NÜKLEER GÖRÜŞMELERDE DURUM

2.12.2014 - 7593

Viyana’da, İsrail-Filistin arasında ve Suriye ve Irak’ta barışın yolunu açacak, Türk-Kürt ilişkilerini düzenleyecek, Suudi Arabistan-İran ekseninde Ortadoğu’ya güvenlik ve istikrar getirecek İran’ın nükleer faaliyetleri ile ilgili  BM’in 5+1 ülkeleri ile sürdürülen görüşmelerin son turu yapıldı.
İran’ın nükleer programına ilişkin kapsamlı bir anlaşmanın yapılabilmesi için “Ortak Eylem Planı” nın 1 Temmuz 2015’e uzatılması kararı alındı.

*
5+1 ülkeleri İran’ı nükleer silahtan uzak tutmaya çalışırken, İran nükleer hakları üzerinde kısıtlamayı kabul etmiyor.
İran görüşmelerdeki anlaşmazlık konularını “santrifüj sayısı, ağır su reaktörlerinin durumu, nükleer işbirliği, yaptırımlar ve sermaye piyasalarına katılma tarihinin belirlenmesi” olarak sıralıyor.
5+1 ülkeleri İran’ın uranyum zenginleştirmesine hangi oranda müsaade edileceği konusunda kararsızdır, konuyu uzun zamana yaymak istiyor…

*
Halbuki Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran’ın uzlaşma uyarınca yüzde 5 zenginleştirilmiş uranyum gaz stoğunu düşürdüğünü,
İran’ın bir atom bombası imal edilebilmesi için gereken  nükleer zenginliğe sahip olmadığını,
Çünkü nükleer maddelerin büyük kısmını nükleer yakıta dönüştürdüğünü, böylece İran’ın nükleer bomba yapma niyetinin olmadığını gösterdiğini rapor etmiş bulunuyor…

*
Rağmen görüşmelere devam kararının alınması sonucunun,  tarafların ve özellikle ABD’nin görüşmeleri sürdürmekteki çıkarları olduğu anlaşılıyor.
Nitekim görüşmelerin Temmuz 2014’de ilk uzatılması sırasında alınan İran’ın nükleer faaliyetlerini yavaşlatması, zenginleştirilmiş uranyum stokunu azaltması karşılığında uygulanan uluslararası yaptırımların cüz’î bir kısmının hafifletilmesi, şimdi bu uzatma sürecinde de  iyimserlik oluşturuyor.


*

Bu suretle,ABD; birincisi, İran’dan sonra yaptırımlarına Rusya’yı da dahil etmesi, Rus pazarlarının da daralması karşısında,
Avrupa’da, Rusya ile olan ekonomik ilişkiler doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına kendi çıkarları için tehlikeli gören Almanya’nın, Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya’nın önüne İran pazarlarının açılması ihtimali sürülüyor.*
İkincisi,yaptırımların cüz’î olarak dahi kaldırılmasına yönelik İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşmasında işbirliği yapılması, bu sırada İran hidrokarbon pazarının Avrupa yararına açılması, hidrokarbon piyasalarında Rusya’ya  payının azaltılacağı yönünde verilen  ihtar anlamına geliyor.

*
Üçüncüsü, İran’ın memnuniyeti öngörüsüyle, başta İsrail-Filistin arasında çevre ülkeleri de kapsar bir barış planının yürütülmesine çalışılırken,
İran, özellikle İsrail’i ve bölgeyi ateşe sürükleyecek bir politika yürütmekten alıkonuluyor.

*
Dördüncüsü,İran’da hakim dini ideolojinin lideri A.Hamaney’de,Cumhurbaşkanı H. Ruhani’nin ABD ve AB ile ilişkileri normalleşmeye götürmesinden hareketle Batı ile gizli bir ajandası olduğuna ilişkin kuşku dalgası estiriliyor.
İki lider arasında gelişen ayrışma ülkenin siyasi katmanlarına yayılıyor.
İran, giderek dini lider A.Hamaney’in “İslam Devrimi Güçleri”, Cumhurbaşkanı H.Ruhani’nin ” Devrimci Güçler”i ile eski Cumhurbaşkanı M.Ahmedinejad’ın “devrimci anti-emperyalist Güçler”i arasındadır ve yönetimde hem ideolojik,hem de kişisel hesapların çelişkileri keskinleşiyor.
İran rejiminin devrilmesi planının hâlâ çalıştığı anlaşılıyor…

*
Taraflar arasında güven bunalımı, görüşmelerde nihai anlaşmaya ulaşamayışın bir diğer nedenidir.
Nitekim,Başkan Obama’nın görüşmeleri desteklemek için dini lider A.Hamaney’e gönderdiği mektuplar, taraflar arasında güven bunalımının aşılmasında yeterli olmamış,
Özellikle Başkan Obama’nın mektuptan bir süre sonra uygulanan yaptırımların  kaynağı olan olağanüstü hal kararını yenilemesi, İran’ın Obama’nın söylemleriyle eylemleri arasında tutarsızlığa itirazına yol açmıştır.
Üstelik ABD’de Cumhuriyetçilerin oylarındaki yükseliş, İran’ın Obama yönetimi ile anlaşmaya daha ihtiyatlı yaklaşmasına yol açıyor.
İran dini lideri Hamaney’in nükleer  görüşmeler boyunca sık sık  ABD’ye güvenilemeyeceğini dile getirmesi ve kırmızı çizgilerden bahsetmesi taraflar arasında güven bunalımının diğer yönünü oluşturuyor.

*
İsrail Başbakanı B. Netenyahu ise  “Kötü bir anlaşmaya imza atmaktansa hiç anlaşma yapılmaması daha iyidir. İran’ın tüm isteklerinin kabul edildiği bir anlaşma sadece İsrail ya da içinde bulunduğumuz bölge açısından değil, bütün dünya açısından çok tehlikeli olurdu. O nedenle anlaşmanın ertelenmesi çok iyi oldu” diyor.

2.12.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir