Dün Ankara’nın Kızılay’ında, Çankaya yönüne gidecek otobüsü beklerken, “Geliyor, geliyor” naralarıyla bir seçim otobüsü geçti önümüzden. Otobüsün önünde “Anadolu Partisi”, yan ve arka taraflarında da Emine Ülker Tarhan’ın portresi vardı. Anlaşılan otobüs Emine Ülker Tarhan’ın genel başkanı olduğu Anadolu Partisi’ne aitti.
Yanımda duran ve emekli askere görüntüsü veren 70-75 yaşlarında oldukça gösterişli ve iyi giyimli bir adam bana dönerek;
-“Kendisini israf etti. Parti yönetimine kafa tutmakla yanlış yaptı. Oysa öyle yapmasaydı, şimdi yine liste başıydı CHP’de…” dedi.
-“Öyle” dedim. “Henüz ilk döneminde CHP Grup Başkan Vekilliği gibi önemli bir göreve getirildi. Şimdi CHP’de olsaydı, muhtemel bir CHP iktidarında kesin Adalet Bakanı yapılırdı!”
Adam bu sözlerimi tasdik ederek devam etti;
-“Doğru; kaliteli bir isim. Ancak partisinin hiç şansı yok. İnsanlar bazen kanaatkâr olmuyorlar, beklemesini bilmiyorlar. Herkes bulunduğu yerde baş olmaya çalışıyor. Dolayısıyla; Emine Hanım da yanlış yaptı…” dedi.
Adamın konuya duyarlı olduğunu görünce; kendisine sordum;
-“Süheyl Batum da bununla birlikte mi?”
Adam;
-“Bilmiyorum…” dedi.
-“O da yanlış yapanlardan birisi” dedim. “Eğer düzgün bir duruş sergileseydi, o da şimdi listelerde idi ve tıpkı Emine Ülker Tarhan gibi, muhtemel bir CHP iktidarında o da potansiyel bakan adaylarından birisiydi…”
Adam, bu sözlerimi de tasdik ederek devam etti;
-“İnşallah, bunlar gidici, ülkenin altını üstüne getirdiler, bütün düzenini bozdular. Ben öyle görüyorum seçim sonuçlarını..” dedi.
“Bunlardan” maksadı iktidar partisiydi.
-“Peki seçim sonuçlarını nasıl görüyorsunuz?” diye sordum, cevabı;
-“CHP-MHP koalisyonu kurulur. Hem de gayet iyi olur. Hiç değilse rejim ve parlamenter sistem korunmuş olur. Yoksa bunlar, rejimi de değiştirecekler. Baksanıza adam Parlamenter sistemi yıkmakta kararlı gözüküyor. Ve bunu da açık açık söylüyor…” dedi.
…
Otobüsüm geldiği için vedalaşıp ayrıldım, hiç tanımadığım, ancak benimle konuşma ihtiyacı duyan adamın yanından. Anlaşılıyor ki; bu ülkede aklı eren ve ülkenin başına gelecekleri az çok tahmin eden herkes islim üstünde ve beklenti içinde. Sistemin geleceğinden kaygı duyuyorlar ve bu kaygılarını gözüne kestirdikleri herkese anlatıp, onları aklı selime ve dikkatli olmaya çağırıyorlar. Doğrusu, dün Ankara’nın Kızılay’ında kısa bir görüş alışverişinde bulunduğum adamın tavrı, 7 Haziran için bana umut vermiştir. Umarım ve dilerim ki; bu umut gerçekleşir.
Akıl- Mantık ve Bilim de CHP-MHP Koalisyonu Diyor!
Hem CHP’ye ve hem de MHP’ye oy veren insanlarla konuştuğumda, ortak beklentinin CHP-MHP koalisyonu olduğunu açıkça görüyorum ben. Hatta bu konuda geçmişte her iki partide aktif siyaset yapanlar bile böyle düşünüyorlar. Anlaşılan onlar da, 1980 öncesinde yaşanan son derece dramatik ve trajik olayları bir tarafa atmışlar, ülkenin ve milletin istikbali için bazı duyguların bastırılması gerektiğine ve “Mevzubahis vatansa gerisi teferruattır” sözünün, içinin doldurulması gerektiğine inanıyorlar.
Şahsen biz de böyle düşünenlerdeniz. Çünkü bize göre de, ülkenin bütünlüğü ve milletin bölünmezliği, ayrıca parlamenter demokrasimiz ve laik cumhuriyetimiz tehlikeye girmiş bulunmaktadır. Bir siyaset büyüğünden dinlediğime (onun da Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde görevli bir akademisyenden dinlediğine) göre; Doğu’da devlet otoritesi büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Halk, devletin taraf olmadığı, yani kişiler arasındaki uyuşmazlıkların hallinde mahkemelere değil, PKK’nın işaret ettiği adamlara gidiyormuş! Elbette devlete ödeyeceği yargı harçlarını da örgüte ödüyormuş! Bu konuda Güneydoğu da herhalde Doğu’dan farklı olmasa gerekir. Devletin, bölgede vergiden tutun da elektrik ve su paralarına kadar gerçek anlamda tahsilat yapamadığına ilişkin boy boy haberler var medyada…
Bu sebeple, 35-40 yıl öncesine takılıp kalmamak gerekir. Karşılıklı bir helalleşme ile CHP-MHP koalisyonu pek ala kurulabilir bu ülkede. Üstelik geçmişte iki kez denenmiştir ve oldukça da başarılı olmuştur. Ecevit liderliğindeki DSP-MHP-ANAP koalisyonu ile 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı konusunda yapılan koalisyondan bahsediyorum. Şimdi neden olmasın? Bal gibi de olur.
Üstelik seçim anketleri de buna işaret etmektedir. Seçim anketlerine göre; AKP’nin tek başına iktidar olması mümkün görülmüyor. Liderlerin ve parti yöneticilerinin birbirlerine yaptıkları hakareti dikkate aldığımızda AKP-CHP ve AKP-MHP koalisyonları da mümkün değildir! Şu halde geriye kalıyor CHP-MHP koalisyonu. HDP barajı aşarsa AKP-HDP koalisyonu da mümkündür ama, Tayyip Bey’in “Zerdüşt” olarak ilan ettiği adamlarla koalisyon kurması, artık onun siyaseten iflas ettiği ve siyasi etiği büsbütün ayaklar altına aldığı anlamına gelecektir. Gerçi ben, böyle bir koalisyona “Asla olmaz” da diyemiyorum. Hele de İslam’ın yüce kitabına “Bakara-makara” diyenlerin zihniyetinin egemen olduğu bir siyaset anlayışında!
En son yapılan seçim anketlerinden, KamuAR’ın 20-27 Nisan’da yapmış olduğu ankete göre; AKP %36, CHP %26.7, MHP %22.4 ve HDP %6.7 oranında oy alıyor. Kısaca KamuAR, CHP-MHP koalisyonu diyor. İsabetli seçim anketleriyle tanınan SONAR’ın 29 Nisan’da ilan ettiği anket sonuçlarına göre; AKP %43, CHP %26.1, MHP %17.2 ve HDP %9.6 oranında oy alıyor. AKP’nin %43’ü kaç milletvekiline tekabül ediyor emin değilim ama galiba SONAR da CHP-MHP koalisyon hükümeti diyor! SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı’nın Vatan Partisi’ne oldukça yaklaştığı düşünülürse, onun yapmış olduğu ankete bu kez biraz kuşku ile bakmakta fayda var. Anlaşılan; SONAR Başkanı, CHP’den ve MHP’den Vatan Partisi’ne oy devşirme derdine düşmüş durumda. Onun için de AKP’nin oyunu maksatlı olarak yüksek göstermek suretiyle, CHP ve MHP seçmeni üzerinde umutsuzluk yaratmaya çalışıyor.
GEZİCİ araştırma şirketinin 20-26 Nisan tarihlerinde yapmış olduğu araştırmaya göre ise AKP %38.1, CHP %28.5, MHP %18.0 ve HDP %11 oranında oy alıyor. Görüldüğü gibi Gezici; HDP’nin barajı aşacağını söylüyor. Ancak Gezici de CHP-MHP koalisyonu diyor bu araştırmasıyla. Çünkü iki partinin oy oranı toplamı %%46.5 yapıyor. Ancak GEZİCİ’ye göre AKP-HDP koalisyonu da mümkün görülüyor. Yani GEZİCİ’ye göre; İslamcılarla (tayyip Bey’in tabiriyle) Zerdüştlerin, ateşperestlerin ve putperestlerin koalisyon kurması da ihtimal dahilindedir! Allah korusun; işte o zaman ülkemiz ve milletimiz için tehlike çanları çalıyor demektir!
Bütün bunları dikkate aldığımızda; Anzavur Ahmet ve Kuvayı İnzibatiye zihniyetine karşı bir Kuvayı Milliye ruhunun yeniden egemen olması, bunun için de Kuvayı Milliye’den neşet etmiş CHP ve MHP’nin yan yana gelmesi kaçınılmaz gözüküyor. Bunu için de partilerin karşılıklı olarak kimi ödünler vermesi gerekiyor. CHP’nin, özellikle Kürt Politikası konusunda MHP’ye yaklaşması, ikide bir 1989 yılında hazırlandığı söylenen Kürt Raporu’na ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına atıf yapmaktan vazgeçmesi büyük önem taşıyor…
MHP seçmeninde ve yönetiminde Sezgin Tankıkulu gibi geçmişte PKK’nın avukatlığını yapmış bazı kişilerin, CHP yönetiminde yer alıyor olması, belki bir çekince yaratabilir. Ancak unutulmasın ki; MHP’nin İstanbul 3.Bölge 4. sıra adayı Arzu Erdem’de PKK’nın söylemlerine yakın bir söylem içindedir. Öte yandan demokrasinin bir tarifinin de “Uzlaşma” ve “katlanma” rejimi olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır.
MHP’nin Seçim Beyannamesi!
CHP’nin seçim beyannamesini konu edindiğimiz 22 Nisan 2015 tarihli ve “CHP’yi kutluyorum, aynısını MHP’den de bekliyorum…” başlıklı yazıyı şu cümlelerle bağlamıştım:
“Bana göre; CHP’nin Seçim Beyannamesi, AKP’nin Seçim Beyannamesi’nin yaratmış olduğu etkiyi silip süpürmüştür. Toplumda bir sinerji yaratmıştır. Şimdi aynı sinerjiyi MHP’den de bekliyoruz. MHP, madem ki; beyanname açıklama işini en sona bıraktı, MHP’nin, açıklanan beyannamelerden de hareketle toplumda yankı uyandıracak bir beyanname açıklamasını beklemek her şeyden önce bir seçmen olarak bizim hakkımızdır diye düşünüyorum.”(1).
Nihayet MHP’de seçim beyannamesi açıklamış bulunuyor. Hem de “Türkçüler Günü”ne isabet eden 3 Mayıs günü. MHP yönetimi, bu durumu “Siyasi taktik gereği” olarak açıklıyor. Anladığım kadarıyla; MHP yönetimi, seçmenlerin aklında kalacak olan beyannamenin en son açıklanacak beyanname olacağından hareketle böyle bir taktik uyguladılar.
Ancak itiraf etmek gerekirse; şahsen ben, Sayın Bahçeli’den MHP’nin seçim beyannamesini dinlerken, hiçbir heyecan duymadım! Bahçeli’nin söylediklerini, sanki Sayın Kılıçdaroğlu’ndan daha önce dinlemişim gibi geldi bana! Yani bana göre; CHP ve MHP’nin seçim beyannamelerinin özelikle ekonomik ve sosyal konuları içeren bölümleri, bazı küçük değişiklikler ve rakam farklılıkları dışında hemen hemen birbirinin aynısı! Üstelik önerilen ekonomik paketin bütçeye yükleyeceği maliyetler de neredeyse birbirine eşit! CHP yapmış olduğu önerilerin maliyetini yaklaşık 69-70 milyar TL olarak hesaplarken, MHP de bu maliyeti 71.9 milyar TL olarak öngörmüş bulunmaktadır(2).
CHP ve MHP’nin seçim beyannamelerinin ortak yanlarından birisi de Suriyeli sığınmacıların ülkelerine gönderileceğine ilişkin düzenlemelerdir. Şahsen bu konuyu oldukça önemsiyorum ve bu konuda her iki partiyi de kutluyorum. Çünkü bu sığınmacılar, hemen her yönden ülkemiz ve milletimiz için büyük tehlikedir. Ekonomik hayatımızı olumsuz yönde etkilemeleri bir yana; bu insanlar toplumsal hayatımızı, aile kurumumuzu ve hatta giderek neslimizi de bozucu yönde potansiyel bir tehlike arz etmektedirler. Üstelik bu adamların içinde, ülkemize düşman unsurlar bulunabileceği gibi, casuslar ve özellikle Suriye Gizli Haber Alma Teşkilatı El-Muhaberat militanları da bulunabilirler. Ki; bu örgüt, yıllardır PKK terör örgütü militanlarını eğiten ve eylem yapmak için ülkemize gönderen tehlikeli bir örgüttür. Bu bakımdan hem CHP’nin, hem de MHP’nin, farklı maksatlarla bile olsa Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndereceklerini beyan etmelerini oldukça önemsiyorum ben.
Seçim beyannamelerinden çok daha önemli olmak üzere; her iki partide Anayasamızın ilk üç maddesine ve bu üç maddeye dokunulmayacağını garanti altına alan 4. maddenin değiştirilmesine karşı olduklarını her zaman topluma deklare etmiş bulunmaktadırlar. Her şey bir yana; sadece bu husus bile bu ülkede CHP-MHP koalisyonunun mümkün, hatta elzem olduğunu göstermektedir aslında. Geçmişte MHP içinde siyaset yapmış ve 1980 öncesi olayların tam da göbeğinde bulunarak olayların acısını yakından hissetmiş olarak kodeslere tıkılmış tecrübeli bir politikacımızın da dediği gibi; CHP-MHP koalisyonu, aynı zamanda Türkiye’de büyük bir toplumsal uzlaşmayı da beraberinde getirecek, milli istiklalimiz ve ulusal istikbalimiz için güven tazeleyecektir.
Bu sebeple, hem CHP’ye, hem de seçim mitinglerine yarın itibarıyla, Türklüğün nabzının attığı yer olan ve Anadolu’nun tam göbeğindeki benim şehrim Çankırı’dan başlayacak olan MHP’ye başarılar diliyorum. Umarım ve dilerim ki; her iki parti de istedikleri sonuca ulaşırlar 7 Haziran gecesi. Zira mevzubahis olan vatan, gayrisi ise teferruattır…
___________
1- https://www.turkishnews.com/tr/content/2015/04/22/chpyi-kutluyorum-aynisini-mhpden-de-bekliyorum/,
2-CHP’nin hesapladığı bir yıllık öneri maliyeti gazetelerde 57.2 milyar TL. olarak haberleştirilmiştir. Ancak yanlış hatırlamıyorsam CHP’nin ekonomi kurmaylarından Faik Öztrak, bir televizyon programında bu rakamı yaklaşık 69-70 milyar TL olarak telaffuz etmişti.
Yazıları posta kutunda oku