AHVÂL VE ŞERAİT

Genelkurmay Başkanı H. Akar, "PKK terör örgütü Suriye ve Irak'taki durumdan faydalanıyor ve uluslararası camianın gözünde meşruiyet kazanmaya çalışıyor.
Bu esnada acımasız saldırılar düzenlemeye, masum insanların hayatını almaya devam ediyor.
Cevap vermezsek daha ciddi problemlerle karşı karşıya kalabiliriz" diyor.
 
* 
Ne oluyor?
Öncelikle ABD, Suriye ve Irak'ın bu hali ile yaşama şansının imkânsız olduğunu görmüştür.
Her iki ülkede de Başkan Obama'nın, Amerika'nın esas çıkarlarını tehdit edenlere karşı güç kullanmak ama uluslararası düzene yönelik daha geniş riskler söz konusuysa ön cephedeki ortakları harekete geçirmek ve onları  destekleyerek  tehdit oluşturan teröristleri yok etmeye dayanan IŞİD'le mücadele stratejisi işliyor.
 
*
Nitekim hiçbir Batılı ya da NATO üyesi ülke uluslararası hukuku ihlâl ederek Suriye ve Irak'a kara operasyonu düzenlemiyor.
Onlar, ilgili ülkelerin yönetimlerini uyararak havadan gerçekleştirdikleri nokta operasyonlar ile IŞİD zayıflatmaya çalışıyor.
Kara operasyonlarıyla öldürücü darbeyi vurmak ise uluslararası hukuka pek kafayı takmayan bölgenin yerel unsurlarına kalıyor...
 
*
Yerel unsurların ilki İran İslam Cumhuriyeti'dir.
İran,İŞİD'e karşı düzenlenen operasyonlarda yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden kullanma potansiyeli, Kudüs Birliği vasıtasıyla sağladığı operasyonel katkı,
Orta Doğu'da Şii diyasporası üzerindeki büyük etkisi ile uluslararası koalisyonun en önemli fakat gayriresmi üyesidir. 
 
*
Şimdi bu gücüyle Suriye ve Irak'ta devam eden istikrarsızlıklarla, IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer alıyor.
Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanırken, en önemlisi yaptırımlar sürecinde kayba uğrayan uluslararası meşruiyetini arttırıyor...
 
*
Türkiye'nin İran ile olan ilişkilerine yeni bir stratejik boyut kazandırması, Şiilere yönelik olarak gerçekleştirdiği rekabet algısını farklılaştırması gerekiyor...
 
*
Bir diğer yerel unsur Irak Merkezi Yönetimi'dir.
Şiilerin iktidardaki paylarının artması, Sünnilerin merkezi hükümetin yapısının değişmesi, Kürtlerin ise statülerinde yükselme talepleriyle girdiği,
Nisan 2014 Irak Parlamentosu seçimleri talepleri karşılamamış,
Her talep Irak'ın birliği ve dirliğini belirleyecek bir çatışma ortamı oluşturmuştu...
 
*
Sonra ABD ve İran'ın ortak çabasıyla, gerek Türkiye'nin, gerek Kürtlerin karşı çıktığı Başbakan N.El Maliki koltuğunu H.El İbadi'ye bıraktı.
Irak merkezi hükümetinin ulusal ve bölgesel meşruiyeti arttı.
Irak,şimdi IŞİD'e karşı ön cephede verdiği mücadele ile meşruiyetini genişletiyor...
 
*
Türkiye'nin de Irak Merkezi Hükümeti ile gerginliklerini aşması gerekiyor...  
 
*
ABD'nin Kürt kimliği ve Kürtlerin alacakları pozisyonun Suriye ve Irak'ta kurulacak denklemin ayrılmaz parçası olduğunu  gördüğü bir süreçten geçiliyor.
ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi'nde yer alan "Başka devletlerle ortaklıklarımızın yanı sıra devlet olmayan gruplarla da işbirliği yapacağız" ifadesi ise
PKK, PYD ve Kuzey Irak Kürt Bölge Yönetiminin de (IKBY) IŞİD'e karşı ön cephede yer alacak diğer yerel ortaklar olduğunu gösteriyor.
Bu suretle ABD'nin PKK, PYD  terör örgütlerine ve IKBY'ye uluslararası alanda meşruiyet kazandırmak için zemin hazırladığı anlaşılıyor.
 
*
Nitekim IKBY'e  bağlı Peşmerge güçleri, Musul'un işgali ardından Irak Ordusu’nun çekilmesiyle İŞİD'in yayılmacılığına karşı koymaya çalışan en önemli operasyonel kuvvet olarak siyasal meşruiyet kazanmıştır. 
Kazanılan siyasal meşruiyet,  Barzani'nin "bağımsızlık" söylemine desteğin artacağı anlamına geliyor.
 
*
Türkiye'nin IKBY ile ekonomi ve enerji tabanında oluşturduğu stratejik işbirliğinin "Bağımsızlık" durumunda esastan  etkileneceği ise çok açıktır...
 
*
Bu gelişmelerin yaşandığı sırada ve "Çözüm Süreci" ile sağlanan yumuşamada,
ABD'nin 2011'de çekildiği Irak'ta IŞİD'in yarattığı tehlikeler karşısında;
IKYB'den Peşmerge güçlerinin,
Türkiye'den PKK'nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri'nin (HPG),
Suriye'de Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Halkçı Koruma Birlikleri'nin ortaklık temeli atılmıştır.
 
*
Bugün bu ortak silahlı kuvvet, "Kürt Savunma Güçleri" olarak biliniyor ve ABD'nin Irak'a yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,
Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olarak düşünülüyor.
KCK Yürütme Konseyi de "Kürt Savunma Güçleri"nin sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu halklarının meşru gücü haline geldiğini iddia ediyor. 
 
*
Bir diğer yerel güç Türkiye, IŞİD'e karşı kara operasyonları  yapan işbu yerel unsurlara şüpheyle yaklaşıyor.
ABD'nin bu unsurlarla beraber  IŞİD'le mücadele stratejisinde başarı elde etmesi halinde, onların  "siyasal ve bölgesel meşruiyeti " ele geçirmesi ve güçlenmeleri kaçınılmaz sonuç olarak görülüyor.
Bu durumda bölgesel dengeler açısından çok önemli bir değişimin gerçekleşmekte olduğu anlaşılıyor... 
 
*
Halbuki Temmuz'dan beri PKK terör örgütü gittikçe artan terör saldırılarındadır.
Militanlar bölgede açıktan silahlarıyla geziyor, üniforma giyiyor, belirli bölgeleri kontrol altında tutarak kurtarılmış bölge ve özerklik ilanı ile uluslararası bir güç olma isteği gösteriyor.
Köy ve ilçelerde sivil halk görüntüsü altında büyük bir ayaklanma hazırlığında olunduğuna dair bilgiler alınıyor.
Sanki bir iç savaşın ayak sesleri duyuluyor.
 
*
NATO dahil uluslararası örgütler ve Batılı ülkeler, Türkiye'nin terör saldırıları karşısında kendini savunmasını ve misillemede bulunmasını haklı görüyor.
Ancak Türkiye'ye PKK terör örgütüyle derhal  müzakereye dönülmesi yönünde baskı yapıyor...
 
*
Bu durumda Türkiye'nin önünde iki seçenek beliriyor.
Birincisi, müzakere masasına dönmek ve devletin vereceği ödünlerle  PKK terör örgütünün uluslararası meşruiyetine yol açmak, 
İkincisi, PKK'ya askeri operasyonları sürdürmekte ısrar etmektir.
 
*
PKK'ya askeri operasyonları sürdürmek ise Türkiye'nin Suriye'de uygulanmasını çok istediği güvenli bölge ve uçuşa yasak uygulamasıyla,
Ya da bizzat kendisinin de içinde yer aldığı uluslararası meşruiyeti olmayan Suriye'deki IŞİD operasyonlarının benzeriyle karşı karşıya kalmasına neden olacaktır.
Çünkü Türkiye İncirlik Mutabakatı ve IŞİD'e karşı operasyonlara katılarak Batı'ya bu kozu vermiştir.
 
*
Şöyle ki, uluslararası hukuk çerçevesinde BM kararı olmamasına rağmen ABD'nin İŞİD terör örgütü ile mücadele koalisyonu,
PKK'nın özerklik ilan ettiği, kurtarılmış bölgeler oluşturduğu alanlarda TSK'nın operasyon yapmamasını isterse,
Bunun için uçuşa yasak alanlar oluşturur ve bunları İncirlik Mutabakatıyla açılan İncirlik, Diyarbakır, Malatya Erhaç, Batman hava üslerindeki uçaklarıyla denetlemeye kalkarsa,Türkiye nasıl bir yanıt verir?
Ya da Türkiye Suriye'deki fiili durumunu meşru gösterme çabasını gösterirken,kendi toprakları üzerindeki fiili durumdan meşruiyet çıkarılmasına ne diyebilir? 
 
*
O yüzden Genelkurmay Başkanı H. Akar,"Cevap vermezsek daha ciddi problemlerle karşı karşıya kalabiliriz",
Başkomutan Erdoğan,"Kefen giydik" diyor.
Peki ama YCHP Genel Başkanı K.Kılıçdaroğlu piyasada göründüğünden beri neden "Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu kurulmasını ve Dersim'in tartışılmasını" talep ediyor?
 
*
Ah uşaklar ah!
Allah lâyığınızı versin...
 
17.9.2015 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5
Genelkurmay Başkanı H. Akar, “PKK terör örgütü Suriye ve Irak’taki durumdan faydalanıyor ve uluslararası camianın gözünde meşruiyet kazanmaya çalışıyor.
Bu esnada acımasız saldırılar düzenlemeye, masum insanların hayatını almaya devam ediyor.
Cevap vermezsek daha ciddi problemlerle karşı karşıya kalabiliriz” diyor.
 
Ne oluyor?
Öncelikle ABD, Suriye ve Irak’ın bu hali ile yaşama şansının imkânsız olduğunu görmüştür.
Her iki ülkede de Başkan Obama’nın, Amerika’nın esas çıkarlarını tehdit edenlere karşı güç kullanmak ama uluslararası düzene yönelik daha geniş riskler söz konusuysa ön cephedeki ortakları harekete geçirmek ve onları  destekleyerek  tehdit oluşturan teröristleri yok etmeye dayanan IŞİD’le mücadele stratejisi işliyor.
 
*
Nitekim hiçbir Batılı ya da NATO üyesi ülke uluslararası hukuku ihlâl ederek Suriye ve Irak’a kara operasyonu düzenlemiyor.
Onlar, ilgili ülkelerin yönetimlerini uyararak havadan gerçekleştirdikleri nokta operasyonlar ile IŞİD zayıflatmaya çalışıyor.
Kara operasyonlarıyla öldürücü darbeyi vurmak ise uluslararası hukuka pek kafayı takmayan bölgenin yerel unsurlarına kalıyor…
 
*
Yerel unsurların ilki İran İslam Cumhuriyeti’dir.
İran,İŞİD’e karşı düzenlenen operasyonlarda yumuşak güç unsurlarına ilaveten sert güç unsurlarını hiç çekinmeden kullanma potansiyeli, Kudüs Birliği vasıtasıyla sağladığı operasyonel katkı,
Orta Doğu’da Şii diyasporası üzerindeki büyük etkisi ile uluslararası koalisyonun en önemli fakat gayriresmi üyesidir. 
 
*
Şimdi bu gücüyle Suriye ve Irak’ta devam eden istikrarsızlıklarla, IŞİD terör örgütünün bölgede artan etkisi ile yürütülen mücadelede aktif olarak yer alıyor.
Bölge ve dünya dengeleri açısından oyun değiştirici etkilerini kullanırken, en önemlisi yaptırımlar sürecinde kayba uğrayan uluslararası meşruiyetini arttırıyor…
 
*
Türkiye’nin İran ile olan ilişkilerine yeni bir stratejik boyut kazandırması, Şiilere yönelik olarak gerçekleştirdiği rekabet algısını farklılaştırması gerekiyor…
 
*
Bir diğer yerel unsur Irak Merkezi Yönetimi’dir.
Şiilerin iktidardaki paylarının artması, Sünnilerin merkezi hükümetin yapısının değişmesi, Kürtlerin ise statülerinde yükselme talepleriyle girdiği,
Nisan 2014 Irak Parlamentosu seçimleri talepleri karşılamamış,
Her talep Irak’ın birliği ve dirliğini belirleyecek bir çatışma ortamı oluşturmuştu…
 
*
Sonra ABD ve İran’ın ortak çabasıyla, gerek Türkiye’nin, gerek Kürtlerin karşı çıktığı Başbakan N.El Maliki koltuğunu H.El İbadi’ye bıraktı.
Irak merkezi hükümetinin ulusal ve bölgesel meşruiyeti arttı.
Irak,şimdi IŞİD’e karşı ön cephede verdiği mücadele ile meşruiyetini genişletiyor…
 
*
Türkiye’nin de Irak Merkezi Hükümeti ile gerginliklerini aşması gerekiyor…  
 
*
ABD’nin Kürt kimliği ve Kürtlerin alacakları pozisyonun Suriye ve Irak’ta kurulacak denklemin ayrılmaz parçası olduğunu  gördüğü bir süreçten geçiliyor.
ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde yer alan “Başka devletlerle ortaklıklarımızın yanı sıra devlet olmayan gruplarla da işbirliği yapacağız” ifadesi ise
PKK, PYD ve Kuzey Irak Kürt Bölge Yönetiminin de (IKBY) IŞİD’e karşı ön cephede yer alacak diğer yerel ortaklar olduğunu gösteriyor.
Bu suretle ABD’nin PKK, PYD  terör örgütlerine ve IKBY’ye uluslararası alanda meşruiyet kazandırmak için zemin hazırladığı anlaşılıyor.
 
*
Nitekim IKBY’e  bağlı Peşmerge güçleri, Musul’un işgali ardından Irak Ordusu’nun çekilmesiyle İŞİD’in yayılmacılığına karşı koymaya çalışan en önemli operasyonel kuvvet olarak siyasal meşruiyet kazanmıştır. 
Kazanılan siyasal meşruiyet,  Barzani’nin “bağımsızlık” söylemine desteğin artacağı anlamına geliyor.
 
*
Türkiye’nin IKBY ile ekonomi ve enerji tabanında oluşturduğu stratejik işbirliğinin “Bağımsızlık” durumunda esastan  etkileneceği ise çok açıktır…
 
*
Bu gelişmelerin yaşandığı sırada ve “Çözüm Süreci” ile sağlanan yumuşamada,
ABD’nin 2011’de çekildiği Irak’ta IŞİD’in yarattığı tehlikeler karşısında;
IKYB’den Peşmerge güçlerinin,
Türkiye’den PKK’nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri’nin (HPG),
Suriye’de Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) Halkçı Koruma Birlikleri’nin ortaklık temeli atılmıştır.
 
*
Bugün bu ortak silahlı kuvvet, “Kürt Savunma Güçleri” olarak biliniyor ve ABD’nin Irak’a yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,
Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olarak düşünülüyor.
KCK Yürütme Konseyi de “Kürt Savunma Güçleri”nin sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu halklarının meşru gücü haline geldiğini iddia ediyor. 
 
*
Bir diğer yerel güç Türkiye, IŞİD’e karşı kara operasyonları  yapan işbu yerel unsurlara şüpheyle yaklaşıyor.
ABD’nin bu unsurlarla beraber  IŞİD’le mücadele stratejisinde başarı elde etmesi halinde, onların  “siyasal ve bölgesel meşruiyeti ” ele geçirmesi ve güçlenmeleri kaçınılmaz sonuç olarak görülüyor.
Bu durumda bölgesel dengeler açısından çok önemli bir değişimin gerçekleşmekte olduğu anlaşılıyor… 
 
*
Halbuki Temmuz’dan beri PKK terör örgütü gittikçe artan terör saldırılarındadır.
Militanlar bölgede açıktan silahlarıyla geziyor, üniforma giyiyor, belirli bölgeleri kontrol altında tutarak kurtarılmış bölge ve özerklik ilanı ile uluslararası bir güç olma isteği gösteriyor.
Köy ve ilçelerde sivil halk görüntüsü altında büyük bir ayaklanma hazırlığında olunduğuna dair bilgiler alınıyor.
Sanki bir iç savaşın ayak sesleri duyuluyor.
 
*
NATO dahil uluslararası örgütler ve Batılı ülkeler, Türkiye’nin terör saldırıları karşısında kendini savunmasını ve misillemede bulunmasını haklı görüyor.
Ancak Türkiye’ye PKK terör örgütüyle derhal  müzakereye dönülmesi yönünde baskı yapıyor…
 
*
Bu durumda Türkiye’nin önünde iki seçenek beliriyor.
Birincisi, müzakere masasına dönmek ve devletin vereceği ödünlerle  PKK terör örgütünün uluslararası meşruiyetine yol açmak, 
İkincisi, PKK’ya askeri operasyonları sürdürmekte ısrar etmektir.
 
*
PKK’ya askeri operasyonları sürdürmek ise Türkiye’nin Suriye’de uygulanmasını çok istediği güvenli bölge ve uçuşa yasak uygulamasıyla,
Ya da bizzat kendisinin de içinde yer aldığı uluslararası meşruiyeti olmayan Suriye’deki IŞİD operasyonlarının benzeriyle karşı karşıya kalmasına neden olacaktır.
Çünkü Türkiye İncirlik Mutabakatı ve IŞİD’e karşı operasyonlara katılarak Batı’ya bu kozu vermiştir.
 
*
Şöyle ki, uluslararası hukuk çerçevesinde BM kararı olmamasına rağmen ABD’nin İŞİD terör örgütü ile mücadele koalisyonu,
PKK’nın özerklik ilan ettiği, kurtarılmış bölgeler oluşturduğu alanlarda TSK’nın operasyon yapmamasını isterse,
Bunun için uçuşa yasak alanlar oluşturur ve bunları İncirlik Mutabakatıyla açılan İncirlik, Diyarbakır, Malatya Erhaç, Batman hava üslerindeki uçaklarıyla denetlemeye kalkarsa,Türkiye nasıl bir yanıt verir?
Ya da Türkiye Suriye’deki fiili durumunu meşru gösterme çabasını gösterirken,kendi toprakları üzerindeki fiili durumdan meşruiyet çıkarılmasına ne diyebilir? 
 
*
O yüzden Genelkurmay Başkanı H. Akar,”Cevap vermezsek daha ciddi problemlerle karşı karşıya kalabiliriz”,
Başkomutan Erdoğan,”Kefen giydik” diyor.
Peki ama YCHP Genel Başkanı K.Kılıçdaroğlu piyasada göründüğünden beri neden “Hakikatleri Araştırma ve Anayasa Komisyonu kurulmasını ve Dersim’in tartışılmasını” talep ediyor?
 
*
Ah uşaklar ah!
Allah lâyığınızı versin…
 
17.9.2015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir