YAĞMURALAN KANTONU

YAĞMURALAN KANTONU - images7I4M1B7I

images7I4M1B7I

YAĞMURALAN KANTONU

HÜSEYİN MÜMTAZ

 

Rumlarla yıllardır masaya otururuz, ama oturmadan önce yahut henüz oturmuşken her seferinde “garson” kılığındaki Bir BM görevlisi önümüze bir zarf uzatır, açar bakarız; “Görüşmeden önce Rumların güveninin artması için şunlar lâzımmış” mealinde bir liste..

Neler yok ki; Maraş, Güzelyurt, garantörlüğün kalkması, Türk askerinin dönmesi, “yerleşik”lerin gitmesi…

Habire de filan kapı açılsın, roaming olmasın, elektrik hatları birleşsin, mayın tarlaları ayıklansın..

“Olur” dersiniz, öbür yemekte yeni zarf; “Güneş neden hep Türk tarafındaki Magosa-Karpaz’dan doğuyor, bu sefer de Baf’tan doğsun!”

Son olarak da; “Nüfus 4’e 1 olacak, 100.000 Rum kuzeye dönecek, Kormacit’te Maronitlere, Karpaz’da da kalan Rumlara özerk bölge isteriz”.

Tel Abyad, Kobani’de kanton; Şırnak-Cizre’de özerk bölge moda ya, Rumlar da Kürt modasını yakından takip ediyor anlaşılan.

Meraklısı bilir, ben de çoktandır masada bize AB-D, BM tarafından alıştıra alıştıra dayatılmaya çalışılan yeni düzenin Yugoslavya-Bosna/Hersek modeli olduğunu yazıp duruyorum.

Slovenya, Hırvatistan, Makedonya, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ ve Kosova “tek parça” da neden sadece Bosna-Hersek üç başlı ve üç parça?

Neden Rum tarafı “tek parça” da Türk tarafı ille de “üç parça?”

Derken önce hafif bir şafak söktü, arkadan güneş pırıl pırıl yine Türk tarafından doğdu.

YAĞMURALAN köylülerinden bahsediyorum.

Ama önce “şafak”..

VARAN 1.

“Kıbrıs Cumhuriyeti (güney) Dışişleri Bakanlığı, bir Türk(iye) vatandaşının 1974’ten sonra Türkiye’ye gönderilmiş Kıbrıslı Rum olduğuna ilişkin iddiaların yapılan genetik testlerle doğru olmadığının anlaşıldığını açıkladı. Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre, Türkiye vatandaşının yazılı rızası ile geçen hafta alınan genetik materyali incelendi ve Lefkoşa’daki Nöroloji ve Genetik Enstitüsü’ndeki veri bankasındaki örneklerle karşılaştırıldı. Kıbrıslı Rum yetkililer, Dışişleri Bakanlığı, söz konusu kişinin genetik profilinin önce Türk işgali sırasında kaybolan 6 aylık – 16 yaş arası 30 kişinin akrabalarının genetik profiliyle karşılaştırıldığını, daha sonra Nöroloji ve Genetik Enstitüsü Adli Genetik Laboratuvarı’na bütün girişlerle karşılaştırıldığını belirtti.

Okumaya devam et  Üst kimlik yeterli değil, yürek de ister

Açıklamaya göre, sözü edilen karşılaştırmaların bütün sonuçları, Türkiye vatandaşının genetik profiliyle Veri Tabanında bulunan hiçbir Genetik Profille benzerlik göstermedi. Dışişleri Bakanlığı, kayıp kişiler konusunun Kıbrıs için en önde gelen öncelik olduğunu tekrarladı, bunun ciddiyetle ve sorumlulukla ele alındığını, her zaman kayıp kişilerin ailelerin her gün yaşamaya devam ettikleri trajediye son vermenin mutlaka gerektiğinin hatırda tutulduğunu kaydetti. (cna)”

Yâni önce “Türk işgali sırasında kaybolan 6 aylık – 16 yaş arası 30 kişinin akrabalarının genetik profiliyle”, daha sonra Nöroloji ve Genetik Enstitüsü Adli Genetik Laboratuvarı’ndaki “bütün girişlerle” karşılaştırılıyor ve sonuçta Türk ile Rum arasında “hiçbir Genetik Profil benzerliği” bulunamıyor.

Biz biliyorduk da, “iki toplumlu-çok taraflı” sosyal etkinlik-girişkenlik meraklıları da duysun istedik.

VARAN 2.

Yağmuralan Köylüleri bu ülkenin yüz akıdır.

Kimsenin yapmadığını yapmış, “kral çıplak” demişlerdir.

Yağmuralan köylüleri, 15 Mart 1964 tarihinde 250 nüfuslu köylerini terk etmeye zorlandılar.

“O yıllarda köylerini terk etmek zorunda kalan 103 Kıbrıs Türk köyünün köylüleri gibi diğer Türk bölgelerinde yıllarca zor şartlar altında yaşam sürmeye mecbur bırakıldılar. Köy, Rumlar tarafından yakıldı ve yok edildi. Köy haritadan silindi. Anılar sadece 1964 yılı öncesini yaşayanların hafızalarında kaldı. Köylerine yakın olsun diye Yeşilırmak ve civar köylere yerleştiler.

Yağmuralan köyü göçmenlerinden Prof. Dr. Cavit Atalar, 3 gün içinde köyü boşalttıklarını belirterek, Yağmuralan köyünün göç etmesinin büyük bir dram olduğunu söyledi.

 Yağmuralan köyünden göç etmeden önce Aralık 1963 olaylarında açlıkla da savaş verdiklerini anlatan Cavit Atalar, İngiliz helikopterlerinin köylülere un ve yiyecek dağıttığını vurguladı.

Cavit Atalar, 15 Mart 1964’te Yağmuralan’dan göç eden köylülerin civar köylerden Süleymaniye, Günebakan ve Yeşilırmak’a yerleştiğini ve daha sonra Süleymaniyelilerin de Erenköy çarpışmasında Günebakan’a göç ederek bir kez daha göç yaşadıklarını belirtti.

Okumaya devam et  Cumhurbaşkanı’nın Şehit Törenlerine Katılmaması

Yağmuralan köylülerinin göç dramının sadece bununla da kalmadığını belirten Atalar, son olarak 1975 yılında Süleymaniye ve Günebakan köylüleriyle birlikte Yedidalga’ya yerleştiklerini ve 39 yıldır bu köyde yaşadıklarını dile getirdi.

 Kıbrıs Türk mücadele tarihinde Yağmuralan köyünün önemli bir yere sahip olduğunu dile getiren Atalar, Yağmuralan Köyünde 1959 yazında Kara Yusuf başkanlığında bir heyetin izci kampında Kıbrıslı Türk gençlere silah eğitimi verdiğini anlattı.

Yağmuralan’dan göçün Yeşilırmak bölgesine önemli faydası olduğunu ifade eden Atalar, Yağmuralan köyünden göç edip gelen 100’e yakın mücahidin Yeşilırmak sancağında savaştığını anlattı.

Diğer yandan, 1920’lerde Yağmuralanlılardan ağır vergi konularak ellerinden alınan toprakların iade edilmesini istediklerini belirten Atalar, Kıbrıs müzakerelerinin sürdüğü şu günlerde bu konunun da masada olmasını beklediklerini söyledi.

 1935 yılından bugüne kadar mahkemeye başvuranların başarılı olamadıklarına dikkat çeken Atalar, adaletin yerini bulmasını istedi”.

Yağmuralan Derneği 10 Kasım 2015 günü bir açıklama yaptı;

“Yağmuralanlılar olarak, biz, sadece yakılıp yıkılan malımızın değil, çok uzun ve çetin bir mücadele vererek, 1959 yılında kurulan ancak sadece dört yıl kadar kısa bir süre kulla-nılabilen modern okulumuzun, camimizin ve mezarlarımızın talan edilerek, tarihi, kutsal ve kültürel değerlerimizin yok edilmesinden kaynaklanan tüm zararlarımızın; kısacası, yaklaşık 52 yıllık mağduriyetimizin tümünün karşılığını talep ediyoruz! Unutulmaması gerekir ki, Yağmuralanlılar bir kez daha kendi ülkelerinde göçmen durumuna girmek, yıllarca gettolarda kurulan barakalarda, çadırlarda ve otobüs garajlarında yaşamak, ya da yurt dışına göç etmek zorunda kalıp, hayata sıfırdan başlamak istemiyorlar” dedi

“Çözüm süreci çerçevesinde, Karpaz Bölgesi’nde Kıbrıslı Rumlara ait özel bir kanton bölge verilmesi öngörülüyorsa eğer, buna karşılık olarak, Kıbrıslı Türklere de ayni hakkın tanınması gerektiğini düşünüyoruz:

Örneğin, Kıbrıs’ın batısında bulunan Dillirga Bölgesi’nde, Kurutepe, Yeşilırmak, Yörük köy, Günebakan, Ammadyes, Süleymaniye ve Baf sınırına kadar uzanan Yağmuralan köyüne ait alanı kapsayan bu geniş bölgenin tamamen Kıbrıslı Türklere ait olduğunu ve bu geniş alan üzerinde, Dillirga Türklerine ait bir ‘kanton bölge’ oluşturulmasının ve bu bölgenin Lefke kazasına bağlanmasının her iki toplum için adil bir mübadele olacağını düşünüyor ve böylelikle, çok verimli topraklara, bol su kaynaklarına ve çok zengin orman ürünlerine sahip olan bu değerli bölgenin, mal sahipleriyle varislerine devredilmesinin hem adil hem de adaletli bir karar olacağını düşünüyoruz” diye de devam etti.

Okumaya devam et  Batı Trakya Türk Azınlığı heyeti Ankara’da devletin zirvesindekilerle görüştü –

Al sana KANTON..

Al sana ÖZERK BÖLGE..

Darısı diğer 103 Türk köyü’nün başına..

Haritayı önüme açıp Kurutepe, Yeşilırmak, Yörükköy, Günebakan, Ammadyes, Süleymaniye ve Yağmuralan’ı çevreliyorum.

Rumların (ve kim bilir başka kimlerin) uykusu kaçacakmış, kaçsın..

Yağmuralan’lıları selamlıyor;

Pencereden Karadeniz’e üç gündür bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru seyrederken keyifle Yağmuralan’ı düşünüyor ve arkama yaslanıp, 40 yıllık hatırı olan “orta kahve”mden kıskanç bir yudum alıyorum.

12 Kasım 2015

 

 

57’İNCİ ALAY HER YERDE

HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir