EY KIBRIS TÜRKÜ!

EY KIBRIS TÜRKÜ! - images2NWLAXQI

images2NWLAXQI

 

EY KIBRIS TÜRKÜ!

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Ey Yavruvatan Türkü, ey Anavatan Türkü, ey olaylara Türk gözüyle, Türk gözlüğü ile bakanlar..

Yine en başa dönüyoruz, 2004 yılındaki Analarının Planı rezilliğini hiç yaşamamış gibi yine 12 yıl öncesine dönüyoruz..

Karen Fogg/Sorosçu çocukları yine burunlarını kaldırıp havayı koklamaya; yine havalarda uçuşan çil çil Euro/dolar rüyaları görmeye başladılar.

Rauf Bey’in dediği gibi, “Bütün dualarım Rumların üzerine olsun!”… Çünkü bir kere daha onlar sayesinde başımıza örülmek istenilen çorapların/çuvalların en-boy ve yüksekliğini görebiliyoruz.

2006 olmalı, soğuk bir kış gecesi Sayın Denktaş’ın sohbetindeydik.. “Saatiniz kaç Sayın Cumhurbaşkanım?” sorusunu sordum.

Saatine baktı, “1’i 10 geçiyor” dedi.

“Yok” dedim, “Onu sormuyorum.. Elimde iki kitabınız var.. Biri 1964’te Makarios tarafından Ankara’da sürgünde ikamete mecbur edildiğinizde yazılmış. Türk Hükümetlerini uyarıyorsunuz. Adı -12’ye 5 Kala Kıbrıs-. Diğeri ise 2004 Referandumu’ndan hemen önce yazılmış.. Onun da adı –Yeniden 12’ye 5 Kala-.. Peki şimdi saatiniz kaç?”

“12’ye 5 var” dedi…

Konuşmanın üzerinden bir yıl geçmeden Rauf Bey’in yeni bir kitabı piyasaya çıktı.  “Son Çağrı”..(Remzi Kitabevi.. Ocak 2007)

“Kırmızıçizgilerimiz bâkidir diyerek gönderildiğim New York toplantısında şahit olduğum durumdan ve tâbi tutulduğum muameleden sonra Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmama kararım kesindi”  diyor. (S.11)

“Ben görevde kalarak yanlış yol addettiğim bir yolda Türk Hükümeti ile çatışarak bir yere varamazdım. Görevim Türk halkını aydınlatmak olmalıydı. İstanbul basını Kıbrıs ve AB ile ilgili gerçekleri Türk kamuoyuna duyurmamakta kararlıydı”  diyor. (S.13)

“Son Çağrı bir açıdan son yılların özet hikâyesidir. Diğer açıdan da -Fırsatlar kaçırıldı, 40 yıllık yanlıştan dönüldü, kaybedilmiş bir davayı kurtarmaya çalışıyoruz- diyenlere müdafaa babında bir sesleniştir.

“23 yaşında bir devleti devralmış olanlar, namus ve şeref andı içerek, binbir meşakkat ile kan ve can vererek kurulmuş olan bir devleti yaşatmakla yükümlüdürler. Bu devleti ortadan kaldırmak için onu yok veya olmamış farz ederek -uzlaşma aramak- yanlıştır. Hiçbir mazeret devletten vaz geçilmesine cevaz veremez diyoruz. Bu ses Anadolu’dan çok daha güçlü çıkmaktadır” diyor. (S.17)

Okumaya devam et  Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

“Halkımıza ve Türkiye’ye referandumda evet dedirtmek için cenneti vaat edenler, biz evet, Rum hayır der demez bizim evetimize kalleşçe bir yorum getirmekten kaçınmadılar. Başta ABD Temsilcisi Weston ve De Soto olmak üzere –Türk tarafı Annan Planına evet dediğine göre ayrı egemenlik ayrı bağımsızlık istemekten vaz geçmiştir yorumunu getirdiler” . (8S.40)

10 sene geçmiş..

10 sene sonra hemen hemen aynı günlerde tencerenin kapağını önce eski başkan Yorgo Vasiliu açtı ve “AB üyeliği için Annan Planını kabul ettik. Üyelik imzasını attıktan sonra Plandan kurtulduk” dedi.

Arkadan yeni başkan Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, katıldığı “Sigma Kalpi (Seçim Sandığı)” isimli televizyon programında, “Çözüm konusunda hali hazırda sarf ettiği çabalarda, amacının, Annan Planı’nı kabul edenlerin değil, buna –hayır- diyenlerin memnun edilmesi olduğunu” ifade etti.

Daha ne desin? Anlaşılması için nasıl söylesin?

Nece konuşsun?

İlle Türkçe mi söylesin?

Kuzeyde serbest olan “İki toplumlu koro”nun Rum tarafında konseri yasaklanırken güya Türkçe’nin AB dili olması için çaba göstereceğini lütfetti ya!

Ama 2004’den bu yana zaten “anlayana davul zurna az, anlamayana sivrisinek saz” modunda yaşamıyor muyuz?

“Analarının Planı”na güney “hayır”, kuzey “yes be annem” demişti.

Vasiliu’nun, “AB’ye girebilmek için evet havası verdik, imzayı attıktan sonra kurtulduk” dediği; Anastasiadis’in de “Şimdi amacım –hayır-diyenleri memnun etmek” dediği planı kısaca hatırlamadan önce “hayır” diyenlerin Rumlar olduğunu not edelim..

Neydi kabaca Analarının Planı?

KKTC topraklarının %21’i, verimli toprakların %75’i, su kaynaklarının %80’i Rumlara bırakılacaktı.

Eşdeğer mal hesabı yapılırken 1963 ve 1974 nedenleri ve sonuçları kapsam dışı bırakılmıştı.

Kuzeye önce 100.000, sonra 150.000 Rum dönecekti.

Siyasi eşitlik olmayacaktı..

Güneyde kesin Rum, kuzeyde Türk-Rum karma siyasi yapı olacaktı.

Okumaya devam et  NATO; ÖNCELİKLİ TEHDİTTİR

Anastasiadis’in; “Şimdi amacım işte bunlara–hayır-diyenleri memnun etmek” demesiyle eş zamanlı olarak Ban Ki Moon’a “sunduğu” rapor da kamuoyuna “sızdırıldı”;

“ÇÖZÜMÜN İLK GÜNÜ:

 *Kıbrıslı Türkler’in faydaları;- Hükümete katılacak,- Limanlar ve havalimanları açılacak- Direkt Ticaret başlayacak

*KIBRISLI RUMLAR’IN FAYDALARI; – Kapalı Maraş’ın derhal iadesi- Ara bölgenin derhal iadesi – İskana açık olmayan bölgelerin derhal iadesi”..

Bu sizce de; mobil telefon operatörlerinin birleştirilmesi ve mayınlı bölgelerin haritalarının verilmesi gibi Türk tarafına teklif edilen Rum Güven Yaratıcı Önlemler havucunu andırmıyor mu?

Kıbrıs Türklerinin liman, havaalanları zaten açık değil mi, dışarıya şimdi mal satamıyor mu, kendi hükümeti yok mu?

Peki, “ilk gün” Rumlar ne kazanacakmış?

Maraş, ara bölge ve iskâna kapalı bölge..

Bunların Rum’a yetmeyeceğini adım gibi biliyordum ki, yanılmadım;

“DİSİ Başkanı Averof Neofitu “Bugün işgal altında bulunan Omorfo (Güzelyurt) Kıbrıs Rum idaresi altına girmezse Kıbrıs sorununda anlaşmanın bir manası yok” dedi.

Şimdi…

Ey Yavruvatan Türkü, ey Anavatan Türkü, ey olaylara Türk gözüyle, Türk gözlüğü ile bakanlar..

Rumlar, “2004’de Hayır diyenleri memnun etmek istiyoruz” derken, Maraş’ı, Güzelyurt’u, ara bölgeyi, kapalı bölgeyi isterken..

Siz ne istiyorsunuz?

Anastasiadis’in muhatabı siz değilsiniz çünkü memnundunuz ki, “yes” demiştiniz diye düşünüyor.

Rum/İngiliz çift uyruklu/iki taraflı linobambakileri bir kenara koy, sen ne düşünüyorsun?

Anavatan’da AKP, görüşmelere “karışmıyor, destekliyor”; “M”HP yok hükmünde, zaten mahkemeye düşmüş; CHP bir delinin kuyuya attığı Atatürk resmiyle uğraşıyor; HDP/PKK/YPG/PYD yeni kantonlar yaratmakla meşgul..

Yavruvatan’da; CTP, ortaya karışık; DP, kendi başının derdinde; 2004’ün tek muhalifi UBP’nin de konuyla ilgili olarak ne dediğini halen duyamadık..

Biz derin yalnızlığın stratejik boşluğunda akla ziyan tarih-coğrafya-siyaset projeleriyle meşgulüz.

“Kadîm Osmanlı memâlikini yeniden ihyâ ve inşa ile” hemhâliz.

Okumaya devam et  Rumlar Ezeli Hedeflerine Ulaşmış

Merak edip meselâ Mardin’in geçmişini yedi kere yetmiş yedi defa inceliyoruz; prehistorik, paleolotik, mezolitik, neolitik, kalkolitik dönemlerini; tunç-demir-klasik çağları irdeliyoruz; Parthlar ve Helenistik dönemi, Abgarlar ve Romalıları ince eleyip sık dokuyoruz ama bir türlü Türkmenlere, Selçuklulara, Artuklulara, Malabadi Köprüsü’ne gelemiyoruz.

Sistem şöyle işliyor;

Çiller zamanından beri her yıl AB’ye girip gündüz vakti Kızılay’da havai fişek gösterileri yapıyoruz ya…

Üç yıldır Suriye ve Iraklı (Afgan, Pakistan, Bengaldeş) mülteciler tabur yürüyüş kolunda kafileler halinde Türkiye üzerinden Avrupa’ya; Avrupa’nın en kuzeyine Norveç, İsveç, Finlandiya’ya gidiyorlar.

(Neden tarihi, kültürel, sosyolojik ve coğrafi olarak en yakın Arap Yarımadasındaki “komşularına” gitmiyorlar?)

AB uyanıyor, telaşa düşüyor.

Para ve bir takım vaatler (Geri Kabul Antlaşması-Vize serbestisi) karşılığında Türkiye’ye asla tutmayacakları “cömert” tekliflerde bulunuyorlar.

Yalan söylüyorlar, kandırıyorlar, oyalıyorlar.

Mış gibi yaparken de “ufacık” bir şey istiyorlar, pakete küçücük bir de sinek koyuyorlar;

Kıbrıs’tan vaz geçin.

Kıbrıs’ı verin.

Kıbrıs’ı satın..

Ne ilgisi vardır Kıbrıs’ın Suriyeli sığınmacılarla?

İlle de ilgi kurulacaksa mantıklı olan; Türkiye’yi yardıma ikna edebilmek için Kıbrıs’ta, Kıbrıs Türkleri lehine bir takım tavizler verip, iyileştirmeler önermek değil midir?

Muhtaç durumda olan AB’dir..

Hayır; 2004’de Analarının Planına hayır diyenlerin gönlünü hoş etmektir bütün mesele..

Mevzubahis olan Kıbrıs Rumları ise, Türkler teferruattır AB için..

Analarının yün eğirme âletlerini başlarına çalmalıdır bütün Avrupa..

Ey Kıbrıs Türkü;

Rahmetli Rauf Bey’in saati 12’ye 5 kala durmuştu..

Senin saatin kaç?

Saatin var mı, merak edip bakıyor musun hiç? 7 Şubat 2016

 

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir