CUMHURİYET HALK PARTİSİ – MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ MİLLETVEKİLLERİNE AÇIK MEKTUP (CHP ve MHP O Masaya Bir Kez Daha Oturmamalıdır !)

CUMHURİYET HALK PARTİSİ – MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ MİLLETVEKİLLERİNE AÇIK MEKTUP - turkiye cumhuriyeti bayrak

Sayı :2016/001
Konu: “CHP ve MHP O Masaya Bir Kez Daha Oturmamalıdır” 06.01.2016
Kod: 32.011.159

CUMHURİYET HALK PARTİSİ – MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ MİLLETVEKİLLERİNE AÇIK MEKTUP

(CHP ve MHP O Masaya Bir Kez Daha Oturmamalıdır !)
Sn. Milletvekili, gerek 7 Haziran, gerekse 1 Kasım Genel seçimlerinde “Yeni Anayasa” vurgusu üzerinden propaganda yapan AKP şimdi “Yeni Anayasa’yı gerçekleştirmek için gereksinim duyduğu desteği alabilmek” adına CHP ve MHP genel başkanları ile görüştü.
Görüşmeler sonrası karşılıklı yapılan açıklamalardan anlaşılıyor ki her iki parti de, kimi çekincelerle “Yeni Anayasa” konusunda AKP ile uzlaştı. Gerek CHP, gerekse MHP’nin koyduğu çekince “anayasanın ilk 4 maddesinin değiştirilmemesi” koşuludur. Ayrıca her iki partide 2011 yılında kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun yeniden canlandırılması ve çalışmaya başlaması konusunda da AKP ile uzlaştılar. AKP ile HDP’nin “yeni Anayasa” konusunda bir uzlaşmazlığının olmadığı ise bilinen bir gerçek.
Sn. Milletvekili, Peki, ilk 4 maddeye çekince koymak Türkiye’nin üniter yapısı ve ulusal birliğinin, ülke bütünlüğünün korunması için yeterli mi? “İlk 4 madde kırmızıçizgimizdir, bunlara dokundurtmam” demek herkesin kendini etnik ve dini kimliklerle ifade edebileceği “Federatif Dinci Faşist Bir Diktatörlüğü” engelleyebilir mi?
Her iki partinin önkoşul olarak ortaya koyduğu bu çekince Anayasanın sözünden ve özünden (ruhundan, amacından) uzaklaşılması, ilk dört maddenin etkisiz ve geçersiz kılınması yolunda atılacak adımların üzerini örtmeye yönelik büyük bir yalan ve aldatmacadır.
Türk Milletinin egemenliği ve Türk vatandaşlığını düzenleyen 6. ve 66. Maddeler, İdarenin bütünlüğü ve üniter yapısını düzenleyen 123. ve 127. Maddelerde bir çekincesi olmayan CHP ve MHP bu maddelerde “pazarlığa açık” olduklarını kamuoyu ile paylaştılar.
Bu maddelerin değiştirilmesi, yeniden yazılması veya anayasadan çıkartılması (CHP ve MHP’nin buna bir itirazı, karşı duruşu söz konusu değil) ilk dört maddenin içeriğinin boşaltılması ve yaptırımlarının ortadan kaldırılması ile sonuçlanacaktır.
Sn. Milletvekili, Mustafa Kemal ATATÜRK 1930 yılında “Yolunda yürüyen bir yolcunun yalnız ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır” diyordu.
AKP’nin iktidara geldiği günden ve özellikle 2007 den bu yana Türk halkına “yeni sivil anayasa” dayatmasının temel nedenini görüp ve bilmemiz bir zorunluluktur.

TAYYİP ERDOĞAN’IN “YENİ SİVİL ANAYASA” VE “BAŞKANLIK SİSTEMİ” DIŞINDA KURTULUŞ YOLU KALMAMIŞTIR.

AKP kaynağını ve iradesini Türkiye topraklarından alan bir siyasal parti değil, CİA- MOSSAD tarafından kurgulanmış, proje partisi olduğu,
1950 den bu yana yeterince aşındırılıp Kemalist özü boşaltılan Cumhuriyet rejiminin ve aydınlanma devriminin son kırıntılarını da ortadan kaldırmak ve “Federe İslam Cumhuriyetini” yaşama geçirmekle görevli olduğu belgeleri ile kanıtlanmış bir olgudur.
Bu projenin başını çeken Tayyip Erdoğan 15 Ağustos 2015’te yaptığı bir konuşmada bunu açıklıkla dile getirdi. Erdoğan Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırları tartışmalarıyla ilgili olarak “İster kabul edilsin ister edilmesin, Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken bu fiili durumun hukuki çerçevesinin yeni bir Anayasa ile netleştirilmesi, kesinleştirilmesidir”
Yeterince açık ve anlaşılır değil mi?
Sn. Milletvekili, Yeni Anayasa dayatmasında Tayyip Erdoğan yalnız da değildir. Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bu dayatmalarının gerçek sahibi, AKP’nin iktidarı ele geçirmesinde yadsınamaz katkı ve destek veren ABD – AB emperyalizmidir. Erdoğan bu gerçeği, gizleme gereği bile duymamış, emperyalist projelerde “eşbaşkan” olduğunu birçok kez itiraf da etmiştir.
Hem AB, hem de ABD Türkiye’ye uzun süredir içeriği de kendilerince belirlenmiş bir anayasanın yazımını dayatmaktadır. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin bir yan kuruluşu olan RAND adlı şirket 1990’da Türkiye hakkında yayımladığı bir raporda şunlara yer vermiştir: “Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve ilgili yasalar; özgürlükçü, çoğulcu ve demokratik bir içerikle yeni baştan yazılmalıdır.
Araştırmacı Gazeteci Sn. Arslan Bulut; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a daha iktidar olmadan yine ABD’den bir lobi kuruluşu aracılığıyla gönderilen bir memorandumu yayımladı. Bu Memorandumda Erdoğan’ın yapması gerekenler açıkça ifade edilmektedir: “Mr. Erdoğan, sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma yolundaki adımlarınız, Türkiye’ye kriz sırasında destek olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. (Ankara hükümeti kastediliyor) yerel yönetimlere otonomi (özerklik) vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır” Adamlar amaçlarını açıkça dile getirmişler. Daha ne desinler?
Sn. Milletvekili; Sizde kabul edersiniz ki geçmiş dosyası Anayasal suçlar bakımından hayli kabarık olan Tayyip Erdoğan’ın “Yeni Sivil Anayasa” ve “Başkanlık Sistemi” dışında kurtuluş yolu da kalmamıştır.
Ancak bu günkü TBMM aritmetiği ile AKP için yaşamsal niteliğe sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nin tabutuna son çiviyi çakma eylemini, başka bir söylemle “Yeni Sivil Anayasa” ve “Başkanlık Sistemi”ni tek başına yapması olanaksızdır.
İşte tam da bu nedenle Erdoğan ve AKP’nin tek ve son çıkış kapısının anahtarını ellerine almak için TBMM de temsil edilen Muhalefet partilerinin desteğini istemektedirler.
Anlaşılan o ki CHP ve MHP bilerek ya da bilmeyerek bu ihanet bataklığına, Türk ulusuna karşı yüz yıl öncesinden hazırlanıp servis edilen bu tuzağa düşmüş gözüküyorlar..

Okumaya devam et  Sinan SMEYDAN: Cehalet, din-tarih istismarıyla kurumsallaştı!

YENİ ANAYASA, TÜRK TOPLUMUNA KARŞI HAZIRLANMIŞ “BÜYÜK BİR KOMPLO” DUR

Sn. Milletvekili, görüldüğü gibi sorun parti çıkarları, örgüt disiplini boyutlarının çok ötesinde Türk ulusunun varlık/yokluk sorunudur.
Sorun Atatürk’ün Nutuk’ta, Türk toplumuna karşı hazırlanmış “büyük bir komplo” diye adlandırdığı Sevr Antlaşması’nın hukuksal alt yapısını oluşturmak ve meşru kılmaktır.
Sorun Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milletine karsı, yıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış büyük bir suikastın sonuçsuz kaldığını bildirir bir belge” olarak tanımladığı Lozan antlaşması ile elde edilen kazanımların yok edilmesidir.
Sn. Milletvekili, Erdoğan ve AKP “Yeni Sivil Anayasa” dayatmasının yol haritası taşlarını döşemeye 2003’te İktidarı ele geçirmesi ile başlamış ve bu günlere gelinmiştir.
2003 ten bu yana;
• Türkiye’de “İkiz İhanet Yasaları olarak bilinen ”Birleşmiş Milletler “Kişisel ve Siyasal Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme ve “ Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmelerle”
• Ulusal- üniter devlet yapısı içinde yer alan, etnik kökeni farklı halkların “kendi kaderlerini tayin hakkı tanındı.”, “federe devlet yapılanmasının önü açıldı”
• İstinaf Mahkemeleri’yle “yargının Ankara’yla bağlantısı kesildi”.
• Kalkınma Ajansları kuruldu. “Bu sayede karar organları merkez yerine bölgesel sisteme devredildi”.
• Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı mensupları, vali yardımcıları ve kaymakamlar, federal sistemi incelemeleri için ABD ve Avrupa’ya gönderildi.
• Büyükşehir Yasası çıkarılarak, “belediye başkanlarına eğitimden, yatırımlara özerkliğe gidecek yetkiler tanındı.”
İhanete giden yola döşenen bu yasalara karşı ne yazık ki TBMM de 2003 ten bu yana ana muhalefet olarak bulunan CHP, etkili bir direnç göstermek yerine, AKP’nin işini kolaylaştıracak bir duruş sergilemiştir. Parlamento dışı muhalefetin direnci ve direnişi ise sonuçsuz kalmıştır.

“SİVİL ANAYASA” SÖYLEMİ TAM BİR YALAN VE DÜZENBAZLIKTIR!

Okumaya devam et  Yılmaz DİKBAŞ: SÖZDE ATATÜRKÇÜLER PARLATILIYOR

Sn. Milletvekili, Yeni anayasacıların geviş getirircesine her ortamda dillendirdikleri “sivil anayasa” kavramı ise tam bir yalan ve düzenbazlık örneği.
Gerek hukuk, gerekse siyasal yazımda “sivil anayasa” diye bir anayasa türü yok.
“Durum böyleyken, çok özel önemde bir şeyden söz ediyormuş gibi kullanılan bu laf nereden çıktı?
2007 yılında AKP’nin görevlendirdiği Mersin Milletvekili Zafer Üskül’ün dile getirdiği “Atatürk ilke ve devrimlerine bağlılıktan ve Kemalizm’den arındırılmış ideolojisiz, sivil ve renksiz anayasa” betimlemesi, AKP anayasasına takılacak sivil anayasa lafının icat edilmesine başlangıç olmuş görünüyor. Bu ilk adıma göre sivil anayasa “Atatürksüz anayasa” demektir.”(B.Ayman Güler)
Sanırım AKP sözcülerinin ve kimi muhalefet sözcülerinin “Sivil Anayasa’dan neyi amaçladıkları açıklıkla anlaşılmış oldu.

“YENİ ANAYASA, ATATÜRK VE TÜRK KAVRAMINDAN ARINDIRILMIŞ, POST MODERN SEVR ANAYASASIDIR”
Sn. Milletvekili, bir başka kuyruklu yalan ve düzenbazlık ise yürürlükte olan anayasanın “darbe anayasası” olduğu iddiasıdır. Bu sav gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü bu anayasa 1982 den bu yana 15 kez değişikliğe uğratılmış, 110 maddesi günün gereksinmelerine uydurulmuştur. En son 12 Eylül 2010’da referandum yolu ile 20 maddesi değiştirilmiştir. O günden bu güne ne değişmiştir ki yeni bir anayasa gerekli olsun? (Esasen bugün bu anayasanın tek sorunu 90/C maddesindeki değişikliktir. Bu madde ile AB UYUM YASALARI ve İKİZ İHANET SÖZLEŞMELERİ anayasanın üstüne çıkarılarak milli (ULUSAL)egemenliğimiz onursuzluk derecesinde yara almıştır)

CHP ve MHP O MASAYA BİR KEZ DAHA OTURMAMALIDIR!

Sn. Milletvekili, bu iletiyi uzatmamak adına; bu meclisin anayasa yapamayacağını, “yeni anayasa” dayatmasının “ağır bir anayasal suç” oluşturduğunu, vb. kimi konularının ayrıntılarına girmeyeceğim.
Sn. Milletvekili, CHP ve MHP Genel Merkez Yönetimlerinin bilerek ya da bilmeyerek içinde yer almayı taahhüt ettiği (üzerine aldığı) “Yeni, Atatürk ve Türk kavramından arındırılmış, post modern Sevr anayasası” oyununun bozulması yönünde çaba göstermenizi, Milletvekili kimliğinizle bu sinsi tuzağa karşı duruş göstermenizi bekliyor ve diliyoruz.
CHP ve MHP “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” masasına BİR KEZ DAHA OTURMAMALIDIR!
AKP’nin Kemalist Cumhuriyete vurmayı planladığı son darbe OYUNU BOZULMALI, BU SİNSİ TUZAĞA BİR KEZ DAHA DÜŞÜLMEMELİDİR.
Sn. Milletvekili, eğer bu tuzağa düşülür ve AKP ve Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin tabutuna son çiviyi çakmayı başarırsa CHP ve MHP nin siyasal Parti olarak varlığı da kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
BU YIKIM OYUNUNDA CHP ve MHP FİGÜRAN OLAMAZ VE OLMAMALIDIR.
Bu, Sizin şahsınızda CHP ve MHP’nin tüm Milletvekillerine, tüm İl – İlçe Örgütlerine ve hatta tüm halkımıza yapılmış bir “acil durum” çağrısıdır.
Bu “acil durum” çağrısına gereken anlayış ve duyarlılığı göstereceğiniz yönündeki umudumuzu korumak istiyoruz

Okumaya devam et  Banu AVAR’dan herşeyi özetler tarihî yorum!

Başarı ve esenlik dileklerimizle.06.01.2016 Isparta
YÖNETİM KURULU ADINA : Mahmut ÖZYÜREK
Ulusal Eğitim Derneği
Isparta Şube Başkanı


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir