Hz. Muhammed Mescid-i Aksa’nın anahtarlarını çaldırdı mı?!

Kandil

kudüs hutbesi

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in geçtiğimiz 15 Mayıs 2015 Cuma günü Kudüs’e gidip, kutsal kabul edilen Mescid-i Aksâ’da hutbe okuması, oldukça tartışıldı Türkiye’de. Muhalefet bu konuyu eleştiriye tabi tutarken, iktidar ise Mehmet Görmez’in bu hareketini siyaset malzemesi yaparak meydanlarda övünme ve hava atma vesilesi yaptı.

Bize göre de Sayın Görmez bu hareketiyle, AKP’nin değirmenine su taşımıştır ve iktidar partisi lehine siyasi şov yapmıştır. Açıkçası dini siyasete alet etmiştir. Konuya ilişkin ayrıntılı görüşlerimizi bir önceki yazımızda işlediğimiz için(1) tekrar etmeyi lüzumsuz buluyoruz. Tıpkı Mehmet Görmez’in yapmış olduğu Kudüs ziyaretini ve Mescid-i Aksa’da hutbe okumasını lüzumsuz ve aynı zamanda zamanlama açısından manidar bulduğumuz gibi. Bize göre de Sayın Görmez, artık bu ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı yapamaz. Çünkü o, artık bu milletin nazarında meşruiyetini yitirmiş bir adamdır ve bundan sonra sadece amcasının Diyanet İşleri Başkanı olarak muamele görecektir. Bu sebeple Sayın Görmez, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin çağrısına kulak vererek derhal istifa etmelidir. Çünkü başındaki beyaz sarığa siyasi leke bulaşmıştır artık. Oysa o sarık leke kabul etmez. Kısacası, lüks mercedes tutkusu, yemiş tüketmiştir bütün saygınlığını ve itibarını…

Hz. Muhammed Mescid-i Aksa’nın Anahtarlarına Neden Sahip Çıkmadı?!  

Mehmet Görmez’in Mescid-i Aksa’da okuduğu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın resmi internet sitesinde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşti. Kudüs’ü ziyaret eden ilk Diyanet İşleri Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez, Mescid-i Aksa’da on binlerce Müslüman’a tarihi bir cuma hutbesi irad etti. Yüce Allah, nübüvvetin son bulmasından sonra Mescid-i Aksa emanetini İslâm ümmetine miras olmasına hükmetmiştir. İslâm ümmeti, Mescid-i Aksâ’yı Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın emriyle geçmiş ümmetlerden miras olarak devralmıştır. Peygamberlerden sonra insanlığa şahitlik etmesi için bu ilahi emaneti muhafaza eden, İslâm ümmetidir. İslâm ümmeti, Kur’an-ı Kerim’e sahip çıkmakla ve yeryüzündeki mescitlerin kendilerine emanet edilmesi sebebiyle insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmet olmayı hak etmiştir. Bu mescitlerin başında da Hz. Peygamberin yolculuk yapılmasına izin verdiği üç mescit bulunmaktadır: Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi ve Mübarek Mescid-i Aksa.(2) cümleleriyle aktarılan hutbe metninde gerçekten de tarihe geçecek sözler bulunuyor. Hangi tarihe mi? Elbette “Uydurulan Din” tarihine!

Mesela şu cümleleri ele alalım: “Yüce Allah, Hz. Muhammed (sas)’e yüksek semalarda Mescid-i Aksa’nın anahtarlarını teslim etti. Mescid-i Aksa’da onu (sas) geçmiş enbiya ve peygamberlere imam yaptı. Bu da peygamber olarak gönderildiğinde kendisine tabi olmaları için peygamberlerden aldığı misakı doğrulamak ve ümmetlerine şahitlik etmeleri içindir…” 

Peki Mehmet Görmez bu bilgileri nereden almıştır ya da nerede okumuştur? Kur’an’da ve sahih hadislerde bu yönde bir bilgi var mıdır? Ben bir ilahiyatçı değilim; onun için de haddimi aşmak istemem. Ancak ben acizane dini konularda kafa yoran ve 21 sene din adamlarının meclislerinde bulunmuş bir insan olarak şimdiye kadar, bu yönde herhangi bir ayet veya hadisle karşılaşmış değilim. Dolayısıyla; bu ülkenin en yüksek din otoritesi olduğu kabul edilen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, indirilen din ile değil, tamamıyla uydurulan din ile konuşmuştur Mescid-i Aksa’da.

Okumaya devam et  Dini yasak bölgedir. GİRİLMEZ!

Bugün bizatihi Miraç hadisesinin gerçekleşip gerçekleşmediği bile tartışma konusu yapılırken, Mehmet Görmez bu tür uydurmaları nasıl olur da Müslümanların en kutsal mekânlarından birisi kabul edilen Mescid-i Aksâ’da hiç çekinmeden dile getirebilir. Prof. Dr. Cemal Sofuoğlu, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk ve Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır gibi ilahiyatçılar, Miraç hadisesinin bin küsur yıldır anlatıldığı gibi gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, bunun ancak Hz. Peygamber uykuda iken vuku bulan bir hadise olabileceğini söylüyorlar. Esasen, Kur’an’ın vahiy yollarından birisi de “Sâdık Rüyalar” olduğuna göre; Miraç olayının da (eğer gerçekleşti ise) böyle bir rüyada vuku bulmuş olabileceğine inanmak mantık gereğidir.  Kaldı ki; Prof. Dr. Hayreddin Karaman ve Prof. Dr. İbrahim Kâfi Dönmez gibi muhafazakar kesimin pek sevdiği ilahiyatçıların konuya ilişkin görüşleri de yukarıda isimleri geçen ilahiyatçılardan çok farklı değildir(3).

Mehmet Görmez’in yukarıda anlattıkları, Müslümanların kendi dinlerini ve kendi peygamberlerini diğerlerine üstün tutma gayretlerinden kaynaklanan gerçek dışı sözlerdir. Her din mensubu, kendi dininin en doğru din olduğunu, kendi peygamberinin de en üstün peygamber olduğunu iddia eder. Anlaşılan, Müslümanlar da tarih boyunca kendi dinlerini ve kendi peygamberlerini diğer dinlere ve diğer peygamberlere üstün göstermek için bu tür abartılı ve gerçek dışı rivayetlere başvurmuşlardır. İsimlerinin Kur’an’da geçme sayısını, peygamberlerin birbirine üstünlüklerini ortaya koyma konusunda baz alma niyetimiz kesinlikle yoktur. Ancak merak edenler için söyleyelim ki; Hz. Musa, Kur’an’da ismi en çok geçen Peygamber’dir. Hz. İbrahim’in ismi bile Hz. Muhammed’in isminden 10-15 kat fazla geçer Kur’da. Saymadım ama herhalde Hz. İsa’nın ismi de Hz. Muhammed’in isminden daha çok geçer Kur’an’da.  Mehmet Görmez, işte tüm bu Kur’an gerçeklerini bir tarafa koyarak Hz. Muhammed’i, diğer bütün peygamberlere imam tayin etmiştir Mescid-i Aksâ’da! Oysa en azından benim bildiğim kadarıyla Kur’an’da böyle bir bilgi yoktur.

Üstelik Mehmet Görmez, Mescid-i Aksâ’nın anahtarlarını da Hz. Muhammed’e verdirmiştir Allah’a! Bir an için düşünelim; madem Allah Mescid-i Aksâ’nın anahtarlarını Hz. Muhammed’e verdi, şu halde Hz. Muhammed bu anahtarları ne yaptı? Kaybetti mi yoksa çaldırdı mı? Mescid-i Aksâ’nın anahtarlarını semanın bilmem kaçıncı katında Hz. Muhammed’e, dolayısıyla onun mirasçısı olan Müslümanlara verdiren Mehmet Görmez, acaba bu anahtarların akıbeti hakkında neler biliyor? Allah madem bu anahtarları Müslümanlara verdi, şu halde Mescid-i Aksâ bugün neden Yahudilerin işgali altındadır? Bu anahtarları Müslümanlara layık bulan Allah, bu anahtarların sürekli Müslümanlarda kalması için neden gerekli koruma tedbirlerini de almamıştır? Öyle ya; “Kur’an-ı biz indirdik, onu koruyacak olan da biziz” diyen Ulu Allah, acaba neden “Mescid-i Aksâ’nın anahtarlarını Müslümanlara biz verdik, kıyamete kadar bu anahtarların Müslümanlarda kalmasını sağlayacak olan da biziz…” demiyor!

Okumaya devam et  Diyanet’teki Tartışma: Melekler dişi mi erkek mi?

Açık söylüyorum; Mehmet Görmez, bu tür safsatalarla Müslümanların Kudüs ve Mescid-i Aksâ için kan dökmeleri ve ölmeleri gerektiğini söylemek istemiştir geçtiğimiz 15 Mayıs günü. Yani bir anlamda Müslümanları, Yahudilere karşı tahrik ve tazyik etmiştir. Hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin vermiş olduğu kırmızı pasaportla. Yani resmi olarak. Mehmet Görmez’e hatırlatalım; benim dedem (babamın babası) Birinci Cihan Harbi’nde Mescid-i Aksâ için canını vermiştir Sayın Görmez. Yani bizim aile Kudüs ve Mescid-i Aksâ için can verme borcunu ödemiştir ve bundan sonra o topraklar için bizim ailenin can vermeye hiç niyeti yoktur. Eğer çok istiyorsanız, siz gidin verin. Söz; arkanızdan Üç İhlâs bir Fatiha okumazsan namerdim!

Mehmet Görmez’in hutbe olarak okuduğu metinde bulunan ilginç sözlerden birisi de şöyle: “…Yüce Allah diğer mescitlere nasip etmediği bir şerefi bu mescide vermiştir. O da bütün Peygamberler bu mescitte namaz kılmıştır. Nebilerin ve Resullerin sonuncusu Hz. Muhammed’i (sas), bütün peygamberlere imam yaparak bu mescidi yüceltmiştir.”(4).

Oysa, Yaşar Nuri Öztürk, Abdülaziz Bayındır ve Cemal Sofuoğlu gibi isimler başta olmak üzere; bugün pek çok ilahiyatçı, Hz. Peygamber’in hayatında hiç Kudüs’e gitmediğini, Mescid-i Aksâ’da namaz kılmadığını, dolayısıyla O’nun Mescid-i Aksâ’da diğer peygamberlere namaz kıldırmadığını ve Miraç’ın başlangıç noktasının da Mescid-i Aksâ olmadığını söylüyorlar. Yaşar Nuri Öztürk, pekçok diğer ilahiyatçı gibi “Mescid-i Aksâ” tabirinin, “En uzaktaki mescit” anlamına geldiğini ve Hz. Peygamber’in, Kur’an’da “İsrâ” ya, yani “Gece yürüyüşü” ne çıkarıldığı  gece Mescid-i Haram’dan çıkarak o noktaya en uzakta bulunan mescide kadar yürüdüğünü, bugün Kudüs’te bulunan ve “Mescid-i Aksâ” olarak bilinen mescidin ise Emevi halifesi Abdülmelik tarafından yapılan mescid olduğunu ve buraya Emevilerce kasten “Mescid-i Aksa” adının verildiğini(5), Abdülaziz Bayındır ise Mescid-i Aksâ’nın 7. kat semada olduğunu söylemektedir(6).

Mehmet Görmez’in hutbe metninde geçen “Allah, bu şehri tüm insanlar için kıyamet gününe kadar bereketli kılmıştır. Bu bakış, mahza coğrafi bir esasa değil; Yüce Allah’ın bu mekanı mübarek kılması esasına dayanır. Allah’ın bu mekanı mübarek kılması, Allah’a, Kur’an’a ve İslam’a iman etmiş müminlerin de bu mekanı mübarek saymasını icap ettirmektedir. Bu mekanın dini anlamda mübarek olması bu mekanın emniyet ve güven içinde olmasını, buraya giren her bir ferdin eman içinde olmasını gerektirir.”(7) şeklindeki sözleri de, onun, Kur’an’ın 17. suresi olan İsrâ suresinin 1. ayetinde geçen “Mescid-i Aksâ” tabirinin, Kudüs’te bulunan ve 15 Mayıs 2015 günü minberinde hutbe irad ederek şanını aşan, şerefine şeref kattığını sandığı mescid olduğuna kesinlikle inandığını göstermektedir.

Okumaya devam et  Mehmet Nuri Yılmaz neden siyah cübbe giydi?

Çünkü söz konusu ayette, “Mescid-i Aksâ” için “etrafını mübarek kıldığımız, yani bereketlendirdiğimiz” yer olarak bahsedilmektedir. Anlaşılan Mehmet Görmez, “Mescid-i Aksâ” nın Kudüs’teki yapı olduğuna inandığından ve Kur’an’da bu yapı için kullanılan “etrafını bereketlendirdiğimiz” ibaresinden hareketle, Kudüs şehrinin de kıyamete kadar bereketli kılındığını söylemektedir. Oysa bu yaklaşım, bilim adamına yakışan bir yaklaşım hiç değildir.

Öte yandan son dönemin en meşhur İslam bilginlerinden Prof. Muhammed Hamidullah bile Kur’an’da sözü edilen Mescid-i Aksâ’nın, bugün Kudüs’te bulunan aynı isimli mescid olmayabileceğini söylemektedir. Muhammed Hamidullah, ayette geçen ‘en uzak mescid’ anlamına gelen Mescid-i Aksâ’nın, Küdüs’teki mescid olamayacağını, bunun ‘semavî bir mescid’ olması gerektiğini savunan görüşü tercih eder. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de Filistin’den ‘en yakın yer’ diye söz edilmektedir (Rûm 30/3). Şu halde ‘en uzak mescid’ Kudüs’te olmamalıdır. Öte yandan Kudüs’te eski mâbed (Süleyman Mabedi) İslamiyet’ten çok önce ortadan kaldırılmış, şimdiki Mescid-i Aksâ ise henüz yapılmamıştı…”(8). Muhammed Hamidullah’ın bu görüşü, Yaşar Nuri Öztürk’ün Kudüs’teki Mescid-i Aksâ için ileri sürdüğü “Emevi Halifesi Abdülmelik tarafından yaptırılmış ve kasten Mescid-i Aksa ismi verilmiştir” şeklindeki iddiası ile Abdülaziz Bayındır’ın “Mescid-i Aksâ, 7. kat semadadır” iddiasını  da doğrular niteliktedir.

İşte bilim adamına yakışan kabul, bu kabuldür. Bilim adamı sürekli şüphe duymak ve kendi kendisine sürekli olarak soru sormak zorundadır çünkü. Bilimselliği tartışmalı olan ve yüzlerce yıldır hiç bir değişikliğe uğramadan öylece biriktirilen mevcut rivayetlere dayanarak bilim değil, ancak filim yapılabilir ve ne yazık ki; bu ülkede bilim adamı kılığına girip her türlü filmi çeviren bir sürü artist bulunmaktadır.

Bu bakımdan sözde Mescid-i Aksâ’da vermiş olduğu sözde tarihi hutbede “Türkiye’deki kardeşleriniz, özellikle de Diyanet İşleri Başkanlığında çalışanlar size yardım etmek ve saldırıları önlemekte kendilerini sorumlu hissediyorlar. Bu ziyaretimin tek bir anlamı vardır:  O da; biz sizinleyiz ve sizden bir parçayız. Size acı veren şey bize de acı verir. İhtiyaç duyduğunuz her şeyi temin etmek bizim görevimizdir…” diyerek, Filistinli Müslümanlara hayal satan ve haddini aşarak Türkiye’yi bazı taahhütlerin altına sokmaya çalışan Mehmet Görmez’e son sözümüz, ancak “hadi canım sen de” olabilir.

Zira Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kaynakları, onun babasının malı değildir ki; Kürtçe Kur’an, Ermenice Kur’an, İşârât’ül İ’caz, lüks mercedes makam aracı ve Filistin diyerek istediği gibi savursun…


1-https://turkiyeninsesleri.wordpress.com/2015/05/25/os-mescid-i-aksada-hutbe-okumanin-bedeli-zirhli-mercedes-mi/,

2-http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/diyanet-isleri-baskani-gormezden-mescid-i-aksada-tarihi-hutbe/26831?getEnglish=,

3-Aynı kaynak.

4- Konuya ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. ” İsrâ Nedir? Mescid-i Aksâ Nerededir? Kur’an’da Miraç Var mı?” başlıklı makalemiz,

5- https://www.youtube.com/watch?v=xLzmn6a5Cpc

6- https://www.youtube.com/watch?v=3fP0XzOPcpQ

7-http://www.diyanet.gov.tr/tr/icerik/diyanet-isleri-baskani-gormezden-mescid-i-aksada-tarihi-hutbe/26831?getEnglish=,

8- Kur’an Yolu-Meâl ve Tefsir, c,3, s, 460, DİB. Yayını, Ankara-2007


Comments

“Hz. Muhammed Mescid-i Aksa’nın anahtarlarını çaldırdı mı?!” için bir yanıt

  1. Mustafa Aslan AKSUNGURMAS avatarı
    Mustafa Aslan AKSUNGURMAS

    Yazık şu 2015’lerin Türkiye’sindeki cahilliğin de ötesinde Kutsal İslâm Dininin bazı çıkkarlara alet etme çabalarına…
    Hele bu çaba Kutsal DİYANET İŞLERİNİN BAŞKANINDAN Gelince, Türk Halkı bu cahilliğin yanıtını, en kısa zamanda, 7 Hazirandan bile önce kesinkes vermelidir…
    Şu küçücük çıkarlar, kocaman bir insan ömrünü ne hallere sokuyor YARABBİİİ…! m.a.a.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir