BİR KISIM ORGANİZE İŞLER

Fransa Savunma Bakanı J.Yves Le Drian'in ardından ABD Genelkurmay Başkanı Org.J. Dunford Türkiye'deydi. 
Görüşmelerin konusunun, ortak düşman IŞİD terör örgütüne karşı askeri imkânlarla yapılan mücadele olduğu bildirildi...
 
*
Bu paralelde Türkiye'nin ziyaretçilerine,
1- PYD'nin PKK uzantısı bir terör örgütü olduğunu ilettiği,
PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde oluşturmak istediği koridora karşı olunduğunu,
O yüzden Türkiye'nin Fırat'ın batısı, Cerablus'a dönük hassasiyetlerine işaretle bu bölgede terör yapılanmalarına tahammülün olmadığının ifade ettiği söyleniyor.
 
*
Halbuki, PYD'nin Suriye'de Fırat Nehri'nin batısına geçmesi hali kırmızı çizgi olarak belirlenmesine rağmen Kürt militanların ve Suriye Demokratik Güçleri'nin Fırat Nehri üzerindeki Tişrin Barajı'nı ele geçirmesiyle,
Ankara'nın Suriye politikası tamamen çökmüş bulunuyor...
 
*
2- Suriye Demokratik Güçleri çatısı altında PYD'nin, IŞİD'le mücadele görüntüsü altında Arap ve Türkmen köylerini boşaltığı,
buralara Kürtleri yerleştirirken bölge demografisini kendi lehinde değiştirmesinden duyulan rahatsızlığında iletildiği söyleniyor.
 
*
Halbuki, Türklerin korunmasından geri kaldığı için artık bu insanların çoğu Türkiye'ye aldırış etmiyor. 
Ankara'nın kendi hesabına Suriye'de demografik değişikliklerinin oluşturacağı toprak bütünlüğü sorununa ya da yayılmacılığı kulak arkası ediliyor.
Çünkü ABD ve müttefiklerinin, bölgede İsrail'in güvenliği ve Ortadoğu'daki çıkarları doğrultusunda Suriye'deki krizin çözüme yönelik Viyana sürecini bozmayı,
Bir süreçte Ortadoğu'da kırılgan dengeyi çok ciddi şekilde istikrarsızlaştırmaya yönelik, 
Suriye'yi Nasturiler,Dürziler, Sünni Araplar ve Kürtler arasında dört parçaya,
Irak'ı Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında üç parçaya bölmek istemekten vazgeçmediği biliniyor.
 
*
3-Türkiye'nin sınır güvenliğinde, ABD'nin sınırdaki IŞİD unsurlarının hava bombardımanı ile temizlediği ve bölgelere ılımlı muhalif unsurların yerleştirilmesiyle sınırdan geçişlerde sorunlarında çözülmeye başlandığı konusunun da görüşüldüğü söyleniyor...
 
* 
Halbuki, radikal terör örgütlerinin çok sayıdaki militanlarının Türkiye'nin her yerine dağıldığı ve yeni talimatlar bekledikleri biliniyor.
Ama Halep'te yenilgiye uğrayan IŞİD unsurlarının kurtarılarak, Recep Tayyip Erdoğan'ın yeni Osmanlı düşüncesinde Türkiye'nin genişlemesi siyasetinin önünde engel oluşturacak ,
Olası bir yarı devlet niteliğindeki Kürt özerkliğinin meydana gelme ihtimalini bertaraf etmek üzere,
Türkiye'nin Suriye'de olası bir askeri harekâta hazırlandığı  senaryosu da işliyor.
Ancak Türkiye'nin tek başına bu hedefe ulaşmasının yolu yoktur, o yüzden hükümet mütemadiyen ABD ile birlikte müdahalede bulunmanın şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
 
*
Diğer taraftan söz konusu ziyaretlerin, terör örgütünün zaten Amerika, Avrupa, Türkiye ve bazı Arap rejimlerin destekleri ile kurulduğu, güç kazandığı, Irak ve Suriye'de büyük trajedilere neden olunduğu,
Şimdilerde Rusya ve İran'ın, Suriye ve Irak'taki krize siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini sağlamaya çalıştığı bir sırada yapılması da da dikkat çekiyor.
 
*
Bu noktada ABD; SSCB'nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını kesinlikle reddediyor. 
Hele ki, Rusya'nın Ortadoğu krizine siyasal çözüm bulunması mücadelesi başlığında,
uluslararası hukukun yalnızca ABD ve müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda değil, diğer yakada yer alan kendisi gibi ülkelerin de çıkarları yönünde geliştirilecek stratejik müttefikliğin,
BM merkezinden küresel sistem ağlarına yansıtılmasını ve yeni dünya statüsünün oluşturulması talebini sürüklemesinden de büyük rahatsızlık duyuyor.
 
*
Üstelik İsrail'in yakın bir gelecekte İran'la gireceği doğrudan bir savaş, daha kısa vadede de HAMAS'la Gazze'de savaş yaşayabileceğinden sözediliyor.
Bir taraftan da Sünni Arap ülkelerin, Yahudi devleti İsrail'i tanıması karşılığında Filistinlilerle  kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği noktasından geliştirilen yeni bir strateji doğrultusunda,
Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye'nin Rusya - İran'a karşı geliştirilen bir mekanizmada,
Ortadoğu'da Rusya ve İran'ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında Sünni Arapların oluşturduğu NATO uzantısı bir savunma örgütü oluşturuluyor.
 
*
Sünni Arap ülkeleri ordusunun  Suriye'yi by-pass'a alarak doğrudan doğruya Şii İran ordusunun karşı karşıya bırakılması sonucunda,
İsrail'in  güvenliği yanında Sünni Arap'ların da  güvenliğinin teminata alınacağı öngörülüyor.
Bu çerçeve Fransız ve ABD ilgililerin Türkiye ziyaretini çok anlamlı kılıyor!
 
*
Ziyaretler ABD ve müttefiklerinin bir kaç taşla çok kuş düşürmesini andırıyor. 
Bir taraftan Suriye'deki krizi çözüme yönelik Viyana sürecini bozulacak, 
Bilhassa Rusya, Suriye'de tecrit edilecek,
O sırada Rusya ve İran arasındaki denge bozulacak,
Giderek Ortadoğu'da kırılgan denge çok ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak, 
Suriye by-pass'a alınarak doğrudan doğruya Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap Ordusu Şii İran Ordusuna saldıracak,
İsrail Savunma Kuvvetleri ise bir aşamaya gelindiğinde İran'ı dümdüz edecektir!
 
*
O yüzden ABD klasik bir karartmayı uyguluyor. 
Suriye'nin geleceğinin Suriye halkınca belirlenmesi konusunda Esad rejiminin kararıyla ortak görüşte olduğunu bildiriyor.
Başkan B.Obama bir kez daha Başbakan İbadi ile yaptığı telefon görüşmesinde, Irak toprak bütünlüğünün korunması zaruretini vurguluyor ve Türkiye'den Irak'taki askerlerini geri çekmesini tekrarlıyor. Suudi Arabistan Savunma Bakanı M.Bin Selman el Suud,"Savaş, kesinlikle beklemediğimiz bir şey ve ülkeleri bu yönde iten kim olursa olsun aklını kaçırmış olmalı. Suudi Arabistan ve İran arasında savaş, bölgede büyük felaketin başlangıcı olur ve tüm dünyaya yansır. Kesinlikle buna izin vermeyiz" diyor. *
Ama savaşın aklının olmadığı açıktır. Hesabı Türkiye'nin mi Rusya'ya yoksa Rusya'nın mı Türkiye'ye ödeyeceğine,
İki dev nükleer güç ABD ve Rusya karar verecektir... 
Bu ABD yapımı bir organize iştir.  8.1.2016 - gazze gaza
Fransa Savunma Bakanı J.Yves Le Drian’in ardından ABD Genelkurmay Başkanı Org.J. Dunford Türkiye’deydi. 
Görüşmelerin konusunun, ortak düşman IŞİD terör örgütüne karşı askeri imkânlarla yapılan mücadele olduğu bildirildi…
 
*
Bu paralelde Türkiye’nin ziyaretçilerine,
1- PYD’nin PKK uzantısı bir terör örgütü olduğunu ilettiği,
PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde oluşturmak istediği koridora karşı olunduğunu,
O yüzden Türkiye’nin Fırat’ın batısı, Cerablus’a dönük hassasiyetlerine işaretle bu bölgede terör yapılanmalarına tahammülün olmadığının ifade ettiği söyleniyor.
 
*
Halbuki, PYD’nin Suriye’de Fırat Nehri’nin batısına geçmesi hali kırmızı çizgi olarak belirlenmesine rağmen Kürt militanların ve Suriye Demokratik Güçleri’nin Fırat Nehri üzerindeki Tişrin Barajı’nı ele geçirmesiyle,
Ankara’nın Suriye politikası tamamen çökmüş bulunuyor…
 
*
2- Suriye Demokratik Güçleri çatısı altında PYD’nin, IŞİD’le mücadele görüntüsü altında Arap ve Türkmen köylerini boşaltığı,
buralara Kürtleri yerleştirirken bölge demografisini kendi lehinde değiştirmesinden duyulan rahatsızlığında iletildiği söyleniyor.
 
*
Halbuki, Türklerin korunmasından geri kaldığı için artık bu insanların çoğu Türkiye’ye aldırış etmiyor. 
Ankara’nın kendi hesabına Suriye’de demografik değişikliklerinin oluşturacağı toprak bütünlüğü sorununa ya da yayılmacılığı kulak arkası ediliyor.
Çünkü ABD ve müttefiklerinin, bölgede İsrail’in güvenliği ve Ortadoğu’daki çıkarları doğrultusunda Suriye’deki krizin çözüme yönelik Viyana sürecini bozmayı,
Bir süreçte Ortadoğu’da kırılgan dengeyi çok ciddi şekilde istikrarsızlaştırmaya yönelik, 
Suriye’yi Nasturiler,Dürziler, Sünni Araplar ve Kürtler arasında dört parçaya,
Irak’ı Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında üç parçaya bölmek istemekten vazgeçmediği biliniyor.
 
*
3-Türkiye’nin sınır güvenliğinde, ABD’nin sınırdaki IŞİD unsurlarının hava bombardımanı ile temizlediği ve bölgelere ılımlı muhalif unsurların yerleştirilmesiyle sınırdan geçişlerde sorunlarında çözülmeye başlandığı konusunun da görüşüldüğü söyleniyor…
 
Halbuki, radikal terör örgütlerinin çok sayıdaki militanlarının Türkiye’nin her yerine dağıldığı ve yeni talimatlar bekledikleri biliniyor.
Ama Halep’te yenilgiye uğrayan IŞİD unsurlarının kurtarılarak, Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni Osmanlı düşüncesinde Türkiye’nin genişlemesi siyasetinin önünde engel oluşturacak ,
Olası bir yarı devlet niteliğindeki Kürt özerkliğinin meydana gelme ihtimalini bertaraf etmek üzere,
Türkiye’nin Suriye’de olası bir askeri harekâta hazırlandığı  senaryosu da işliyor.
Ancak Türkiye’nin tek başına bu hedefe ulaşmasının yolu yoktur, o yüzden hükümet mütemadiyen ABD ile birlikte müdahalede bulunmanın şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
 
*
Diğer taraftan söz konusu ziyaretlerin, terör örgütünün zaten Amerika, Avrupa, Türkiye ve bazı Arap rejimlerin destekleri ile kurulduğu, güç kazandığı, Irak ve Suriye’de büyük trajedilere neden olunduğu,
Şimdilerde Rusya ve İran’ın, Suriye ve Irak’taki krize siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini sağlamaya çalıştığı bir sırada yapılması da da dikkat çekiyor.
 
*
Bu noktada ABD; SSCB’nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını kesinlikle reddediyor. 
Hele ki, Rusya’nın Ortadoğu krizine siyasal çözüm bulunması mücadelesi başlığında,
uluslararası hukukun yalnızca ABD ve müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda değil, diğer yakada yer alan kendisi gibi ülkelerin de çıkarları yönünde geliştirilecek stratejik müttefikliğin,
BM merkezinden küresel sistem ağlarına yansıtılmasını ve yeni dünya statüsünün oluşturulması talebini sürüklemesinden de büyük rahatsızlık duyuyor.
 
*
Üstelik İsrail’in yakın bir gelecekte İran’la gireceği doğrudan bir savaş, daha kısa vadede de HAMAS’la Gazze’de savaş yaşayabileceğinden sözediliyor.
Bir taraftan da Sünni Arap ülkelerin, Yahudi devleti İsrail’i tanıması karşılığında Filistinlilerle  kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği noktasından geliştirilen yeni bir strateji doğrultusunda,
Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye’nin Rusya – İran’a karşı geliştirilen bir mekanizmada,
Ortadoğu’da Rusya ve İran’ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında Sünni Arapların oluşturduğu NATO uzantısı bir savunma örgütü oluşturuluyor.
 
*
Sünni Arap ülkeleri ordusunun  Suriye’yi by-pass’a alarak doğrudan doğruya Şii İran ordusunun karşı karşıya bırakılması sonucunda,
İsrail’in  güvenliği yanında Sünni Arap’ların da  güvenliğinin teminata alınacağı öngörülüyor.
Bu çerçeve Fransız ve ABD ilgililerin Türkiye ziyaretini çok anlamlı kılıyor!
 
*
Ziyaretler ABD ve müttefiklerinin bir kaç taşla çok kuş düşürmesini andırıyor. 
Bir taraftan Suriye’deki krizi çözüme yönelik Viyana sürecini bozulacak, 
Bilhassa Rusya, Suriye’de tecrit edilecek,
O sırada Rusya ve İran arasındaki denge bozulacak,
Giderek Ortadoğu’da kırılgan denge çok ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak, 
Suriye by-pass’a alınarak doğrudan doğruya Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap Ordusu Şii İran Ordusuna saldıracak,
İsrail Savunma Kuvvetleri ise bir aşamaya gelindiğinde İran’ı dümdüz edecektir!
 
*
O yüzden ABD klasik bir karartmayı uyguluyor. 
Suriye’nin geleceğinin Suriye halkınca belirlenmesi konusunda Esad rejiminin kararıyla ortak görüşte olduğunu bildiriyor.
Başkan B.Obama bir kez daha Başbakan İbadi ile yaptığı telefon görüşmesinde, Irak toprak bütünlüğünün korunması zaruretini vurguluyor ve Türkiye’den Irak’taki askerlerini geri çekmesini tekrarlıyor.
Suudi Arabistan Savunma Bakanı M.Bin Selman el Suud,”Savaş, kesinlikle beklemediğimiz bir şey ve ülkeleri bu yönde iten kim olursa olsun aklını kaçırmış olmalı. Suudi Arabistan ve İran arasında savaş, bölgede büyük felaketin başlangıcı olur ve tüm dünyaya yansır. Kesinlikle buna izin vermeyiz” diyor.
*
Ama savaşın aklının olmadığı açıktır.
Hesabı Türkiye’nin mi Rusya’ya yoksa Rusya’nın mı Türkiye’ye ödeyeceğine,
İki dev nükleer güç ABD ve Rusya karar verecektir… 
Bu ABD yapımı bir organize iştir. 
8.1.2016

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir