Zam fırtınası kasıp kavurabilir…

NECDET BULUZ - food saglik beslenme

NECDET BULUZ

AK Parti Hükümeti, seçim öncesi vaatlerini teker teker yerine getiriyor. Asgari ücret başta olmak üzere, emeklilere verilmesi vaat edilen zamlar yürürlüğe girdi. Öğrenci harçları artırıldı. Başbakan Davutoğlu “Seçim öncesi ne söyledikse, ne vaatlerde bulunduksa hepsini yerine getireceğiz” diyor. Atılan bu adımları olumlu buluyor ve destekliyoruz.
Hiç kuşkusuz bu vaatlerin yerine getirilmesi bütçede açığın oluşmasına da neden olacak. O halde bu açık nasıl kapatılacak? İşte asıl düşündüren ve endişe veren de bu sorunun yanıtıdır. Çünkü bütçe açığının kapatılması demek, bazı vergi oranlarının artırılması ve bazı malların zamlanması demektir.
Geçenlerde araçların zorunlu trafik sigortalarına % 400 oranında zam yapılmış olması, bu endişelerin daha da artmasına neden oldu. Özellikle ticari araç sahipleri, böyle bir yükü kaldıramayacaklarını açıkladılar, çağrı üzerine çağrı yapmaya başladılar. İstanbul’daki taksici esnafı kontak kapatmaya kadar gidebileceklerinin de mesajını veriyorlar.
Zaten, akaryakıt fiyatlarındaki vergi oranı sürekli tartışılan bir konu olmaktan hayatımızdan çıkmadı. Dünya petrol fiyatlarındaki dibe vuruşa rağmen, bunların pompalara yansıtılmaması sürekli tartışılıyor.
Uluslararası piyasalarda petrol fiyatlarını belirleyen Brent petrolün varil fiyatı 36,2 doların altına inerek son 11 yılın en düşük seviyesine geriledi. Brent petrolünün varil fiyatı küresel arz fazlası endişeleriyle 2008 yılında gördüğü dip seviyelerin de altına inerek 2004 yılından bu yana en düşük seviyeye inmiş bulunuyor. Buna rağmen Türkiye’de bu düşüş pompalara yansıtılmıyor.
Ham petrol fiyatlarındaki düşüşle bir litre petrolün 1 liranın da altına gerilediği görülüyor. Ancak resmi verilere göre benzinin litresi vatandaşlara 4,35, motorinin litresi ise 3,72 liraya satılıyor. Bunun da en önemli nedeni Maliyenin akaryakıttan aldığı yüksek vergiden kaynaklanıyor. Maliye 1 litre benzinden % 65,9 oranında vergi alıyor. Kaldı ki, dünya petrol fiyatlarının dibe vurmuş olması bile bu vergi oranından düşüne neden olmuyor.
Amerika başta olmak üzere, bazı ülkelerde akaryakıttan alınan vergi oranı ortalama % 20 olarak görülüyor. Bütçede oluşacak açığın kapatılması nedeni ile akaryakıttan vergi indirimine gidilmesinin zor olabileceğini söylemeliyiz.
Şimdi gelelim diğer zamlara:
Yeni yıl ile birlikte başta içki ve sigara olmak üzere bazı temel gıda ürünlerinin de zamlanacağı haberleri geliyor. Elektrik, doğalgaz ve su fiyatlarına gelmesi beklenen zamları diğer bazı malların izleyeceğini de söylemliyiz. Maliye kaynakları yeni zamların oranlarının da yüksek olabileceğini söylüyor. 1 Ocak’tan itibaren iğneden ipliğe her şeyin fiyatı yeniden değerleme oranı olan yüzde 5.58 oranında artacağı tahmin ediliyor. Memur ve emekliye yapılan zam bu artışlarla birlikte geri alınmış olacak.
İşte işin en can alıcı noktası da buradadır:
Memur, emekli ve işçilere yapılan zamların bu şekilde geri alınması noktasına gelinmesi ile ne değişecek? Pahalı hayat, artan enflasyon yine dar gelirlileri zora sokmayacak mı? Kaşık ile verilip, kepçe ile alındıktan sonra bu iş neye yarayacak? Yine eski tas, eski hamam.
Bağımsız Büro-Sen Genel Başkanı Remzi Kızılkaya, “Toplu sözleşmede memura ilk 6 ay için yüzde 6 zam verilmesi taahhüt edilmiştir. Ancak anlaşılacağı üzere iğneden ipliğe yapılacak zamlar ile birlikte memur ve emekli yine maaşında zammı göremeyecek. Artmadan azalacak olan maaşlarla hükümet memur ve emekliye yapacağı maaş artışını önce verip sonra yine alacaktır” diyor.
Kızılkaya “Memur ve emekli bu yıl hem seçimler, hem terör hem de döviz kurlarındaki artışların ekonomiye yansımaları nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşamış ve bütçeleri bugüne kadar hiç olmadığı kadar sarsılmıştır. Yaklaşan yılbaşı da artık memur ve emekliler için müjdeler getirecek yeni bir yıl olarak değil, zam ve mağduriyetin daha da artacağı bir tarih olarak görülmektedir” şeklinde ortaya çıkabilecek tabloyu çiziyor.
Kızılkaya, en düşük memur maaşının 2 bin 300 TL, emekli maaşının ise ortalama olarak bin 100 TL seviyelerinde olduğuna dikkat çekerek, buna karşın ülkede 4 kişilik bir ailenin açlık sınırının bin 390 TL olarak hesaplandığını belirtiyor. Kızılkaya, “Türkiye’de gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı olan yoksulluk sınırı ise 4 bin 530 TL seviyesindedir. Ailede tek bir çalışanın olması halinde yoksulluk sınırının altında bir hayat sürmemek kaçınılmazdır. Memur ve emekliler açısından şuan için üstünde durulması gereken en önemli konu yıllardır artan enflasyon karşısında eriyen maaşların OECD ülkelerinin ortalamasına yükseltilmesidir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Diğer bazı sivil toplum kuruluşları ve ekonomistlerin görüşlerinin de aynı doğrultuda olduğunu görmekteyiz. Yeni yıl ile birlikte bizleri zam fırtınası bekliyor. Bu fırtına pahalılık, ardından enflasyonu getirecek. Dar gelirlilerin aşlım gücü azalacak, geçinme sıkıntısı artacak.
Konuyu bu açıdan değerlendirdiğimizde yazımızın başında Başbakan Davutoğlu’nun yaptığı açıklamadan aldığımız “Seçim öncesi vaatlerimizi yerine getirmeye kararlıyız” sözlerinin de hiçbir anlam taşımamış olacağının tartışılacağını görmekteyiz.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir