SARI SELİM JARGONU

SARI SELİM JARGONU - wwww

wwww

 

SARI SELİM JARGONU

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

WhatsApp’ta lâflarken söylediler, iki gecedir sivrisinekler başlamış Girne’de…

Geriye kaldı o zaman Namık Kemal’in Kıbrıs’ta gayetle bol olduğunu belirttiği ikinci tevatürü; dedikodu..

O zaten hiç eksilmemişti ki Ada’da…

Sanal âlemin gündeminde bu sefer iki konu öne çıkıyor; ilki yine artık CTP/Talât sayesinde kabak tadı veren “su” ile ilgili…

Efendim, Ankara’ya giden dört bakan karşılarında muhatap olarak müsteşar yardımcısını bulmuşlar..

E, kalksaydınız o zaman..

Kalkamadığınıza, müsteşar yardımcısı ile görüşmeyi içinize sindirebildiğinize göre acaba “yanlış”, masanın sizin tarafında, sizin koltuğunuzun altındaki dosyalarda mı idi?

O mahcubiyetle mi bu eşitler arasında olmayan, iki mertebe alt seviyede yapılan toplantıya devam mecburiyetinde kaldınız?

İkincisi Meclis Başkanı Siber’in Ankara ziyareti.

Siber dönüşünde, bakanların tam tersine “itibar gördük” dedi.

Bazı çevrelerce “bilhassa” öne çıkarılan konu ile ilgili olarak da resmî açıklamada iki ayrı yerde şu satırlar dikkat çekti:

“Vatandaşlık konusunda ise, Meclisimizde Hukuk ve Siyasi İşler Komitesi’nin gündemindeki vatandaşlık yasasının geçmesiyle birlikte vatandaşlık konusunun siyasi malzeme ve popülizmden uzak, hak adalet ilkesinin geçerli olacağı bir yapıya kavuşturulacağı tarafımızdan dile getirildi” ve “Vatandaşlık Yasası’nın Meclisimizde komitenin gündeminde olduğu ve birçok insanımızın bu yasayla birlikte vatandaşlık hakkı kazanacağı tarafımızdan dile getirildi. Yasalar çerçevesinde hak edenlerin vatandaş yapılmasının da en temel insan hakkı olduğuna vurgu yapıldı” denildi.

Neresinden başlayalım?

Kimlik kartıyla giriş çıkış… KKTC’nin güney sınırı delik deşikken, “dingonun ahırı” yahut “sorma gir hanı” iken, mevcutlar yetmezmiş gibi hâlâ üç-beş kilometrede bir yeni kapı açılması isteniyorken ve bu kapılardan “Rumlar bile” sorgusuz sualsiz, “tanımadığımız” Rum Yönetiminin kimlik kartı ile girip çıkabiliyorken Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları da elbette pasaportsuz/kimlik kartı ile girip çıkmalıdır.

Okumaya devam et  Feto’yu dulda ederek her yıkımı yapıyorlar, (..feto bile bu kadarını hayal edemezdi)!

Bir koşulla… Anavatan güvenlik/gümrük birimleri kendi bilgi bankalarını belli ölçülerde KKTC’deki ilgili birimlerle paylaşmalıdırlar ki, KKTC hava ve deniz kapılarında girenlerin sabıka/sakınca kayıtlarına ulaşılabilinip işlem yapılabilsin…

Dönelim en başa..

KKTC’nin nüfusu az mıdır, azdır. Rum’la bir ölçüde denge sağlanmalı mıdır, sağlanmalıdır.

Nasıl?

Kimler, nasıl girmeli, yerleşmeli, hangi ölçülerde vatandaşlık verilmelidir?

Başlangıçtaki gibi, 1571’deki gibi..

Gelin bu projeye bir de “kod adı” verelim, meselâ “Sarı Selim jargonu” diyelim…

1571’de Ada’da tek Türk yoktu. Venedikli vardı, Cenevizli vardı, Lüzinyen vardı, Marunî vardı, Rum vardı..

Rum hiçbir zaman (1960’a kadar) adaya sahip, hâkim otorite olamamıştı. Hep tebaa idi. Yönetilen idi.

1571’de fetih gerçekleşince önce “Türk idare organlarının emniyeti” için, sonra da “yerleşim” için Ada’ya nüfus göçü/mecburî iskân planlandı.

Ve her şey 1974’dekinden çok daha güzel, akılcı, kapsamlı, bilimsel planlanıp gerçekleştirildi.

Elimizde başlıca iki kaynak var…

1.Cengiz Orhonlu’nun, “Osmanlı Türklerinin Kıbrıs Adasına Yerleşmesi (1570–1580)”, Milletlerarası Birinci Kıbrıs Tetkikleri Kongresi (14–19 Nisan 1969), Türk Heyeti Tebliğleri, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1971 adlı tebliği.

2.Diğeri Yrd.Doç.Dr Nazım Beratlı’nın “Kıbrıslı Türklerin Tarihi. Cilt 1”. Lefkoşa Galeri Kültür.Yay. 4üncü Baskı. 2015

Her ikisinde de Osmanlı İmparatorluğu’nun “Anadolu”sundan, Anadolu’nun da özellikle Türkmen/Yörük/Alevi ç(y)oğunluklu bölgelerinden; her biri ayrı meslek erbabı, mesleğinin ehli; erkekse sabıkasızlığı, kızsa bekâreti “iki kişinin kefaletine raptedilmiş” seçilmişlerin Ada’ya iskânı öngörülmüş, sağlanmıştı.

Yâni fetihle beraber barajın kapakları açılmamış, ipini koparan Ada’ya akmamıştı.

Ben 40 sene önceki acemilik dönemimin ilk tebliğlerinden birinde bunu Osmanlı’nın “Türkçülüğü”ne bağlamıştım. Oturuma verilen arada Kafalı Hoca (Mustafa) kulağıma eğilmiş, “Türkmen/Alevi isyanlarından kurtulmak için” demişti, “Türkçülüğünden değil”..

Beratlı adı geçen eserinde açıkça ifade ediyor;

Okumaya devam et  AĞRI, BALIK, AYVALIK..

“Kıbrıslı Türkler, Anadolu’nun en önemli Alevî Türkmen boylarının adaya sürülmüş torunlarıdır”. (S.132)

(“Kıbrıslı Türkler”in yanlış, doğrusunun “Kıbrıs Türkleri” olduğu konusunda ayrıca beş cilt kitap yazacağım.)

1974’de tam tersi oldu.

Ada’ya sorgusuz sualsiz, işsiz güçsüz, kayıtsız, tutanaksız herkes aktı…

Kumandaria şarabı düşkünü Sarhoş Selim’e rahmet okuttular..

Çoğu döndü, ama 40 yıldır Ada’da olup, “1571 göçmenlerinin torunlarıyla” evlenip aile kuranlar toplumla kaynaştı, ayırdedilemez hâle geldiler.

Sözümüz onlara değil..

Şimdi durum nedir?

Defalarca yazdık.. Kıbrıs Türk gençlerinin hepsi özellikle son onbeş/yirmi senedir okuyor, “masterlik” yapıyor, “vasıflı eleman” oluyor…

“Peki ‘vasıfsız işçi’ ihtiyacı nereden karşılanacak?” sorusu sorulunca da gündeme kaçınılmaz olarak Anadolu’nun “elek altı” kesimi geliyor.. Temizlikçiler, pompacılar, bulaşıkçılar, garsonlar… Girne antik limandaki bütün restoranların personeli, “Casino” çalışanları, güvenlik görevlileri, otopark sorumluları kafa göz yara yara Anadolu’nun en ücra yörelerinin mozaik lehçelerini konuşuyorlar.

Bunlar “pasaportsuz” giriyorlar.

Türkiye’nin turistik Ege ve Akdeniz yörelerinde belli mevsimlerde fazlasıyla göze çarpan bu “farklılık”, KKTC’de haliyle rahatsızlık yaratıcı boyuta varınca neden acayip karşılanıyor?

Kara/kirli para aklayıp tek kuruş vergi vermeyenler, tek lastiği patlak araba gibi yan yan gezen “külhan”beyleri tek gecede bakanlar kurulu kararıyla elbette vatandaş olmasın ama 10-15 yıldır oturup, çalışıp, aile sahibi olanlar neden olamasın?

Hâkim çevrelerce sesli olarak dile getirilmeyen, olayın derinine inememiş çoğunluğun da her iki tarafta anlamını bilmeden/düşünmeden ısrarla dillendirdiği; “Kıbrıslı/Türkiyeli” sun’i anlaşmazlığının/uyumsuzluğunun art alanında acaba Beratlı’dan yaptığımız o alıntının hiç mi payı yok?

***

O ki sivrisinekler başlamıştır Girne gecelerinde…

Yasemin, turunç, portakal kokuları da sarmıştır dört bir yanı. Altıntoplar da açmıştır..

Öyleyse bize yine Kıbrıs yolları görünmüş demektir..

Çantaları hazırlayın.. 18 Şubat 2016

 

Okumaya devam et  KKTC-TC Gümrük Birliği Antlaşması (1)

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir