Bodrum’da karaya oturan Suriye politikanızdır netekim!

Bodrum sahillerinde cesedi karaya vuran Kobanili Kürt çocuğu üç yaşındaki Aylan Kürdi, görüntüye bakılırsa hür dünyayı ayağa kaldırmış bulunuyor! Görüntüye bakılırsa diyoruz; çünkü Aylan Kürdi, o hür dünyanın gözleri önünde ve üstelik o hür dünyanın müdahil olmasıyla yürütülen kirli bir iç savaşın pençesinden kaçarken boğulmuştur Ege'nin karanlık sularında. Sözüm ona o hür, ancak gerçekte ABD'nin, hatta ABD 'de üstlenmiş çoğu Yahudi kökenli bir avuç para, silah ve enerji kartelinin tutsağı olan dünya, önce yeni bir dünya nizamı oluşturmak düşüncesinin bir parçası olarak Suriye'deki iç savaşın fitilini ateşledi, arkasından her biri çatışan silahlı gruplardan birisine destek verdi ve Suriye'yi küçük küçük parçalara ayırdı, şimdi de insanlığı Aylan bebeğin şahsında büyük bir trajediyle ve vicdan muhasebesiyle karşı karşıya bıraktı.
Sosyal medyada bugünlerde dolaşan ve Banu Avar gibi isimler tarafından da paylaşılan bir paylaşım var. Paylaşıma göre; ünlü İngiliz Tarih felsefecisi Arnold Toynbee 1960'larda yayınlanan bir kitabında şöyle diyormuş: "Güney Müslümanlığı olan Eşarilik (Fas'tan Arabistan'a) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Şeyhlerden birisini satın alır, sonra da hepsini yönetirsiniz. Bizim için kuzey Müslümanlığı olan Maturidilik (İstanbul'dan Buhara'ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Çünkü Maturidilik bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır"
Arnold Toynbee, böyle bir söz söylemiş midir emin değilim. Çünkü şimdilik asıl kaynağına ulaşamadım. Ancak söylemiş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü o, aynı zamanda Ermeni sorununu Türk Milleti'nin, yani Kuzey Müslümanlığı'nın başına bela eden adamlardan birisidir. Sözde Ermeni soykırımını savunanların temel başvuru kitaplarından birisi olan meşhur "Blue Book/Mavi Kitap" isimli kitabı yazanlardan birisidir kendisi. Diğeri de Lord Bryce.
Bakınız, Ermeni sorununu, Kuzey Müslümanlığının, yani İslam'ın Türkçe yorumu olan Maturidiliğin tek temsilcisi olan Türk Milleti'nin başına bela eden Arnold Toynbee, daha sonraki yıllarda yazmış olduğu "Hatıralar: Tanıdıklarım" isimli kitabında, Mavi Kitap hakkında neler diyor:
"O tarihlerde İngiltere Krallığı hükümetinin bu (propaganda) faaliyetlerinden habersizdim. Sanırım Lord Bryce da öyleydi. Belki de bu bir şanstı. Çünkü eğer gözlerimiz açılsaydı sanırım ne Lord Bryce ne de ben, İngiltere Krallığı hükümetinin yüklediği bu işi yapardık. Biz bu görevi yerine getirmek için en halis niyetlerle çalışıyorduk (...) Majestelerinin hükümeti Ermeniler hakkında bir kitap yazılmasını istediğinde Lord Bryce bu siyasal ilişkileri fark etmiş olsaydı, sanırım teklifi reddederdi. Dürüstlüğüyle tanınan bir insandı. Amerikan kaynaklarına ulaşabiliyordu ve Amerika’da kendisine büyük bir saygı duyuluyordu (...) Eminim ki söz konusu kitabın (Blue Book/Mavi Kitap) yazılmasının gündeme geldiği dönemde bu işin arkasındaki politik güdünün farkına varmış olsaydım Lord Bryce’ın dairesine doğru yürürken çok rahatsızlık hissederdim.- (s. 174-180)"
Afganistan'ı bir tarafa koyarsak, bugün Müslümanların en çok kırıma uğradığı ve en çok telef olduğu ülkelerin, Arnold Toynbee'nin "Güney Müslümanlığı-Eşarilik" olarak tarif ettiği kuşakta bulunduğunu hatırlatmış olalım. Yani Fas'tan başlayıp Arap yarımadasına kadar uzanan ve satın alınmaları son derece kolay olan şeyhler tarafından yönetilen coğrafya demek istiyoruz. Gerçekte bir petrol şeyhi olan Suudi Arabistan kralını satın aldınız mı iş tamamdır. Onun üzerinden diğerlerini nasıl olsa yönetir ve yönlendirebilirsiniz. Bodrum sahillerinde cesedi karaya vuran Kobanili Aylan Kürdi, büyük ölçüde işte Arnold Toynbee gibi adamlar tarafından yıllar önce tavsiye edilen ve günümüzde BOP veya GOP adı altında uygulama sahasına sokulan batılı politikaların bir neticesidir.
İşin ilginç yanı, bahsedilen coğrafyada, yani A.Toynbee'ye göre Kuzey Müslümanlığı olan Eşariliğin hüküm sürdüğü coğrafyada öldürülen Müslümanlar, yine aynı coğrafyada yaşayan ve kendileri gibi düşünen din kardeşleri olan Müslümanlar tarafından öldürülmektedirler. Bu konuda herhangi bir istatistik tutuldu mu bilmem, ancak son yarım asırda Müslümanlar tarafından öldürülen Müslüman'ı, başka din mensupları herhalde öldürmüş değildir. Şu halde evvel emirde Müslümanların, özellikle de Güney Müslümanlığının yapması gereken şey, Müslümanlıklarını yeni baştan sorgulamaları, Kuzey Müslümanlığının yapması gereken şey ise güneyde olup bitenlerden ibret alarak, aklı ve bilimi mürşit olarak kullanmaktan bir an olsun vazgeçmemeleridir.
 Bodrum'da Karaya Oturan Türkiye'nin Suriye Politikasıdır Aslında
CNN International'a vermiş olduğu mülakatta Aylan Kürdi'nin cesedinin Bodrum'da karaya vurması konusunda "İnsanlık nerede, insanlığın vicdanı nerede..." diye soran Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, B-20 toplantısında ise şöyle demiştir: " Akdenizde boğulan insanlığımızdır. Akdeniz’de bizi biz yapan değerler boğulmaktadır..."
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun konuyu değerlendirmesi ise şöyle: "Dünya bugün tarihinin en büyük insanlık dramlarından biriyle karşı karşıya. Orta Doğu’da yıllardır kulak tıkanan, görmemek için gözlerin kapatıldığı bir kriz bugün Avrupa sahillerine dayanmıştır. Modern dünyanın kaçmaya çalıştığı acı gerçekler kaçanların peşini bırakmamıştır. 3 yaşındaki Aylan’ın bedeninde yıllardır acı içinde kıvranan bir millet, tüm dünyaya adalet ve merhamet çağrısında bulunmaktadır..." Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in konuya ilişkin değerlendirmesi de Erdoğan ve Davutoğlu ile aynı çizgide. Şu sözler de M.Görmez'e aittir: "Akdeniz sahillerine vuran çocuk cesetleri bombalardan kaçarken, dalgaların boğup sahile attığı bedenler, vicdanlarımızın cesedidir..." Yukarıdaki düşüncelerin hepsi de doğrudur. Erdoğan, Davutoğlu ve Görmez, hemen hemen aynı sözlerle çıplak gerçeği dile getirmişlerdir. Ancak bu üçlünün ısrarla görmezden geldikleri başka bir gerçek daha vardır. O da Bodrum'da karaya oturanın aslında biraz da Türkiye'nin Suriye politikası olduğu gerçeğidir. Çünkü Türkiye, diğer pek çok konuda olduğu gibi Suriye konusunda da ta baştan beri yanlış politikalar izlemiştir.
Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, Suriye'de Kur'an'ın emri mucibince Müslüman kardeşlerinin arasını düzelteceği yerde, ısrarla Müslüman kardeşlerinin arasını açmaya çalışmışlardır. Şu ya da bu şekilde Suriye'yi bir bütün halinde yöneten Beşar Esat'ın otoritesini zayıflatarak Suriye halkının birbirine düşüp ayrışmasında aktif rol almışlardır. Hiç üstlerine vazife olmadığı halde Beşar Esat'ı devirme derdine düşmüşlerdir. Bu maksatla Suriye muhalefetine aktif destek vermiş, Türkiye'yi onların at oynattıkları bir alan haline getirmişlerdir.
Sadece Türkiye'de toplantı yapmalarına olanak sağlamakla yetinmemişler, iddialara göre (ve elbette MİT tırları örneğinde olduğu gibi) silah ve mühimmat da göndermişlerdir. Suriye'deki muhalif güçlerin sınırlarımızdan kolayca girip çıkmalarına göz yummuşlardır. Sözüm ona "Açık Kapı" politikasıyla sınırlarımızı Suriyeli mültecilere sonuna kadar açmışlar, onları sadece sınırdaki şehir ve kasabalarımızda kurulan kamplarda barındırmakla kalmamışlar, kontrolsüz bir şekilde ülkemizin her yanına dağılmalarına ses çıkarmamışlardır.
Üç yaşındaki Aylan Kürdi'nin cesedinin Bodrum'da karaya vurması karşısında "İnsanlık vicdanı karaya vurdu" diye manşet atanlar, acaba Aylan Kürdi'nin Bodrum'da ne işinin olduğunu neden hiç sorgulamazlar? Bu insanların ellerini kollarını sallayarak Ege kıyılarımıza gelmelerine, sonra da kırık dökük teknelerle ve aslında plajlarda eğlence aracı olan lastik botlarla denize açılmalarına göz yumanların bu konudaki kusurlarını neden ısrarla görmezden gelirler? Ciddiyet, dürüstlük ve objektif gazetecilik bu mudur?
"Çocuk cesetleri sahillere vurdu, vicdanlar ne zaman uyanacak?" diye twit atan Diyanet İşleri Başkanı Mahmet Görmez'e tarihçi İlber Ortaylı'nın yine twitter üzerinden "sen 1 milyonluk mercedesten inince" şeklinde cevap verdiği söyleniyor sosyal medyada. Belki sahte hesaptır ve belki bu mesaj İlber Hoca'ya ait değildir. Ancak doğru ve okkalı bir cevaptır İlber Ortaylı adına verilen cevap. Tıpkı yine hocanın adı kullanılarak "Diyanet İşleri Başkanı, Mehmet Görmez'e destek ve İbret-i Alem için, ben de IQ'mu iade edeceğim." şeklinde verilen cevabın da doğru ve okkalı bir cevap olduğu gibi... - Ayla Kurdi ibtimesdotcodotuk

Ayla-Kurdi-ibtimesdotcodotuk

Bodrum sahillerinde cesedi karaya vuran Kobanili Kürt çocuğu üç yaşındaki Aylan Kürdi, görüntüye bakılırsa hür dünyayı ayağa kaldırmış bulunuyor! Görüntüye bakılırsa diyoruz; çünkü Aylan Kürdi, o hür dünyanın gözleri önünde ve üstelik o hür dünyanın müdahil olmasıyla yürütülen kirli bir iç savaşın pençesinden kaçarken boğulmuştur Ege’nin karanlık sularında. Sözüm ona o hür, ancak gerçekte ABD’nin, hatta ABD ‘de üstlenmiş çoğu Yahudi kökenli bir avuç para, silah ve enerji kartelinin tutsağı olan dünya, önce yeni bir dünya nizamı oluşturmak düşüncesinin bir parçası olarak Suriye’deki iç savaşın fitilini ateşledi, arkasından her biri çatışan silahlı gruplardan birisine destek verdi ve Suriye’yi küçük küçük parçalara ayırdı, şimdi de insanlığı Aylan bebeğin şahsında büyük bir trajediyle ve vicdan muhasebesiyle karşı karşıya bıraktı.

Sosyal medyada bugünlerde dolaşan ve Banu Avar gibi isimler tarafından da paylaşılan bir paylaşım var. Paylaşıma göre; ünlü İngiliz Tarih felsefecisi Arnold Toynbee 1960’larda yayınlanan bir kitabında şöyle diyormuş: “Güney Müslümanlığı olan Eşarilik (Fas’tan Arabistan’a) bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Şeyhlerden birisini satın alır, sonra da hepsini yönetirsiniz. Bizim için kuzey Müslümanlığı olan Maturidilik (İstanbul’dan Buhara’ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Çünkü Maturidilik bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır”

Arnold Toynbee, böyle bir söz söylemiş midir emin değilim. Çünkü şimdilik asıl kaynağına ulaşamadım. Ancak söylemiş olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü o, aynı zamanda Ermeni sorununu Türk Milleti’nin, yani Kuzey Müslümanlığı’nın başına bela eden adamlardan birisidir. Sözde Ermeni soykırımını savunanların temel başvuru kitaplarından birisi olan meşhur “Blue Book/Mavi Kitap” isimli kitabı yazanlardan birisidir kendisi. Diğeri de Lord Bryce.

