MUTLAK HAK MUTLAK HAKSIZLIKTIR

ABD Temsilciler Meclisi, Başkan Obama'ya "Ticareti Geliştirme Yetkisi"  verilmesine ilişkin yasa tasarısını reddetti.
Senatodan geçen tasarı Temsilciler Meclisi'nde yeterli desteği bulamadı.
Obama yönetiminin öncelikleri arasında olan ve sıkı bir gizlilikle yürütülen Trans- Pasifik Ortaklığı  ve Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı'nın geleceğine yönelik belirsizlikler arttı.
 
*
Kasım 2014'de, ABD ara seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti'nin Temsilciler Meclisi'nin ardından Senato'da çoğunluğu ele geçirmesi, iki partinin de uzlaştığı konularda geniş çaplı düzenlemeler yapacağı umutlarını geliştirmişti.
Cumhuriyetçilerin bir kriz durumunda Başkan Obama'ya destek verecekleri kabul edilse de, uluslararası konularda seslerini daha çok çıkaracakları ve ABD'nin dünyanın karşısına tek cephe olarak çıkmasının zor olacağı öngörülüyordu.
 
*
Uluslararası sistem Başkan B.Obama yönetimi sırasında ABD'nin giderek zayıflayan ekonomisi, Çin sanayi ürünlerinin dünya piyasalarındaki hızlı artışı, dünya ekonomileri merkezinin Asya'ya kayması benzeri sonuçlarla karşı karşıyadır.
Şimdilerde ABD'nin normları belirleyen ve diğer aktörleri peşinden sürükleyen süper gücü tartışılıyor.
 
*
Başkan Obama ise ekonomi-politiğini halâ, Rusya'nın kendileriyle güç dengesini belirlemeye yönelik girişimlerini, Ukrayna'nın Baltık'tan Karadeniz'e, Hazar'a ve Ortadoğu'ya kadar olan bölgedeki rolü üzerinden,
Ya da Çin'in küresel güç olmak hedefinde dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi ve finans piyasalarında risklerin azaltılması:Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yönetiminde reform yapılması: Finansal mimarinin değişimi: Piyasalara işlerlik kazandırılması: yeni bir döviz rezervinin oluşturulmasında etkinleşme istemesini reddederek kuruyor.
 
*
O yüzden, BM İnsan Hakları Bildirgesi ve BM'in aşırıcılık, ayrımcılık ve terörizmle mücadele ilkeleri ve konvansiyonlarını gözardı ederek çıkarları peşinde koşuyor, şiddete ve güvensizliklere yol veriyor, kanlı savaşlara neden oluyor...
 
*
Ya da süper gücünü korumak üzere işbirliği yapmaları gereğinden hareketle,
işte gizli gizli sürdürdüğü müzakereler ardından önce  giderek güçlenen Çin'in ekonomik yükselişinin bölge ticareti üzerinde etkisini kırmaya yönelik Trans-Pasifik Ortaklığını kuruyor,
Sonra Avrupa ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması yapma kararı alıyor.
 
*
ABD ve Avrupa'nın günlük ikili ticaret hacmi 2.7 milyar dolar, stok yatırımları ise 3.7 milyar dolardır.
Bu anlaşmayla iki tarafın dış ticaret ve yatırım rakamlarının yüzde 0.5 oranında artış göstereceği ve 460 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi yaratılması hedefleniyor.
Ekonomilerin yüzde 1.5 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.
 
*
Halbuki çok sayıda ülke, dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi ve finans piyasalarında risklerin azaltılması için Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yönetiminde reform yapılması, finansal mimarinin değişimi gibi taleplerle birlikte serbest ticaret anlaşmalarının şeffaf ve şeffaflığın getirdiği meşrulukla yapılmasını istiyor. 
 
*
Başta Çin ve Rusya olmak üzere bir çok ülke serbest ticaret anlaşmalarının gizliden gizliye yürütülmesini, bu sırada seçilmiş sektörlere ayrıcalık tanınmasını reddediyor.
Özellikle anlaşmaların şirketlere hükümetleri dava etme hakkı veren maddesi, şirketleri ulusal hukukun üstünde bir konuma çıkarıyor ki, bu halin serbest ticaretin ruhuna aykırı olduğu vurgulanıyor.
Avrupa'da da  onbinlerce insan Madrid, Brüksel ve Berlin gibi pek çok kentte ilgili anlaşmaları protesto ediyor.
 
*
Başkan Obama küresel ekonominin yüzde 40'ını temsil edecek olan anlaşmaların, ABD'ye sadece ekonomik değil, siyaset ve güvenlik alanlarında da avantajlar sağlayacağını savunuyor.
Anlaşma sağlanamazsa dünya ticaretinin Çin'in kurallarına göre yeniden şekilleneceği ve ABD'nin geride kalacağını öne sürüyor.
Özel yetki tanınmasının anlaşmanın gerçekleşmesi için gerekli olduğunu ifade ediyor.
 
*
Aslında Başkan B. Obama'nın bazı ticaret anlaşmalarını kullanarak tüm yasaların üzerinde olan ve kimseye hesap vermek zorunda kalmayacak kurumsal bir imparatorluk kurmaya çalıştığı görülüyor.
Ama büyük şirketlerin herkesten fazla hak sahibi olacakları ve söz konusu anlaşmaları imzalayan ülkelerin yasalarının da üzerinde yer alacakları bu imparatorluk sistemi bütün dünyadan tepki alıyor.
Başkan Obama, sadece uluslararası hukuku ihlal etmekle kalmayıp, aynı zamanda uluslararası hukukun temellerini de yıkmakta önünde engel tanımıyor ama Cumhuriyetçi Parti giderek Obama ve yönetimine ayar veriyor.
 
*
Bu cümleden olarak Türkiye'yi milyarlarca dolar dolandıran, büyük şirketler ve zengin ailelerin kasalarına  milyarları aktaran bir hanedanlığın oluşturduğu karanlığının da sonuna gelinmekte olduğu anlaşılıyor...
 
15.6.2015 - 7593
ABD Temsilciler Meclisi, Başkan Obama’ya “Ticareti Geliştirme Yetkisi”  verilmesine ilişkin yasa tasarısını reddetti.
Senatodan geçen tasarı Temsilciler Meclisi’nde yeterli desteği bulamadı.
Obama yönetiminin öncelikleri arasında olan ve sıkı bir gizlilikle yürütülen Trans- Pasifik Ortaklığı  ve Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’nın geleceğine yönelik belirsizlikler arttı.
 
*
Kasım 2014’de, ABD ara seçimlerinde Cumhuriyetçi Parti’nin Temsilciler Meclisi’nin ardından Senato’da çoğunluğu ele geçirmesi, iki partinin de uzlaştığı konularda geniş çaplı düzenlemeler yapacağı umutlarını geliştirmişti.
Cumhuriyetçilerin bir kriz durumunda Başkan Obama’ya destek verecekleri kabul edilse de, uluslararası konularda seslerini daha çok çıkaracakları ve ABD’nin dünyanın karşısına tek cephe olarak çıkmasının zor olacağı öngörülüyordu.
 
*
Uluslararası sistem Başkan B.Obama yönetimi sırasında ABD’nin giderek zayıflayan ekonomisi, Çin sanayi ürünlerinin dünya piyasalarındaki hızlı artışı, dünya ekonomileri merkezinin Asya’ya kayması benzeri sonuçlarla karşı karşıyadır.
Şimdilerde ABD’nin normları belirleyen ve diğer aktörleri peşinden sürükleyen süper gücü tartışılıyor.
 
*
Başkan Obama ise ekonomi-politiğini halâ, Rusya’nın kendileriyle güç dengesini belirlemeye yönelik girişimlerini, Ukrayna’nın Baltık’tan Karadeniz’e, Hazar’a ve Ortadoğu’ya kadar olan bölgedeki rolü üzerinden,
Ya da Çin’in küresel güç olmak hedefinde dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi ve finans piyasalarında risklerin azaltılması:Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yönetiminde reform yapılması: Finansal mimarinin değişimi: Piyasalara işlerlik kazandırılması: yeni bir döviz rezervinin oluşturulmasında etkinleşme istemesini reddederek kuruyor.
 
*
O yüzden, BM İnsan Hakları Bildirgesi ve BM’in aşırıcılık, ayrımcılık ve terörizmle mücadele ilkeleri ve konvansiyonlarını gözardı ederek çıkarları peşinde koşuyor, şiddete ve güvensizliklere yol veriyor, kanlı savaşlara neden oluyor…
 
*
Ya da süper gücünü korumak üzere işbirliği yapmaları gereğinden hareketle,
işte gizli gizli sürdürdüğü müzakereler ardından önce  giderek güçlenen Çin’in ekonomik yükselişinin bölge ticareti üzerinde etkisini kırmaya yönelik Trans-Pasifik Ortaklığını kuruyor,
Sonra Avrupa ile Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması yapma kararı alıyor.
 
*
ABD ve Avrupa’nın günlük ikili ticaret hacmi 2.7 milyar dolar, stok yatırımları ise 3.7 milyar dolardır.
Bu anlaşmayla iki tarafın dış ticaret ve yatırım rakamlarının yüzde 0.5 oranında artış göstereceği ve 460 milyar dolarlık bir dış ticaret hacmi yaratılması hedefleniyor.
Ekonomilerin yüzde 1.5 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.
 
*
Halbuki çok sayıda ülke, dünya ekonomisinde istikrarın olabilmesi ve finans piyasalarında risklerin azaltılması için Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası yönetiminde reform yapılması, finansal mimarinin değişimi gibi taleplerle birlikte serbest ticaret anlaşmalarının şeffaf ve şeffaflığın getirdiği meşrulukla yapılmasını istiyor. 
 
*
Başta Çin ve Rusya olmak üzere bir çok ülke serbest ticaret anlaşmalarının gizliden gizliye yürütülmesini, bu sırada seçilmiş sektörlere ayrıcalık tanınmasını reddediyor.
Özellikle anlaşmaların şirketlere hükümetleri dava etme hakkı veren maddesi, şirketleri ulusal hukukun üstünde bir konuma çıkarıyor ki, bu halin serbest ticaretin ruhuna aykırı olduğu vurgulanıyor.
Avrupa’da da  onbinlerce insan Madrid, Brüksel ve Berlin gibi pek çok kentte ilgili anlaşmaları protesto ediyor.
 
*
Başkan Obama küresel ekonominin yüzde 40’ını temsil edecek olan anlaşmaların, ABD’ye sadece ekonomik değil, siyaset ve güvenlik alanlarında da avantajlar sağlayacağını savunuyor.
Anlaşma sağlanamazsa dünya ticaretinin Çin’in kurallarına göre yeniden şekilleneceği ve ABD’nin geride kalacağını öne sürüyor.
Özel yetki tanınmasının anlaşmanın gerçekleşmesi için gerekli olduğunu ifade ediyor.
 
*
Aslında Başkan B. Obama’nın bazı ticaret anlaşmalarını kullanarak tüm yasaların üzerinde olan ve kimseye hesap vermek zorunda kalmayacak kurumsal bir imparatorluk kurmaya çalıştığı görülüyor.
Ama büyük şirketlerin herkesten fazla hak sahibi olacakları ve söz konusu anlaşmaları imzalayan ülkelerin yasalarının da üzerinde yer alacakları bu imparatorluk sistemi bütün dünyadan tepki alıyor.
Başkan Obama, sadece uluslararası hukuku ihlal etmekle kalmayıp, aynı zamanda uluslararası hukukun temellerini de yıkmakta önünde engel tanımıyor ama Cumhuriyetçi Parti giderek Obama ve yönetimine ayar veriyor.
 
*
Bu cümleden olarak Türkiye’yi milyarlarca dolar dolandıran, büyük şirketler ve zengin ailelerin kasalarına  milyarları aktaran bir hanedanlığın oluşturduğu karanlığının da sonuna gelinmekte olduğu anlaşılıyor…
 
15.6.2015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir