“Kaybeden Türkiye olacak…”

BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI - necdet buluz

BAŞKENT GÜNLÜĞÜ / NECDET SİVASLI

e.mail: [email protected]

 

“Kaybeden Türkiye olacak…”

 

Bölgemizdeki kara bulutlar bir türlü dağılmıyor. Dağılmadığı gibi de giderek bizi içine alıyor. Göz gözü görmüyor. Olaylar öylesine gelişiyor ki, adeta başımız dönüyor. Suriye krizi ile başlayan, Kobani’deki çatışmalarla süren bu sıkıntılar, hiç kuşkusuz en çok Türkiye’yi etkiliyor.

Bazen belki aynı konuları yineliyoruz ama bunlar da bizim geleceğimizi tayin etmesi açısından önemlidir. Bu nedenle yinelemekte ısrar ettiğimiz bazı konuların iyiden iyiye bizi sıkıştırmaya başlamasını iyiye yorumlayamıyoruz.

Kobani krizi ile başlayan süreçte bizi yönetenler ne demişti, anımsayalım:

“Bizim için önemli olan konular var. Önceliklerimiz de bunlardır. Suriye içinde tampon bölge, uçuşa yasak bölge, Esad’a karşı mücadele ve eğit-donat konusu çözülmeden Amerikan öncülüğündeki koalisyon içinde yer almamız mümkün değildir. “

Bu görüşü destekledik. Türkiye’nin savaşa sürüklenmemesi gerektiğini savunduk.

Ancak, kısa bir süre önce bütün bu “olmazsa olmazlarımız” ortada kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ısrarla istedikleri bu konulara Amerika sıcak bakmadı, hep oyladı.

Oyalamakla da kalmayıp, bölgemizde istediklerini de yaptırmaya başladı. İncirlik üssünün açılması, Kobani’de PYD’ ye silah yardımı, sınırlarımızın Peşmergelerin geçişine açılması gibi isteklerini de bize kabul ettirdiler. Hatta Kobani’de PYD’ye silah yardımı konusunda yapılan açıklamalarda da “Amerika Türkiye’den izin almadı, bu konuda sadece bilgi verdi” denildi.

Şunu açık biçimde ifade etmeliyiz:

Değerlerimiz alt üst edildi. PYD’yi PKK ile eşdeğer gördüğümüzü söylediğimizin günün ertesinde PYD’ ye yardımda Amerika’nın yanında yer almış olmamızı ne şekilde değerlendirmemiz gerektiğini biz de bilemiyoruz.

Dışarıda Türkiye, bu konuda da eleştiriliyor. “Afallatan bir (U) dönüşü” yorumu yapılıyor. Alay ediliyor. Tutarsız bir dış politikanın kurbanı olduğumuza vurgu yapılıyor.

Financial Times, geçenlerde bu konuda yazdığı yorumda “Erdoğan’ın Amerika’dan Esad garantisi almaması durumunda kaybeden Türkiye olacaktır. Türkiye, yıllardır politikalarını Esad’ın gitmesi üzerine oturtturdu. Kamuoyunu da buna şartlandırdı.” denildi.

Ancak bütün ısrarlara rağmen, Obama Erdoğan’a Esad garantisi vermiyor. Esad hala ayakta ve durumunu da giderek güçlendiriyor. Amerika yönetimi konu ile ilgili açıklamalarda da “Şu anda bizim için önemli olan Kobani’dir, Esad değildir” diyor.

Özetle, bizim önceliğimiz ve çıkarlarımız göz önünde bulundurulmuyor.

Bu gelişmeler, gücümüzün de hangi noktada olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Amerika, çıkarlarına hizmet edildiği müddetçe “en iyi müttefik” konumumuzu koruyor. Sırtımızı sıvazlayıp, istediklerini yerine getirtebiliyor.

Yoksa bugüne kadar ortaya koyduğumuz “Kırmızı çizgilerimizin” korunmasında bizim yanımızda yer alabilirlerdi. “Olmazsa olmazlarımızı” dikkate alırlardı. Değerlerimizin korunmasında daha duyarlı davranırlardı. Bunların hiçbir olmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun daha önce söylediklerinin bugün tam tersini söyleme noktasına gelmeleri de hiç kuşkusuz bölgede Amerika’nın etkisi ve üstünlüğünü koruduğunu gösteriyor.

Bölgede hiçbir konuda kaybedenin bizim olmamamız gerekiyor. Eğer oyun kurucusuysak, eğer bölgede bizden habersiz dal kıpırdamayacaksa, eğer müttefiklerimizle uyum içindeysek ve ne istiyorsak yerine getirtebiliyorsak, dış politika da bu kadar güçlü ve iddialıysak, bunların yerine getirilmesi gerekiyor. Ama görüyoruz ki, bütün bunlar havada kalıyor.

BOP çerçevesinde bölgedeki oluşuma sadece seyirci kalmak noktasına geldik. Bu gerçeği bizi yönetenler görmüyor mu?

İçeride ve dışarıda, gelecekte olabilecekler teker teker ortaya konuluyor. Bunları da görmüyoruz, bunları da mı dikkate almıyoruz? Olası gelişmelerde taşların nasıl yerlerinden oynayacağını hemen herkes biliyor ve görüyor ama nedense bizi yönetenler bir türlü bunları görmemekte ısrar ediyor.

Ankara’da da bütün bu gelişmelere paralel bir kaosun yaşandığını gözlemliyoruz. Dikkat edilecek olursa konularla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrı, Başbakan Davutoğlu ayrı, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ise ayrı ve farklı açıklamalar yapıyor. Kafalar iyice karışıyor.

Esad’ı sallamak ve devirmek amacı ile yola çıktık, politikalar ürettik ama şu anda sallanan biz oluyoruz. Bu da bugüne kadar uyguladığımız politikaların fiyasko ile sonuçlandığını gösteriyor.

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir