“AKP yönetememe krizi ile karşı karşıyadır” UED Isparta Şubesi BASIN AÇIKLAMASI

BASIN AÇIKLAMASI - akpartilogo

UED YENİ YILBASIN AÇIKLAMASI

OECD 2014 Yaşam Kalitesi Raporu yayınlandı. Paris merkezli Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), 34 ülkeyi toplam 362 bölge kapsamında değerlendirdi. Rapor; eğitim, sağlık, barınma, güvenlik, iş, sivil toplum, çevre ve gelir başlıkları çerçevesinde 34 ülkeyi değerlendirdi. Hemen tahmin edileceği gibi Türkiye eğitimde sonuncu yani 34. oldu

AKP 2002 de iktidarı ele geçirmesi ile birlikte hiç de gizli olmayan  “yeni İslam devleti ve İslam davası”nı yaşama geçirmeye yöneldi.  Bu amaçla Cumhuriyet’in, devlet kurumlarının ve toplumsal üst-yapının, öncelikle eğitim alanının  “İslamcı” öncelikler doğrultusunda yeniden yapılandırılması doğrultusunda girişimlere yöneldi.  

Bu gerici yapılandırma süreci yalnızca AKP iktidarına özgü değildir. Türkiye’de 1940’lı ve 1950’li yıllardan bu yana emperyalizmin güdümüne giren siyasal iktidarlar, iktidarlarını sürdürebilmek, ülkesine değil, Batılı Emperyalist odaklara daha iyi hizmet verebilmek amacıyla dinci gericiliği bir egemenlik aracı olarak örgütlediler ve kullandılar.

Bu yıkım yok etme sürecinde geniş halk yığınlarını yönetilebilir kılmanın ilk ve en önemli aracı ise eğitim sistemini amaca göre Kemalist özünden uzaklaştırarak yeniden yapılandırmaktan geçiyordu.

 Bu yeniden yapılandırma süreci AKP iktidarı döneminde hızlandırılmış 2009 yılından sonra ise kurumsallaştırılmıştır.  AKP için, İslam dinine dayalı gericiliğin tırmandırılması bir zorunluluktu. Çünkü katmerleşen sömürünün, yoksulluğun, yolsuzluğun, çürümüşlüğün bataklığında geniş halk yığınlarını denetim altında tutabilmek ancak, bilimsel yaklaşım ve içerikten uzak, mistisizmi benimsemiş, küreselleşmenin ihtiyaçları doğrultusunda ara iş gücü olarak yetiştirilmiş tevekküle, sabretmeye koşullandırılmış bir kuşak yaratmakla olanaklıdır. 

Eğitim sistemine dinin sokulması, çeşitli yerelliklerde alkollü içkiye düpedüz yasak getirilmesi, devletin dinî televizyon kanalı açması yalnızca tekil uygulamalar değil, AKP’nin ilk bakışta bunlarla ilişkisi kurulamayacak çeşitli alanlardaki programını bütünleyen öğelerdir.

2015 yılının ilk günlerini yaşadığımız bu süreçte,  Türkiye dinci faşizm tarafından kuşatılmış ve neredeyse tüm kurumları ele geçirilmiştir.  Artık zirveye tırmanmayı gerçekleştiren AKP,  iktidarda tutunmak ve bu mevziden diktatörlüğünü pekiştirmek için mafyalaşmış ve tehlikeli bir hal içine girmiştir. Bunun için dinsel söylem ve uygulamalara her zamankinden yoğun biçimde sarılıyor, sarılmaya da devam edecek.

Diğer yandan bu sömürü çarkı ve toplumsal çürümenin ulaştığı boyutlar ve niteliği,  antiemperyalist, tam bağımsızlıkçı, devrimci demokrat halk tepkilerini tetiklemekte ve beslemektedir. Artık AKP yönetememe krizi ile karşı karşıyadır. Sistem iflasın eşiğine sürüklenmiştir.

Böylesi kriz dönemlerinde emperyalist merkezler toplumsal muhalefeti, düzen sınırları içine çekmeye ve kendine yedekleme adına emperyalist Batıyla bütünleşmiş “sözde muhalefet”i sahneye sürerler.  Kemalizm’in ve 6 ok’un simgeselliği dışında sermayesi kalmamış, Türk devrimini  tarihsel bir istismar ve inkârla, ihanetin bataklığına sürüklenmiş, Türk devrimine ve her türlü ilericiliğe sırtını dönmüş, batı ile entegre olmayı, düzenle bütünleşmeyi, hedefine koymuş,  karikatürize örgütlenmelerin çöküşten başka bir gelecek sunmaları olanaksızdır. Çünkü artık bu örgütlenmeler, halkçı, devrimci mücadelenin “nasıl verileceğini değil, neden verilemeyeceğini” vaaz eden yapılara, umut değil, umutsuzluk üreten merkezlere dönüşmüş/dönüştürülmüştür.  2015 Türkiye’sinde yüz yüze olduğumuz ve yaşadığımız durum budur.

Bu çürümüşlükten çıkış koşulları bu gün düne göre daha da olanaklıdır. Bize düşen toplumun canlı dokusunu oluşturan toplumsal muhalefet güçlerini antiemperyalist, halkçı, devrimci bir direniş zemininde örgütlemektir.

Türkiye’nin faşizme mahkûm olmasını kabullenemeyiz, dinci yobazlığa boyun eğemeyiz!; bu nedenle dinci gericiliği ve onu şah damarından besleyen emperyalist saldırganlığı durdurmak zorundayız.

Işığı görüyoruz. Dinci gerici diktatörlüğe karşı direnişi örgütlemek, Kemalist Cumhuriyeti yeniden inşa edecek kadroları bir araya getirmek tarihin bize yüklediği ertelenemez görevimizdir.

Onlar kul dedikçe biz halk, onlar fıtrat dedikçe biz direniş, onlar kader dedikçe biz irade, onlar türban dedikçe biz eşitlik diyeceğiz.

YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                                                                                                           Mahmut ÖZYÜREK

                                  ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir