ZENGİN MUSEVİ’DEN VE SARHOŞ RUM’DAN KORK *

Nisan'da Mısır/ Şarm El Şeyh'de 26. Arap Birliği Zirvesi'nde, barışa yönelik bölgesel bir güvenlik tehdidi durumunda devreye girmek üzere NATO uzantısı birleşik Arap Ordusu kuruldu. 
 
*
Şimdilerde Ortadoğu'da Sünni ülkelerin İsrail'i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği konseptinde yeni bir strateji geliştiriliyor.
İsrail'in ve Suudi Arabistan'ın İran'ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı güvenliği ve bölgenin bölüşümüne yönelik,
Suudi Krallığı liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye'nin katılımı ile Ortadoğu'da Rusya ve İran'ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında bulacağı  savunma paktı emsali bir mekanizma oluşuyor. 
 
*
Yeni mekanizma için Türkiye'nin İsrail ve Mısır ile soğuk ilişkilerinin düzeltilmesine çalışılıyor.
Türk ve İsrailli diplomatlar iki ülke arasındaki buzları eritmek için İsviçre'de yarı resmi statüde görüşmeler yapıyor.
 
*
Nitekim Türkiye'nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için talep ettiği,
İsrail'in özür dilemesi, Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödenmesi ve Gazze'deki ablukanın kaldırılması konularında,
2013'te ABD Başkanı B.Obama'nın arabuluculuğunda özür dilendiği,
Tazminat konusunda ise maddi miktarlar üzerinde tarafların anlaştığı biliniyor.
 
* 
Ancak asıl sorunun 2007'de HAMAS'ın Gazze'de tek taraflı ilan ettiği yönetim sonrasında İsrail'in denizden, Mısır'ın karadan başlattığı Gazze Ablukası'nda düğümlendiği görülüyor.
Mısır, Sina yarımadasının HAMAS ve IŞİD  gibi pek çok cihatçı örgütün eğitim kampına dönüşmesi nedeniyle ablukadan vazgeçmiyor.
İsrail ise son dönemde Kudüs'ten yayılan terör olayları ve HAMAS intifadası sürerken, Abluka'nın denizde balıkçılık alanının artırılması, hastane inşası, sınırdan inşaat, gıda, ilaç gibi malzemelerin geçişinin rahatlatılması dışında devamından yanadır...
 
*
İsrail'in Gazze ablukasını kaldırmak yerine Türkiye'ye Rusya'nın uyguladığı ekonomik yaptırımların telafi edilmesi,
Akdeniz'de giderek belirginleşen İsrail-Kıbrıs-Mısır ekseninde enerji işbirliği yapılması önerilerinde olduğu bildiriliyor...
 
*
Kıbrıs deyince;
Birincisi: Kıbrıs, ABD ve Rusya'nın Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşmalarında karşı karşıya geldikleri bir adadır.
Petrolün,doğal gazın olduğu yerde en önemli unsur olarak öne çıkan güvenlik konusunda, NATO'nun Stratejik Konsept Belgesinin omurgasını oluşturan füze savunma araçlarının Kıbrıs'ta konuşlandırma yerleri, imha araçlarının hızı ve sayısı, konum algılama sistemleri gibi konularda askeri güç dengesinin ve küresel ortaklaşmanın bir eşiğini oluşturuyor.
 
*
Eşiğin üstünde nimetin ortakları, altında külfetin ortakları yer alıyor...
Külfet, 1960 Ankara Anlaşmasıyla  Kıbrıs'ta Türklerin siyasi eşitliğini, idareye etkin katılımını, aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlükleri,
Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini,
Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletinin garantilenmesini,
Mülkiyet, toprak gibi konularda sakata düşülmemesi  anlamına geliyor.
Türkiye'nin mutlaka  eşiğin üstünde kalması gerekiyor...
 
* 
İkincisi; Kıbrıs sorunu çözümünde Doğu Akdeniz ve Mısır'da bulunan önemli miktarda hidrokarbon kaynağı şimdilerde katalizör bir güç olarak devrededir.
ABD/ AB'nin "Enerji Güvenliği" için öngördüğü Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kapsamında,
İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır'ın doğalgazını Avrupa'ya nakli konusunda attığı adımlar giderek hız kazanmış bulunuyor.
 
*
Bu paralelde ABD'nin, İsrail'i "NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak" statüsüne almasıyla birlikte,
AB liderliğinde Mısır, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail'in değişik seviyedeki yetkilileri,
Enerji kaynaklarının az maliyet ve hızlı getiri sağlamak kaydiyle Avrupa'ya satılabilmesi için komşu ülkelerin mevcut boru hatlarının kullanılması şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
 
*
Güney Kıbrıs'ın Türkiye ile KKTC sorunu ve  İsrail-Türkiye'nin mevcut  kopuk ilişkileri yüzünden Türkiye'deki boru hatlarından  hangi koşullarda faydalanılabileceği,
Ya da Türkiye'yi devre dışı bırakarak gazın, Mısır ve İsrail gazı ile birleştirerek gemilerle nakliyatını sağlama alternatifi tartışılıyor...
 
*
Ama enerji kaynaklarının Türkiye gibi komşu ülkelerin mevcut boru hatlarıyla taşınması daha kârlıdır. 
O yüzden Türkiye'nin elinin zayıflatılması,
Türkiye'nin Ada'daki 40 bin askerini geri çekmesi,
Türkiye'den gelip adaya yerleşenlerin geri dönmesi,
Toprak değişikliklerinin yapılabilmesi,
Türkiye'nin bu alanda bulunan gazda KKTC'nin de payı olduğu tezini bırakması gerekiyor. 
Türkiye'ye daha fazla baskı yapılmasını teminen garantörlük konusunu uluslararası alana taşıma çabası sürdürülüyor.
 
*
Rumlar uluslararası tanınmışlığı kullanarak avantaj elde etmek için  kabul edilemez şartlardan biri olan kendi egemenliğini kabul ettirme konusunda direniyor, bu yüzden garantörlüğü askıya aldırmanın çabasını gösteriyor.
Halbuki "Rum egemenliği kabul etmek" "Kıbrıs sorununun" ortadan kalkması anlamına geliyor.
Bu 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarıdır.
Akritas Planı, Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs'ın Yunanistan'a birleştirilmesini yani ENOSİS'i amaçlıyor...
 
*
O nedenle Rum Yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyetini kendilerinin temsil ettiği iddiasındadır.
Sık sık "Akdeniz'de bulunan doğal gazı Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olduklarını" belirtiyor.
Türkiye ve Kıbrıs Türk Yönetimine "Bir an önce çözüm bulun,ancak çözüme ulaşılmadan önce bile, eğer bir rezerv bulursak, bunu iki toplumun da kazanç sağlayabileceği şekilde göreceğiz" garantisini  verirken; Egemenlik taslanılıyor.
 
*
Türkler ve KKTC  bundan rahatsız oluyor.
Şimdi İsrail'in  Gazze'de ablukanın kaldırılması yerine enerji işbirliği yapılması önerisi de aynı anlama geliyor.
 
24.12.2015 *İSRAİL ATASÖZÜ</p> - kıbrıs
Nisan’da Mısır/ Şarm El Şeyh’de 26. Arap Birliği Zirvesi’nde, barışa yönelik bölgesel bir güvenlik tehdidi durumunda devreye girmek üzere NATO uzantısı birleşik Arap Ordusu kuruldu. 
 
*
Şimdilerde Ortadoğu’da Sünni ülkelerin İsrail’i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği konseptinde yeni bir strateji geliştiriliyor.
İsrail’in ve Suudi Arabistan’ın İran’ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı güvenliği ve bölgenin bölüşümüne yönelik,
Suudi Krallığı liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye’nin katılımı ile Ortadoğu’da Rusya ve İran’ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında bulacağı  savunma paktı emsali bir mekanizma oluşuyor. 
 
*
Yeni mekanizma için Türkiye’nin İsrail ve Mısır ile soğuk ilişkilerinin düzeltilmesine çalışılıyor.
Türk ve İsrailli diplomatlar iki ülke arasındaki buzları eritmek için İsviçre’de yarı resmi statüde görüşmeler yapıyor.
 
*
Nitekim Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin normalleşmesi için talep ettiği,
İsrail’in özür dilemesi, Mavi Marmara mağdurlarına tazminat ödenmesi ve Gazze’deki ablukanın kaldırılması konularında,
2013’te ABD Başkanı B.Obama’nın arabuluculuğunda özür dilendiği,
Tazminat konusunda ise maddi miktarlar üzerinde tarafların anlaştığı biliniyor.
 
Ancak asıl sorunun 2007’de HAMAS’ın Gazze’de tek taraflı ilan ettiği yönetim sonrasında İsrail’in denizden, Mısır’ın karadan başlattığı Gazze Ablukası’nda düğümlendiği görülüyor.
Mısır, Sina yarımadasının HAMAS ve IŞİD  gibi pek çok cihatçı örgütün eğitim kampına dönüşmesi nedeniyle ablukadan vazgeçmiyor.
İsrail ise son dönemde Kudüs’ten yayılan terör olayları ve HAMAS intifadası sürerken, Abluka’nın denizde balıkçılık alanının artırılması, hastane inşası, sınırdan inşaat, gıda, ilaç gibi malzemelerin geçişinin rahatlatılması dışında devamından yanadır…
 
*
İsrail’in Gazze ablukasını kaldırmak yerine Türkiye’ye Rusya’nın uyguladığı ekonomik yaptırımların telafi edilmesi,
Akdeniz’de giderek belirginleşen İsrail-Kıbrıs-Mısır ekseninde enerji işbirliği yapılması önerilerinde olduğu bildiriliyor…
 
*
Kıbrıs deyince;
Birincisi: Kıbrıs, ABD ve Rusya’nın Stratejik Silahların Sınırlandırılması Anlaşmalarında karşı karşıya geldikleri bir adadır.
Petrolün,doğal gazın olduğu yerde en önemli unsur olarak öne çıkan güvenlik konusunda, NATO’nun Stratejik Konsept Belgesinin omurgasını oluşturan füze savunma araçlarının Kıbrıs’ta konuşlandırma yerleri, imha araçlarının hızı ve sayısı, konum algılama sistemleri gibi konularda askeri güç dengesinin ve küresel ortaklaşmanın bir eşiğini oluşturuyor.
 
*
Eşiğin üstünde nimetin ortakları, altında külfetin ortakları yer alıyor…
Külfet, 1960 Ankara Anlaşmasıyla  Kıbrıs’ta Türklerin siyasi eşitliğini, idareye etkin katılımını, aynı toplumsal statülerle hak ve özgürlükleri,
Lozan Anlaşması çerçevesinde Türk-Yunan dengesini,
Yunanlı olduğunu iddia eden Rumlarla Türkler arasında 1960 Kıbrıs Ortaklık Devletinin garantilenmesini,
Mülkiyet, toprak gibi konularda sakata düşülmemesi  anlamına geliyor.
Türkiye’nin mutlaka  eşiğin üstünde kalması gerekiyor…
 
İkincisi; Kıbrıs sorunu çözümünde Doğu Akdeniz ve Mısır’da bulunan önemli miktarda hidrokarbon kaynağı şimdilerde katalizör bir güç olarak devrededir.
ABD/ AB’nin “Enerji Güvenliği” için öngördüğü Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi kapsamında,
İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve Mısır’ın doğalgazını Avrupa’ya nakli konusunda attığı adımlar giderek hız kazanmış bulunuyor.
 
*
Bu paralelde ABD’nin, İsrail’i “NATO üyesi olmayan Büyük Stratejik Ortak” statüsüne almasıyla birlikte,
AB liderliğinde Mısır, Kıbrıs, Yunanistan ve İsrail’in değişik seviyedeki yetkilileri,
Enerji kaynaklarının az maliyet ve hızlı getiri sağlamak kaydiyle Avrupa’ya satılabilmesi için komşu ülkelerin mevcut boru hatlarının kullanılması şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
 
*
Güney Kıbrıs’ın Türkiye ile KKTC sorunu ve  İsrail-Türkiye’nin mevcut  kopuk ilişkileri yüzünden Türkiye’deki boru hatlarından  hangi koşullarda faydalanılabileceği,
Ya da Türkiye’yi devre dışı bırakarak gazın, Mısır ve İsrail gazı ile birleştirerek gemilerle nakliyatını sağlama alternatifi tartışılıyor…
 
*
Ama enerji kaynaklarının Türkiye gibi komşu ülkelerin mevcut boru hatlarıyla taşınması daha kârlıdır. 
O yüzden Türkiye’nin elinin zayıflatılması,
Türkiye’nin Ada’daki 40 bin askerini geri çekmesi,
Türkiye’den gelip adaya yerleşenlerin geri dönmesi,
Toprak değişikliklerinin yapılabilmesi,
Türkiye’nin bu alanda bulunan gazda KKTC’nin de payı olduğu tezini bırakması gerekiyor. 
Türkiye’ye daha fazla baskı yapılmasını teminen garantörlük konusunu uluslararası alana taşıma çabası sürdürülüyor.
 
*
Rumlar uluslararası tanınmışlığı kullanarak avantaj elde etmek için  kabul edilemez şartlardan biri olan kendi egemenliğini kabul ettirme konusunda direniyor, bu yüzden garantörlüğü askıya aldırmanın çabasını gösteriyor.
Halbuki “Rum egemenliği kabul etmek” “Kıbrıs sorununun” ortadan kalkması anlamına geliyor.
Bu 1963 Akritas Planının uygulanması ısrarıdır.
Akritas Planı, Rumların Türkleri zayıflatarak Kıbrıs’ın Yunanistan’a birleştirilmesini yani ENOSİS’i amaçlıyor…
 
*
O nedenle Rum Yönetimi, Kıbrıs Cumhuriyetini kendilerinin temsil ettiği iddiasındadır.
Sık sık “Akdeniz’de bulunan doğal gazı Kıbrıslı Türklerle paylaşmaya hazır olduklarını” belirtiyor.
Türkiye ve Kıbrıs Türk Yönetimine “Bir an önce çözüm bulun,ancak çözüme ulaşılmadan önce bile, eğer bir rezerv bulursak, bunu iki toplumun da kazanç sağlayabileceği şekilde göreceğiz” garantisini  verirken; Egemenlik taslanılıyor.
 
*
Türkler ve KKTC  bundan rahatsız oluyor.
Şimdi İsrail’in  Gazze’de ablukanın kaldırılması yerine enerji işbirliği yapılması önerisi de aynı anlama geliyor.
 
24.12.2015
*İSRAİL ATASÖZÜ


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir