Bu telaş neden?…

Mustafa Kemal Atatürk

NECDET BULUZ

Seçim yaklaştıkça, meydanlardaki tansiyon da artmaya başladı. Muhalefet partilerinin seçim yatırımını ekonomi üzerine oturtmasından sonra, iktidar partisi çepeçevre sarılmış oldu. Daha önce kendi kullandığı silahların muhalefetin eline geçmesi ile de öyle görünüyor ki bir çöküş başlamış oldu.
Zaten, son yapılan kamuoyu araştırmalarına bakılacak olursa AK Parti oylarının hızla eridiğini görürüz. Çeşitli kamuoyu araştırma gruplarının yaptığı anketlerin ortalamasında iktidar partisinin oy oranı yüzde 40’larda bulunuyor. Bunun da daha aşağılara çekileceğini iddia edenler de var.
Örneğin, MHP kanadı “Bizim seçim beyannamemiz yeni açıklandı. Meydanlara da inmedik. Seçim beyannamemizin açıklanması ve meydanlara inmeye başlamamızdan sonra anketler altüst olacaktır” diyor.
AK Parti kanadında yaşanan panik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da “toplu açılışlar” adı altında yapılan toplantılarda konuşmalarıyla üst sınıra taşınmış görünüyor. Erdoğan, açılışlarda adeta bir siyasi parti lideri gibi konuşuyor, muhalefete çatıyor.
Muhalefet Erdoğan’ın bu tuzağına düşer mi bilemiyoruz? Çünkü Cumhurbaşkanı sürekli olarak muhalefet partilerini tartışma ortamına çekmeye çalışıyor.
Burada özellikle söylemek istediğimiz şudur:
Muhalefet partilerinin muhatabı AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu mudur, yoksa Cumhurbaşkanı Erdoğan mıdır? Eğer muhalefet burada bir ayırımı gözetmezse seçim çalışmalarında Erdoğan ve Davutoğlu ikilisiyle aynı anda mücadele etmek durumunda kalacaktır.
Daha önce Cumhurbaşkanı, sadece toplu açılışlara katılacağını, meydan konuşmaları yapmayacağını duyurmuştu. Ancak, son günlerde Cumhurbaşkanı’nın bir parti lideri gibi toplu açılışlarda da meydan konuşmalarına benzer konuşmalar yapmaya başladığını görüyoruz. Özellikle de din üzerinden siyasetin ağırlık kazandığı bu konuşmalarda daha çok muhalefet hedef alınıyor.
Muhalefet, yazımızın başında da değindiğimiz gibi genel olarak asgari ücret, emekli maaşları, taşeron işçi sorunları, mazot fiyatlarında düşüş, yoksullara maddi yardım gibi ekonomi ağırlıklı vaatleri sıralıyor. Erdoğan’ın ise bunlara karşı kuran, din, iman, Diyanet, cami, Kâbe gibi söylemlere ağırlık vermesi bir telaşın nedeni olabilir mi? Çünkü AK Parti daha önceki seçimlerde de aynı yön ve taktikle oy almayı başarmıştı. Şimdi, eskiye dönüş mü başlamış olacak?
Artık iktidar partisi de şu gerçeği görüyor:
AK Parti seçimde tek başına iktidar olamayabilir. Sanıyoruz, Cumhurbaşkanı da bunu görmüş olacak ki, meydanlarda muhalefet çatıp, seçimi yine din ekseni üzerine oturtarak oy toplamaya ve AK Parti’nin oylarını yükseltmeye çalışmaktadır. Çeşitli çevrelerin iddiaları da bunu gösteriyor.
Başbakan Davutoğlu’nun seçim çalışmalarında yetersiz oluşunun da Erdoğan’ın söylemlerinde etkili olduğu ifade ediliyor.
Bizim söylemek istediklerimiz de var:
Kuran yüce kitabımızdır ve seçim meydanlarında diğer partileri dışlamak, ayırımcılık yapmak, mezhep ayrımcılığını körüklemek için kullanılmamalıdır. Bizi birleştiren, güçlendiren din, Kâbe, Diyanet üzerinden siyasi yarışı sürdürmek ne kadar doğru olabilir? Bu konuların toplumda derin yaralar açacağını, küskünlük ve kırgınlıklara yol açabileceğini düşünüyoruz. Bu nedenle biz hep din üzerinden siyasete sıcak bakmadık, desteklemedik. Herkesin dini, görüşü ve yaşantısı kendisinedir.
İktidar partisinin, hali ile Cumhurbaşkanı’nın telaşı, MHP ve HDP’deki oy yükselişidir. AK Parti tabanında yapılan değerlendirmelerde de adı geçen partilerin oylarındaki yükselişe dikkat çekiliyor. Özellikle MHP’deki oy artışının giderek daha da yükselmesi bu panikte önemli rol oynuyor.
Dikkat edilecek olursa Cumhurbaşkanı milliyetçi oylara talip olmak için, milliyetçi, söylemlere ağırlık vermeye başladı. Güneydoğu’da AK Parti’den koptuğu iddia edilen yüzde 2,5 oranındaki Kürt oyların yeniden AK Parti’de toplanması için dini ağırlıklı konuşmalar ön plana çıkmaya başladı. Öyle sanıyoruz ki, 7 Haziran seçimlerine kadar bu böyle gidecektir.
Ancak, milliyetçi oyları kapmak için söylenenler, ortaya konulanlar milliyetçi oyları kapmaya yeter mi? Bugüne kadar Türk adını söylemeyenler, teröristlerle masaya oturanlar, Atatürk ve bayrağımızı koruyamayanlara milliyetçi kesim oy verir mi? Bugüne kadar yapılanların unutulması mümkün mü? Sanmıyoruz.
Kaldı ki, iktidar partisinin oy kaybı sadece bu konularla da sınırlı değil. Ekonomideki kötü gidiş, hukuk sistemimizdeki sıkıntılar, polis devleti olma yolundaki adımlar, özgürlüklerin önlenmeye çalışılması, insan hakları gibi konular da iktidar partisinin erimeye başlamış olmasının başka nedenleri olarak karşımızda duruyor.
Bir önemli konu da şu:
Yurt dışı oylar bu seçimde büyük önem taşıyor. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yurt dışı oylardan gerektiği kadar istifade edilememişti. Başbakan Davutoğlu bu nedenle özellikle Almanya’da önemli vaatlerde bulunarak yurt dışı oylardan da istifade etmenin yollarını aramaya başladı. Aynı şekilde muhalefetin de yurt dışı oylarla yakından ilgilendiğini görüyoruz.
Millet iradesi ve bunun sandıklara yansıması çok önemlidir. Bu nedenle biz sandıktan çıkacak sonuca saygı duyacağız. Milletimizin de sandığa bunu yansıtacağı inancı içindeyiz.

[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir