ATI ALAN…

ATI ALAN… - RR 1
RR

ATI ALAN…

HÜSEYİN MÜMTAZ

Üsküdar, İstanbul’dadır.. Orada atı alan Üsküdar’ı geçtiyse zaten iş işten geçmiş demektir.

Ama burada atı alan ya Derinya’dan Ay Napa’ya, yahut Pile’ye geçiyor.

1 Ağustos TMT gününde bile Mete Han’da 5 kilometre kuyruk oluyor.

Pile’de yeni kumarhaneler açılmış, mafya bozuntuları türemiş, halk çok rahatsızmış.

Yahu Girne sahillerinin Pile’den, Alayköy yolunun da Ay Napa’dan ne farkı vardır?

Doğu Akdeniz kaynıyor, yanıyor..

Kıbrıs’ta ise toplumlararası görüşmeler son hızla sürüyor.

Huyumuz işte, buluttan nem kapıyoruz… Öküzün altında buzağı arıyoruz.

Türkiye-AB Hükümetlerarası Katılım Konferansı Brüksel’de yapılacakmış. Konferansta, Türkiye’nin AB ile müzakerelerinde 17. faslın açıldığı yeni bir dönemin başlaması öngörülüyormüş.

Katılım Konferansı’nda ve Brüksel’de yapılacak ikili görüşmelerde Türkiye’nin AB’ye katılım müzakerelerindeki son durum ve Türkiye-AB ilişkileri; 29 Kasım’da Brüksel’de yapılan Türkiye-AB Zirvesi’nin sonuçları göz önünde bulundurularak tüm boyutlarıyla ele alınacakmış.

29 Kasım’da ne olmuştu?

AB; Suriye’den Türkiye yoluyla karadan ve denizden Norveç-İsveç’e yüzerek/yürüyerek ulaşmaya çalışan göçmen akını/istilası üzerine 10 yıldır görüşmediği Türkiye’yi acele toplantıya çağırmış, bir miktar para verip, geri kabul anlaşmasının imzalanması karşılığı vizelerin kaldırılmasını lütfen kabul etmişti.

Vizeler 2016 Kasım’ında kalkacaktı ama geri kabul anlaşması daha önce 2016 baharında imzalanmalıydı.

Sadece ufak, minicik bir pürüz vardı.

AB üyesi Rumlar, bir çok fasılın açılmasını kabul etmiyorlardı.. Görüşmeler de zaten 10 yıldır bu yüzden yapılamıyordu.

Ama bu sefer, Özal ve Çiller’den beri her yıl girdiğimiz AB’ye kesin olarak, mutlaka giriyorduk.

Peki bu sefer ne olmuştu da Rumlar vetoyu kaldırmışlardı?

Ufak, mide bulandıran sinek tam da işte bu çorbanın içinden çıktı..

Görüşmeler devam ederken, henüz sonuçlanmamışken nasıl oluyor da fasılların üzerinden Rum vetosunun kaldırılacağı varsayılabiliyordu?

Önce AB Bakanı Bozkır’ın AB’ye; “Eleştirileri aramızda halledelim, basına açıklama yapmayalım” dediği öğrenildi…

Bozkır’ın, AB Komisyonu’nun genişleme müzakerelerinden sorumlu üyesi Johannes Hahn’la yaptıkları görüşmede sorunları basın yoluyla gündeme getirmeme konusunda anlaştıklarını duyduk.

Eş zamanlı olarak Bozkır başka şeyler de söyledi..

“Kıbrıs müzakereler çözüm açısından ümit verici noktada” dedi; “Eğer bütün çalışmalar, görüşmeler planlandığı gibi devam ederse, mart ayı sonlarında bir referandum yapılması ihtimali çok güçlü. Ben, gerçekten bu sefer Kıbrıs sorununun çözülebileceğine inanıyorum” diye de ilave etti.

Okumaya devam et  TUZ ALIP KOŞANLAR

Rum tarafındaki kafa karışıklığını Anastasiadis giderdi ve Ankara Protokolü’ne işaret ederek; “Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini” ifade etti.

AB Bakanı Bozkır;“”Vizesiz AB uygulamasının Ekim’de hayata geçmesi sürecinde Kıbrıs Rum kesimi bu uygulamaya karşı tavır alıp süreci engelleyebilir mi?” sorusuna; “Marta kadar vizeye engel olacak bir Rum kesimi kalmaz çünkü Mart’a kadar çok büyük bir ihtimalle ortaya yeni bir Kıbrıs devleti çıkacak” cevabını verdi.

Görüşmeler daha devam ederken, henüz sonuçlanmamışken Bozkır neler biliyordu da bu kadar emin oluyordu?

Kapalı kapılar ardında neler oluyordu?

“Eleştirileri aramızda halledelim, basına açıklama yapmayalım” dememiş miydi?

Basına açıklama yapılmadan gerçekleşecek bir anlaşma ile sonuçlanacak görüşmelerle doğacak yeni Kıbrıs’ta Bozkır’ın kendisi ve ailesi mi çiftlik hayatı yaşayacaktı da bizi ilgilendirmiyordu görüşmeler ve basına açıklama yapılmıyordu?

Müzakerelerin kapalı kapılar ardında sürmesine KKTC’nin eski Ankara Büyükelçisi Ahmet Zeki Bulunç’tan tepki geldi. Rum tarafının garantiler başlığında KKTC’nin geri adım attığını söylemesiyle ilgili konuşan Bulunç “Türk tarafının iddialara yanıt vermesi gerekiyor. Kıbrıs halkı gerçekleri bilmiyor” dedi.

Fakat Allah’tan Anastasiadis ve Rum basını Bozkır’ı dinlemiyorlar da bazı şeylerden haberimiz oluyor.

Hayâl âleminde rüya görmemizi engelliyor karşı taraf..

Hürriyet’ten Serkan Demirtaş’ın da çabalarına teşekkür etmemiz gerekiyor.

“Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na bir mektup göndererek halen Kıbrıs Rum kesiminin blokajında olan 5 müzakere başlığının açılması için 2016 yılının ilk çeyreğinde gerekli süreci başlatacağı taahhüdünde bulunduğu öğrenildi.

Hürriyet’in Türk ve AB’li diplomatik kaynaklardan edindiği bilgiye göre, AB’nin yürütme erkinin başı olan Jean-Claude Juncker’in mektubu, 29 Kasım’da yapılan Türkiye-AB Zirve sonuç açıklamasına ek bir nitelik taşıyor ve açıklama metninde yer almayan başlıklar isimlendiriliyor. Mektupta açılması planlanan 5 başlık şöyle sıralanıyor: 15’inci başlık: Enerji, 23’üncü başlık: Yargı ve temel haklar, 24’üncü başlık: Adalet, özgürlük ve güvenlik, 26’ncı başlık: Eğitim ve kültür, 31’inci başlık: Dış, güvenlik ve savunma politikası.

Türkiye-AB zirvesi sonunda yapılan ortak açıklamada, AB Komisyonu’nun Türkiye’nin katılım müzakere sürecini hızlandırmak amacıyla bazı başlıkların açılması için 2016 yılının ilk çeyreğinde hazırlıklarını tamamlayacağı kaydedilmiş ancak bu başlıkların neler olacağı Kıbrıs Rum kesimi blokajı nedeniyle açıkça yazılmamıştı.

Okumaya devam et  TMK’ya Başvuru Hakkı

Türkiye ise bu başlıkların neler olduğunun açıkça bildirilmesinde ısrarcı olunca AB’nin yürütme erkinin başı sıfatıyla Komisyon Başkanı Juncker’in Başbakan Davutoğlu’na hitaben bir mektup kaleme alması formülünde uzlaşıldı. Hürriyet’e konuşan üst düzey bir Türk diplomatik kaynak, ‘Bu zirvede yapılan ortak açıklamayla beraber düşünülmesi gereken bir taahhüt mektubudur. Böylece açılacak başlıkların neler olduğu kayda geçirilmiştir,’ ifadelerini kullandı. Ankara’da görevli bir AB ülkesinin büyükelçisi de Juncker’in mektubunun önemli bir taahhüt içerdiğini, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin uyguladığı blokajın aşılması açısından da önemli bir adım olduğunu kaydetti”.

Ama Murat Yetkin’in itirazı var, sütten ağzımızın yandığı konuları hatırlatıp yoğurdu üfleyerek yememizi öneriyor.

“AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker’in Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yazdığı önemli mektubu dün Serkan Demirtaş’ın haberinden okuduk. Juncker, 29 Kasım’da yapılan ve Suriye’li mülteciler üzerine Türkiye’ye yapılan teklifin konuşulduğu toplantının devamı niteliğinde taahhütlerde bulunuyordu. Buna göre, Juncker Türkiye’nin istekleri arasında bulunan ‘6 maddenin derhal açılmasına’ değiniyor. Zaten 17 Aralık’taki AB Konseyi’nde açılacağı bildirilen bir madde dışındakilerde de ‘2016’nın ilk çeyreğinde’ ilerleme vaat ediyordu. Ancak bu beş madde, Kıbrıs Rum hükümetinin vetosu altındaydı.

Halen BM gözetiminde Kıbrıs Türk hükümetiyle görüşmeler yürüten Kıbrıs Rum hükümeti ise vetoyu kaldırmayacağını her fırsatta ilan ediyordu.

Juncker ise bir şekilde Kıbrıslı Rumları ikna edeceklerini ima edip bu sözü güvence kabul ederek Türkiye’den (muhtemelen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da davet edileceği) 17 Aralık Brüksel zirvesinde uygulama planını peşinen kabul etmesini istiyordu.

Türkiye bu planı kabul edip uygulamaya başlar ve Kıbrıslı Rumlar vetoyu kaldırmaz, Türkiye’nin AB ile entegrasyonu önündeki engeli kaldırmaz ise ne olacağına dair bir işaret yok Juncker mektubunda.

Juncker mektubu mutlaka önemli bir aşamadır.

AB’nin Türkiye’ye bu defa olumlu yaklaştığını göstermeyi amaçlayan bir iyi niyet mektubudur.

Ama bir garanti değildir….

Juncker mektubunun da Türkiye’ye daha önce Rogers Planı ve Lipponen mektubunun Annan Planı’nın yaşattığı ağır hayal kırıklıklarını yaşatmaması için Ankara’nın geçmişte kalan bu örnekleri hatırlaması, hatırlatması gerekiyor” diyor Yetkin.

Meraklısı sanal âlemden kolaylıkla bulup okuyabilir Lipponen ve Rogers “mektuplarının” nasıl bizi “uyutup” dereyi geçtikten sonra rafa kaldırıldığını..

Asıl bomba haberi Beratlı’nın yazısından özetleyelim;

Okumaya devam et  Askerlik Değişiklik Yasasında Oynanan Oyun (1/2)

“Ulusal Konsey toplantısında Anastasiadis’in partilere yönelik bilgilendirmesinde şunlar ortaya çıktı: 1. Çözüm, AB normlarıyla uyumlu olacak ve Türk tarafıyla bu konuda anlayış bulunmaktadır. 2. Derogasyonlar gibi – daimi derogasyonların olmaması – dört temel özgürlük konusunda anlayış bulunmaktadır. 3. Nüfus olarak Kıbrıs Rum tarafı 800 bin, Kıbrıs Türk tarafı 220 bin şeklindedir. Bugünkü ve gelecekteki 4’e 1 oranı geçerli olacaktır. Aynı zamanda bu her 25 yılda yeniden incelenecek. 4. Kamudaki oran yüzde 67 Kıbrıslı Rum ve yüzde 33 Kıbrıslı Türk olacak. 5. Toprak konusunda kriterler görüşülmektedir ve bunun ileriki görüşmelerde ele alınması bekleniyor. 6. Garantiler konusunda, Kıbrıslı Türkler de 1960 yılının aynılarının kalmasının mümkün olmadığı, askeri içerikli olmaması konusuna anlayış göstermektedir. Rum Yönetimi Başkanı’nın görüşü garantilerin kaldırılması ve askerlerin çekilmesi yönündedir. AB devleti anayasal olarak, Güvenlik Konseyi ise çözümün uygulanmasını ve ülkenin bağımsızlığını garanti altına alacak. 7.Mülkiyet konusunda 22 olan kategori ve 5 olan hukuki çare konusunda anlayış bulunmaktadır. Anastasiadis bahsetmemesine karşın bu konuda anlaşmazlıklar vardır. 8. İç vatandaşlık konusunda sınırlandırmalar konulacak. Bu konuda kriterler (kurucu devletin dilini konuşma) konulacak. İç vatandaşlığa sahip bir kişi merkezi devletin vatandaşı olacak. 9. Dönüşümlü başkanlık konusunda da anlaşmazlıklar bulunmaktadır. FIR Hattı konusunda da Kıbrıs Türk tarafı iki kontrol kulesinin olmasını istiyor. Türk tarafı ayrıca daimi AB İşleri Bakanlığı’na sahip olmakta ısrar ediyor. 10. Dönüşüm (Kıbrıs Cumhuriyeti’nin federasyona dönüşmesi) konusundaki belirsizlikler devam etmektedir. Anastasiadis, ilk başta bu konuda anlayış bulunduğu imajını verdi, ancak sorulan soruların ardından böyle bir şeyin olmadığı ortaya çıktı.”

Kafanızı fazla karıştırmadan şunların altını çizelim;

“Nüfus oranı dörde bir olacak- Kamudaki oran yüzde 67 Kıbrıslı Rum ve yüzde 33 Kıbrıslı Türk olacak- Garantiler konusunda, Kıbrıslı Türkler de 1960 yılının aynılarının kalmasının mümkün olmadığı, askeri içerikli olmaması konusuna anlayış göstermektedir..”

Yâni özetle Türk tarafından yeni evlenen gençler, çocuk yapmak için nine ve dedelerinden birisinin ölmesini bekleyecek…

Her gece her yatak odası Federal Devlet kolluklu/kaputlu özel görevliler tarafından kontrol edilecek..

Devam edelim mi?

Yarın edeceğiz.. 15 Aralık 2015

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir