Amerika Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıdır.

Amerikalılar saraya adım atmıyorlarmış! - tunay suer turker erturk

Amerikalılar saraya adım atmıyorlarmış!

Atsalar ne olur, atmasalar ne olur?

Değişen ne olacak?

Ortadoğu ülkelerinin doğal enerji kaynaklarını ele geçirmek için terörü beslemeye devam eden, dünyayı kan gölüne çeviren onlar değiller mi?

Hangi taşı kaldırsak altından ABD ve kankası İsrail çıkmaktadır.

Irak’a “Saddam’ın diktatörlüğüne son vermek, elindeki kimyasal-biyolojik kitle imha silahlarını yok etmek “iddiasıyla savaş açmış bir milyon Müslümanı birlikte katleden onlar değil mi?

Irak İşgalinden sonra bizzat Amerikan yönetiminin elindeki belgelerle kimyasal silah olmadığı meydana çıkmadı mı?

Ha, birde sömürgeci İngiltere var. O da sinsice projelerin içindedir.

(Aslında bunlar üçlü sayacaktırlar.)

Saddam’ın suçu, zengin doğal kaynaklarını Amerikan emperyalizminden bağımsız kullanmak istemesi ve İsrail Siyonizm’ine karşı Filistin halkını desteklemesiydi.

Saddam’ı ortadan kaldırdıktan, ülkeyi paramparça ettikten sonra Basra Körfezinde ve Irak’ta halen varlıklarını sürdürmektedirler.

Sonra malum Arap Baharını yarattılar.

Mısır, Libya başta olmak üzere çok kan döküldü ve sıra Suriye’ye geldi.

Arkasına Rusya’yı alan Esad aslanlar gibi yurdunu 5 senedir koruyor.

Bunları uzun uzun anlatmaya gerek yok.

Şimdi sıra geldi, Türkiye’yi bölmeye.

Amerika, Türkiye’nin 30 senedir uğraştığı kanlı terör örgütü ve onun dış uzantılarıyla işbirliği içerisinde olup her türlü silah, mühimmat ve destek dışında eğitmenlik yapmaktadır.

Bu durum Uluslararası hukukta tanımlanmış olan ağır suçlara girmektedir.

Bush Irak’ı işgal etmekle suç işlemiş ve hesabı ne yazık ki sorulamamıştır.

Şimdi terörü destekleyen Obama suç işlemeye devam etmektedir.

Amerika PKK’nın Suriye uzantısı olan PYD onun da uzantısı YPG yi kendi kara gücü olarak ilan etti.

Böyle bir şeye cesaret etmesi adının Amerika olmasından mı kaynaklanıyor?

Batı dediğimiz güya gelişmiş ülkeler bunu nasıl görmezden gelebilirler?

Ne yazık ki, bir gün o silahların, eşkıyaların, kendilerine dönebileceğini düşünmeden pay almak derdindeler.

Paris’in göbeğinde IŞİD’in yaptığını ne çabuk unuttular?

IŞİD’i var edenin Amerika olduğunu görmezden mi geliyorlar?

ABDli yetkililer de utanmadan PYD’nin güvenilirliğini ve askeri başarılarını öve öve bitiremiyorlar.

“IŞİD’e karşı savaşan kahraman PYD”imiş.

Türkiye’de Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizde ABD destekli PKK’nın bölgeyi nasıl cephaneliğe çevirmiş olduğunu, okullara, hastanelere saldırdıklarını ve sivil halkı öldürmeye başladıklarını görmemek, duymamak insanlık suçudur.

Önce ülkeyi bu hale getiren AKP, sonra teröre ve teröriste yaltaklık yapmaktan ötürü ABD suçludur.

İnsansız hava aracının PKK da işi ne?

Amerika’yı yargılayacak bir merci varsa mutlaka yargılanmalıdır.

***

Gelelim muhalefet yapmayan ana muhalefet partisi CHP ye.

35.Olağan Kurultayında divan tarafından okunduğu ve delegeler tarafından anlaşıldığı iddia edilen Kurultay Sonuç Bildirgesinden televizyon başında izleyenler olarak haberdar olamadık.

Halk TV nin sansürlemesi yüzünden Bedri Baykam’ın ODA TV deki yazısından ve diğer yazanlardan öğrendik.

Karayalçın hokus-pokusla oybirliği ile kabul edildi diyerek kayıtlara geçirmiş.

Bir başka partili yazar salonda üç yüz delege ancak vardı diye belirtmiş.

Oysa böyle bir bildirgenin delegelerin tümünün oyları ile geçmesi gerekirdi.

Yangından mal kaçırır gibi, insanları aptal yerine koyarak geçirmek açıkça etik değildir.

Bildirgenin 6.Maddesinde ” Yerel yönetimler güçlendirilmeli, bu doğrultuda ilk adım olarak Avrupa yerel yönetimler Özerklik Şartı üzerindeki şerhler kaldırılmalıdır” deniyor.

Balık hafızalı değiliz.

5 Eylül 2014 CHP 18. Olağanüstü Kurultayında hatırlarsak Kılıçdaroğlu,

“Ben cumhuriyet çocuğuyum, ben Dersimli Kemal’im” demişti.

İnsan ya cumhuriyetçi ya da Dersimli olur.

Bu nasıl konuşmaydı delegelerin çoğunluğu da alkışlamışlardı.

Ben ise evde adeta sinirden çıldırıyordum.

Cumhuriyetçi isen oraya Dersim değil Tunceli demen lazım diye bağırıyordum sanki beni duyacak gibi…

Sonra CHP iktidar olduğunda Avrupa yerel yönetimler üzerindeki Özerklik Şartı üzerindeki şerhleri kaldıracağını ve özerklik şartını mutlaka getireceğim, demişti.

Kılıçdaroğlu iktidar olmaktan umudunu kesti sanırım ve 35. Olağan Kurultayda o sözlerini adeta perçinletti.

Bildirgenin 11. Maddesi de Kürt sorunu eşit yurttaşlık temelinde, milletin temsil edildiği TBMM zemininde toplumsal uzlaşma ve ortak akıl ekseninde çözülmelidir” diyor.

Bu sözleri gerek Sezgin Tanrıkulu’ndan gerekse Kılçdaroğlundan defalarca duymuştuk.

Oysa Anayasamızın 10. maddesi şöyle diyor: “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir…”

Eeee! Kılıçdaroğlu bunu bilmiyor mu?

Elbette biliyor.

Peki, öyleyse ne yapmak istiyor?

Bedri Baykam bu konuda birçok yurtsever hukukçu gibi şöyle diyor.

Eşit vatandaşlık isteği, yurttaşların eşitliği demek değildir. Türk vatandaşlığından vazgeçilmesi ve halkın etnik topluluklara bölünmesi isteğidir.

Kılıçdaroğlunun oluşturmaya çalıştığı eşit vatandaşlık, yerel yönetimlere özerklik gibi politikaları, Soros’un her yıl para aktardığı TESEV kaynaklıdır, terörist başı Apo’nun PKK’ya verdiği hedeflerdir.

Kılıçdaroğlu’nun odaklandığı tek konu; Türkiye’nin parçalanmasıdır.

***

Ben şahsen bu iki maddenin yurtsever vekiller tarafından iptal ettirileceğini umuyorum.

Önümüzdeki aylarda yapılacak tüzük kurultayında asla tüzüğe geçirilmesine izin verilmemelidir.

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir