BAĞIŞLA BİZİ ATA’M…

“İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içindedirler…” - 548137 10151134161784691 1877992985 n 2
548137_10151134161784691_1877992985_n (2)

“İktidara sahip olanlar gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içindedirler…”

“Cebren ve hile ile” Cumhuriyetimizi ve istiklalimizi yok ettiler…

Şehit kanı ile suladığımız topraklarımızı haraç mezat sattılar…

Bir küçük vatan toprağını dahi koruyamadılar… Terk edip, kaçtılar…

Yüz yıllık sanayi kuruluşlarının, Cumhuriyet birikimlerinin altından girip, üstünden çıktılar… Saçı bitmemiş yetimlerin hakkını, hukukunu, malını, mülkünü bir yıllık kârına yabancılara ve yandaşlarına peşkeş çektiler…

Sömürgecilerle işbirliği yaparak, iftiralarla, tertiplerle ordumuzu parçaladılar… Sabahın köründe vatansever komutanları evlerinden alıp zindanlara attılar…

Biz sadece baktık ve seyrettik…

Samsun’a çıkamadık…

BAĞIŞLA BİZİ ATA’M…

“Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar ülkesi olmaz…” demiştin…

Oldu.

Senin kapıdan kovduğun çağ dışı yaratıklar, bacadan içeri girdiler…

Çepeçevre sardılar dört bir yanımızı… Kuşatıldık… IŞİD, EL KAİDE, ÖSO militanları cirit atıyor sevgili yurdumuzda…

Boğaz kesiyorlar, kafa koparıyorlar…

1923 AYDINLANMA Devrimi karanlığa gömüldü…

Sisli puslu, kapkara bir dönemden geçiyoruz… Karanlıkları yaşıyoruz…

Nefes alamıyoruz…

Bölücü örgüt PKK’nın bayrakları dalgalanıyor her yanda… Bebek katilleri el bebek gül bebek… Kanımız kuruyor, canımız çekiliyor…

Seyrediyoruz…

Bakıyoruz…

Biz hep baktık ve seyrettik zaten.

Senin gibi Samsun’a çıkamadık…

İnsanlarımız ölüyor… Hem de pisipisine…

Madenlerde…

İnşaatlarda…

Sınırlarda… Pusularda…

Zenginler daha çok sömürüp semirsin, ayakkabı kutuları para dolsun diye insanlarımız telef oluyor…

Ormanlarımız yağmalanıyor…

Çiçeklerimiz, kuşlarımız, güneşimiz çalınıyor… Derelerimiz kurutuluyor…

Börtü böcek kan ağlıyor…

Fabrikalarımız satıldı, iş alanlarımız elden çıkarıldı…

Üretim yok.

İşsizlik çok…

Milyonlar açlık sınırının altında yaşıyor.

Kadınlar perişan… Sefil… Kafeslerde… Tecavüzle, tacizle, ölümle her an karşı karşıya…

“KAHRAMAN TÜRK KADINI! SEN YERLERDE SÜRÜNMEYE DEĞİL, OMUZLAR ÜZERİNDE YÜKSELMEYE LAYIKSIN.” Demiştin…

Yerlerde sürünüyor şimdi… Omuzlar üzerine yükseltemedik onu Ata’m…

O, yerlerde sürünürken, köleleştirilirken, kafeslere hapsolurken…

Biz sadece baktık ve seyrettik… Bağışla Ata’m…

Ama bir şey var… Biz de senin gibi diyalektik yasalara inanıyoruz… Daha öğrencilik yıllarında “Maddeye inanmalı…” demiştin… Biz de maddeye ve akla inanıyoruz…

Herkes, her şey karşıtını beraberinde taşır…

Her çıkışın bir inişi, her kötünün bir iyisi, her namussuzun bir namuslusu vardır… Bu millet senin de vurguladığın gibi çok sabırlıdır, çok dayanır, çok bekler, ama bir de ayağa kalkarsa önünde kimseler duramaz…

Namussuzların, namuslulara hesap vereceği günler yakındır…

Nazım, ne güzel söylemiş:

“Bir şafak vakti karanlığın kenarından, ağır ellerinizi toprağa basıp doğrulduğunuz zaman. Sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı değişmiş olacaktır…”

Şehirlerin bahtının değişmesi için emekçilerin doğrulup ayağa kalkma vakti, gelmiş, geçmektedir…

Vatan elden çıkmak üzeredir… Eyy ehli vatan…

Söz bitmiştir… Şimdi direnme zamanıdır… Uyan, uyan, uyan…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir