KÜRESEL ISINMA DOSYASI : Küresel Isınma COP21 Paris Konferansı’n a Giderken

KAYNAK : Stratejik Düşünce Enstitüsü - goruntu056

KAYNAK : Stratejik Düşünce Enstitüsü

İnsanlığın yerleşik yaşama geçtiği yaklaşık 10.000 yıl öncesinden bu yana Dünya ılık bir dönemden geçiyor. Bu süre, Dünya’nın yaşı göz önüne alındığında bir göz açıp kapama süresi kadar kısa. Aslında dünya zaman zaman değişen sürelerle bazen ısınıyor bazen de soğuyor. Bilim insanları dünyanın tıpkı 11.500 yıl önce sona eren “buzul çağı” gibi yine soğuk bir döneme girmesini öngörüyordu. Ne var ki son 30 yılda yapılan gözlem ve araştırmalar iklimin soğumak ya da var olan durumunu korumak şöyle dursun giderek ısındığını ortaya koydu. Dünyamız beklenmedik bir şekilde ısınıyordu. Geçen yıl 80 ülkeden 800’ün üzerinde bilim insanının katkısıyla hazırlanan BM Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) Beşinci Değerlendirme Raporu, iklim değişikliğinin tüm dünya çapında hissedildiğini ve iklim sistemindeki ısınmanın aşikâr olduğunu vurguluyor. Raporun tespitlerine göre, atmosfer ve okyanuslar ısınmış, kar yağışı ve buzul miktarı azalmış, deniz seviyeleri yükselmiş ve karbondioksit (CO2) konsantrasyonu son 800 bin yılda eşi görülmemiş seviyelere ulaşmış durumda. 1983 ve 2012 yılları arası, Kuzey yarım kürede son 1400 yılın en sıcak 30 yıllık dönemi olmuştur. 1880 ve 2012 yılları arasındaki dönemde kıtalar ve deniz yüzeylerinin ısı verileri birlikte değerlendirildiğinde, ortalama 0,85 derecelik bir ısınma artışı olduğu görülüyor.

Bu ne anlama geliyor? Ya da biz farkında olmadan neleri yaşıyoruz?

Aşağıda NASA tarafından uydudan 2005 ve 2007 Eylül’ü arasında çekilmiş olan resimlerde Kuzey kutbu (Artric) yüzen buz kütlesinin belirgin bir şekilde küçülmüş durumda olduğu görülmekte. 1979 yılından beri NASA tarafından yıllık olarak yayımlanan görüntülere göre her yıl bu yüzey alanının % 13 azaldığı görülmekte. Güney kutbunda (Antarctic) şimdilik bir değişiklik yok.

Buzulların erimesi denizlerin yükseleceği anlamına geliyor. IPCC uzmanlarının tahmini 2100 yılına kadar ortalama denizlerin seviyesinin 26 cm den 82 cm’ye yükseleceği şeklinde. Bu gerçekleşirse tüm adaların, deltaların ve kıyı şeridinin tehdit altına gireceği aşikâr.

Yine küresel ısınmanın bir sonucu olarak eriyen Himalaya buzulları ve düzensiz yağışlar yüzünden ölümcül sellerle Pakistan’ın başı dertte. Karadeniz bölgesinde meydana gelen sel felaketlerini hatırlatmama gerek yok.

Bilindiği gibi ormanlar CO2 için etkili yutak alanları. Fotosentez ile ağaçlar karbondioksiti yutup oksijeni salıyorlar ki bu bizim için hayati bir mucize. (Yasin/80: Yeşil ağaçtan sizin için ateş (oksijen) kılan (çıkaran) O’dur. Böylece siz ondan yakarsınız.) Gelin görün ki yeryüzündeki orman varlığı 4 asır önce % 66 seviyesindeyken bugün bu oran insan eliyle yarı yarıya azaltılmış durumda. Sadece 2000-12 yılları arasında 23 milyon hektar orman tahrip edildi yeryüzünde. Böylece çölleşmeye davetiye çıkarıyoruz. Çölleşmeden etkilenecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Geçmiş hükümetler bu tehlikenin farkına vararak 2008-12 yılları arasında yaklaşık 2,3 milyon hektar (Trakya büyüklüğü kadar) alanda ağaçlandırma çalışması yaptı. Bu faaliyet BM tarafından dünyaya örnek çalışma olarak gösterildi.

Tahrip olan habitat ve ekosistem yüzünden birçok türün yok olacağını da eklemeliyiz. Mevcut hayvan ve bitki türlerinin % 20-30’u yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğunu belirtiyor bilim insanları.

Peki, bindiği dalı kesen ülkeler/yönetimler olan biteni seyrediyorlar mı yoksa bir şeyler yapma gayretindeler mi? İklim değişikliği ile mücadelenin tarihine kısaca göz atmanın sırası şimdi.

İklim Değişikliği Müzakere Sürecinin Tarihçesi

Birleşmiş Milletler çevre ve iklim değişikliği hakkında kurgulanan uluslararası projelerin girişimcisi olarak öne çıkmakta ve başat rol oynamaktadır.

İklim değişikliği müzakere süreci, 5-16 Haziran 1972 tarihleri arasında Stockholm’de gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası İnsan Çevresi Konferansı ile başladı. Konferansta kabul edilen Stockholm Deklarasyonu’nda, insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkileri vurgulanmış ve çevresel sorunların sınır aşan özellikleri nedeniyle, bu sorunların ancak uluslararası ortak çabalar ile çözülebileceği belirtilmiştir. Bu gelişmenin ardından 12 Aralık 1972’de BM Çevre Programı (UNEP) kuruldu.

1988 yılında düzenlenen Değişen Atmosfer Toronto Konferansı’nda, CO2 emisyonlarının 2005 yılına kadar % 20 azaltılması ve bu kapsamda uluslararası bir sözleşmenin hazırlanması önerildi. İklim değişikliği ile ilgili bilimsel çalışmaların yapılması amacıyla, UNEP ve WMO tarafından Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) kuruldu. Aynı yıl, BM Genel Kurulu’nun kabul ettiği, “İnsanoğlunun Bugünkü ve Gelecek Kuşakları için Küresel İklimin Korunması” konulu 43/53 sayılı kararında, küresel iklim sisteminin insanlığın ortak mirası olduğu ve iklim değişikliğinin ise insanlığın ortak sorunu olduğu belirtildi.

1992 Rio de Janeiro Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda kabul edilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS/UNFCCC), insan kaynaklı faaliyetlerin neden olduğu iklim değişikliği olgusuna karşı uluslararası alanda atılan en önemli adımı teşkil etmektedir. İngilizcesi Taraflar Konferansı (Conference of the Parties) anlamına gelen COP’ta alınan kararla BMİDÇS, 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe girmiştir ve Sözleşmeye Türkiye’nin de dâhil olduğu 194 ülke ve AB taraftır. Sözleşme’nin amacı, insan kaynaklı faaliyetlerin iklim sistemi üzerinde yarattığı tehlikeli etkiyi engellemek amacıyla atmosferdeki sera gazı birikimlerini durdurmaktır (UNFCCC, 1992).

Endonezya’nın Bali adasında yapılan bir başka COP toplantısında Bali Eylem Planı (UNFCCC, 2007) kararlaştırılmış ve bu plana göre 2012’de yükümlülük süresi dolan meşhur Kyoto Protokolü’nden sonra 1 Ocak 2013 tarihinden itibaren 2. bir taahhüt dönemine geçiş, Rusya, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Kanada, Japonya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin taahhüt almamış olması yüzünden kadük kalmıştır. Bu gelişmeler üzerine, Türkiye’de özel şartları gereği taahhüt almayacağını beyan etmiştir.

2009 yılında Kopenhag’da düzenlenen COP15’te üzerinde mutabık kalınan Kopenhag Mutabakatı; küresel sıcaklık artışının 2°C ile sınırlandırılması, kalkınmanın düşük karbon stratejisiyle desteklenmesi, uyum, azaltım, teknoloji ve kapasite geliştirme konularında yapılacak desteklerin kayıt altına alınması, gelişmekte olan ülkelere finans desteğinin sağlanması, Yeşil İklim Fonu’nun kurulması ve teknoloji transferi için teknoloji mekanizmasının kurulması iradesini ortaya çıkarmıştır.

Taraflar görüşmelere COP16 Cancun (2010) ve COP17 Durban Zirvelerinde (2011) devam etmeye karar vermiştir. Cancun Zirvesi’nde küresel ısınmayı 2oC ile sınırlama konusunda karar alınmış, bu kararı takiben Teknoloji Mekanizması ve Yeşil İklim Fonu gibi hedefi tutturmayı destekleyecek mekanizmalar geliştirilmiştir. Alınan kararlar ve geliştirilen mekanizmalara rağmen COP17 Durban Zirvesi ve COP18 Doha Konferansı (2012) da iklim değişikliğini azaltmak için yeni bir uluslararası rejim oluşturma konusunda istenilen görüş birliğini sağlayamamış ve Kyoto Protokolü’nün uygulama süresinin 2020 yılına kadar uzatılmasına karar verilmiştir.

COP21’de Neler Görüşülecek?

COP toplantılarının 21’incisi bu sene 30 Kasım – 11 Aralık 2015 tarihleri arasında Paris’te düzenlenecektir. Alınan kararları ve Türkiye tarafından yapılan iklim değişikliği ile ilgili mücadele çalışmalarını inşallah bir başka yazımızda kaleme alırız.

COP21 -yani Paris Konferansı- Kyoto’nun süre bitimini takiben 2020 yılından sonraki iklim değişikliği politikasını belirleyecektir. İklim değişikliği adaptasyon ve hafifletme konuları, konferans gündeminin temel başlıkları olacaktır. COP21, seleflerinden farklı olarak, iklim değişikliğini kontrol altında tutabilmek için küresel çapta yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma hedeflemektedir. Paris öncesi COP konferanslarında uzlaşı sağlanamaması sorunu göz önünde bulundurulduğunda, Paris’ten bütün tarafların kabul edip benimseyeceği bir kararın çıkması küresel iklim değişikliği stratejisi için hayati önem taşımaktadır.

G20’nin İklim Değişikliğine Yaklaşımı

Bildiğiniz gibi 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde yapılan ve birçok ilklere sahne olan 2015 G20 Antalya zirvesi, Dünyanın en büyük 20 ekonomisini oluşturan G20 üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı yıllık olağan toplantıların onuncusuydu ve Türkiye en büyük uluslararası platform olan bu Zirve’ye ev sahipliği yaptı.

Zirvenin ilk iş yemeğinin konusu “Kalkınma ve İklim Değişikliği” oldu. 16 Kasım 2015 tarihinde yayımlanan G20 Liderler Bildirgesinin 24. maddesi bu yazının konusu olan iklim değişikliğine ayrıldı:

“İklim değişikliği zamanımızın en büyük sınamalarından biridir. 2015’in iklim değişikliği ve etkileriyle ilgili etkin, güçlü ve müşterek eylem gerektiren kritik bir yıl olduğunun farkındayız. Lima Eylem Çağrısında belirtildiği üzere, 2oC derecenin altı hedefini teyit ediyoruz. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) altında tüm taraflara uygulanabilir hukuki bağlayıcılığı olan bir protokol, başka bir hukuki araç veya mutabık kalınmış bir çıktı kabul edilmesi için kararlılığımızı vurgularız. Eylemlerimiz büyüme ve sürdürülebilir kalkınmayı destekleyecektir. Paris Anlaşması’nın adil, dengeli, iddialı, kalıcı ve dinamik olması gerektiğini teyit ederiz. Paris’te farklı milli koşullar ışığında, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler prensibini yansıtan iddialı bir anlaşmaya ulaşma taahhüdümüzün altını çizeriz. BMİDÇS’nin iklim değişikliği müzakereleri için başlıca uluslararası hükümetler arası organ olduğunu tekrar vurgularız. Tüm G20 ülkeleri de dâhil 160’ın üzerinde tarafın BMİDÇS’ne ulusal olarak niyet ettikleri katkılarını (INDC) sunmuş olmalarını memnuniyetle karşılıyoruz ve henüz sunmamış olanları, bunu Paris Konferansı öncesinde gerçekleştirmeye davet ediyoruz. INDC’lerimizi uygulamaya hazırız. Önümüzdeki günlerde Paris’te ileride izlenecek yolun belirlenmesi için müzakerecilerimizi, diğer hususlara ilaveten, salım azaltımı, uyum, finansman, teknoloji geliştirme ve transferi ile şeffaflık gibi kilit konuların görüşülmesine yapıcı ve esnek bir biçimde müdahil olmaları yönünde talimatlandıracağız. Paris 21. Taraflar Konferansı’ndan başarılı bir sonuç çıkması için beraberce çalışma kararlılığındayız.

Yukarıdaki satırlar dünya gayri safi milli hasılasının (GSMH) % 85’ini ve dünya nüfusunun % 76’sını temsil eden en büyük uluslararası platform olan G20 Liderlerinin kararlarını yansıtıyor. Bakalım önümüzdeki günler neyi gösterecek?

Müh. Ali Rıza SAKLICA

Çevre Uzmanı

Okumaya devam et  Küresel ısınmada şaşırtıcı buluş

Comments

“KÜRESEL ISINMA DOSYASI : Küresel Isınma COP21 Paris Konferansı’n a Giderken” için 2 yanıt

  1. Mustafa Aslan Aksungur avatarı
    Mustafa Aslan Aksungur

    Mustafa Aslan Aksungur Şub 12, 2016 at 21:04
    net) Ekler11 Şub (1 gün önce)
    İLGİLİ SİTE LİNKİ : http://yasamdanyanayiz.com ÖZEL BÜRO NOTU : İçinde “Barış…

    Mustafa Aksungur
    11 Şub (1 gün önce)

    Alıcı: ozel-buro-isti.

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci-Araştırmacı-Yazar

    Memurevleri Mah.Tonguç Cad.205Sok.No: 2/44

    ANTALYA

    0 535 445 55 11 [email protected]

    71

    DİNDİRİN BU KANI! I.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Güzel Türkiye’mizin Yüksek makamlarında: (Diyelim ki, 4000) Makam Sahibi var. Bunların çevresinde bunlara DALKAVUKLUK yapmak icin Dört dönen DÖRT MİLYONU AŞKIN ÇIKAR DALKAVUĞUUZ APORT beklemetedirler. Bu İTLERİN Payları, bekledikleri kemik kırıntları önlerine atılmazsa, sahiplerini bile DALAMAYA kalkışırlar. Bunları böylece blelim..!
    Şunu da bilelim ki bu Yüksek Makam sahiplerimizin hiç birisi, CUMHURBAŞKANIMIZ bile olsalar, bu dalkavuklardan güç almadan, onları maşa olarak kullanmadan İNSANLIĞA AYKIRI İŞLEVLER İÇİN “OLUR!” veremezler; imza koyamazlar! Maçaları sıkmaz!

    Maşasız meşe koru tutulmaz! Tutmaya kalkışanın Elleri yanar.

    HIRSIZLIĞA + YOLSUZLUĞA + PETROL KAÇAKÇILIĞINA … vd. vd. Akla gelen tüm yolsuzluklara, aykırılıklara cesaret edemez olurlar! İmza atamazlar!

    Durum böyle olunca da, YETMİŞ YILDIR yaşadığımız tüm kanunsuz eylemler, usturayla kesilmişçesine şirrrp diye kesilir. Yüce Türk HALKI da, topluca hepimiz BİRDEN rahat bir nefes alırız. İşimize gider, işimizden gelir, işimizi kotarır İNSANCA, İNSAN gibi yaşarız..!
    İşte o zaman, gerek bilerek, gerekse bilmeksizin, ruhumuz bile duymaksızın SÖMÜRÜLEN BİZLER VE DE O (74) MİLYON İNSANIMIZDAN hiç birimiz, kanımızı o yetkili Makam sahibi sömürgenlerimize içirtmeyiz, sömürtmeyiz..!

    Hoş, zaten o sömürgen sınıf temsilcilerinin, makam sahiplerinin hiç birisi de sömürmeyi gündemine almak şööyle dursun, akıllarından bile getiremez olurlar ol zamanlar…

    SÖMÜRÜLEN Bu 74 milyon insan, (İçinde ben de varım.) Uyanmak, bir yumruk olmak zorundayız… Gelin uyanalım..!
    Bir elde beş parmak var. Parmaklarımızı ayrı ayrı tuttuğumuz zaman avucumuzda su bile eğleşmez. Hiç bir maddeyi tutamayız! Onları birleştirdik miydi, her hakkımızı alır, her şeyi avucumuzla tutar, avucumuzun ortasında buluruz..!
    Eee, öyleyse: Eyy o özel çıkarcılar dışındaki 74 milyon HALK İNSANI!

    Gelin 74 yıldır yattığımız bu “Eshab-ı Kehef Uykusundan” uyanalım artık! Şu DÖRT MİLYONCUK ÇIKARCILAR GÜRUHUNU, ÇIKAR DALKAVUKLARINMIZI, eğer istersek tükürüğümüzle boğarız..!

    Gelin isteyelim, BOĞALIM, YOK EDELİM DALKAVUK GÜRUHUNU..!

    m.a.a.

    ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM..! Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için senin yardımına ihtiyacım var.

    Hemen şimdi 30 saniyeni ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız? İşte linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci- Araştırmac-

    Yazar. Memurevler Mah Tonguç Cd 205 Sok No 2/44

    ANTALYA

    Tel: 0535 445 55 11 [email protected]

    72

    DİNDİRİN BU KANI! II.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    “-Söz, özü dışa yansıtan bir dış-bükey aynadır!” Diye başlarsam söze ve de:

    “Bilimin dalkavuğu olamaz! Gel bil ki insanlık için Bilgenin dalkavuğu, cehlin (Bilmezin) dalkavuğundan bin bir-iki kez daha yıkıcıdır; bin-üçyüz beş kez daha tehlikeli olur!” Diye sürdürürsem sözlerimi; acab’ola ki, sizler ne buyurursunuz benim bu yadsınamaz “doğrularıma…”

    Sizlerin ne buyuracağınızı pek bilemem kuşkusuz ben… Ama sizlere şunu arz edeyim ki:

    “Tek başına da kalsan, doğru bildiğin yolda yürü ya Mustafa!” Diyor beyin kıvrımlarıma sığamayan aklım bana…

    Düşünüverelim biyol, bir ülkede normal yargı kurumları varken, bunlar görevlerini hiç bir etki altında kalmadan, düpedüz, onurluca yapıp dururlarken, onlarla yetinmeyen, o ülkeye “Özel Mahkemeler” kurulmasına ve bu Mahkemelere: “Özel Yargıçlar + Özel Savcılar” atanmasına, özel yetkilerle donatılmalarına “Parmak Olur”u vermek ne demektir..? Hem de Millet Adına…

    Ben buna: “Halk Düşmanlığıdır + Diktatör Dalkavukluğudur!” diyorum. Yanılmışsam Eger, adını sizler koyunuz lütfen de, ben de öğreneyim. Yanlışımı görrsem yanlışımdan döneyim.

    “Yanlışlarından dönmek gibi yüce erdem olamaz..!” Demiş büyüklerimiz.

    Bu: “Özel Yasaları” öneren kişilere, kurumlara, bu istemi yasalaştıran Meclise, yürürlüğe koyan yetkili makamlara, hele hele bu yetkili katlara DALKAVUKLUK yapan, yandaş parmakçı kaldıraç makinalarına…

    “Kavakta nar biter mi?” diyen her üst görevlisinin önünde eğmeç gibi eğilerek:

    “Hem de kafam gibi gibi biteeer Âmirim, Bakanım.. Başbakanım..Cumhurbaşkanım..!” Diyen yetki ve oy sahibi sözde “Bilge”lerin yıkımını, hangi “Bilmez”in kazması, küreği, dinamidi, beyni, yüreği, gücü, teni, teri… hatta, hatta, o kutsal denilen “Oyu” ve onun arkadan gelecek olan “Soyu” düzeltebilir acaba..?

    Bunun doğru yanıtını bulmak için şu bizim: 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri çalışmalarına bir bakıvermemiz yeter de artar bile…

    Bir ülkeye en büyük kötülüğü yapan, o ülkenin “Diktatörü” değildir Dostlarım; o diktatöre diktatörlük yolunu açan, çevresinde kümelenmiş olan kişiliği paçavralaşmış “Çıkar Dalkavuklarıdır. Çıkar Güruhlarıdırlar! Bunlar Milletin vekilleri değil, ÇIKARLARININ Tutsaklı vekilleridirler!”

    Düşünün biyol: Çevresindeki dalkavukları olmasa, 17 ve 25 Aralık olayları, böylesine sessizce örtülebilir miydi şu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ve de dışında? Örtülmek şöyle dursun, “Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ödüllendirilebilirler miydi? Onu isteyen kahramanlar?

    “Akıl için yol birdir!” demiş atalarımız. Akllarımızı başımızdan hiç bir RÜŞVET ayıramasın lütfen…

    Yaptığı her yolsuzluğa, her kanunsuzluğa:

    “Pek güzel yapıyorsunuz Başkanım, Başbakanım, Yan bakanım, Dik çakanım!” diyen dalkavukları olmasa, yasaları çiğneye çiğneye kim, nasıl Cumhurbaşkanlığı Makamına, tereyağından kıl çeker gibi bu denli kolaylıkla çemrenip çıkabilirdi ki?

    Ben, onu-bunu bilmem; bildiğim bir şey varsa, o da: Her Ulusun, yok olmamak için yok etmesi gereken en başta gelen baş “DÜŞMANI”: O Ulusun başına çöreklenen “Diktatörü” değildir. O Diktatöre o makamı açan, Dikatörün çevresinde dört dolanan Çıkar Dalkavukları Güruhudur. Halkımızın ve ülkemizin selameti için en başta gelen görevimiz: Bu güruhları yok etmek DALKAVUKLUĞU ortadan kaldırmaktır.

    Yüce Türk Halkları adına, her Halk severin, her İnsan severin “Birincil Görevi”:

    DİKTATÖRÜNÜ yok etmek değildir! O diktatöre cesaret veren, destek olan, DALKAVUKLUK yapan Dalkavuklar sürüsünü, Derintilerini yok etme-kutsal görevidir…

    Eyy Yüce Türk Halkı: Buyurun Kutsal Görev için iş-başına..!

    İşimiz, Diktatörlerimizi yok etme savaşımı değildir. Diktatörlere Cür’et, Cesaret ve Yetki veren DALKAVUKLAR kümesini yok etme savaşımıdır..!

    Şu son iki binli yıllar içinde öylesine de çoğaldılar ki bu dalkavuk deriltileri, affedersiniz: Halkımızın o dopra deyimiyle:

    “*ikimizi sallasak, kesinkes bir dalkavuğumuzun kıçına dokunur!” Oldu… İşte bu kesimine çoğalttık bu çıkar dalkavukları srsünü şu sahipsiz Ülkemizde…

    Bu Dalkavuklarımızı yok etmediğimiz sürece, Ulusçak, tümden “Yok Olma” sorunuyla karşı- karşıya kalacağımızı bilmemiz ve gerekenleri yapmak için bu konuyu bilincimizden hiç çıkarmamamız gerekir..!

    Benden söylemesi. Ötesini Yüce Türk Halkımızın beyni, vicdanı ve “OY!”Ları bilecek artık… m.a. a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM!” Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için sizlerin yardımlarınıza ihtiyacım var.Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız LÜTFEN? Buyurn, İşte Linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI: ÇIKARCI DALKAVUKLARI YOK ETMEYE ÇAĞIRIYORUM!

    Mustafa Aksungur

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci-Araştırmacı-Yazar

    Memurevleri Mah.Tonguç Cad.205Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    0 535 445 55 11 [email protected]

    73
    DİNDİRİN BU KANI: III.
    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Oturdukları “MAKAM KOLTUKLARININ” verdiği yetkileri kötüye kullanan; ÇIKAR SAĞLAMAK icin Milletin başında boza pişiren Milletvekilleri… Bakanlar… Başbakanlart… Cumhurbaşknları ve yetkilimakam sahipleri! Sizleredir sözüm:
    Verdiğiniz keyfi kararlarınızdan ve yasadışı emirlerinizden ötürü, tüyü bitmedik yetim-yetameden tutun da, tüm 77 milyonTürk Halkına karşı iliklerinize dek günahlı, iliklerinize dek sorumlusunuz…
    Şunun şurasında, en uzun yaşayan insan, 60, 70 yıl, haydi bilemedin, 100 yıl yaşıyor. Eee, düşünüverelim biyol, değer mi şu YÜZ YILLIK bir çıkar saltanatı için kıyamete kadar o ateşli CEHENNEM BALÇIĞININ batağınıp kıvranmaya..?

    Valiler, Kaymakamlar, Yargıçlar, Savcılar, Kumandanlar, Amirler, Memurlar ve digerleri..!
    Amirlerinin emirlerine uyarak ya da rüşvet alarak yasadışı işler yapan tüm yetki sahipleri, sizler de en AZ sizleri atayan makam sahipleri kadar kanlı, kirli bir GÜNAH BALÇIĞININ Çıkmazına gömülür, GÜNAH ÇAMURUNDA debelenir durursunuz… Unutmayın ki: “Yerin üstü varsa, altı da vardır!” Demiş Atalarımız. Yasadışı emirlerde amir, memur, üst alt diye bir özür tanınmaz.
    Bu dekicik anımsatmalardan sonar, gelelim şimdi de 2016 Türkiye’sinin barış içindeyken verdiği savaş telafetine:
    88 YAŞINDAYIM. Bir TC. Vatandaşıyım. İnanın içtenliğime, Televzyon açmaya, Haber dinlemeye, Gazette okmaya korkar oldum. Gün geçmiyor ki Iki, üç, beş Mehmetçiğimizi şehit vermemiş olalım. Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi geçti nerdeyse teröre verdiğimiz kurbanlarımızın sayıları…
    Ateş düştüğü yeri yakar. O şehit analarının, o şehit babalarının, o şehit bacılarının, o şehit yakınlarının yüreklerini yakmaya şu bizim DEVLET SORUMLARIMIZIN ne hakları var Allah aşkna..?
    Böylesi kanlı ölüm acılarını yaşayan Halk İnsanları:
    “-İlâhi senin de başına gelsin de, en kıymetlilerinin canında bul..!” Diye SORUMLULARA ilenir dururlar…
    Bizim gani gönüllü yüce HALKIMIZ bunu bile gönül indirmiyor.
    Anlayın artık..! Dindirin bu kanı..! m.a.a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM!” Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için sizlerin yardımlarınıza ihtiyacım var.Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız LÜTFEN? Buyurn, İşte Linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI: ÇIKARCI DALKAVUKLARI YOK ETMEYE ÇAĞIRIYORUM!

    Mustafa Aksungur

    74

    DİNDİRİN BU KANI! IV

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

  2. yazılarınızı yazar girişi yaparak gönderiniz lütfen, aksi takdirde hesabınız bloklanabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir