OBAMA’NIN MEKTUBU

Wall street Journal - New York Times


Ukrayna krizinde Rusya, Avrupa Birliği’nin ekonomik ilişkilerini sınırlaması, Japonya’nın stratejik bağ kurma fikrinden vazgeçmesiyle karşı karşıya kalmıştır.
Rusya karşısında yer alan Avrupa ve Japonya hiç olmadığı kadar ABD ile yakınlaşırken,
Rusya’nın geniş Avrupa inşa etme ve Japonya ile stratejik ortaklık kurma umutları kırılmış, uygulanan yaptırımlar karşısında Çin ile ilişkilerini genişletmek zorunda kalmıştır.

 
*

Rusya’nın büyük bir nükleer ülke olması ya da ABD Asya’ya dönerken Rusya’nın orada yüzyıllardır olması sonucu değiştirmiyor.
Çok kutuplu dünya perspektifinin gerçekçi olmadığı anlaşılırken, d
ünyanın Amerika ve Çin’in oluşturduğu ve diğer ülkelerin bu iki kutup arasında seçim yapacakları başka bir sürece döndüğü görülüyor.


*
Ancak ABD’nin peşinden AB ve Japonya’nın da  Rusya’ya yaptırımlara katılmasıyla İran’ın ardından Rus pazarlarının da daralması durumunda, bu ülkelerde nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda bölünmeler yaşanıyor.
Almanya, Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet ediyor.
Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya Rusya’ya yaptırımların arttırılmasını kendi çıkarları için tehlikeli sayıyor.
*
Bu yüzden ABD: birincisi, Ukrayna seçimlerinin Donetz ve Luhansk Halk Cumhuriyetlerinde yapılmaması, bu suretle bölünmüşlüğün yavaş da olsa siyasal bir meşruiyet kazanma yoluna girmesiyle veya bölgenin donmaya bırakılan bir çatışma alanı hüviyeti kazanmakta oluşunun verdiği fırsatla,
İkincisi, Suriye’yi yok etmekle ilgili niyetlerinin boşa çıkmasıyla,
Ortadoğu’da İsrail-Filistin arasında bir barışı ve bu barışı pekiştirecek Suriye, Irak ve İran dinamiklerini oluşturmaya koyulmuş bulunuyor.

*
Bu noktada,The Wall Street Journal’ın geçtiği,”ABD Başkanı Obama, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e mektup yazdı” haberi dikkat çekiciyor.
Mektubun, İran’ın nükleer programı için Güvenlik Konseyi’nin 5+1 ülkeleriyle sürdürdüğü müzakerelerin belirlenen 24 Kasım’a kadar tamamlanması ve İran’a önerilen IŞİD’le mücadelede işbirliği önerisinin 24 Kasım’da oluşacak sonuca bağlı olduğuna ilişkin olduğunu bilmek için müneccim olmak gerekmiyor.

*
Muhtemelen İran, 5+1 grubu arasında süren müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak, nükleer programını barışcıl amaçlar taşıdığını ispat edecek bir mekanizma için yürüttüğünü ikna etmesi halinde,
Uygulanan yaptırımların ortadan kaldırılması, İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılması,
Bunun paralelinde İran pazarının Avrupa yararına açılması, hidrokarbon piyasalarında Rusya’nın payının azaltılması,
İsrail-Filistin arasında çevre ülkelerine de yansıyacak bir barış planı öngörülürken, İran’ın Ortadoğu’yu  ateşe atabilecek bir polita yürütmekten de alıkonulacağı düşünülüyor.

*
Ne ki Obama’nın dini lider Ayetullah Hamaney’e gönderdiği mektupla, ABD’nin gelenekselleşmiş “İran rejiminin devrilmesi planı” nı işleyip- işlemediği bilinmiyor.
Mektubun İran’da dini ideolojinin hakim olması nedeniyle dini lider A.Hamaney ile Cumhurbaşkanı H. Ruhani’nin arasında mevcut,
Ruhani’nin Hizbullah ve HAMAS İslami örgütlerini himaye etmek istememesi, ABD ve AB ile ilişkileri yumuşatmaya yönelik politikaları yüzünden başlayan,
Hamaney’in Ruhani’nin Batı ile gizli bir ajandası olduğuna ilişkin kuşkularını arttırıp-arttırmadığı,
İki İran lideri arasında gelişen ayrışmanın ülkenin siyasi katmanlarına yayılmasını  hedefleyip-hedeflemediği de bilinmiyor.

*
Fakat Ortadoğu Barış’ı için zorlu adımlar atılıyor.
Birincisi; Ne olursa olsun tüm zorluklarına rağmen,İsrail’in azınlık olarak kabul ettiği Filistinliler arasında 1967 sınırlarına harfiyen uymak yerine aralarında toprak değişimi yapabilmeleri, İsrail Devleti’nin Yahudi devleti olarak tanınmasını esas alan barış anlaşması için yoğun çabalar sürüyor.
İkincisi; Suriye’de herhangi bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığı anlaşıldığı için rejimin gücü Sünni güçle dengelenmeye çalışılıyor.
Üçüncüsü;Irak’ta gidişatın güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru gitmesinden başka bir yol görünmediği için Irak Kürtleri ve Sünnilerin Şii’leri dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmasına yön veriliyor.
Dördüncüsü;bölgede çatışan tüm dinci ve etnikçi terör örgütlerinin olmazsa-olmaz yokedilmesi için mücadele yürütülüyor.
Beşincisi; eh,işte! İran’ın bölge barışını altından kalkılamaz bir istikrarsızlığa düşürmemesine önem veriliyor,o yüzden uzatmalarda göze alınarak 24 Kasım’da
İran’ın 5+1 ülkeleriyle yürüttüğü nükleer programının mutlaka barış amacına evrilmesi öngörülüyor.

*
Ya Türkiye?
Hükümetin Türkiye’nin mevcut bütünlüğünü, ulusal birliği ve tam bağımsızlığını belirleyen, bunlarla bağdaşmayan ödünlerde bulunulmasını engelleyen Türkiye 1.Meclisinin Misak-ı Milli’si değil,son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin ülke sınırlarını Suriye ve Irak’ın kimi bölgelerini de kapsar biçimde belirlediği Misak-ı Milli çerçevesinde,
Farklı kimliklerin ve farklı inançların bir ulus devletle değil Ortadoğu’da İslamcı devletler konfederasyonu sistemi içinde bir arada yaşayabilecekleri,
Bu suretle bölgenin ekonomik kaynakları kullanımında egemen olunacağı politikası,bu politikanın Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren ortaklığı tükenmiştir.

*
Dünya, Amerika ve Çin’in oluşturduğu ve diğer ülkelerin bu iki kutup arasında seçim yapacakları başka bir sürece dönüyor.

10.11.2014


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir