VİCDAN MANTIKTAN ÜSTÜNDÜR!

Çok bildik ama bir o denli de en çok anlatılan bir Nasrettin Hoca fıkrasını yineleyerek yazımıza başlayalım:
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:</p>
<p>
"Hocam derenin başında elinde bir kaşık yoğurtla ne yapıyorsun?"</p>
<p>
"Yoğurt mayalıyorum.. "</p>
<p>
"Hocam hiç dere maya tutar mı? "</p>
<p>
"Ya tutarsa!..</p>
<p>
Gittikçe çoğalan "efendimiz hazretleri" tanımına giren ve bu tanımı duymaktan büyük bir haz alan bilmiş sayımız tavan yapsa da, her nedense bildiklerini sandıkları hemen her şeyin ya içi boş çıkıyor ya da yanlış. Sonrada yeni bir açıklama ile konum düzeltmesine çalışıyorlar ama bu kez de eski söyledikleriyle yenisinin çeliştiği ortaya çıkıyor. Çünkü "Evet efem...tamam efem..." türü beklentilerine hoş gelecek insan sayısı gittikçe azalıyor ve ağlaya sızlaya aradıkları "demokrasi" ile elde ettikleri tüm kazanımlarını yine bir başka "demokrasi" arayışında olanlar tarafından ellerinden alındığını görüyorlar. Çatışmaların ana kaynağı da burası; beraber yürünen yolların bir noktasında karşılarına hiç beklemedikleri anda çıkan "yol ayırımı" tabelasının görünmesi ve uzaklardan kulakları tırmalayan bir dönemin çok ünlü şarkısının sözleri: "Yollarımız burada ayrılıyoooorrrr...Artık birbirimize iki yabancıyız...."</p>
<p>
Bir dönem yeni olan yolların birleşmesi, bir dönem sonra yolların ayrımı ile sonuçlanır ki, bunda hüzün, gözyaşı, kin, nefret, hırs duyguları olabildiği gibi; sevgi, saygı, özlem, barış, türü duygularda olabilir. Özel yaşamlarımızı şöyle bir anımsayalım: Kimlerle nerede hangi rastlantı sonucu karşılaştık ve nice birliktelik yaşadık. Ya da, aynı birlikteliklerin bir gün ansızın kesildiğini ve ne acıların, hüzünlerin içinde yaşam çarpıntısının odağı olduk. Bazen mutlu bazen mutsuz olduk ama yaşamımızı sürdürdük...</p>
<p>
Özel yaşamları bir yana bırakır, iktidar erkini elinde bulunduranlara geldiğimizde sorun farklı bir boyut alır. Çünkü seçim sistemlerine göre yönetecek olanlar erki ellerine geçirdiklerinde, seçilmek için destek aldıkları ile kendilerine muhalefet edenleri bir ayrıştırmaya değil, bütünsellik içinde birleştirmeye zorunludurlar. Artık erk herkes için ve hiçbir ayırım yapmaksızın eşit ve en adil şekilde kullanılacak, uygulanacaktır. Adalet kavramı böylece uygulayanın adilliği ile yücelecek gelecek umutları artarken kendilerine muhalif olanları bile kendi potaları içine alacak, onların da desteklerini sağlayacaklardır. Tersi durumda ise sonuç bellidir: Uzlaşmazlık, özgürlüklerin kısıtlanması, cezaların artması, despotluk, yıldırma, korkutma, sindirme politikalarının peş peşe uygulanması dönemidir ki, bir toplumun vicdanının sesini en çok dinlediği dönemlerin de başlaması demektir.</p>
<p>
“Vicdan, mantıktan da üstündür çünkü vicdansızlığın ana kaynağı mantıksızlıktır”. Bir başka tanımla: “Vicdansız aynı zamanda mantıksızdır. Mantık vicdandan küçüktür..." Buradan konuyu iyice felsefi boyutlara taşıyarak sayfalar dolusu felsefe yapabiliriz ki, hem de öz be öz Türkçe...</p>
<p>
Okurlarımın yeni yılını kutluyor, geçmiş yıllarında hiç yaşamak istemeyip yaşadıkları her üzücü olaydan arınmış, yaşamak isteyip de yaşayamadıkları tüm özlemlerine kavuşmalarını diliyorum...</p>
<p>
Refhan İRTEM. - refhan irtem 2
Çok bildik ama bir o denli de en çok anlatılan bir Nasrettin Hoca fıkrasını yineleyerek yazımıza başlayalım:
Nasrettin Hoca’ya sormuşlar:


“Hocam derenin başında elinde bir kaşık yoğurtla ne yapıyorsun?”


“Yoğurt mayalıyorum.. “


“Hocam hiç dere maya tutar mı? “


“Ya tutarsa!..


Gittikçe çoğalan “efendimiz hazretleri” tanımına giren ve bu tanımı duymaktan büyük bir haz alan bilmiş sayımız tavan yapsa da, her nedense bildiklerini sandıkları hemen her şeyin ya içi boş çıkıyor ya da yanlış. Sonrada yeni bir açıklama ile konum düzeltmesine çalışıyorlar ama bu kez de eski söyledikleriyle yenisinin çeliştiği ortaya çıkıyor. Çünkü “Evet efem…tamam efem…” türü beklentilerine hoş gelecek insan sayısı gittikçe azalıyor ve ağlaya sızlaya aradıkları “demokrasi” ile elde ettikleri tüm kazanımlarını yine bir başka “demokrasi” arayışında olanlar tarafından ellerinden alındığını görüyorlar. Çatışmaların ana kaynağı da burası; beraber yürünen yolların bir noktasında karşılarına hiç beklemedikleri anda çıkan “yol ayırımı” tabelasının görünmesi ve uzaklardan kulakları tırmalayan bir dönemin çok ünlü şarkısının sözleri: “Yollarımız burada ayrılıyoooorrrr…Artık birbirimize iki yabancıyız….”


Bir dönem yeni olan yolların birleşmesi, bir dönem sonra yolların ayrımı ile sonuçlanır ki, bunda hüzün, gözyaşı, kin, nefret, hırs duyguları olabildiği gibi; sevgi, saygı, özlem, barış, türü duygularda olabilir. Özel yaşamlarımızı şöyle bir anımsayalım: Kimlerle nerede hangi rastlantı sonucu karşılaştık ve nice birliktelik yaşadık. Ya da, aynı birlikteliklerin bir gün ansızın kesildiğini ve ne acıların, hüzünlerin içinde yaşam çarpıntısının odağı olduk. Bazen mutlu bazen mutsuz olduk ama yaşamımızı sürdürdük…


Özel yaşamları bir yana bırakır, iktidar erkini elinde bulunduranlara geldiğimizde sorun farklı bir boyut alır. Çünkü seçim sistemlerine göre yönetecek olanlar erki ellerine geçirdiklerinde, seçilmek için destek aldıkları ile kendilerine muhalefet edenleri bir ayrıştırmaya değil, bütünsellik içinde birleştirmeye zorunludurlar. Artık erk herkes için ve hiçbir ayırım yapmaksızın eşit ve en adil şekilde kullanılacak, uygulanacaktır. Adalet kavramı böylece uygulayanın adilliği ile yücelecek gelecek umutları artarken kendilerine muhalif olanları bile kendi potaları içine alacak, onların da desteklerini sağlayacaklardır. Tersi durumda ise sonuç bellidir: Uzlaşmazlık, özgürlüklerin kısıtlanması, cezaların artması, despotluk, yıldırma, korkutma, sindirme politikalarının peş peşe uygulanması dönemidir ki, bir toplumun vicdanının sesini en çok dinlediği dönemlerin de başlaması demektir.


“Vicdan, mantıktan da üstündür çünkü vicdansızlığın ana kaynağı mantıksızlıktır”. Bir başka tanımla: “Vicdansız aynı zamanda mantıksızdır. Mantık vicdandan küçüktür…” Buradan konuyu iyice felsefi boyutlara taşıyarak sayfalar dolusu felsefe yapabiliriz ki, hem de öz be öz Türkçe…


Okurlarımın yeni yılını kutluyor, geçmiş yıllarında hiç yaşamak istemeyip yaşadıkları her üzücü olaydan arınmış, yaşamak isteyip de yaşayamadıkları tüm özlemlerine kavuşmalarını diliyorum…


Refhan İRTEM.

Okumaya devam et  SLOGANLARLA BİR YERE VARILMIYOR!

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir