Kıbrıs’ta mizah Gazetesi Akbaba yayında…

Mizah Gazetesi Akbaba’nın önsözünü İsmail Bozkurt yapmış. Önsözde şöyle deniliyor: - 12745450 10153892156044687 22418533776669431 n

12745450_10153892156044687_22418533776669431_nKıbrıs’ta Mizah Gazetesi Akbaba günümüz Türkçesine aktarılması ve değerlendirilmesi ile yayınlandı. Gazi Üniversitesi Öğretim üyelerinden Doç. Dr Soyalp Tamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nun imzasını taşıyan Akbaba’nın çok büyük bir boşluğu dolduracağı söyleniyor.
Doç.Dr.Tamçelik, Akbaba ile ilşgili olarak “Yaklaşık 3 yıl süren çalışmamızın Kıbrıs kültür ve basın tarihi için önemli olduğunu, ilk kez böyle bir çalışma yapıldığını ve birebir çeviri yapılarak değerlendirildiğini sizinle paylaşmak istiyorum. Ankara’da Gazi Kitabevi’den çıkan kitabın isteme adresi: http://www.gazikitabevi.com.tr/…/kibrista-mizah-gazetesigun…” diyor.

Mizah Gazetesi Akbaba’nın önsözünü İsmail Bozkurt yapmış. Önsözde şöyle deniliyor:

“Halkın olduğu yerde övgü gibi sövgünün de, yüceltmenin yanındaküçümsemenin de, kasidenin karşıtı yerginin de bulunması çok doğaldır.Övgülerin, sövgülerin, taşlamaların, haşlamaların, güldürücü fıkraların,karikatürlerin, mizahî sahne oyunlarının olmadığı bir toplumdan ‘sağlıklıdır’diye söz edilemez” ve sağlıklı bir toplumsal bellek oluşamaz. Koşut olarak bellekkaybına uğrayan insanın nasıl kimliğinden çok şey yitirirse, bir toplum da bellekyitimi yaşadığında kimliğinden çok şey yitirir.
Ne yazık ki Kıbrıs Türk Halkı da ciddi boyutta “belleksizleşmiş” ya da“toplumsal bellek yitimi”ne uğramıştır ve bunun doğal sonucu olarak da “kimlikbunalımı”, “bilinç bulanıklığı” ve “yurttaşlık bilinçsizliği” yaşamaktadır. Zamanzaman yoğunlaşarak yaşanan “kimlik” tartışmaları bunun göstergelerden biridir.
SoyalpTamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nun “Kıbrıs’ta MizahGazetesi AKBABA (Günümüz Türkçesine Aktarılması ve Değerlendirilmesi)”kitabını, her yeni kitap gibi, toplumsal belleğe yapılan bir katkı olarak görüyorve en başta bu yönden önemsiyorum.
SoyalpTamçelik, bana göre Kıbrıs Türkleri’nin yüz aklarından, genç birakademisyendir. Ankara’ya gidip de onunla konuşup dertleşmezsem bir eksiklikduyarım. Benzer eksikliği o Ada’ya geldiğinde de duyarım. Çalışkan, hızlı, ooranda üretken ve zekidir. Çalışmalarını, beğeni, takdir ve hayranlıkla izlemeyeçalışıyorum ama üretkenliğinin hızı karşısında onu izlemekte ciddi biçimdezorlandığım zamanlar olduğunu itiraf etmeliyim.
Mustafa Kemal Kasapoğlu ise toplumda hak ettiği yeri alamamış bir kişidir.Yandaşlığa ve rozete göre adım atan siyaset kurumumuzun yaralanamadığıbir değerdir. Arapça ve Osmanlıca’daki donanım ve birikimini bile yeterikadar değerlendirmiyor.
SoyalpTamçelik’in kendi uzmanlık alanı olan uluslararası ilişkiler,uluslararası hukuk, tarih ve özellikle stratejik araştırmaların dışına çıkan bu eseriniki paydaşından biri olması benişaşırtmadı. Benzer çalışmalarının gün ışığınaçıkması da beni şaşırtmayacak! Aslında bu, onun yalnızca kariyer üretimi veyayımcılığı yapmadığının, toplumsal duyarlılık açısından da güçlü olduğununkanıtıdır. Akbaba gibi, bir mizah gazetesinin içine ve ruhuna dalmasını başkatürlü yorumlamak mümkün değildir.
Akbaba, 19. yüzyıl sonlarında, batı tarzı Kıbrıs Türk Mizah Edebiyatı’nınbilinen keskin zekâlı ilk ustası Ahmet Tevfik Efendi’nin çıkardığı bir mizahyayınıdır. Elbette ki ondan önce de “bu topraklarda gülen, güldüren, güldürürkendüşündüren insanlarımız ve onların bir şekilde elden ele, dilden dile, kulaktankulağa aktarıldıkça çoğalan, çoğaldıkça bilinen ve sevilen fikir çiçekleri mutlakavardı” ama onların ürünleri, bize yazılı edebiyat olarak değil, halkbilim ürünüolarak geldi.
Tüm dünyada, genelde mizahı, özelde hicvi besleyen en zengin kaynak,Akbaba örneğinde olduğu gibi siyasettir. Nitekim Akbaba, İngiliz yönetimindekiKıbrıs’ta yayımlandı, ama Osmanlı Padişahı müstebit Abdülhamit’i o denlirahatsız etti ki, Ahmet Tevfik Efendi için idam hükmü çıktı ve Osmanlıtopraklarına girmesi yasaklandı.
Etkisi o kadar büyüktü Akbaba’nın!
Ne yazık ki günümüzde Kıbrıs Türk Halkı’nda, bırakınız Akbaba gibi etkilibir yayın çıkmasını; mizah edebiyatı sayılabilecek sıradan ürünler bile giderekdaha az gün ışığına çıkmaktadır. O zaman aklıma şu soru geliyor: KuzeyKıbrıs’ta siyaset dibe vurmuş, o oranda da dalga geçilip alay edilen bir noktadaiken mizah edebiyatının günümüzde güdük kalmasının nedeni nedir?
Kesin olarak öyle olduğunu savlayabilecek durumda değilim ama bunun,yazımın başında sözünü ettiğim “belleksizleşme” ya da “toplumsal bellek yitimi”,bu bağlamda “kimlik bunalımı”, “bilinç bulanıklığı” ve “yurttaşlık bilinçsizliği”ile bağlantısı olduğunu düşünüyorum.Kıbrıs Türkleri’nin mizah edebiyatının çok az araştırıldığının da söylemeliyim.
En başta rahmetli Suna Atun’un mizahın yalnız hiciv biçimini ele alan“Kıbrıs Türk Hiciv Şiiri Antolojisi (1834 – 2004)” eseri var. “Derleme”sözcüğünü küçümseme anlamında kullanmıyorum, çünkü bu eser gerçek anlamdabir hazinedir.
Bu kapsamlı antolojinin dışında, kültürel araştırma nitelikli bazıçalışmalar da vardır.
Konuya Akbaba özelinden yaklaşan SoyalpTamçelik ile Mustafa KemalKasaboğlu’nun eseri, -yanılmış olabilirim- sanıyorum ilk akademik çalışmadır.
SoyalpTamçelik ile Mustafa Kemal Kasapoğlu’nu içtenlikle kutlarken,yayın dünyasını zenginleştiren eserlerinin Kıbrıs Türkleri’nde mizah kültürünü tetiklemesini ve toplumsal belleğe katkısının büyük olmasını dilerim.”

Okumaya devam et  Cenevre’de Rumların Bizans taktiği … Prof. Dr. Ata ATUN

Akbaba’nın arka kapağında Doç.Dr. Soyalp Tamçelik’in yazısı ise şöyle:

Basın ile siyasal sistem arasındaki ilişki, çoğu zaman karmaşık ve tanımlanması oldukça güçtür. Ancak bu ilişkinin en belirgin yanı, ilgili ülkede veya kamuoyunda gündem belirlemiş olmasıdır.
Bundan hareketle toplumsal, siyasal ve kültürel değişimin olumlu ya da olumsuz yönlerinin kayıt altına alındığı alanlardan biri olan basının, adada gündem belirleme sürecine ve iç dinamiklerine bakmayı gerektirmiştir. Özellikle Kıbrıs Türk basınında mizah gazetelerinden biri olan Akbaba gazetesinin seçilmesi, dönemin sosyo-kültürel, sosyo-politik ve sosyo-ekonomik değişimin merkeze yansımasıyla ve bunun dışarıdan nasıl algılandığıyla ilgili çarpıcı bir örnek olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu dönemde görülen ve adada Yeni Osmanlılar hareketinin temsilcilerinden olan Ahmet Tevfik Bey’in çalışmaları oldukça dikkat çekicidir. Zira Türk toplumu arasında ilk mizah gazetesi örneklerinde olan Kokonoz ve ardından çıkan Akbaba gazeteleri, bizzat Ahmet Tevfik tarafından yayımlanmışlardır. Ancak buradaki esas konu, aydınlanmacı düşünce sisteminin Kıbrıs Türk toplumu içinde yayılmasını ve sorgulayıcı zihniyetin gelişmesini sağlamak olmuştur. Bu nedenle Ahmet Tevfik, adadaki Türkler arasında ilk profesyonel gazeteci olma özelliğiyle ortaya çıkmış ve düşüncelerini bazen nesirle, bazen şiirle, bazen piyesle, bazen de fıkrayla anlatmaya çalışmıştır.
İşte bu çalışmayla, siz değerli okuyuculara ve araştırmacılara aktarmaya çalıştığımız başlıca düşünce, Kıbrıslı Türkler arasında erken dönem mizah gazetelerinden olan Akbaba’yı günümüz Türkçesine aktarmak, dönemin şartlarında göre gelişen olayların özelliğine bakmak ve Kıbrıs Türk Basın Tarihi’ne bir nebze de olsa katkı sağlamaktır.


Comments

“Kıbrıs’ta mizah Gazetesi Akbaba yayında…” için bir yanıt

  1. Mustafa Aslan Aksungur avatarı
    Mustafa Aslan Aksungur

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.
    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44
    ANTALYA
    [email protected]

    Saygın Kültür Elçilerimizle Bir Merhabalaşma:

    1928 yılında, bir Halk çocuğu olarak Ermenek’in Uğurlu köyünde doğmuşum. ANTALYA’da oturuyorum.
    Cumhuriyetin şanslı kuşaklarındanız: Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsünün, 1944/ 45 Ders-yılı çıkışlısıyım. Eğitimci – Araştırmacı – Yazarım.
    Bugüne değin yayımlatabildiğim (7) Yedi kitabım oldu. Zaman ayırıp ta kitaplarımın arka kapak yazılarını okuma külfetine katlanabilenleriniz olursa eğer, kitaplarımın içerikleri hakkında bir değerlendirme ölçütü (fikir) sunabilirler o kapak yazıları Sizlere…

    Her kitabımdan biner aded bastırmıştım. Yarıya yakınını “Bağış olarak imzaladığım” halde depomuzda halen satılmadık 700 – 800’lere yakın kitaplarımız duruyor.

    Yayıma hazır halde, “Gelinlik kız çeyizi gibice” bekleşen 25 – 30 kitaplık emeklerim de Dosyalarında, hemen bugünden yarına İnsanlığa sunulmaya hazır halde Nöbetteler… / Bekleşiyorlar..!

    Acı gerçekliğimiz o ki, şu 2016’lı yıllarda ülkemizdeki okumaya, kitaba, kültür yapıtlarına duyulan ilgi ve sevgi, sıfırın altında, yüzde doksan dokuz düzeylerinde geziniyor.

    SEKSEN SEKİZ yaşımdan sonra, paracıl hiç bir beklentim olamaz; yoktur!

    Tek amacım: Türkiye ve dünya kültürüne Katkılarda bulunacağına inandığım bu YAPITLARIMIN İNSANLIĞA Kazandırılması istemimdir…

    Halkımızın deyimiyle: İşte geldik gidiyoruz! Kuşkusuz ki şu yaşanılası dünyamıza bırakabildiğimiz yapıtlarımızla yaşayacağız, yaşaya-bilirsek kuşkusuz…
    Üç-beş bin yıl öncelerinin BİLGELERİ bugün bile yanımızdalar. O ölümsüz yapıtlarıyla insanlığa “Yol-Yöntem” gösteriyorlar…

    Üç-beş yüz yıl öncelerinin Bilgeleri, Sanatçıları da yine o özgün Yapıtlarıyla aramızdalar; dipdiri yaşıyorlar. Kendileriyle birlikte “JULIETLER, KLEOPATRALAR” sunuyorlar Tüm İnsanlığa…

    “Ne verirsek ellerimizle, beyinlerimizle o gidiyor bizlerle!” diyor; Saygılar, sevgiler sunuyorum Saygın Kültür Erlerimize ve Kültür Elçilerimize… m.a. a.
    _________________________________________________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.
    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44
    ANTALYA
    [email protected]

    71

    DİNDİRELİM BU KANI ARTI: / I.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Güzel Türkiye’mizin Yüksek makamlarında: (Diyelim ki, 4000) Makam Sahibi var. Bunların çevresinde bunlara DALKAVUKLUK yapmak icin Dört dönen DÖRT MİLYONU AŞKIN ÇIKAR DALKAVUĞUUZ, Av Köpeği gibi APORT beklemetedirler. Bu İTLERİN bekledikleri kemik kırıntları, Pay olarak önlerine atılmazsa, Sahiplerini bile Isırmaya DALAMAYA kalkışırlar. Bunları böylece blelim..!
    Bu sapamaladan sonar şunu da bilelim ki bu Yüksek Makam sahiplerimizin hiç birisi, CUMHURBAŞKANLIĞIIMIZ Köşküne de çıkıp otursalar, bu dalkavuklardan güç almadan, onları maşa olarak kullanmadan İNSANLIĞA AYKIRI İŞLEVLER İÇİN “OLUR!” veremezler; imza koyamazlar! Maçaları sıkmaz!

    Maşasız meşe koru tutulmaz! Tutmaya kalkışanın Elleri yanar.

    HIRSIZLIĞA + YOLSUZLUĞA + GEMİ KAFİLELERİYLE PETROL KAÇAKÇILIĞINA… vd. vd. Daha Akla gelen-gelmeyen tüm yolsuzluklara, aykırılıklara cesaret edemez olurlar! İmza atamazlar!

    Durum böyle olunca da, YETMİŞ YILDIR yaşadığımız tüm kanunsuz eylemler, usturayla kesilmişçesine şirrrp diye kesilir. Yüce Türk HALKI da, topluca hepimiz BİRDEN rahat bir nefes alırız. Bir “Ohhh!” Çeker; İşimize gider, işimizden geliriz. İşimizi kotarır İNSAN gibi yaşar, İNSANCA yaratırız..!
    İşte o zaman, gerek bilerek, gerekse bilmeksizin, ruhumuz dahi duymaksızın SÖMÜRÜLEN BİZLER VE DE O (74) MİLYON İNSANIMIZDAN hiç birimiz, kanımızı o yetkili Makam sahibi sömürgenlerimize içirtmeyiz, sömürtmeyiz..!

    Hoş, zaten o zaman, o sömürgen sınıf temsilcilerinin, o makam sahiplerinin hiç birisi de sömürmeyi gündemine almak şööyle dursun, akıllarından bile getiremez olurlar…

    SÖMÜRÜLEN Bu 74 Milyon İnsan, (İçinde ben de varım.) Uyanmak, birbirimizi uyandrmak, tek yumruk olmak zorundayız… Buyurun İNSANCA Yaşamak Ülküsüne..!
    Bir elde beş parmak var. Parmaklarımızı ayrı ayrı tuttuğumuz zaman avucumuzda su bile eğleşmez. Hiç bir maddeyi tutamayız!
    Gel bil ki Onları birleştirdik miydi biyol, HAKLARIMIZI avucumuzla tutar, alırı; Her hakkımızı, avucumuzun ortasında buluruz..!
    Eee, öyleyse:
    “-Eyy o özel çıkarcılar dışındaki 74 milyon HALK İNSANIMIZ!
    Gelin 74 yıldır yattığımız bu “Eshab-ı Kehef Uykusundan” uyanalım artık! Eğer istersek, Şu DÖRT MİLYONCUK ÇIKARCILAR GÜRUHUNU, ÇIKAR DALKAVUKLARINMIZI biz, tükürüğümüzle boğarız..!
    Gelin isteyelim, BOĞALIM, YOK EDELİM OL DALKAVUKLAR GÜRUHUNU..!
    m.a. a.
    _____________________________________________________

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI BUKAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.
    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız lütfen?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    m.a.a.

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.
    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44
    ANTALYA
    [email protected]

    72

    DİNDİRELİM BU KANI ARTIK: / II.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    “-Söz, özü dışa yansıtan bir dış-bükey aynadır!”

    Diye başlarsam söze ve de:

    “Bilimin dalkavuğu olamaz! Gel bil ki insanlık için Bilgenin dalkavuğu, cehlin (Bilmezin) dalkavuğundan bin bir-iki kez daha yıkıcıdır; bin-üçyüz beş kez daha tehlikeli olur!”

    Diye sürdürürsem sözlerimi; acab’ola ki, sizler ne buyurursunuz benim bu yadsınamaz “DOĞRU” LARIMA…

    Sizlerin ne buyuracağınızı pek bilemem kuşkusuz ben… Ama sizlere şunu arz edeyim ki:

    “Tek başına da kalsan, doğru bildiğin yoldan şaşma! Yürü ya Mustafa!” Diyor beyin kıvrımlarıma sığamayan aklım bana…

    Düşünüverelim biyol, bir ülkede normal yargı kurumları varken, bunlar görevlerini hiç bir etki altında kalmadan, düpedüz, onurluca yapıp dururlarken, onlarla yetinmeyen, o ülkeye “Özel Mahkemeler” kurulmasına ve bu Mahkemelere: “Özel Yargıçlar + Özel Savcılar” atanmasına, özel yetkilerle donatılmalarına “Parmak Olur”u vermek ne demektir..? Hem de Millet Adına…

    Ben buna:
    “Halk Düşmanlığıdır + Diktatör Dalkavukluğudur!” diyorum. Yanılmışsam Eger, adını sizler koyunuz lütfen de, ben de öğreneyim. Yanlışımı görrsem yanlışımdan döneyim.

    “Yanlışlarından dönmek gibi yüce erdem olamaz..!” Demiş büyüklerimiz…

    Bu: “Özel Yasaları” öneren kişilere, kurumlara, bu istemi yasalaştıran Meclise, yürürlüğe koyan yetkili makamlara, hele hele bu yetkili katlara DALKAVUKLUK yapan, yandaş, parmak kaldırıcı kaldıraç makinalarına…
    “Kavakta nar biter mi?” diyen her üst görevlisinin önünde eğmeç gibi eğilerek:
    “Hem de kafam gibi gibi biteeer Âmirim, Bakanım.. Başbakanım..Cumhurbaşkanım..!”

    Diyen yetki ve oy sahibi sözde “Bilge”lerin yıkımını, hangi “Bilmezimiz”in kazması, küreği, dinamidi, beyni, yüreği, gücü, teni, teri… hatta, hatta, o kutsal denilen “Oyu” ve onun arkadan gelecek olan “Soyu” düzeltebilir acaba..?

    Bunun doğru yanıtını bulmak için şu bizim: 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri çalışmalarına bir bakıvermemiz yeter de artar bile…

    Bir ülkeye en büyük kötülüğü yapan, o ülkenin “Diktatörü” değildir Dostlarım!
    O diktatöre diktatörlük yolunu açan, çevresinde kümelenmiş olan kişiliği paçavralaşmış “Çıkar Dalkavuklarıdır. Çıkarcı İNSAN DERLTİLERİ”dir. Insane Güruhlarıdırlar! Bunlar Milletin vekilleri değil, ÇIKARLARININ Tutsaklı vekilleridirler!”

    Düşünün biyol: Çevresindeki dalkavukları olmasa, 17 ve 25 Aralık olayları, böylesine sessizce örtülebilir miydi şu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ve de dışında?
    Örtülmek şöyle dursun, “Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ödüllendirile-bilirler miydi?” Aralık olaylardan sorumlu bulunan kahramanlar..!?

    “Akıl için yol birdir!” demiş atalarımız. Akllarımızı başımızdan hiç bir RÜŞVET ayıramasın lütfen…

    Yaptığı her yolsuzluğa, her kanunsuzluğa:

    “Pek güzel yapıyorsunuz Başkanım, Başbakanım, Yan bakanım, Dik çakanım!” diyen dalkavukları olmasa ülkemizde, yasaları çiğneye çiğneye kim, nasıl Cumhurbaşkanlığı Makamına, tereyağından kıl çeker gibi bu denli kolaylıkla çemrenip çıkabilirdi ki? Öylesiler o kutsal makama, bizlerin “DUYARSIZ VURDUM-DUYMAZLIKLARIMIZ çıkarabilir “ yalnızca…

    Ben, onu-bunu bilmem; bildiğim bir şey varsa, o da: Her Ulusun, yok olmamak için yok etmesi gereken en başta gelen “BAŞ-DÜŞMANI”: O Ulusun başına çöreklenen “Diktatörü” değildir. O Diktatöre o makamı açan, Dikatörün çevresinde dört dönen Çıkar Dalkavukları Güruhudur. Halkımızın ve ülkemizin selameti için en başta gelen görevimiz: Bu İnsan Derintilerini yok etmek, DALKAVUKLUĞU ortadan kaldırmak görevidir..!

    Yüce Türk Halkları adına, her Halk severimizin, her İnsan severimizin “Birincil Görevimiz”:
    DİKTATÖRÜMÜZÜ yok etmek değildir! O diktatöre, O cesaretİ veren, destek olan, DALKAVUKLUK yapan Dalkavuklar sürüsünün, Derintilerini yok etmek “Kutsal- Görevi”dir…

    Eyy Yüce Türk Halkı: Buyurun Kutsal Görev için iş-başına..!

    İşimiz, Diktatörlerimizi yok etme savaşımı değildir. Diktatörlere Cür’et, Cesaret ve Yetki veren DALKAVUKLAR kümesini yok etme savaşımıdır..!

    Şu son iki binli yıllar içinde öylesine de çoğaldılar ki bu dalkavuk derintileri, affedersiniz: Halkımızın o dopra deyimiyle:
    “*ikimizi sallasak, kesinkes bir dalkavuğumuzun kıçına dokunur!” Oldu…

    İşte bu kesimine çoğalttık bu çıkar dalkavukları srsünü şu sahipsiz Ülkemizde…

    Bu Dalkavuklarımızı yok etmediğimiz sürece, Ulusçak, tümden “Yok Olma” sorunuyla karşı- karşıya kalacağımızı bilmemiz ve gerekenleri yapmak için bu konuyu bilincimizden hiç çıkarmamamız gerekir..!
    “-Bilenin bilmeyene borcu vardır” demiş Atalarmz. Benden söylemesi. Ötesini Yüce Türk Halkımızın beyni, vicdanı ve “OY!”Ları bilecek artık… m.a. a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.
    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    ____________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.
    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44
    ANTALYA
    [email protected]

    73
    DİNDİRİİM BU KANI ARTIK: / III.
    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Oturdukları “MAKAM KOLTUKLARININ” verdiği yetkileri kötüye kullanan; ÇIKAR SAĞLAMAK icin Milletin başında boza pişiren Milletvekilleri… Bakanlar… Başbakanlart… Cumhurbaşknları ve yetkili makam sahipleri! Sizleredir sözüm:
    Verdiğiniz keyfi kararlarınızdan ve yasadışı emirlerinizden ötürü, tüyü bitmedik yetim-yetameden tutun da, tüm 77 milyonTürk Halkına karşı iliklerinize dek günahlı, iliklerinize dek sorumlusunuz…
    Şunun şurasında, en uzun yaşayan insan, 60, 70 yıl, haydi bilemedin, 100 yıl yaşıyor. Eee, düşünüverelim biyol, değer mi şu YÜZ YILLIK bir çıkar saltanatı için kıyamete kadar o ateşli CEHENNEM BALÇIĞININ batağınıp kıvranmaya..?

    Valiler, Kaymakamlar, Yargıçlar, Savcılar, Kumandanlar, Amirler, Memurlar ve digerleri..!
    Amirlerinin emirlerine uyarak ya da rüşvet alarak yasadışı işler yapan tüm yetki sahipleri, sizler de en AZ sizleri atayan makam sahipleri kadar kanlı, kirli bir GÜNAH BALÇIĞININ Çıkmazına gömülür, GÜNAH ÇAMURUNDA debelenir durursunuz… Unutmayın ki: “Yerin üstü varsa, altı da vardır!” Demiş Atalarımız. Yasadışı emirlerde amir, memur, üst alt diye bir özür tanınmaz.
    Bu dekicik anımsatmalardan sonar, gelelim şimdi de 2016 Türkiye’sinin barış içindeyken verdiği savaş telafetine:
    88 YAŞINDAYIM. Bir TC. Vatandaşıyım. İnanın içtenliğime, Televzyon açmaya, Haber dinlemeye, Gazette okmaya korkar oldum. Gün geçmiyor ki Iki, üç, beş Mehmetçiğimizi şehit vermemiş olalım. Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi geçti nerdeyse teröre verdiğimiz kurbanlarımızın sayıları…
    Ateş düştüğü yeri yakar. O şehit analarının, o şehit babalarının, o şehit bacılarının, o şehit yakınlarının yüreklerini yakmaya şu bizim DEVLET SORUMLARIMIZIN ne hakları var Allah aşkna..?
    Böylesi kanlı ölüm acılarını yaşayan Halk İnsanları:
    “-İlâhi senin de başına gelsin de, en kıymetlilerinin canında bul..!” Diye SORUMLULARA ilenir dururlar…
    Bizim gani gönüllü yüce HALKIMIZ buna bile gönül indirmiyor.
    Anlayın artık..! Dindirin bu kanı..!
    m.a.a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜR-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe-Yetkinliğe-Eyleme” Yükselte-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimimiz var.
    Hemen şimdi, 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aksungur

    =====================================================

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.
    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44
    ANTALYA
    [email protected]

    GÜNLÜK DEFTERLER:

    “GÜNLÜK DEFTERLER”imin Dökümü:
    20 Ekim 1977 gününden, 12 Ocak 2015/ Pazartesi gününe kadar oluşturduğum ikinci grup (*) “GÜNLÜK DEFTER”lerimin dökümünü buracıkta sunuyorum.
    Yaşım (88) seksen Sekiz. Dünyada eşi pek görülmeyen bu el yazısı “Kültür Yapıtlarımın İnsanlığa kazandırılması için, pek az ömrüm kaldı. Yetkili… Yetkisiz… bu hazineye sahip çıkacak bir Kültür Eri’nin Elini + Girişkinliğini bekliyor bu emeklerim…
    Kamu İnsanlığa Saygılarımla…
    m.a.a.
    ________________________________
    *) 1962’den 1971- 12 Martına dek yazdığım Birinci grup, “GÜNLÜK DEFTER”lerim, 12 Mart faşist darbecileri eliyle, askeri cemselere yükletilip götürüldü. O günden bugüne geri verilmedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir