
 
*
Recep Tayyip Erdoğan; ABD’nin 1965’te Başbakan S.Demirel’e,
Türkiye-İran-Irak-Suriye toprakları üzerinde bir Federe Kürt Devleti kurulması ve bu federe devletin Türkiye’ye bağlanması,
Türkiye’nin de ulus-devlet yapısını terk edip Federal Cumhuriyet haline dönüşmesi,
“Böyle yaparsanız topraklarınızı da büyütmüş olursunuz” diyerek Türk-Kürt Federasyonu fikrini ilettikten sonra,
Osmanlı İmparatorluğunun bir çok ulusu 600 yıl bir arada tutmasının sırrının federe yapı olduğunu,
Türkiye Cumhuriyeti’nin de yeniden Osmanlı Modeli yapıya kavuştuğu takdirde hem topraklarını büyütebileceği,
Hem de bir arada barış içinde yeniden yaşayabileceği yönündeki teklifini reddetmesi ardından,
Bu teklifin giderek büyütülen propagandasınnın büyüsüne kapılanlardan biridir.
 
*
Bugün şartlar değişmiş, pan-İslamcı Yeni Osmanlı saçması iflas etmiş ama Türkiye Cumhuriyeti Devleti Recep’in hışmına uğramıştır.
Bu noktada yeni bir plan gelişiyor;
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyetinin, 
İran’ın kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında,
İsrail’in denetiminde olan Kürdistan’ı ve Kürdistan kaynaklarını da kapsayacak biçimde,
Çok rahatlıkla bypass edilebileceği ve Rusya’nın da bundan çok faydalanacağı bir sürece giriliyor…
 
*
Bu oyunun bozulması; Recep Tayyip Erdoğan’ın def’edilmesi işini onların değil, bu işin bizzat milletçe yükümlenilerek hâlledilmesini ve her geçen günde altı daha da oyulan Türkiye’ye sahip çıkılmasını gerektiriyor.
M.A.Ersoy, “Sahipsiz olan memleketin batması haktır. Sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” diyor.
 
 
25.2.2016

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir