Emniyet müdürleri şehit ediliyor… Müdür yardımcıları şehit ediliyor…
Atatürk heykelleri yakılıyor, yıkılıyor…
Baltalarla parçalanıyor…
Yerlerde sürükleniyor…
Onlarla top oynanıyor…
Hem de polisin gözünün önünde…
Hem de polisin gözünün içine baka…
Polis sadece seyrediyor… Kılına dokunamıyor eylemcilerin…
Ordu seyrediyor. Ordu çaresiz… Kalkışmaya karşı orduyu harekete geçireceği yerde iktidar, APO’dan “himmet” dileniyor, yalvarıyor…
Ee, sen kalkıp, “Cumhuriyet döneminde Dersim’de katliam yapılmıştır, geçmişimizle yüzleşeceğiz…” dersen, BDP’li belediyelere “Özerklik vereceğim” dersen; Kurtuluş Savaşında emperyalizmle işbirliği yapıp, Türk milletini sırtından bıçaklayan Rıza Tevfik’leri, Şeyh Sait’leri Sait Nursi’leri el üstünde tutup, Atatürk’e ağzına geleni söylersen, HEPSİNDEN ÖNEMLİSİ KAPALI KAPILAR ARKASINDA BEBEK KATİLLERİ İLE MÜZAKERELER YAPIP, BAŞIMIZA ÇIKARIRSAN elbette vatan haini bölücüler de Atatürk büstleri ile top oynarlar, emniyet müdürlerine suikast düzenlerler…
Sesin çıkmaz…
“Açılım” adına susarsın…
Sadece bakarsın… Görmezsin… Bakarkör olursun…
Türk milletinin kurtarıcısı, tüm dünyanın hayran olduğu dünya liderinin heykellerini parçalarlar, “GIK”ın çıkmaz…
Bu isyanlarda, bu kalkışmalarda bizim asıl canımızı yakanlar, Cumhuriyet savcılarıdırlar, Cumhuriyetin savcılarıdırlar…
Cumhuriyeti ve Cumhuriyeti kuran o büyük adamı korumak için ant içen savcılar, neredeler şimdi? Ne yapıyorlar? Bu kalkışmalar karşısında hiçbir işlem yapmayacaklar mı?
Gezi Direnişinde elinde çiçeklerle, kitaplarla yürüyen, türkü söyleyip halay çeken gençler karşısında aslan kesilen, basınçlı sularla, gaz bombaları ile silahlarla onlara acımasızca saldıran, kafa kol kıran, göz çıkaran, adam öldüren polis; eli pompalı tüfekli, Molotof kokteylli PKK’lı teröristler karşısında kuzuya dönmüş…
Kendisine taş, şişe, havai fişek atıp, bombalarla saldıran caniler karşısında kaplanlığı bırakmış, kediye dönmüş…
Okullar yakılıyor…
Marketler bombalanıyor… Talan ediliyor… Esnafın iş yerleri yağmalanıyor…Türk bayrakları, ulusun simgeleri ayaklar altında çiğneniyor…
Suç üstüne suç işleniyor…
BOP uğruna, “AÇILIM” uğruna her şeye göz yumuluyor, her şey görmezden geliniyor…
Dün dincilik, tarikatçılık, ırkçılık yapanlar bugün isyanlarla, kalkışmalarla karşı kaşıya geldiler…
Dün rüzgâr ekenler, bugün fırtına biçmektedirler ve asla günümüzde olup bitenleri şikâyet etmeye hakları da yoktur, hukukları da…
Sen önce, komşu devletlerin iç işlerine karışacaksın, devlet başkanlarını yıkmak için terör ihraç edeceksin, silah, para yardımı, lojistik destek sağlayacaksın, sınırlarımız yolgeçen hanına, kevgire dönecek, İslamcı katiller ellerini kollarını sallayarak içeri girip çıkacaklar, teröristlerle görüşmeler yapıp, taviz üstüne taviz vereceksin, ondan sonra da senin ülkene terör, terörist ihraç ettikleri zaman esip yağacaksın, “Asarım, keserim haa, İŞİD ne ise PKK da bizim içi odur…” diyeceksin?
İsmet İnönü’nün deyişi ile “Hadi Canım sen de…”
Çocuk mu kandırıyorsun?
Yalancının mumu yatsıya kadar bile yanmadı… Tüm pislikleriniz açığa çıktı.
İktidarı ile muhalefeti ile vatanın içine ettiniz…
Sevgili Nihat Genç’in de belirttiği gibi, Y-CHP’nin PKK’lı milletvekili Sezgin Tanrıkulu, “HDP’nin sokakları yakın yıkın (sehrildan) çağrısına katılarak CHP’lilere sokağa çıkın talimatı vermiş...”
Genel Başkanı da AKP’ye şöyle bir teklif götürmüş:
“Hükümeti aklıselime davet etmek istiyoruz. Gelin, askerimizin kara harekâtını Kobani’nin kurtarılması ve IŞİD’ten temizlenmesi amacıyla sınırlandıralım. Tezkereyi hemen çıkaralım böylece halkımızın akrabalarını IŞİD’in öldürmesine izin vermeyelim…” demiş…
Peki, PKK’yı kurtarmak için cepheye kim gidecek? Kimin kanı akacak? Elbette gariban vatan çocuğunun… Peki, Kendisi, oğlunu da Kobani’ye gönderecek mi acaba?
Önce şunu belirtelim: PKK da PYD de IŞİD de Amerikan üretimidir. Amerikan yapımıdır. Made in USA’dir ve BOP planının parçalarıdırlar.
Amaç Irak, Suriye, İran’ın ırklara, mezheplere, dinlere ayrılmasıdır… Bu gerçekleşince ABD Ortadoğu petrollerine el koyacaktır… Hedefte Türkiye vardır. Hedef, Türkiye’nin Ortadoğu bataklığına çekilmesidir…
Ama önce Büyük Kürdistan’ın kurulması gerekmektedir.
İşte bunun için Türkiye kan gölüne çevrilmiştir, sokaklar savaş meydanına dönmüştür. Türkiye’ye mülteci akını bunun için olmaktadır ve terörist grupların birbirleri ile savaşması yoğunlaşınca ilticalar daha da artacaktır ve PKK kurtulup rahatlayınca, silahlar Türkiye çevrilecektir.
ŞU ANDA ÜLKEMİZDE, PKK, GELECEKTE GERÇEKLEŞTİRECEĞİ BÜYÜK İSYANIN PROVASINI YAPMAKTADIR…
Neden bu yolu seçtiler? Ne istiyorlar Türkiye Cumhuriyetinden?
Neymiş efendim, Türk ordusu Kobani’ye girip, IŞİD’in elinden Oradaki PKK’lıları kurtarmalıymış… Peki, siz niye gidip kahramanlığınızı IŞİD’e göstermiyorsunuz da sizi vatan sahibi yapan Atatürk’e saldırıp, kamu malına zarar veriyorsunuz?
Askerini öldür, emniyet müdürlerine suikast düzenle, Atatürk büstleri ile top oyna, bayraklarını, okullarını yak, elektrik parası ödeme, su parası ödeme, vergi ödeme…
Ondan sonra gel Ordudan yardım dilen…
Sövüp, saymamak için…
Kendimi zor tutuyorum…
Bir yanıt yazın