Bakınız, Ermeni sorununu, Kuzey Müslümanlığının, yani İslam’ın Türkçe yorumu olan Maturidiliğin tek temsilcisi olan Türk Milleti’nin başına bela eden Arnold Toynbee, daha sonraki yıllarda yazmış olduğu “Hatıralar: Tanıdıklarım” isimli kitabında, Mavi Kitap hakkında neler diyor:

“O tarihlerde İngiltere Krallığı hükümetinin bu (propaganda) faaliyetlerinden habersizdim. Sanırım Lord Bryce da öyleydi. Belki de bu bir şanstı. Çünkü eğer gözlerimiz açılsaydı sanırım ne Lord Bryce ne de ben, İngiltere Krallığı hükümetinin yüklediği bu işi yapardık. Biz bu görevi yerine getirmek için en halis niyetlerle çalışıyorduk (…) Majestelerinin hükümeti Ermeniler hakkında bir kitap yazılmasını istediğinde Lord Bryce bu siyasal ilişkileri fark etmiş olsaydı, sanırım teklifi reddederdi. Dürüstlüğüyle tanınan bir insandı. Amerikan kaynaklarına ulaşabiliyordu ve Amerika’da kendisine büyük bir saygı duyuluyordu (…) Eminim ki söz konusu kitabın (Blue Book/Mavi Kitap) yazılmasının gündeme geldiği dönemde bu işin arkasındaki politik güdünün farkına varmış olsaydım Lord Bryce’ın dairesine doğru yürürken çok rahatsızlık hissederdim.- (s. 174-180)”

Afganistan’ı bir tarafa koyarsak, bugün Müslümanların en çok kırıma uğradığı ve en çok telef olduğu ülkelerin, Arnold Toynbee’nin “Güney Müslümanlığı-Eşarilik” olarak tarif ettiği kuşakta bulunduğunu hatırlatmış olalım. Yani Fas’tan başlayıp Arap yarımadasına kadar uzanan ve satın alınmaları son derece kolay olan şeyhler tarafından yönetilen coğrafya demek istiyoruz. Gerçekte bir petrol şeyhi olan Suudi Arabistan kralını satın aldınız mı iş tamamdır. Onun üzerinden diğerlerini nasıl olsa yönetir ve yönlendirebilirsiniz. Bodrum sahillerinde cesedi karaya vuran Kobanili Aylan Kürdi, büyük ölçüde işte Arnold Toynbee gibi adamlar tarafından yıllar önce tavsiye edilen ve günümüzde BOP veya GOP adı altında uygulama sahasına sokulan batılı politikaların bir neticesidir.

İşin ilginç yanı, bahsedilen coğrafyada, yani A.Toynbee’ye göre Kuzey Müslümanlığı olan Eşariliğin hüküm sürdüğü coğrafyada öldürülen Müslümanlar, yine aynı coğrafyada yaşayan ve kendileri gibi düşünen din kardeşleri olan Müslümanlar tarafından öldürülmektedirler. Bu konuda herhangi bir istatistik tutuldu mu bilmem, ancak son yarım asırda Müslümanlar tarafından öldürülen Müslüman’ı, başka din mensupları herhalde öldürmüş değildir. Şu halde evvel emirde Müslümanların, özellikle de Güney Müslümanlığının yapması gereken şey, Müslümanlıklarını yeni baştan sorgulamaları, Kuzey Müslümanlığının yapması gereken şey ise güneyde olup bitenlerden ibret alarak, aklı ve bilimi mürşit olarak kullanmaktan bir an olsun vazgeçmemeleridir.

 Bodrum’da Karaya Oturan Türkiye’nin Suriye Politikasıdır Aslında

CNN International’a vermiş olduğu mülakatta Aylan Kürdi’nin cesedinin Bodrum’da karaya vurması konusunda İnsanlık nerede, insanlığın vicdanı nerede…” diye soran Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, B-20 toplantısında ise şöyle demiştir: ” Akdenizde boğulan insanlığımızdır. Akdeniz’de bizi biz yapan değerler boğulmaktadır…”

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun konuyu değerlendirmesi ise şöyle: “Dünya bugün tarihinin en büyük insanlık dramlarından biriyle karşı karşıya. Orta Doğu’da yıllardır kulak tıkanan, görmemek için gözlerin kapatıldığı bir kriz bugün Avrupa sahillerine dayanmıştır. Modern dünyanın kaçmaya çalıştığı acı gerçekler kaçanların peşini bırakmamıştır. 3 yaşındaki Aylan’ın bedeninde yıllardır acı içinde kıvranan bir millet, tüm dünyaya adalet ve merhamet çağrısında bulunmaktadır…”

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in konuya ilişkin değerlendirmesi de Erdoğan ve Davutoğlu ile aynı çizgide. Şu sözler de M.Görmez’e aittir: “Akdeniz sahillerine vuran çocuk cesetleri bombalardan kaçarken, dalgaların boğup sahile attığı bedenler, vicdanlarımızın cesedidir…”

Yukarıdaki düşüncelerin hepsi de doğrudur. Erdoğan, Davutoğlu ve Görmez, hemen hemen aynı sözlerle çıplak gerçeği dile getirmişlerdir. Ancak bu üçlünün ısrarla görmezden geldikleri başka bir gerçek daha vardır. O da Bodrum’da karaya oturanın aslında biraz da Türkiye’nin Suriye politikası olduğu gerçeğidir. Çünkü Türkiye, diğer pek çok konuda olduğu gibi Suriye konusunda da ta baştan beri yanlış politikalar izlemiştir.

Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi, Suriye’de Kur’an’ın emri mucibince Müslüman kardeşlerinin arasını düzelteceği yerde, ısrarla Müslüman kardeşlerinin arasını açmaya çalışmışlardır. Şu ya da bu şekilde Suriye’yi bir bütün halinde yöneten Beşar Esat’ın otoritesini zayıflatarak Suriye halkının birbirine düşüp ayrışmasında aktif rol almışlardır. Hiç üstlerine vazife olmadığı halde Beşar Esat’ı devirme derdine düşmüşlerdir. Bu maksatla Suriye muhalefetine aktif destek vermiş, Türkiye’yi onların at oynattıkları bir alan haline getirmişlerdir.

Sadece Türkiye’de toplantı yapmalarına olanak sağlamakla yetinmemişler, iddialara göre (ve elbette MİT tırları örneğinde olduğu gibi) silah ve mühimmat da göndermişlerdir. Suriye’deki muhalif güçlerin sınırlarımızdan kolayca girip çıkmalarına göz yummuşlardır. Sözüm ona “Açık Kapı” politikasıyla sınırlarımızı Suriyeli mültecilere sonuna kadar açmışlar, onları sadece sınırdaki şehir ve kasabalarımızda kurulan kamplarda barındırmakla kalmamışlar, kontrolsüz bir şekilde ülkemizin her yanına dağılmalarına ses çıkarmamışlardır.

Üç yaşındaki Aylan Kürdi’nin cesedinin Bodrum’da karaya vurması karşısında “İnsanlık vicdanı karaya vurdu” diye manşet atanlar, acaba Aylan Kürdi’nin Bodrum’da ne işinin olduğunu neden hiç sorgulamazlar? Bu insanların ellerini kollarını sallayarak Ege kıyılarımıza gelmelerine, sonra da kırık dökük teknelerle ve aslında plajlarda eğlence aracı olan lastik botlarla denize açılmalarına göz yumanların bu konudaki kusurlarını neden ısrarla görmezden gelirler? Ciddiyet, dürüstlük ve objektif gazetecilik bu mudur?

“Çocuk cesetleri sahillere vurdu, vicdanlar ne zaman uyanacak?” diye twit atan Diyanet İşleri Başkanı Mahmet Görmez’e tarihçi İlber Ortaylı’nın yine twitter üzerinden “sen 1 milyonluk mercedesten inince” şeklinde cevap verdiği söyleniyor sosyal medyada. Belki sahte hesaptır ve belki bu mesaj İlber Hoca’ya ait değildir. Ancak doğru ve okkalı bir cevaptır İlber Ortaylı adına verilen cevap. Tıpkı yine hocanın adı kullanılarak Diyanet İşleri Başkanı, Mehmet Görmez’e destek ve İbret-i Alem için, ben de IQ’mu iade edeceğim.” şeklinde verilen cevabın da doğru ve okkalı bir cevap olduğu gibi…

Okumaya devam et  ARTI KIRK DERECEDE OSMANLI RÜYASI

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir