Arap-İran kapışması bölgesel liderlik savaşıdır…

Mekke'nin yukarıdan panoramik görünüşü, Suudi Arabistan

NECDET BULUZ

Yemen’de Suudi Arabistan öncülüğünde 10 Arap ülkesinin desteği ile Husi’lere karşı başlatılan hava operasyonları sürüyor. Suudi yetkililer “Sonuç alınıncaya kadar harekât sürdürülecektir “açıklaması yapıyor. İçimizdeki olayların yoğunluğu nedeni ile Yemen’deki gelişmeleri neredeyse unutuyoruz. Daha önceki yazılarımızda Yemen’de vekâlet savaşını olduğundan söz etmiştik. Bugünkü yazımızda bunu biraz daha açalım.
Çevremize bir bakalım:
Irak, Suriye ve Lübnan Şii Hizbullah’ın kontrolü altında bulunuyor. Hizbullah ise İran’ın desteğindeki bir örgüt olarak biliniyor. İran destekli Şii Husi’ler şimdi de Yemen’de yönetimi ele geçirmeye başladı. Suudi Arabistan’ın arka bahçesi Bahreyn ve Yemen’in Şii yönetimi altında bulunması ise Körfez ülkelerini de rahatsız ediyor.
Görüldüğü gibi ortada bir İran destekli Şii yayılmacılığı görülüyor. Yemen’de her ne kadar Husi’lere karşı başlatılan savaş, bir yönetim değişikliği olarak gösteriliyorsa da ortada açıkça bir mezhep çatışmasının varlığından söz edebiliriz.
Aslına bakılacak olursa bu durum, hem Amerika’nın, hem de İsrail’in işine geliyor. Bu nedenle de Amerika, Suudi Arabistan ve müttefiklerinin Yemen’e hava saldırılarını destekliyor. Bilindiği gibi Türkiye de bu konuda Suudi Arabistan ve müttefiklerine destek verdiğini açıklamıştı.
Burada şunu belirtmeden geçmeyeceğiz:
Bu savaş bizden uzakta ve Araplar ile İran arsında oluyor. Bizimkilerin Suudi Arabistan’ı destekleyen açıklamaları, öyle görünüyor ki İran ile olan ilişkilerimizi sarsacaktır. Bu konuda İran’dan gelen tepkileri görmezden gelemeyiz.
Eğer Yemen’de bir mezhep çatışması varsa, biz doğrudan bu mezhep çatışmasında taraf olmuş sayılmıyor muyuz? Hâlbuki bu konuda acele etmemek, daha sorumlu hareket etmek bizim açımızdan daha sağlıklı olmayacak mıydı?
Bilindiği gibi Araplar, Mısır’daki zirvede bir araya gelip, bir Arap Ordusu kurulması yönünde karar aldılar. Alınan kararda 40 bin kişilik bir ordunun kurulması da kararlaştırıldı. Mısır Devlet Başkanı Sisi’nin resmen açıkladığı bu ordunun kime karşı kurulduğu sorgulanıyor.
Şu gerçeği görmezden gelemeyiz:
Amerika’nın desteği ve izni olmadan Arapların böyle bir adım atması mümkün değildir. Arap Ordusu kurulması konusunda Amerika parmağının ve desteğinin olduğunu düşünüyoruz. Bu ordunun da İran’a karşı kurulmuş olduğunu sanırız artık herkes tahmin ediyordur.
Bugüne kadar İsrail’e karşı bir türlü bir araya gelemeyen, 30 yıldan bu yana da kurmayı planladıkları Ortak Arap Ordusu’nu kuramayan Araplar, şimdi İran’ın yayılmacılığı korkusu karşısında böyle bir hareket içine girmişlerdir. Bu hareketin destekçisi ve mimarı da Amerika’dır.
Çünkü Amerika İran’a karşı artık doğrudan değil, Arapları kullanarak mücadele veriyor. Arap ülkelerini taşeron olarak kullanıyor.
Ortada görüldüğü gibi bir İran-Arap mücadelesi var. Böyle bir mücadelenin gereksiz açıklamalarla içine girmememizin bir anlamı var mı? Biz, çıkarlarımız neyi gerektiriyorsa o şekilde hareket etmek durumundayız. Bu nedenle bu konuda da çıkarlarımız gereği İran-Arap kavgasında tarafsızlığımızı korumak durumundayız.
Bilindiği gibi daha önce Suriye politikalarımızdaki yanlışlar nedeni ile çok büyük bedeller ödemek durumunda kaldık. Siyasi ve ekonomik yönden büyük zararlarımız oldu. Komşularımızla sorunlu hale geldik. Bunlar da yetmiyormuş gibi 2 milyon Suriyeli sığınmacı ülkemize yayıldı. Sınırlarımız yol geçen hanına döndü. Türkiye bölgede yalnızlaştı.
Yemen’deki mezhep kavgaları yayılır, Ortadoğu’yu içine alırsa, bu yangından kendimizi nasıl koruyacağız? Zaten sıkıntılı bir bölgedeyiz ve özellikle son günlerde dış güçler Türkiye’yi her alanda sıkıştırıyor. Terör eylemleri gittikçe daha da rahatsızlık veriyor. Bunun yanında bir mezhep çatışmasının körüklenmesi ülkemizi ne hale getirir? Bütün bunların hesabını yapmak durumundayız.
Ortadoğu çok karışık ve kaygan bir zeminde bulunuyor. Kimin eli kimin cebinde belli değil. Örneğin ABD, IŞİD’e karşı, İngiltere, Fransa, Almanya gibi Batılı ülkeler ile Suudi Arabistan, Katar ve Kuveyt gibi bölge ülkeleriyle birlikte yaklaşık 40 ülkelik bir koalisyon kurmuştur ama IŞİD’e karşı savaşan İran’dır. En fazla, 5 veya 10 bin militana sahip olan; uçağı, helikopteri ve tankı bulunmayan IŞİD nasıl olur da 40 süper ülkeye kafa tutabilmektedir? ABD, İsrail ve Batılı ülkelerin silahlandırdığı 100 bin kişilik Barzani’nin peşmergesi, Irak devletine ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kafa tutuyor ama IŞİD’e karşı bir şey yapamıyor. İran destekli Irak Silahlı Kuvvetleri IŞİD’e karşı savaşıyor ama bir başarı elde edemiyor. İşte bu noktada kafalar karışıyor. Bu durum son derece düşündürücü değil mi?
Mısır’da darbe ile işbaşına gelen Sisi’nin içinde bulunduğu bir koalisyona Sisi’ye şiddetle karşı çıkmamıza rağmen destek vermiş olması da düşündürücüdür.
Bütün bunları göz önüne alarak bundan sonra izleyeceğimiz politikalarda daha dengeli olmak durumundayız. Kaldı ki, biz hiç zaman Araplara güven olmayacağını da yazdığımız her yazıda anımsatmadan geçmiyoruz.
[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir