Tüketiciler isyanlarda…

NECDET BULUZ - food saglik beslenme

NECDET BULUZ

Bir yandan seçim heyecanı, öte yandan ekonomideki sarsıntı, bir başka yanda ise tüketim mallarında sürekli artışların önüne geçilememesi gündemin ana maddeleri olarak görülüyor. Pahalılığın bir türlü önlenemediği bu günlerde enflasyonun da aynı oranda artması sadece seyrediliyor. Hükümet olanlar ise bütün bu olup bitenler karşısında hiçbir önlem almıyor ve sadece seyrediyor.
Günlerden bu yana yazıyoruz, çarşı-pazarın nabzını tutuyor, tüketicilerin sesine kulak verilmesi gerektiğini anımsatıyoruz. Hatta son yazılarımızın birinde “Mutfaklardaki yangın mutlaka sandıklara yansıyacaktır” diyoruz.
Tüketicilerin isyan halinde oluşunu görmekteyiz. Çarşı-pazarda marketlerde tansiyon çok yüksek. Çünkü hemen her gün sebze ve meyve fiyatları katlanarak raflardaki yerini alıyor. Et, süt ve yan ürünlerine ard arda gelen zamları takip etmek bile imkânsız hale geldi. Temel gıda maddeleri bile el yakıyor.
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)’nin bir tespiti var. Buna göre tarladan bir ürün, markete gelinceye kadar yüzde 500 zamlanıyor. Bunu TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar açıkladı.
Eğer, bir ürün üretildiği bir yerden, marketlere gelinceye kadar yüzde 500 oranında zamlanıyorsa burada olan tüketiciye olmaktadır. Hükümet, öncelikle tüketiciyi korumak, bu pahalılığı oluşturan aracılarla mücadele etmek durumundadır.
Bugüne kadar bu konuda atılmış bir adım olsaydı, bugün biz de bu yazıyı yazmak durumunda kalmazdık. Kaldı ki, aracıların bu aşırı kazancı, pahalılığı, pahalılık da enflasyon artışını yaratmaktadır. Enflasyon artışının gıda maddelerinde yüzde 14 (resmi rakamlar) artış meydana geliyorsa, bunun nedenini başka yerlerde aramaya gerek var mı?
TZOB Genel Başkanı’nın bu konudaki açıklamalarına baktığımızda tüketicilerin nasıl bir durumla karşı karşıya kaldığın, nasıl korumasız ve kaderleri ile baş başa kaldığını da açık biçimde görmekteyiz.
TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, kuru incirin 6, maydanozun 5,4, salatalığın 4,9, kabağın 4,6, karpuzun 4,4, sivri biberin 4,2, kuru kayısının 3.1, marulun 3.1, domatesin ise 3 katı fiyata satıldığını belirterek, şunları söylüyor:

“Bu kadar fahiş fiyat farkı olur mu? Üreticide 5 lira 50 kuruş olan kuru incir, markette 32 lira 90 kuruş. Tarlada demeti 17 kuruş olan maydanoz, markette 91 kuruşa satılıyor. 34 kuruşluk salatalığın fiyatı 1 lira 66 kuruşa, 49 kuruş olan kabağın fiyatı 2 lira 26 kuruşa, 55 kuruş olan karpuzun fiyatı 2 lira 43 kuruşa, 55 kuruş olan sivri biberin fiyatı ise 2 lira 30 kuruşa çıkmaktadır. Bu düzene son verilmeli, aradaki zincir kırılmalı, fiyat makası daralmalı, üretici kazanmalı, tüketici de fahiş fiyata ürün tüketmemeli.”
Üreticinin kazanmadığı bir yerde ürün kalitesi de rekoltesi de beklenemez. Bunun yanında üreten artık üretmekten vaz geçer. Zaten ürünlerdeki düşüş, kalitesizlik ve pahallılık da bunu gösteriyor. Bu durumda ürün ithal etmek durumunda kalıyorsunuz. Sarımsağı bile Çin’den ithal etmiyor muyuz?

Marketlerdeki fiyatı bir ara 5 liraya yükselen, halen 2 ila 3 lira arasında fiyatlarla satılan patates tarlada 70 kuruşa alıcı bekliyor. Ödemişli üretici Mustafa Abacı, “Fiyat tartışması var ama biz de 70 kuruşa alıcı bulamıyoruz” diyor. Ödemiş Ziraat Odası Başkanı Ahmet Kocaağa da fiyat artışına, tüccarların stokçuluğunun neden olduğunu, yüksek fiyatın üreticiye kazanç getirmediğini vurguluyor.

Demek ki ortada stokçular var. Aşırı kazanç elde etmeye çalışanlar bulunuyor. Asıl mücadele bunlarla yapılmalıdır. Tarım Bakanlığı bu konuda hangi önlemleri alıyor, kimlerle mücadele diyor, üretici ve tüketiciyi koruma yasalarını nasıl uyguluyor bunu da bilemiyoruz.

Şimdi önümüzde Ramazan ayı var. Her Ramazan ayı öncesi piyasalarda bir dalgalanma oluyor. Et fiyatları başta olmak üzere, gıda ürünlerine bir ayar getiriliyor. Kısaca “Ramazan fırsatçıları” piyasaya çıkacak. Bu da bugünkü fiyatların daha da katlanması anlamına gelecektir.

Bu konuda da bizi yönetenlerin dikkati çekiliyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken bakliyatın, meyve ve sebzenin bollaşacağı zaman fiyat artışları oluyorsa bunda art niyetin aranması gerektiğini savunuyor. “Ramazan Fırsatçıları”na izin verilmemesi gerektiğinin altını çiziyor.
Piyasalar başıboş. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Geçmişte, et fiyatlarının yükselmesi ile alınan önlemlerin şimdi hiçbirini görmüyoruz. Üretim merkezlerinden tüketiciye kadar uzanan yoldaki aracılarla mücadele edene rastlayamadık.
Böyle bir durumda tüketici korumasız kalmıştır.
Üretici zaten ürettiği maldan kazanç elde edemediğinden yakınıyor. Üreticinin ne durumda olduğunu TZOB Genel Başkanı Bayraktar açıkça ifade ediyor. Bütün bunlar bilindiği halde neden önlem alınmıyor? Neden bazı konulara müdahalede geç kalınıyor anlamakta güçlük çekiyoruz.
Daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi mutfaklardaki yangın bir türlü sönmüyor. İşte, bu yangın geçmiş dönemlerde olduğu gibi bu kez de seçimlerde mutlaka sandıklara yansıyacaktır.
[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir