İşbirlikçi Yenilmeden, Emperyalizm Yenilemez

<p>Mithat Akar “Emperyalizmin İçeriden Hâkim Olma Yöntemi” başlıklı makalesinde:
“Egemen güçler tehdit olarak gördüğü bir kuvveti kimi zaman karşıtı ile kimi zaman da benzer söylemler geliştiren başka bir kuvvetle tasfiye eder.
Örneğin Batılı güçler antiemperyalist zeminde örgütlenen Milli Sol yapıyı, ya " karşıtı " olan sağ merkezde örgütlediği dinci - muhafazakâr kuvvetlerle veya söylemlerinde sol, fakat pratik politikasında etnikçi, uluslararası sermayeye göre eylem geliştiren başka bir sol kuvvetle etkisizleştirmeye çalışır” diye yazıyor.
Emperyalist sırtlanların yağmacılığına karşı verilen Kurtuluş savaşının ateşi içinde çelikleşmiş bir devrimci örgütlenme olarak doğan Cumhuriyet Halk Partisi, 1946’dan başlayarak devrimci özünden uzaklaşmış/uzaklaştırılmış ve Y-CHP’ye dönüştürülmüş müdür?
Sosyal körlükle özürlü, bağnazlık bataklığına düşmemiş, akıl sağlığı yerinde olan her kişi bu soruya “HAYIR” yanıtını vermeyecek/veremeyecektir.
**
CHP’de ülkenin yakıcı gündeminin bile önüne geçen “Atatürk’ün Resminin indirilmesi” tartışması, Lenin’in “Devlet ve Devrim” kitabının başında yazdığı BÜYÜK DEVRİMCİLERLE” ilgili değerlendirmesini anımsattı bana.
Şöyle diyor; “Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası kesilmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve kara çalma kampanyalarıyla karşılarlar.
Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsız ikonlar durumuna getirmeye söz uygun düşerse azizleştirmeye, ezilen sınıfları “teselli etmek” ve onları aldatmak için adlarını bir hale ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içeriğinden yoksunlaştırılır, değerden düşürülür ve devrimci keskinliği giderilir.”
Yedi düvele devrimci bir bilinçle başkaldırarak elde edilen ulusal egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı Emperyalist AB’ye teslim etmeyi programının başına yazan, Emperyalizmin vurucu örgütü NATO’ya başından teşne, Anayasadan “TÜRK” kavramının çıkarılmasını önerebilen bir CHP’nin duvarında Atatürk resmi olup, olmaması ne anlam taşır?
**
Güneş Ayas “Gericiliğin önünü düzen partileriyle kesmek mümkün mü?” başlıklı yazısında şu değerlendirmeyi yapıyor.
“Türkiye’de gericilik 50 yıldır istikrarlı bir şekilde yükseliyor. Bu tarihi tersinden de okuyabiliriz. Bu 50 yıl, aynı zamanda ilericilerin, şeriatın önünü kesmek umuduyla düzen partilerine yönlendirildiği tarihtir. Şimdiye dek bu yönde her türlü çaba gericiliğin önünü kesmek şöyle dursun, ona güç kattı. Ama hâlâ Atatürkçü ve ilerici kesimlerin bu tarihten gerekli dersi çıkartamadığı görülüyor. Gericiliğin önünü kesmek adına CHP’ye açılan kredi bunun en açık kanıtı.
Hataların kaynağında ise Türkiye’nin düzeni ile gericilik arasındaki toplumsal bağı kavrayamamak yatıyor. Aslında gericilik de, onun karşıtı olarak sunulan sağ sol Batıcı çizgi de aynı toplumsal yapıdan, Türkiye’nin düzeninden besleniyor. Türkiye Batıya bağımlı bir uydu toplumsal yapıya sahip ve gericilik bu zeminin üzerinde yükseliyor. Ama her nasılsa bugün Atatürkçüler gericiliğin önünü kesmek üzere düzeni kuvvetlendirmeye çağrılıyor. Ve düzeni kuvvetlendiren her çaba gericiliğin daha da yükselmesiyle sonuçlanıyor.
Gericiliğin önünü kesme görevi verilen partiler aynı zamanda Türkiye’yi Batıya bağlayan, ekonomiyi ve toplumsal yapıyı çökerten partiler oluyor. Hepsi IMF programını uyguluyor. Bu “laik” iktidarlar kendilerini her şeyiyle Batının bir parçası sayarlarken bu topluma Batı değerlerini kabul ettirme yönündeki sömürgeci saldırıyı sahipleniyor. Dahası, bu saldırıyı laikliğin bir gereği olarak sunuyorlar.
Dolayısıyla Türkiye’de şöyle bir tablo oluşmuş durumda: Bir yanda Batıcı, halka karşı, IMF’ci ve üstüne üstlük “Atatürkçü ve laik” partiler, diğer yanda Müslüman halk. Düzen partilerinin elindeki laiklik, Müslüman yurttaşlarla Atatürkçülüğü karşı karşıya getirmekten başka bir işe yaramıyor. Böyle olunca da halk doğal olarak “Atatürkçü, laik ve solcu” düzen partilerine karşı gericiliğe sarılıyor. “
“Atatürkçü, laik ve solcu” düzen partileri, yani “İŞBİRLİKÇİ SOL PARTİLER” .
Türkiye’nin her şeyiyle Batının bir parçası, Batıya bağımlı uydu bir ülke olmasına karşı çıkmak bir yana katkı ve destek veren, bunu programında ayrıntılarıyla yazan CHP; kelimenin tam anlamıyla “İŞBİRLİKÇİ SOL” olarak tanımlanabilir. www.turandursun.com sitesinde “İŞBİRLİKÇİ SOL” şöyle tanımlanıyor.
“……..
Şu ulusalcı sol ile İŞBİRLİKÇİ, komprador sola yakından bakalım.</p>
<p>Küreselleşme: İşbirlikçi solu tarif eder=enternasyonalizmin dayanağı
Emperyalizm: İşbirlikçi solu tarif eder
ABD: İşbirlikçi solun KIBLESİDİR
Kürt sorunu/Kürtlere özgürlük: İşbirlikçi solun şiarıdır.
Sermaye: İşbirlikçi sol arkasındadır, destekler.
TÜSİAD: İşbirlikçi solun müttefikidir.
Sınıf mücadelesi: İşbirlikçi sol için gericiliktir.
Devrim: İşbirlikçi solun alerjisi vardır. Reformisttir, hatta konformist.
Kuvayı Milliye: İşbirlikçi sol nefret eder. Ulusalcı solun temel düsturudur.
Avrupa birliği: İşbirlikçi solun deniz feneri, yol göstericisidir.
Lozan: İşbirlikçi sol Nefret eder
Sevr: İşbirlikçi sola Çok sempatik gelir, hasretler yâd eder.
Demokrasi: İşbirlikçi sol Batının g e t i r m e s i n i bekler
Federasyon: İşbirlikçi sola göre ÇOK GEÇ KALINMIŞTIR bu hususta
Türk: İşbirlikçi Sol aşağılar.
Kürt: İşbirlikçi Sol daima yüceltir.
Devlet: İşbirlikçi Sola göre küçültülmeli, mümkünse yok edilmelidir(=Kemal Derviş IMF vs. vs. =Trilateral=CFR=Bilderberg=emperyalist İSTİLA)
Ermeni: İşbirlikçi Sol daima yüceltir; soykırıma uğramışlardır. Haksızlığa maruz kalmışlardır. Tazmin edilmeliler, özür dilenmelidir.
Sınıf bilinci & Ulusal bilinç: İşbirlikçi sol için yoklukla maluldür.
Bu kavramların yukarıdaki tanımlamaları İşbirlikçi Solun İşaret fişeği, yol göstericisidir.
Bu kavramların tam zıt tanımlaması ise benim inandığım: Ulus-devlet bütünlüğü, ulusal bilinç, antiemperyalizm, EMEKÇİ, laiklik, misak-ı milli, Türk vatanı VE DEVRİMDİR”
Son Söz;
İşbirlikçi, işbirlikçilik yenilmeden, emperyalizm yenilemez.
Emperyalizmi yenmek isteyenler öncelikle ve özellikle işbirlikçiyi yenmek zorundadırlar.
İşbirlikçiler yenilince hain kendiliğinden ortadan yok olur... 17 Şubat 2016 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK</p> - işbirlikçi
Amerikanıza da .... AB'nize de ....  NATO'nuza da .... İşbirlikçilerinize de...
Amerikanıza da …. AB’nize de ….
NATO’nuza da …. İşbirlikçilerinize de…

Mithat Akar “Emperyalizmin İçeriden Hâkim Olma Yöntemi” başlıklı makalesinde:
“Egemen güçler tehdit olarak gördüğü bir kuvveti kimi zaman karşıtı ile kimi zaman da benzer söylemler geliştiren başka bir kuvvetle tasfiye eder.
Örneğin Batılı güçler antiemperyalist zeminde örgütlenen Milli Sol yapıyı, ya ” karşıtı ” olan sağ merkezde örgütlediği dinci – muhafazakâr kuvvetlerle veya söylemlerinde sol, fakat pratik politikasında etnikçi, uluslararası sermayeye göre eylem geliştiren başka bir sol kuvvetle etkisizleştirmeye çalışır” diye yazıyor.
Emperyalist sırtlanların yağmacılığına karşı verilen Kurtuluş savaşının ateşi içinde çelikleşmiş bir devrimci örgütlenme olarak doğan Cumhuriyet Halk Partisi, 1946’dan başlayarak devrimci özünden uzaklaşmış/uzaklaştırılmış ve Y-CHP’ye dönüştürülmüş müdür?
Sosyal körlükle özürlü, bağnazlık bataklığına düşmemiş, akıl sağlığı yerinde olan her kişi bu soruya “HAYIR” yanıtını vermeyecek/veremeyecektir.
**
CHP’de ülkenin yakıcı gündeminin bile önüne geçen “Atatürk’ün Resminin indirilmesi” tartışması, Lenin’in “Devlet ve Devrim” kitabının başında yazdığı BÜYÜK DEVRİMCİLERLE” ilgili değerlendirmesini anımsattı bana.
Şöyle diyor; “Egemen sınıflar, sağlıklarında büyük devrimcileri ardı arkası kesilmez kıyıcılıklarla ödüllendirirler; öğretilerini en vahşi düşmanlık, en koyu kin, en taşkın yalan ve kara çalma kampanyalarıyla karşılarlar.
Ölümlerinden sonra, büyük devrimcileri zararsız ikonlar durumuna getirmeye söz uygun düşerse azizleştirmeye, ezilen sınıfları “teselli etmek” ve onları aldatmak için adlarını bir hale ile süslemeye çalışırlar. Böylelikle, devrimci öğretileri içeriğinden yoksunlaştırılır, değerden düşürülür ve devrimci keskinliği giderilir.”
Yedi düvele devrimci bir bilinçle başkaldırarak elde edilen ulusal egemenliğimizi ve bağımsızlığımızı Emperyalist AB’ye teslim etmeyi programının başına yazan, Emperyalizmin vurucu örgütü NATO’ya başından teşne, Anayasadan “TÜRK” kavramının çıkarılmasını önerebilen bir CHP’nin duvarında Atatürk resmi olup, olmaması ne anlam taşır?
**
Güneş Ayas “Gericiliğin önünü düzen partileriyle kesmek mümkün mü?” başlıklı yazısında şu değerlendirmeyi yapıyor.
“Türkiye’de gericilik 50 yıldır istikrarlı bir şekilde yükseliyor. Bu tarihi tersinden de okuyabiliriz. Bu 50 yıl, aynı zamanda ilericilerin, şeriatın önünü kesmek umuduyla düzen partilerine yönlendirildiği tarihtir. Şimdiye dek bu yönde her türlü çaba gericiliğin önünü kesmek şöyle dursun, ona güç kattı. Ama hâlâ Atatürkçü ve ilerici kesimlerin bu tarihten gerekli dersi çıkartamadığı görülüyor. Gericiliğin önünü kesmek adına CHP’ye açılan kredi bunun en açık kanıtı.
Hataların kaynağında ise Türkiye’nin düzeni ile gericilik arasındaki toplumsal bağı kavrayamamak yatıyor. Aslında gericilik de, onun karşıtı olarak sunulan sağ sol Batıcı çizgi de aynı toplumsal yapıdan, Türkiye’nin düzeninden besleniyor. Türkiye Batıya bağımlı bir uydu toplumsal yapıya sahip ve gericilik bu zeminin üzerinde yükseliyor. Ama her nasılsa bugün Atatürkçüler gericiliğin önünü kesmek üzere düzeni kuvvetlendirmeye çağrılıyor. Ve düzeni kuvvetlendiren her çaba gericiliğin daha da yükselmesiyle sonuçlanıyor.
Gericiliğin önünü kesme görevi verilen partiler aynı zamanda Türkiye’yi Batıya bağlayan, ekonomiyi ve toplumsal yapıyı çökerten partiler oluyor. Hepsi IMF programını uyguluyor. Bu “laik” iktidarlar kendilerini her şeyiyle Batının bir parçası sayarlarken bu topluma Batı değerlerini kabul ettirme yönündeki sömürgeci saldırıyı sahipleniyor. Dahası, bu saldırıyı laikliğin bir gereği olarak sunuyorlar.
Dolayısıyla Türkiye’de şöyle bir tablo oluşmuş durumda: Bir yanda Batıcı, halka karşı, IMF’ci ve üstüne üstlük “Atatürkçü ve laik” partiler, diğer yanda Müslüman halk. Düzen partilerinin elindeki laiklik, Müslüman yurttaşlarla Atatürkçülüğü karşı karşıya getirmekten başka bir işe yaramıyor. Böyle olunca da halk doğal olarak “Atatürkçü, laik ve solcu” düzen partilerine karşı gericiliğe sarılıyor. “
“Atatürkçü, laik ve solcu” düzen partileri, yani “İŞBİRLİKÇİ SOL PARTİLER” .
Türkiye’nin her şeyiyle Batının bir parçası, Batıya bağımlı uydu bir ülke olmasına karşı çıkmak bir yana katkı ve destek veren, bunu programında ayrıntılarıyla yazan CHP; kelimenin tam anlamıyla “İŞBİRLİKÇİ SOL” olarak tanımlanabilir. www.turandursun.com sitesinde “İŞBİRLİKÇİ SOL” şöyle tanımlanıyor.
“……..
Şu ulusalcı sol ile İŞBİRLİKÇİ, komprador sola yakından bakalım.

Okumaya devam et  Nasıl görmezden geleceksiniz

Küreselleşme: İşbirlikçi solu tarif eder=enternasyonalizmin dayanağı
Emperyalizm: İşbirlikçi solu tarif eder
ABD: İşbirlikçi solun KIBLESİDİR
Kürt sorunu/Kürtlere özgürlük: İşbirlikçi solun şiarıdır.
Sermaye: İşbirlikçi sol arkasındadır, destekler.
TÜSİAD: İşbirlikçi solun müttefikidir.
Sınıf mücadelesi: İşbirlikçi sol için gericiliktir.
Devrim: İşbirlikçi solun alerjisi vardır. Reformisttir, hatta konformist.
Kuvayı Milliye: İşbirlikçi sol nefret eder. Ulusalcı solun temel düsturudur.
Avrupa birliği: İşbirlikçi solun deniz feneri, yol göstericisidir.
Lozan: İşbirlikçi sol Nefret eder
Sevr: İşbirlikçi sola Çok sempatik gelir, hasretler yâd eder.
Demokrasi: İşbirlikçi sol Batının g e t i r m e s i n i bekler
Federasyon: İşbirlikçi sola göre ÇOK GEÇ KALINMIŞTIR bu hususta
Türk: İşbirlikçi Sol aşağılar.
Kürt: İşbirlikçi Sol daima yüceltir.
Devlet: İşbirlikçi Sola göre küçültülmeli, mümkünse yok edilmelidir(=Kemal Derviş IMF vs. vs. =Trilateral=CFR=Bilderberg=emperyalist İSTİLA)
Ermeni: İşbirlikçi Sol daima yüceltir; soykırıma uğramışlardır. Haksızlığa maruz kalmışlardır. Tazmin edilmeliler, özür dilenmelidir.
Sınıf bilinci & Ulusal bilinç: İşbirlikçi sol için yoklukla maluldür.
Bu kavramların yukarıdaki tanımlamaları İşbirlikçi Solun İşaret fişeği, yol göstericisidir.
Bu kavramların tam zıt tanımlaması ise benim inandığım: Ulus-devlet bütünlüğü, ulusal bilinç, antiemperyalizm, EMEKÇİ, laiklik, misak-ı milli, Türk vatanı VE DEVRİMDİR”
Son Söz;
İşbirlikçi, işbirlikçilik yenilmeden, emperyalizm yenilemez.
Emperyalizmi yenmek isteyenler öncelikle ve özellikle işbirlikçiyi yenmek zorundadırlar.
İşbirlikçiler yenilince hain kendiliğinden ortadan yok olur… 17 Şubat 2016 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK


Comments

“İşbirlikçi Yenilmeden, Emperyalizm Yenilemez” için bir yanıt

  1. Mustafa Aslan Aksungur avatarı
    Mustafa Aslan Aksungur

    Mustafa Aksungur

    22:55 (22 saat önce)

    Alıcı: ozel-buro-isti.

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    Saygın Kültür Elçilerimizle Bir Merhabalaşma:

    1928 yılında, bir Halk çocuğu olarak Ermenek’in Uğurlu köyünde doğmuşum. ANTALYA’da oturuyorum.

    Cumhuriyetin şanslı kuşaklarındanız: Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsünün, 1944/ 45 Ders-yılı çıkışlısıyım. Eğitimci – Araştırmacı – Yazarım.

    Bugüne değin yayımlatabildiğim (7) Yedi kitabım oldu. Zaman ayırıp ta kitaplarımın arka kapak yazılarını okuma külfetine katlanabilenleriniz olursa eğer, kitaplarımın içerikleri hakkında bir değerlendirme ölçütü (fikir) sunabilirler o kapak yazıları Sizlere…

    Her kitabımdan biner aded bastırmıştım. Yarıya yakınını “Bağış olarak imzaladığım” halde depomuzda halen satılmadık 700 – 800’lere yakın kitaplarımız duruyor.

    Yayıma hazır halde, “Gelinlik kız çeyizi gibice” bekleşen 25 – 30 kitaplık emeklerim de Dosyalarında, hemen bugünden yarına İnsanlığa sunulmaya hazır halde Nöbetteler… / Bekleşiyorlar..!

    Acı gerçekliğimiz o ki, şu 2016’lı yıllarda ülkemizdeki okumaya, kitaba, kültür yapıtlarına duyulan ilgi ve sevgi, sıfırın altında, yüzde doksan dokuz düzeylerinde geziniyor.

    SEKSEN SEKİZ yaşımdan sonra, paracıl hiç bir beklentim olamaz; yoktur!

    Tek amacım: Türkiye ve dünya kültürüne Katkılarda bulunacağına inandığım bu YAPITLARIMIN İNSANLIĞA Kazandırılması istemimdir…

    Halkımızın deyimiyle: İşte geldik gidiyoruz! Kuşkusuz ki şu yaşanılası dünyamıza bırakabildiğimiz yapıtlarımızla yaşayacağız, yaşaya-bilirsek kuşkusuz…

    Üç-beş bin yıl öncelerinin BİLGELERİ bugün bile yanımızdalar. O ölümsüz yapıtlarıyla insanlığa “Yol-Yöntem”gösteriyorlar…

    Üç-beş yüz yıl öncelerinin Bilgeleri, Sanatçıları da yine o özgün Yapıtlarıyla aramızdalar; dipdiri yaşıyorlar. Kendileriyle birlikte “JULIETLER, KLEOPATRALAR” sunuyorlar Tüm İnsanlığa…

    “Ne verirsek ellerimizle, beyinlerimizle o gidiyor bizlerle!” diyor; Saygılar, sevgiler sunuyorum Saygın Kültür Erlerimize ve Kültür Elçilerimize… m.a. a.

    _________________________________________________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    71

    DİNDİRELİM BU KANI ARTI: / I.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Güzel Türkiye’mizin Yüksek makamlarında: (Diyelim ki, 4000) Makam Sahibi var. Bunların çevresinde bunlara DALKAVUKLUK yapmak icin Dört dönen DÖRT MİLYONU AŞKIN ÇIKAR DALKAVUĞUUZ, Av Köpeği gibi APORT beklemetedirler. Bu İTLERİN bekledikleri kemik kırıntları, Pay olarak önlerine atılmazsa, Sahiplerini bile Isırmaya DALAMAYA kalkışırlar. Bunları böylece blelim..!
    Bu sapamaladan sonar şunu da bilelim ki bu Yüksek Makam sahiplerimizin hiç birisi, CUMHURBAŞKANLIĞIIMIZ Köşküne de çıkıp otursalar, bu dalkavuklardan güç almadan, onları maşa olarak kullanmadan İNSANLIĞA AYKIRI İŞLEVLER İÇİN “OLUR!” veremezler; imza koyamazlar! Maçaları sıkmaz!

    Maşasız meşe koru tutulmaz! Tutmaya kalkışanın Elleri yanar.

    HIRSIZLIĞA + YOLSUZLUĞA + GEMİ KAFİLELERİYLE PETROL KAÇAKÇILIĞINA… vd. vd. Daha Akla gelen-gelmeyen tüm yolsuzluklara, aykırılıklara cesaret edemez olurlar! İmza atamazlar!

    Durum böyle olunca da, YETMİŞ YILDIR yaşadığımız tüm kanunsuz eylemler, usturayla kesilmişçesine şirrrp diye kesilir. Yüce Türk HALKI da, topluca hepimiz BİRDEN rahat bir nefes alırız. Bir “Ohhh!” Çeker; İşimize gider, işimizden geliriz. İşimizi kotarır İNSAN gibi yaşar, İNSANCA yaratırız..!
    İşte o zaman, gerek bilerek, gerekse bilmeksizin, ruhumuz dahi duymaksızın SÖMÜRÜLEN BİZLER VE DE O (74) MİLYON İNSANIMIZDAN hiç birimiz, kanımızı o yetkili Makam sahibi sömürgenlerimize içirtmeyiz, sömürtmeyiz..!

    Hoş, zaten o zaman, o sömürgen sınıf temsilcilerinin, o makam sahiplerinin hiç birisi de sömürmeyi gündemine almak şööyle dursun, akıllarından bile getiremez olurlar…

    SÖMÜRÜLEN Bu 74 Milyon İnsan, (İçinde ben de varım.) Uyanmak, birbirimizi uyandrmak, tek yumruk olmak zorundayız… Buyurun İNSANCA Yaşamak Ülküsüne..!
    Bir elde beş parmak var. Parmaklarımızı ayrı ayrı tuttuğumuz zaman avucumuzda su bile eğleşmez. Hiç bir maddeyi tutamayız!
    Gel bil ki Onları birleştirdik miydi biyol, HAKLARIMIZI avucumuzla tutar, alırı; Her hakkımızı, avucumuzun ortasında buluruz..!
    Eee, öyleyse:

    “-Eyy o özel çıkarcılar dışındaki 74 milyon HALK İNSANIMIZ!

    Gelin 74 yıldır yattığımız bu “Eshab-ı Kehef Uykusundan” uyanalım artık! Eğer istersek, Şu DÖRT MİLYONCUK ÇIKARCILAR GÜRUHUNU, ÇIKAR DALKAVUKLARINMIZI biz, tükürüğümüzle boğarız..!

    Gelin isteyelim, BOĞALIM, YOK EDELİM OL DALKAVUKLAR GÜRUHUNU..!

    m.a. a.

    _____________________________________________________

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI BUKAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.

    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız lütfen?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    m.a.a.

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    72

    DİNDİRELİM BU KANI ARTIK: / II.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    “-Söz, özü dışa yansıtan bir dış-bükey aynadır!”

    Diye başlarsam söze ve de:

    “Bilimin dalkavuğu olamaz! Gel bil ki insanlık için Bilgenin dalkavuğu, cehlin (Bilmezin) dalkavuğundan bin bir-iki kez daha yıkıcıdır; bin-üçyüz beş kez daha tehlikeli olur!”

    Diye sürdürürsem sözlerimi; acab’ola ki, sizler ne buyurursunuz benim bu yadsınamaz “DOĞRU” LARIMA…

    Sizlerin ne buyuracağınızı pek bilemem kuşkusuz ben… Ama sizlere şunu arz edeyim ki:

    “Tek başına da kalsan, doğru bildiğin yoldan şaşma! Yürü ya Mustafa!” Diyor beyin kıvrımlarıma sığamayan aklım bana…

    Düşünüverelim biyol, bir ülkede normal yargı kurumları varken, bunlar görevlerini hiç bir etki altında kalmadan, düpedüz, onurluca yapıp dururlarken, onlarla yetinmeyen, o ülkeye “Özel Mahkemeler” kurulmasına ve bu Mahkemelere: “Özel Yargıçlar + Özel Savcılar” atanmasına, özel yetkilerle donatılmalarına “Parmak Olur”u vermek ne demektir..? Hem de Millet Adına…

    Ben buna:

    “Halk Düşmanlığıdır + Diktatör Dalkavukluğudur!” diyorum. Yanılmışsam Eger, adını sizler koyunuz lütfen de, ben de öğreneyim. Yanlışımı görrsem yanlışımdan döneyim.

    “Yanlışlarından dönmek gibi yüce erdem olamaz..!” Demiş büyüklerimiz…

    Bu: “Özel Yasaları” öneren kişilere, kurumlara, bu istemi yasalaştıran Meclise, yürürlüğe koyan yetkili makamlara, hele hele bu yetkili katlara DALKAVUKLUK yapan, yandaş, parmak kaldırıcı kaldıraç makinalarına…

    “Kavakta nar biter mi?” diyen her üst görevlisinin önünde eğmeç gibi eğilerek:

    “Hem de kafam gibi gibi biteeer Âmirim, Bakanım.. Başbakanım..Cumhurbaşkanım..!”

    Diyen yetki ve oy sahibi sözde “Bilge”lerin yıkımını, hangi “Bilmezimiz”in kazması, küreği, dinamidi, beyni, yüreği, gücü, teni, teri… hatta, hatta, o kutsal denilen “Oyu” ve onun arkadan gelecek olan “Soyu” düzeltebilir acaba..?

    Bunun doğru yanıtını bulmak için şu bizim: 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri çalışmalarına bir bakıvermemiz yeter de artar bile…

    Bir ülkeye en büyük kötülüğü yapan, o ülkenin “Diktatörü” değildir Dostlarım!

    O diktatöre diktatörlük yolunu açan, çevresinde kümelenmiş olan kişiliği paçavralaşmış “Çıkar Dalkavuklarıdır. Çıkarcı İNSAN DERLTİLERİ”dir. Insane Güruhlarıdırlar! Bunlar Milletin vekilleri değil, ÇIKARLARININ Tutsaklı vekilleridirler!”

    Düşünün biyol: Çevresindeki dalkavukları olmasa, 17 ve 25 Aralık olayları, böylesine sessizce örtülebilir miydi şu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ve de dışında?

    Örtülmek şöyle dursun, “Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ödüllendirile-bilirler miydi?” Aralık olaylardan sorumlu bulunan kahramanlar..!?

    “Akıl için yol birdir!” demiş atalarımız. Akllarımızı başımızdan hiç bir RÜŞVET ayıramasın lütfen…

    Yaptığı her yolsuzluğa, her kanunsuzluğa:

    “Pek güzel yapıyorsunuz Başkanım, Başbakanım, Yan bakanım, Dik çakanım!” diyen dalkavukları olmasa ülkemizde, yasaları çiğneye çiğneye kim, nasıl Cumhurbaşkanlığı Makamına, tereyağından kıl çeker gibi bu denli kolaylıkla çemrenip çıkabilirdi ki? Öylesiler o kutsal makama, bizlerin “DUYARSIZ VURDUM-DUYMAZLIKLARIMIZ çıkarabilir “ yalnızca…

    Ben, onu-bunu bilmem; bildiğim bir şey varsa, o da: Her Ulusun, yok olmamak için yok etmesi gereken en başta gelen “BAŞ-DÜŞMANI”: O Ulusun başına çöreklenen “Diktatörü” değildir. O Diktatöre o makamı açan,Dikatörün çevresinde dört dönen Çıkar Dalkavukları Güruhudur. Halkımızın ve ülkemizin selameti için en başta gelen görevimiz: Bu İnsan Derintilerini yok etmek, DALKAVUKLUĞU ortadan kaldırmak görevidir..!

    Yüce Türk Halkları adına, her Halk severimizin, her İnsan severimizin “Birincil Görevimiz”:

    DİKTATÖRÜMÜZÜ yok etmek değildir! O diktatöre, O cesaretİ veren, destek olan, DALKAVUKLUK yapanDalkavuklar sürüsünün, Derintilerini yok etmek “Kutsal- Görevi”dir…

    Eyy Yüce Türk Halkı: Buyurun Kutsal Görev için iş-başına..!

    İşimiz, Diktatörlerimizi yok etme savaşımı değildir. Diktatörlere Cür’et, Cesaret ve Yetki veren DALKAVUKLAR kümesini yok etme savaşımıdır..!

    Şu son iki binli yıllar içinde öylesine de çoğaldılar ki bu dalkavuk derintileri, affedersiniz: Halkımızın o dopra deyimiyle:

    “*ikimizi sallasak, kesinkes bir dalkavuğumuzun kıçına dokunur!” Oldu…

    İşte bu kesimine çoğalttık bu çıkar dalkavukları srsünü şu sahipsiz Ülkemizde…

    Bu Dalkavuklarımızı yok etmediğimiz sürece, Ulusçak, tümden “Yok Olma” sorunuyla karşı- karşıya kalacağımızı bilmemiz ve gerekenleri yapmak için bu konuyu bilincimizden hiç çıkarmamamız gerekir..!

    “-Bilenin bilmeyene borcu vardır” demiş Atalarmz. Benden söylemesi. Ötesini Yüce Türk Halkımızın beyni, vicdanı ve “OY!”Ları bilecek artık… m.a. a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.

    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    ____________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    73
    DİNDİRİİM BU KANI ARTIK: / III.
    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Oturdukları “MAKAM KOLTUKLARININ” verdiği yetkileri kötüye kullanan; ÇIKAR SAĞLAMAK icin Milletin başında boza pişiren Milletvekilleri… Bakanlar… Başbakanlart… Cumhurbaşknları ve yetkili makam sahipleri! Sizleredir sözüm:
    Verdiğiniz keyfi kararlarınızdan ve yasadışı emirlerinizden ötürü, tüyü bitmedik yetim-yetameden tutun da, tüm 77 milyonTürk Halkına karşı iliklerinize dek günahlı, iliklerinize dek sorumlusunuz…
    Şunun şurasında, en uzun yaşayan insan, 60, 70 yıl, haydi bilemedin, 100 yıl yaşıyor. Eee, düşünüverelim biyol, değer mi şu YÜZ YILLIK bir çıkar saltanatı için kıyamete kadar o ateşli CEHENNEM BALÇIĞININ batağınıp kıvranmaya..?

    Valiler, Kaymakamlar, Yargıçlar, Savcılar, Kumandanlar, Amirler, Memurlar ve digerleri..!
    Amirlerinin emirlerine uyarak ya da rüşvet alarak yasadışı işler yapan tüm yetki sahipleri, sizler de en AZ sizleri atayan makam sahipleri kadar kanlı, kirli bir GÜNAH BALÇIĞININ Çıkmazına gömülür, GÜNAH ÇAMURUNDAdebelenir durursunuz… Unutmayın ki: “Yerin üstü varsa, altı da vardır!” Demiş Atalarımız. Yasadışı emirlerde amir, memur, üst alt diye bir özür tanınmaz.
    Bu dekicik anımsatmalardan sonar, gelelim şimdi de 2016 Türkiye’sinin barış içindeyken verdiği savaş telafetine:
    88 YAŞINDAYIM. Bir TC. Vatandaşıyım. İnanın içtenliğime, Televzyon açmaya, Haber dinlemeye, Gazette okmaya korkar oldum. Gün geçmiyor ki Iki, üç, beş Mehmetçiğimizi şehit vermemiş olalım. Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi geçti nerdeyse teröre verdiğimiz kurbanlarımızın sayıları…
    Ateş düştüğü yeri yakar. O şehit analarının, o şehit babalarının, o şehit bacılarının, o şehit yakınlarının yüreklerini yakmaya şu bizim DEVLET SORUMLARIMIZIN ne hakları var Allah aşkna..?
    Böylesi kanlı ölüm acılarını yaşayan Halk İnsanları:
    “-İlâhi senin de başına gelsin de, en kıymetlilerinin canında bul..!” Diye SORUMLULARA ilenir dururlar…
    Bizim gani gönüllü yüce HALKIMIZ buna bile gönül indirmiyor.
    Anlayın artık..! Dindirin bu kanı..!
    m.a.a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe-Yetkinliğe-Eyleme” Yükselte-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimimiz var.

    Hemen şimdi, 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    =====================================================

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    GÜNLÜK DEFTERLER:

    “GÜNLÜK DEFTERLER”imin Dökümü:
    20 Ekim 1977 gününden, 12 Ocak 2015/ Pazartesi gününe kadar oluşturduğum ikinci grup (*) “GÜNLÜK DEFTER”lerimin dökümünü buracıkta sunuyorum.

    Yaşım (88) seksen Sekiz. Dünyada eşi pek görülmeyen bu el yazısı “Kültür Yapıtlarımın İnsanlığa kazandırılması için, pek az ömrüm kaldı. Yetkili… Yetkisiz… bu hazineye sahip çıkacak bir Kültür Eri’nin Elini + Girişkinliğini bekliyor bu emeklerim…

    Kamu İnsanlığa Saygılarımla…

    m.a.a.

    ________________________________

    *) 1962’den 1971- 12 Martına dek yazdığım Birinci grup, “GÜNLÜK DEFTER”lerim, 12 Mart faşist darbecileri eliyle, askeri cemselere yükletilip götürüldü. O günden bugüne geri verilmedi.

    22 / 1.065

    EĞİTİMİN GÜCÜ VE GÜÇLÜ YIKIMI:

    Ben, bir Eğitimci, Araştırmacı, Yazarım. “EĞİTİMCİ” yanım, ötekilere göre biraz daha ağırca basar.
    Burada, eğitimin “yanlış anlaşıldığını” demesek bile, EKSİK anlaşıldığını söylemeyi ve bizleri bu eksikliğe götüren yanlışlığı açıklamayı bir Eğitimcilik Görevi sayıyorum. Zira Milletleri ve Toplumları batıran da EĞİTİMDİR, yükselten de…
    Eğitim konusundaki eksikliğimiz bir ile de kalmıyor; çoklaşıyor. Bu çokluğu gözden ırak tuttuğumuz zaman öylesine çocuklaşırız ki, sanki Eğitim salt çocuklara özgü bir dal imiş gibi yorumlamalara girer, kendi büyüklüğümüzü küçültürüz. Bu büyüklük hastalığıyla Eğitimi salt çocuklara ve gençlere özgü bir erdem sanırız ve öyle sayarız. Onların, Akar yaşamda iyi yerlere, yüksek makamlara çıkarılmalarını sağlamak için gerekli BİLGİ ve Beceri ile donatmayı yeterli sayarız.
    Doğal yapımız o ki, neyi nasıl sayarsak onu öyle yapmakla koşullanır, onu öyle yapmaya yelteniriz. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurumuzdan da olduğumuzu aklımızdan bile geçirmeyiz…
    “-Eğitim, aguşuna aldığı insan denilen şerefli yaratığın beynini ve tüm varlığını öylesine güçlü bir YAPTIRIM gücü ile donatır ki: 77 Milyon İnsanın emeğini ve ekmeğini ÇALMANIN, kendisi için bir Erdem, bir Zenginleşmek olduğuna inandırır kahramanını. Başı saptırmaya(*) değmedikçe de, huylu huyundan, hırsız hırsızlığından vazgeçmez.[(*) Saptırma: Toprak mezarlarda, ölünün üstüne toprak dolmaması için mezarla ölü arasına söykenen tahtalara saptırma denir. Müslüman İnanışına göre son talkından sonra ölü yerinden sıçrayıp doğrulmak isterken kafası bu saptırma tahtalarına dokunurmuş. O zaman ölü:
    “-Eyvaaah! Biz bu dünyadaki ömrümüzü tamamlamışız demek kiii.” der, ölüme yeniden dönermiş.]
    Notlarını yazmışım.
    2002 yılında:
    “-Her şey Türkiye için! + İlkeli Siyaset!” Sloganları ile Halkın önüne çıkan AKP. Hemen ilk iktidara gelip devlet dizginlerini özel keyfinin eline alınca:
    “-Her şey Özel çıkarlarımız için! + İlkemiz: İlk seçimlerde gemiler dolusu servetler edinmek, sonraki seçimlerde ‘Karunlaşmak’!” biçiminde yenilemiştir.
    Eğitimin güçlü elleri, Genel YAPICILIKTA gösterdiği ustalığını bu kez de aynı güçle kişicil-özel YIKICILIKTA uygulamaya geçirmiştir.
    m.a.a.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir