YAŞANTIMIZI CEHENNEME ÇEVİRENLER, ELBETTE SIRA SİZE DE GELECEK…

Mustafa Kemal Atatürk

548137_10151134161784691_1877992985_n

Yıllardan beri yazıyoruz, çiziyoruz, söylüyoruz, diyoruz ki:

“Hiçbir faşist, hiçbir zalim, hiçbir diktatörlük dünyaya direk kalmadı, kalamaz da…”

İtalya’da Faşizm, Almanya’da Nazizm, İspanya’da Franko rejimi, Küba’da Batista Diktatörlüğü, halkın mücadelesi ile gümbür gümbür yıkıldılar… Latin Amerika’nın hırsız başkanları bugün dört duvar arasında çile dolduruyorlar…

Hitler intihar etti…

Mussolini bacaklarından asıldı…

Asla mücadele ve direnme umudumuzu yitirmedik… Yitirenlere, umutsuzluk, karamsarlık bataklığına saplananlara, “Bu halktan ne köy ne kasaba olur, bu böyle gelmiş böyle gider” diyenlere hep şunu söyledik:

BU, BÖYLE GELMİŞ, BÖYLE GİTMEYECEK… GİTMEZ…

Bugün içinde yaşadığımız ortamın aynısını Latin Amerika ülkeleri de yaşıyordu bir zamanlar…

Örneğin neoliberaller, işbirlikçiler, kaşarlanmış vatan satıcıları, emperyalizmin yerli ortakları, bölücüler, sarı sendikacılar Latin Amerika’da da vardı.

Toprak ağaları orada da köylünün kanını, iliğini sömürmekteydi.

Orada da yandaş basın kitleleri uyutmak, boş işlerle beyinlerini yıkamak için tüm gücüyle çalışıyor, iktidar yalakalığı yapıyordu…

Aynı şekilde hırsızlık, yalan, dolan, talan komşumuz Yunanistan’da da vardı… Orada kimse umutsuzluğa kapılmadı… Karamsarlığa kapılmadı…

Syriza Partisi, lideri Aleksis Çipras’ın önderliğinde zafere ulaştı?

Peki, nasıl başardı bunu? Nasıl hedefine ulaştı?

Halka gitti…

Çalıştı, mücadele etti…

Başarısızlığı hiç aklına getirmedi. Disiplinli bir politik kavga yürüttü.

Halka güvendi. Onları örgütledi.

Birleştirici oldu.

Başından beri kitlelerle birlikte hareket etti. Halkla bütünleşti.

Hepsinden önemlisi geçmişin devrimci birikimlerinden ve deneyimlerinden yararlandı. Yozlaşma ve neoliberal düşüncelerle her zaman mücadele etti.  Başıbozukluğa, serüvenciliğe, bireysel davranışlara asla izin vermedi.

Yukarıda da vurguladığımız gibi, “Umutsuzluk Bataklığı”na saplananlara “Bu böyle gelmiş böyle gitmez…” DERKEN, YILLARCA BİR KONUYA DAHA DİKKAT ÇEKTİK:

“Bölünmeyelim, parçalanmayalım, emperyalizmin “BÖL – YÖNET” oyununa hizmet etmeyelim… Önce parti, önce dernek, önce grup değil, ÖNCE VATAN diyelim” dedik…

İşte Syriza Partisi ve önderi Aleksis Çipras, bu BİRLEŞME, BÜTÜNLEŞME siyasetine önem verdi ve onu pratikte uygulayarak hayata geçirdi…

Çok çeşitli görüşleri bir parti bayrağı altında topladı… Particilik, grupçuluk yapmadan hareketi ayrıntılı düşüncelere, teorilere boğmadan, ılımlı ya da sert sol çevreleri bir araya getirdi, tek hedefe yönlendirdi… Asgari müştereklerde, yani ortak noktalarda birleşti.

PARTİ İÇERİSİNDE BUGÜN HER GÖRÜŞTEN 13 FARKLI SOL GRUP VE ÇEŞİTLİ BAĞIMSIZ POLİTİKACILAR BULUNMAKTADIR…

25 Ocak 2015 tarihinde yapılan genel seçimlerde 149 sandalye kazanarak birinci parti oldu. İki milletvekili daha seçilseydi, tek başına iktidar olacaktı…

Yunanistan’da atılan bir İLK ADIMDIR bu hareket… Onun başarılı olup olmayacağını, engellenip engellenmeyeceğini, emperyalistlere ve kapitalist devletlere karşı tutumunu, düzenin bir parçası olup olmayacağını zaman içerisinde yaşayıp göreceğiz…

Ne olursa olsun, nasıl giderse gitsin, Syriza’nın ve Aleksis Çipras’ın zaferi Avrupa’ya bir ders olmuş, mazlum milletlere bir ışık, bir umut kaynağı olmuştur…

Zaten Yunanistan’dan güzel haberler de gelmeye başladı bile… Bunu da burada iki satır arasında belirtelim…

Konumuza dönecek olursak:

Küba, Venezüella, Bolivya, Vietnam ve tüm Latin Amerika ülkelerinde devrim nasıl başarıya ulaştıysa, Chavez’ler, Morales’ler, Lula’lar halkın iktidarını nasıl kurdularsa, Türkiye de mutlaka bir gün, bu dinci faşist yönetim, yerini Atatürkçü iktidarlara terk edecektir, terk etmek zorunda kalacaktır…

Hele bir de bu ülke emperyalizme karşı ilk Kurtuluş Savaşı vermiş bir halksa ve Mustafa Kemal Atatürk gibi bir öndere sahipse…

Mutlaka başaracaktır…

İşte o gün geldiğinde kara kaplı yolsuzluk, hırsızlık, cinayet dosyaları açılacak, sömürünün, zulmün hesabı, bir bir sorulacaktır…

Mal – mülk, han – hamam sahibi olmak uğruna cinayet işleyenler, göz patlatanlar, kol, bacak kafa kıranlar, yolsuzluk ve hırsızlık yapanlar, yetim hakkı yiyenler, bu dünyada cenneti yaşamak uğruna insanlarımızın yaşantısını cehenneme çeviren zalimler, yaptıkları zulmün hesabını mutlaka vereceklerdir…

Vakti saati, günü zamanı geldiğinde…

Bundan kaçış yoktur…

Bu, 2 kere 2 dört eder kadar kesindir…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir