“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?…”

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

Geçenlerde televizyonda ana haberlerde izledik. Trafik polisleri her iki noktada da kontrol yapıyordu. Bu noktalardan biri İstanbul Boğaz Köprüsü, diğeri Ankara’da trafiğin yoğun olduğu bir caddeydi. İstanbul’da özel araç geçiş üstünlüğü bulunan yoldan sadece polis araçları, ambulans ve itfaiye geçişi yapılabiliyor. Diğer araçların geçişi ne şekilde olursa olsun yasaklanmış. Para cezası ile cezalandırılıyor.
Daha önce de bu şeritlerin çeşitli şekillerde ihlal edildiğini biliyoruz. Özellikle araçlarına ışık ve siren takan bazıları geçiş üstünlüğü elde edebilmek amacı ile bu şeritleri kullanıyordu. İstanbul Trafik Müdürlüğü’nün aldığı son kararla şeritler sadece yukarıda sözünü ettiğimiz araçların kullanımına açılmış bulunuyor.
Şimdi haberlere geçelim:
Şeridi ihlal eden iki araç trafikçilerce durduruluyor. Birisi cenaze aracı, diğeri ise özel bir araç. Cenaze aracı sahibi, cenaze taşıdığı için şeridi ihlal ettiğini söylüyor. Trafik Müdürü, tabutu açtırıyor cenaze ortada yok. Ceza işlemini gerçekleştiriyor. Kaldı ki, cenaze taşınsa bile bu yol bu araç için yasak yol ise bu yasak yine de uygulanmalıdır.
İkinci araç sahibi aracın Başbakanlığa ait olduğunu, özel araç olduğunu, Eski Bakan Hayati Yazıcı’nın aracı olduğunu söylüyor. Evrakları da gösteriyor.
Biz, hala şunu öğrenemedik:
Yol yasak ise, senin aracının kime ait olduğu önemli olmamalıdır. Bu, bir üstünlük değildir. Trafikte suç işlenmişse, bu sucu işleyen cezasını çekmelidir. Sucu işleyenin de kim olduğu yine önemli değildir. Trafik suçları hiçbir zaman ayrıcalık taşımamalıdır.
Öğrenebildiğimiz kadarı ile trafikçiler bu araca da ceza kesmişler. Doğrusunu yapmışlar.
Trafikçilerin aldığı bu önlemler, özellikle bizi yönetenlerce desteklenmelidir, teşvik edilmelidir. Kurallara uymak, yasalara sahip çıkmak hepimiz için geçerli olmalıdır. Bunu yapabildiğimiz takdirde alınan önlemlerin hedefine ulaştığını da görmüş oluruz.
İkinci haberimiz Başkent Ankara’dan:
Trafikçiler alkol kontrolü yapıyor. Bir aracı durduruyor. İçinden üç alkollü genç çıkıyor. Alkol dereceleri ölçülüyor. İçlerinden birisi bağırıyor:
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Benim babam milletvekilidir. Sen ne yapıyorsun? Sana haritadan yer gösterteceğim.”
Tehdit üzerine tehdit yağıyor. Tartışma büyüyor.
Bu tür olaylar genellikle Ankara’da çok yaşanıyor. Aslına bakılacak olursa Başkent’te polis olmak gerçekten zor. Trafikte de yukarıya aldığımız görüntülerin sıkça yaşandığına çok şahit olmaktayız. Çoğu görevini yerine getiren polislerin kısa zamanda tayin ile başka illere gönderilmekte olduğunu da biliyoruz. Bir yerde görevini yapmak suç işlemiş izlenimi yaratılıyor ki, bunun yanlışlığını konu ile ilgili her yazımızda vurgulamaya çalışıyoruz.
Ortada bir suç varsa, bu sucu işleyenin kim olduğu bu kadar önemli midir? Eğer alkollü araç kullanmak suç sayılıyorsa, alkollü aracı kullanan bu sucun cezasına da katlanmak durumundadır. Milletvekili çocuğu, eşi ve yakını olmak ve bunu tehdit amaçlı kullanmak bile ayrıca bir başka suç işlemek demektir.
Trafik suçları Meclis’ten çıkıyor. Buna milletvekilleri imza atıyor. İlk önce çıkan bu yasalara saygılı olmak, uygulanmasında duyarlı olmak milletvekillerine ve yakınlarına düşmektedir.
“Sen benim kim olduğumuz biliyor musun?” tehditleri ve trafikte üstünlük taslama ayrıcalığının ancak yasalara sahip çıkmakla önlenebileceğini hepimizin bilmesi gerekiyor. Buna sahip çıkacak olanlar öncelikle bu yasaları çıkaranlar olmalıdır. Eğer bu yasalara imza atanlar ve yakınları ilk önce bu yasaları çiğnemeye kalkarsa ortaya çıkan tablo da televizyondaki haberlerdeki gibi böyle olacaktır.
Çoğu memurun, görevlerini yaptığı için sürgün yediğini de biliyoruz. Eğer, bir yasa gerçek anlamda uygulanmak isteniliyorsa, bu yasaları uygulayanlara en büyük destek yöneticilerden gelmelidir. Memur, arkasında yöneticisinin desteğini görürse, görevini korkusuzca ve gereği gibi gönül rahatlığı ile yapar. Görevlilerin önünü açmak gerektiğini altını çizerek vurgulamak istiyoruz.
Özetle, özellikle trafikte görevliler cesur olmalıdır, korkmamalıdır. Tehditlere aldırış etmemelidir. Trafikte ayrımcılık olmaz. Trafik sucu başka bir suca da benzemez. Çünkü burada zarar sadece araç kullanana değil, başkalarına da sıçramakta, başkalarının hayatı da tehlikeye düşmektedir.
Trafik cezaları yeterli mi, caydırıcı mı, alınan bunca önlem yeterli oluyor mu, bu ayrıca tartışılması gereken bir başka konudur. Biz, trafik cezalarının bugünkü hali ile yetersiz olduğunu görüyoruz. Özellikle alkollü araç kullanımının önüne geçecek köklü çözümlerin devreye konulması gerektiğini düşünüyoruz.
Yasaların uygulanmasında görevini yapanlara sahip çıkmak, arkasında olmak, onları koruyup kollamak bizi yönetenlerin ve üst makamların görevidir. Bu sağlandığı takdirde görev başındaki memur da ayırımcılık yapmadan yasaları uygular, cezasını yazar, görevini yerine getirmiş olur.
Bu sadece trafikte değil, her alanda geçerli olması gereken uygulama olmalıdır.
[email protected]
[email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir