FAZLA NAZ AŞIK USANDIRIR

 
 
İran Devrim Muhafızları Ordusu Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi'nde yaptığı geniş kapsamlı askeri tatbikatta onlarca füze kullandı.
ABD Donanması'nın Nimitz sınıfı uçak gemilerinden model alınarak yapılan bir maket gemi,önce kıyıdan ardından onlarca sürat botundan fırlatılan füzeler ve nefretle batırıldı.
 
* 
O sırada Dışişleri Bakanı J.Kerry nükleer programı konusunda hedeflenen anlaşmanın ilk aşaması için belirlenen 31 Mart'a kadar genel konular ve ilkeler üzerinde "önemli görüş ayrılıkları" bulunduğunu belirtiyor, ABD'nin müzakerelerden çekilebileceği açıklaması yapıyordu.
Kerry, Başkan B.Obama'nın, İran'ın müzakerelerde nükleer programının barışçıl olduğunu kanıtlamak için yeterince çaba harcamadığı hissedilirse görüşmeleri durdurmaya bütünüyle hazır olduğunu söyledi. *
İran dini lideri Ayetullah A.Hamaney'in Başdanışmanı A.E.Velayeti, J. Kerry'nin "ülkesinin müzakerelerden çekilebileceği" yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi.
"Müzakereler, ABD'nin propaganda yaptığı gibi İran'a verilmiş bir imtiyaz değil. Müzakereye ihtiyacı olan kendileri. Eğer Amerikalılar müzakere etmek istemiyorsa kendileri bilir ancak müzakere peşinde olanlar kendileriydi. Biz de uluslararası kurallar çerçevesinde müzakere taleplerine her zaman olumlu cevap verdik" açıklamasında bulundu.
 
*
İsrail-Filistin arasında ve Suriye ve Irak'ta barışın yolunu açacak, Türk-Kürt ilişkilerini düzenleyecek, Suudi Arabistan-İran ekseninde Ortadoğu'ya güvenlik ve istikrar getirecek İran'ın nükleer faaliyetleri ile ilgili  BM'in 5+1 ülkeleri ile sürdürülen müzakerelerde nihai anlaşmaya varılamamış, müzakereler ilk aşaması 31 Mart'da sonuçlanmak üzere  1 Temmuz 2015'e kadar uzatılmıştır.
 
*
Müzakerelerde 5+1 ülkeleri İran'ı nükleer silahtan uzak tutmaya çalışırken, İran nükleer hakları üzerinde kısıtlamayı kabul etmiyor.
İran anlaşmazlık konularını "santrifüj sayısı, ağır su reaktörlerinin durumu, nükleer işbirliği, yaptırımlar ve sermaye piyasalarına katılma tarihinin belirlenmesi, Arak ve Natanz nükleer tesislerinin faaliyetleri " olarak sıralıyor.
5+1 ülkelerinde ise İran'ın uranyum zenginleştirmesine hangi oranda müsaade edileceği konusunda kararsızlık sürmekte, sanki konu uzun zamana yayılmak istenmektedir... 
 
*
Halbuki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran'ın uzlaşma uyarınca yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum gaz stoğunu düşürdüğünü,
İran'ın bir atom bombası imal edebilmesi için gereken  nükleer zenginliğe sahip olmadığını,
Çünkü nükleer maddelerin büyük kısmını nükleer yakıta dönüştürdüğünü,sonuçta İran'ın nükleer bomba yapma niyetinin olmadığının anlaşıldığını rapor etmiştir.
 
*
Bu durumda 5+1 ülkelerinin görüşmeleri konuyu uzun zamana yaymak istemesinde özellikle ABD'nin görüşmeleri sürdürmekteki çıkarlarını esas aldığı anlaşılıyor.
Çünkü müzakereler sürdükçe ve İran'a uygulanan siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımlar devam ettikçe;
 
*
İran'da hakim dini ideolojinin lideri A.Hamaney ile Cumhurbaşkanı H. Ruhani' arasında;
Ruhani'nin ABD ve AB ile ilişkileri normalleşmeye götürmesinden hareketlenilen ve Ruhani'yi Batı ile gizli bir ajandası olduğuna ilişkin estirilen kuşku dalgası büyüyor.
İki lider arasında gelişen ayrışma ülkenin siyasi katmanlarına yayılıyor.
İran, giderek dini lider A.Hamaney'in "İslam Devrimi Güçleri", Cumhurbaşkanı H.Ruhani'nin " Devrimci Güçler"i ile eski Cumhurbaşkanı M.Ahmedinejad'ın "anti-emperyalist Güçler"i arasında kalıyor.
Yönetimde hem ideolojik,hem de kişisel hesapların çelişkileri keskinleşiyor.
Görülüyor ki, İran rejiminin devrilmesi planı hâlâ doludizgin çalışıyor.
 
*
Halbuki İran ile nükleer görüşmelerinde sağlanacak olumlu bir sonuçta;
Birincisi, ABD'nin İran'dan sonra yaptırımlarına Rusya'yı da dahil etmesi, Rus pazarlarının da daralması karşısında,
İran pazarı; Avrupa'da, Rusya ile olan ekonomik ilişkiler doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına kendi çıkarları için tehlikeli gören Almanya'ya, Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya'ya açılacaktır.
 
*
İkincisi, yaptırımların cüz'î olarak dahi kaldırılması ve İran'ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasında işbirliği yapılması, İran hidrokarbon pazarının Avrupa yararına açılmasına ve hidrokarbon piyasalarında rahatlamaya neden olacaktır.
 
*
Üçüncüsü, İran ile başta İsrail-Filistin arasında çevre ülkeleri de kapsar bir barış planının yürütülmesine hız verilecek,
İran, özellikle İsrail'i ve bölgeyi ateşe sürükleyecek bir politika yürütmekten alıkonacaktır.
 
*
Ama ABD, henüz yayınladığı 2015 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde;
Uluslararası hukuk çerçevesinde güvenliği ve gelişen ekonomisine uygun şekilde amaçlara dayalı liderlik yapacağını,
Hukukun üstünlüğü, demokrasinin korunmasının uluslararası alanda savunulması gibi kriterlere dayanan örnek lider olacağını,
Hem de uluslararası düzlemde gücün değişken, göreceli ve dinamik bir olgu olmasının da etkisiyle ortaya çıkan uzun vadeli liderlik etmeyi hedef ilan ediyor.
 
*
Teminen halen devam eden uluslararası düzenin korunmasında  kendini sorumlu addediyor.
Sıklıkla dile getirmeye başlanan Birleşmiş Milletler'i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığına, 
ABD'nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle, üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceğini, bu değerlere saygılı olmayan ülkelerin ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacağını ifade ediyor...
 
*
Çünkü ABD, kendisinin yönlendirmediği her türlü projeden ürküyor.
Savaşlardan ekonomik ve politik anlamda kazançlı çıkan tek ülkedir.
O nedenle diğer ülkelere yıkım götürerek kendi krizini aşmakta mahirdir.
Şimdilerde 2008 yılında patlak veren malî-ekonomik krizi  başka ülkelerin üzerine yıkarak, o ülkeleri krizin içine çekerek aşmak istiyor.
Bu bağlamda bir ülkenin ve  o ülkenin yöreleri arasında kin ve düşmanlık tohumları ekmeye çalışıyor.
Halkların yaşam düzeyini düşürüyor, kargaşa yaratıyor ve halkı yöneticilere karşı  kışkırtıyor.
 
*
Ama 3000 yıllık köklü bir geçmişe sahip, tarihi boyunca kurtarıcı ve baba argümanları ile yoğrulmuş İran halkının gözünde,
Kendisini zalim Şah'ın zulmünden mitolojideki Feridun gibi kurtaran baba konumunda Humeyni'nin manevi hatırası doğrultusunda,
İran'ın bugün Basra Körfezinde ABD donanmasının maket bir gemisi yerine, yarın gerçeğini vurmayacağına inanmak doğru olmaz.
 
26.2.2015 - islamcilik demokrasi hayir
 
 
İran Devrim Muhafızları Ordusu Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi’nde yaptığı geniş kapsamlı askeri tatbikatta onlarca füze kullandı.
ABD Donanması’nın Nimitz sınıfı uçak gemilerinden model alınarak yapılan bir maket gemi,önce kıyıdan ardından onlarca sürat botundan fırlatılan füzeler ve nefretle batırıldı.
 
O sırada Dışişleri Bakanı J.Kerry nükleer programı konusunda hedeflenen anlaşmanın ilk aşaması için belirlenen 31 Mart’a kadar genel konular ve ilkeler üzerinde “önemli görüş ayrılıkları” bulunduğunu belirtiyor, ABD’nin müzakerelerden çekilebileceği açıklaması yapıyordu.
Kerry, Başkan B.Obama’nın, İran’ın müzakerelerde nükleer programının barışçıl olduğunu kanıtlamak için yeterince çaba harcamadığı hissedilirse görüşmeleri durdurmaya bütünüyle hazır olduğunu söyledi.
*
İran dini lideri Ayetullah A.Hamaney’in Başdanışmanı A.E.Velayeti, J. Kerry’nin “ülkesinin müzakerelerden çekilebileceği” yönündeki açıklamalarına tepki gösterdi.
“Müzakereler, ABD’nin propaganda yaptığı gibi İran’a verilmiş bir imtiyaz değil. Müzakereye ihtiyacı olan kendileri. Eğer Amerikalılar müzakere etmek istemiyorsa kendileri bilir ancak müzakere peşinde olanlar kendileriydi. Biz de uluslararası kurallar çerçevesinde müzakere taleplerine her zaman olumlu cevap verdik” açıklamasında bulundu.
 
*
İsrail-Filistin arasında ve Suriye ve Irak’ta barışın yolunu açacak, Türk-Kürt ilişkilerini düzenleyecek, Suudi Arabistan-İran ekseninde Ortadoğu’ya güvenlik ve istikrar getirecek İran’ın nükleer faaliyetleri ile ilgili  BM’in 5+1 ülkeleri ile sürdürülen müzakerelerde nihai anlaşmaya varılamamış, müzakereler ilk aşaması 31 Mart’da sonuçlanmak üzere  1 Temmuz 2015’e kadar uzatılmıştır.
 
*
Müzakerelerde 5+1 ülkeleri İran’ı nükleer silahtan uzak tutmaya çalışırken, İran nükleer hakları üzerinde kısıtlamayı kabul etmiyor.
İran anlaşmazlık konularını “santrifüj sayısı, ağır su reaktörlerinin durumu, nükleer işbirliği, yaptırımlar ve sermaye piyasalarına katılma tarihinin belirlenmesi, Arak ve Natanz nükleer tesislerinin faaliyetleri ” olarak sıralıyor.
5+1 ülkelerinde ise İran’ın uranyum zenginleştirmesine hangi oranda müsaade edileceği konusunda kararsızlık sürmekte, sanki konu uzun zamana yayılmak istenmektedir… 
 
*
Halbuki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın uzlaşma uyarınca yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum gaz stoğunu düşürdüğünü,
İran’ın bir atom bombası imal edebilmesi için gereken  nükleer zenginliğe sahip olmadığını,
Çünkü nükleer maddelerin büyük kısmını nükleer yakıta dönüştürdüğünü,sonuçta İran’ın nükleer bomba yapma niyetinin olmadığının anlaşıldığını rapor etmiştir.
 
*
Bu durumda 5+1 ülkelerinin görüşmeleri konuyu uzun zamana yaymak istemesinde özellikle ABD’nin görüşmeleri sürdürmekteki çıkarlarını esas aldığı anlaşılıyor.
Çünkü müzakereler sürdükçe ve İran’a uygulanan siyasi, ekonomik ve askeri yaptırımlar devam ettikçe;
 
*
İran’da hakim dini ideolojinin lideri A.Hamaney ile Cumhurbaşkanı H. Ruhani’ arasında;
Ruhani’nin ABD ve AB ile ilişkileri normalleşmeye götürmesinden hareketlenilen ve Ruhani’yi Batı ile gizli bir ajandası olduğuna ilişkin estirilen kuşku dalgası büyüyor.
İki lider arasında gelişen ayrışma ülkenin siyasi katmanlarına yayılıyor.
İran, giderek dini lider A.Hamaney’in “İslam Devrimi Güçleri”, Cumhurbaşkanı H.Ruhani’nin ” Devrimci Güçler”i ile eski Cumhurbaşkanı M.Ahmedinejad’ın “anti-emperyalist Güçler”i arasında kalıyor.
Yönetimde hem ideolojik,hem de kişisel hesapların çelişkileri keskinleşiyor.
Görülüyor ki, İran rejiminin devrilmesi planı hâlâ doludizgin çalışıyor.
 
*
Halbuki İran ile nükleer görüşmelerinde sağlanacak olumlu bir sonuçta;
Birincisi, ABD’nin İran’dan sonra yaptırımlarına Rusya’yı da dahil etmesi, Rus pazarlarının da daralması karşısında,
İran pazarı; Avrupa’da, Rusya ile olan ekonomik ilişkiler doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına kendi çıkarları için tehlikeli gören Almanya’ya, Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya’ya açılacaktır.
 
*
İkincisi, yaptırımların cüz’î olarak dahi kaldırılması ve İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasında işbirliği yapılması, İran hidrokarbon pazarının Avrupa yararına açılmasına ve hidrokarbon piyasalarında rahatlamaya neden olacaktır.
 
*
Üçüncüsü, İran ile başta İsrail-Filistin arasında çevre ülkeleri de kapsar bir barış planının yürütülmesine hız verilecek,
İran, özellikle İsrail’i ve bölgeyi ateşe sürükleyecek bir politika yürütmekten alıkonacaktır.
 
*
Ama ABD, henüz yayınladığı 2015 Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde;
Uluslararası hukuk çerçevesinde güvenliği ve gelişen ekonomisine uygun şekilde amaçlara dayalı liderlik yapacağını,
Hukukun üstünlüğü, demokrasinin korunmasının uluslararası alanda savunulması gibi kriterlere dayanan örnek lider olacağını,
Hem de uluslararası düzlemde gücün değişken, göreceli ve dinamik bir olgu olmasının da etkisiyle ortaya çıkan uzun vadeli liderlik etmeyi hedef ilan ediyor.
 
*
Teminen halen devam eden uluslararası düzenin korunmasında  kendini sorumlu addediyor.
Sıklıkla dile getirmeye başlanan Birleşmiş Milletler’i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığına, 
ABD’nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle, üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceğini, bu değerlere saygılı olmayan ülkelerin ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacağını ifade ediyor…
 
*
Çünkü ABD, kendisinin yönlendirmediği her türlü projeden ürküyor.
Savaşlardan ekonomik ve politik anlamda kazançlı çıkan tek ülkedir.
O nedenle diğer ülkelere yıkım götürerek kendi krizini aşmakta mahirdir.
Şimdilerde 2008 yılında patlak veren malî-ekonomik krizi  başka ülkelerin üzerine yıkarak, o ülkeleri krizin içine çekerek aşmak istiyor.
Bu bağlamda bir ülkenin ve  o ülkenin yöreleri arasında kin ve düşmanlık tohumları ekmeye çalışıyor.
Halkların yaşam düzeyini düşürüyor, kargaşa yaratıyor ve halkı yöneticilere karşı  kışkırtıyor.
 
*
Ama 3000 yıllık köklü bir geçmişe sahip, tarihi boyunca kurtarıcı ve baba argümanları ile yoğrulmuş İran halkının gözünde,
Kendisini zalim Şah’ın zulmünden mitolojideki Feridun gibi kurtaran baba konumunda Humeyni’nin manevi hatırası doğrultusunda,
İran’ın bugün Basra Körfezinde ABD donanmasının maket bir gemisi yerine, yarın gerçeğini vurmayacağına inanmak doğru olmaz.
 
26.2.2015

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir