Can Dündar’ın Tutuklanması, Halkın Haber Alma Özgürlüğüne Vurulan Bir Darbedir…

Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MİT TIR'larında silah taşındığına dair yapılan “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haberden dolayı cezaevine gönderildiler… - 20124candundar

IMG_1819

Cumhuriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, MİT TIR’larında silah taşındığına dair yapılan “İşte Erdoğan’ın yok dediği silahlar” başlıklı haberden dolayı cezaevine gönderildiler…

Savcılık, “Silahlı terör örgütüne üye olmak, siyasi veya askeri casusluk ve devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklamak” iddiasıyla dava açmıştı ve çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandılar.

Bir zamanlar “Ben Ergenekon’un Savcısıyım” gerekçesiyle hukuku etkilemeye çalışan Erdoğan, bu haber Cumhuriyet gazetesinde yayınlandıktan sonra, bu kez de bir televizyon programında, büyük bir öfkeyle,

“Milli İstihbarat Teşkilatı’na atılan bu iftiralar, yapılan gayrimeşru operasyon, bir yer de bu ajanlık ve casusluk faaliyetidir. Bu casusluk faaliyetinin içine bu gazete de girmiştir. Orada rakamlar falan veriliyor. Bu rakamların kaynağı nedir? Kimden aldın sen bu rakamları? Paralel Yapı’dan. Bunlarla ilgili avukatıma talimatı verdim, davayı anında açtım. Bu haberi yapan kişi, bunun bedelini ağır ödeyecek, öyle bırakmam onu.” Diyerek hem gazeteye hem de gazeteciye tehditler savurmuştu…

RTE, Ergenekon davasında olduğu gibi burada da yine yargıya müdahale etmeye ve basını baskı altına almaya devam etmiştir… Çünkü suçu kanıtlanana dek her zanlı masumdur… Oysa bu olayda peşin hükümle hareket eden Erdoğan, “Bu haberi yapan kişi, bunun bedelini ağır ödeyecek öyle bırakmam onu…” sözleriyle, konuşmada adı geçen gazeteci yargı önüne çıkarılmadan mahkûm etmiştir…

Savcılık da zaten “Silahlı terör örgütüne üye olmak, siyasi veya askeri casusluk ve devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken belgeleri açıklamak” iddiasıyla dava açmıştı…

Bizzat Cumhurbaşkanı’nın şikâyetçi olduğu, Saraydan talimatlı bir soruşturmadır bu… Yargılama sonucunda Can Dündar dört duvar arasına atılmıştır…

Bu karar, halkın haber alma ve basın özgürlüğüne vurulmuş bir darbedir…

Çünkü devlet, hükümet yanlış bir şey yapıyorsa, milletin bunu bilmeye, öğrenmeye hakkı vardır… Gazetecinin, gazetelerin görevi ise Türkiye’de olup bitenden halkı haberdar etmektir…

Gazeteciler işte bu görevlerini yerine getirmişlerdir.

Gazete ve gazeteci devlet memuru değildir. Devletin emir eri değildir. Tabii bu tanıma yandaş, yalaka gazeteleri ve gazetecileri sokmuyoruz…

Doğru dürüst haber veren, çalışan gerçek gazeteciler, yanlış uygulamaları, kararları, yolsuzlukları millete duyurmak, onları bilinçlendirmekle görevlidirler.

Halk “Tehlike altındaysa” bunu ona bildirmekle yükümlüdürler…

Türkiye Barolar Birliğinin anlatımıyla,

“1-  Anayasamıza göre basın özgürdür ve sansür edilemez. Basın özgürlüğü ortadan kaldırılırsa vatandaşlar, “siyasi iktidarın uygulamaları hakkında bilgi edinme hak”larını yitirirler. Böylece siyasi iktidarlar denetimsiz kalır. Tarih, denetimsiz kalan siyasi iktidarların toplumları felakete sürüklediği nice örneklerle doludur ve tarih ondan ders almayanlar yüzünden tekerrür eder.

2-  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, basın özgürlüğünün önemine değindiği çeşitli kararlarında basın özgürlüğünün, “demokratik bir toplumda” en temel özgürlükler arasında olup; basının “…siyasi hayatın bekçisi…” olduğuna işaret etmiştir (Lingens v. Avusturya 1986).”

Dünyanın hangi demokratik ülkesinde habercilik, gazetecilik yaptığı için insanlar tutuklanıp zindanlara atılıyor?

Bir tek örneği var mıdır böyle bir uygulamanın Batı ülkelerinde?

Bu mudur sizin “ileri demokrasi” dediğiniz şey? Adaletiniz bu mudur?

Bugün ülkemizde ASIL SUÇLULAR değil, suçu gözler önüne serenler, gün ışığına çıkaranlar cezalandırılmaktadır…

Yayınlanan görüntülerde jandarma eşliğinde ve savcı nezaretinde kapakları açılan çelik kasalarda önce antibiyotik dolu kutular görülüyor. İlaçların altındaki kasalar açıldığında da havan, top mermisi ve ağır makineli tüfek mermileri ortaya çıkıyor.

Bu bir sır mıdır? Bu görüntünün “sır olma” niteliği kalmış mıdır?

Dünya basını da bu gazetecilik olayına yapılan saldırıları “Bir Tehdit” olarak görmektedir. Şunları yazmaktadır:

Newsweek: Erdoğan seçimler yaklaşırken Suriye silahları yüzünden gazeteciyi tehdit etti

Zeit Online: Erdoğan silah sevkiyatını yazan gazeteyi tehdit ediyor

DPA: Hükümeti eleştiren Türk medyası baskı altında

Deutsch-Türkisches Journal.de: Erdoğan Genel Yayın Yönetmenini canlı yayında tehdit etti…

Cumhuriyet’in bu haberi ile AKP iktidarı suçüstü yakalanmıştır.

Sen Beşar Esat rejimini yıksınlar diye ne kadar radikal İslamcı terör örgütü varsa onunla ilişki kuracaksın, yaralılarını hastanelerinde tedavi edeceksin, para – silah yardımı yapacaksın, Hatay, Antep, Kilis gibi kentleri IŞİD karargahı haline getireceksin, bu vahşi terör örgütüne katılmak için gelenlere sınırlarını açacaksın, ondan sonra gazeteciler de bunları yazarsa, onları hain, casus, terörist ilan edeceksin….

Zindanlara atacaksın…

AKP’lilerin telaşı, öfkesi, feryadı işte bundandır… Bu işleri yapanlar, Uluslararası Adalet Divan’ı Lahey’e gitmekten korkuyorlar…

Ama korkunun ecele faydası yoktur…

Araştırmalar, incelemeler, yargılamalar derinleştikçe BU SON kaçınılmazdır…

Yüce divanlar, asıl suçluları bulup cezalandıracaktır….

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir