TESLİM BAYRAĞI

 
<p>Başkan Obama'nın, IŞİD'le mücadele stratejisinin omurgasını,NATO zirvesinde ülkelerin IŞİD'i yenilgiye uğratmak için yaptığı işbirliği taahhüdü oluşturuyor.
Hava saldırılarına ve havadan yardıma destek sağlanacak, yerel güçlere danışmanlık yapılacak ve istihbarat paylaşılacaktır.
Ancak Avrupa kamuoyunun kara harekâtına destek vermeyeceği düşünüldüğü için Ortadoğu'nun güvenliğini bölge ülkeleri sağlayacaktır.
</p>
Bölge ülkelerinin hemen hepsinin Türkiye ile farklı nedenlerle sorunlar yaşaması, özellikle Kürdistan Sorunu konusunda  nasıl bir siyasal görünümün oluşacağı sorusunu gündeme getiriyor...</p>
 
*
Dışişleri Bakanı J.Kerry, bölge ülkelerinin desteğini oluşturmak üzere Ortadoğu'daki temaslarından sonra Türkiye'de görüşmeler yapmıştır.
O sırada ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Washington'da bir konferansta, büyükelçilik döneminde 'Türkiye'ye El Nusra'ya yardım etmeyin' uyarısında bulunduklarını,
Ancak Türk hükümeti'nin El Nusra Cephesi ve Ahrar-u Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğunu açıklamaktaydı ki;bu Türkiye aleyhine bir uluslararası suçun ifşaatıydı.*
J.Kerry'e IŞİD'e yönelik operasyonda muharip güç olunmayacağı bildirilmiş, sınır güvenliği için etkin tedbir ve istihbarat paylaşımı istenmiş, insani yardım amaçlı her türlü uçuşu kolaylaştırma sözü verilmiştir.
En önemlisi de Türkiye'nin ittifakta oynayacağı rolün Suriye sorununa oluşturulacak koalisyonun yaklaşımı ile şekilleneceği mesajı verilmiştir!</p> </p> *
<p>Türkiye'nin muharip güç olmayışı durumu öncelikle bölgedeki diğer ülkelerin rolünü öne çıkarıyor.
Irak'ın öne çıkması ve sonuçlarını görmek için seçimlerin ardından ABD liderliğinde Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye'nin desteklediği IŞİD'in;</p> Sünnileri; Kürtler ve Şiilere karşı dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya ve Irak'ın güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru idari yapısını değiştirmeye yönlendirmiş olmaları noktasından başlamak gerekiyor.
 
* Irak hükümeti, bir taraftan Şiilerin iktidar paylarının artması, Sünnilerin merkezi hükümet yapısının ve Başbakanın değişmesi, Kürtlerin de statülerinde yükselme talepleriyle girdiği seçimlerin ardından siyasi karmaşa ve istikrarsızlığın önüne geçmek üzere herkesi memnun edecek yeni bir hükümet oluşturma mücadelesindeydi.
Bir taraftan da İŞİD'in ele geçirdiği, fakat henüz etkinliğini tam olarak kuramadığı bölgelerde örgütü pasifize etmenin yöntemlerini aramaktaydı.
Ama IŞİD'in süren operasyonları karmaşık etnik ve dini gruplar arasında ayrışmalara hız vermiş, Irak her saat daha fazla siyasi karmaşaya ve istikrarsızlığa boğulmaktaydı. *
Üstelik ABD, İsrail ve Türkiye Kuzey Irak'ta  bağımsız bir Kürt Devletine ışık yakıyordu ki; diğer Kürt gruplar da kendi jeostratejilerini inşa etmenin gayretine düştülerdi.
Irak'ın Kürdistan Bölgesel Yönetiminin başkenti Erbil'de Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Süleymaniye'de Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki güç mücadelesi de körüklenmişti...*
Kerkük ve çevresinin peşmerge kontrolü altında  tutulması başarılırsa YNK'nın Irak Kürdistan'ının birinci gücü haline geleceği düşünülüyor,
Musul ve çevresini İŞİD'e kaptıran KDP ise Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme sürecini siyaset ve  diplomasiyle kendi lehine çevirmeye çalışıyordu.
PKK ise bu sürecin ulusal birliğin kurulması için fırsat olduğunu savunmakta, o yüzden YNK ile yakınlaşmayı ve beraberce Kürdistan güçleriyle ortak siyasi ve diplomatik platformlar kurmayı ve ulusal birlik stratejisinin yaygınlaştırılmasını öngörüyordu.
Rojava'da Kürt-Arap gerginliğini kaşıyan KDP kınanırken,Rojava Kürtlerinin durumunun sürüncemede kalmaması için Suriye rejimiyle netleşme isteniyordu.</p>
<p>*
Birden Başbakan Nuri el Maliki, Irak Kürt Bölgesinden İŞİD'e karşı mücadelede merkezi hükümete yardımcı olunabileceği ve IŞİD'in Irak'ta uzun vadeye yayılabilecek sürekliliğinden endişelendikleriyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Irak Kürt Bölge Yönetimi henüz  IŞİD ile bir çatışma yaşanmamasına karşın, süreç içinde çıkar alanlarının çatışması halinde iki taraf arasında çatışma yaşanma ihtimalinin yüksek olması potansiyelinden harekete geçmişti.</p> * İşin rengi değişmişti.
Irak Meclis Başkanlığı'na Sünni Koalisyon'un oluşturduğu Ulusal Güçler Birliği üyesi  Selim Abdullah el-Cuburi, Cumhurbaşkanlığına  bir Kürt temsilci Fuad Masum seçildiler.
Haydar El İbadi Başbakan oldu,seçimi kazanan, fakat üçüncü dönem başbakanlığı tartışılan Maliki Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirildi.
Böylece Bağdad ile Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Sünniler arasındaki ilişkilerde bir iyileşme koridoru açıldı, bunun karmaşaya son verilmesinde bir başlangıç adımı olabileceği umudu yükseldi. * Ne olmuştu?
AB üyeleri Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımlar konusunda bölünmüştü.
Almanya, Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet ediyor,
Hakeza Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya Rusya'ya yaptırımların artmasını kendi çıkarları için tehlikeli görüyordu.*
ABD, Rusya'ya nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda, nükleer programı nedeniyle yıllardır yaptırımlara tabi tutulan İran'ın 5+1 grubu arasında   uzatılan müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak anlaşmaya varacağı olasılığını değerlendirdi.</p> İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gözetiminde, 5+1 grubuna, nükleer programını barışcıl amaçlar taşıdığını ispat edecek bir mekanizma için yürüttüğünü ikna etmesi halinde, yaptırımların ortadan kaldırılması, İran'ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılmasına ilişkin sinyal verdi.
Sinyal hem Rusya'ya uygulanan yaptırımlardan bunalan AB üyelerine İran pazarının açılacağı müjdesi olarak gitti,
Hem de Irak da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında Irak-Şam İslam Devleti ( IŞİD) örgütü vasıtasıyla  Irak'ın idari yapısının değiştirilmemesiyle ilgiliydi. *
Şimdi İran'ın, İŞİD'e karşı  Kudüs Birliği vasıtasıyla sağlayacağı muhtemel operasyonel katkısı, askeri ve lojistik çerçevede sağlayacağı tamamlayıcı yaklaşım,
ABD için İran'ın bölgesel görünümünü bir düşman olmaktan ziyade desteği gereken bir bölgesel aktöre dönüştürmek üzeredir.
 
*
Nitekim ABD; Irak'da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında  IŞİD vasıtasıyla  Irak'ın idari yapısının değiştirilmemesine katkı veriyor,IŞİD'e karşı 9 Ağustos'tan beri hava operasyonları sürdürüyor.
Bu operasyonlar IŞİD'in  Irak Kürt Bölgesel Yönetimine yönelmesi halinde petrol alanlarının ve güzergahlarının korunmasını da sağlıyor.
Irak merkezi hükümetinin  ulusal ve bölgesel meşruiyeti artıyor.
 
* Dikkat çekici gelişme, IŞİD'in yarattığı tehlikeler karşısında;</p>
Kuzey Irak'ta bağımsızlıkçı Kürt hareketinin silahlı birimi Peşmerge güçlerinin,
Türkiye'den PKK'nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri'nin (HPG),
Suriye'de Demokratik Birlik Partisi (PYD) Halkçı Koruma Birliklerinin ortaklık temeli atmasıdır; bu ortak silahlı kuvvet, "Kürt Savunma Güçleri" olarak adlandırılıyor.
 
*
"Kürt Savunma Güçleri", ABD'nin 2011'de çekildiği Irak'a, 2014'te yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olarak düşünülüyor.
Şimdi, Suriye'nin kuzeyinde düne kadar birbiriyle savaşan Demokratik Birlik Partisi'ne (PYD) bağlı Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile ÖSO Özgür Suriye Ordusu (ÖSÖ) ve bazı Suriyeli muhalif gruplar da IŞİD'e karşı yeni bir koalisyon oluşturuyor.  KCK Yürütme Konseyi Eşbakanlığı "Kürt Savunma Güçleri"nin bugün sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu halklarının meşru gücü haline geldiği açıklaması  gerçekleşiyor.   *
Ya Suriye?
Suriye, tıpkı Ukrayna gibi Ortadoğu'dan Karadeniz'e,Baltık'tan Hazar'a kadar bütün bu bölgede;
ABD'nin uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişe karşı, Rusya'nın yakın çevre politikası ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma için BM teşkilatı merkezinde yeni bir statü ve buna uygun uluslararası hukuk oluşturulması siyasetini tartıyor. *
Bu noktada Rusya Federasyonu,"Suriye'de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu'nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru olmaz" görüşünü ileri sürüyor.
ABD tezini Türkiye'den Cumhurbaşkanı Erdoğan "Terör örgütleri burada saf dışı edilmeden, terör örgütlerinin girişi engellenmeden, terör örgütlerine parasal destekler, diğer destekler kesilmeden Esad'ın gitmesinin hiçbir anlamı yok" diyorlar. Biz de şunu söylüyoruz: 3 sene önce bu terör örgütleri Suriye'de yoktu. Terör örgütleri burada Esad ile birlikte oluştu" ifadesiyle açıklıyor. *
Bu tezler bütün bu hengamenin ardından ABD ve Rusya dengesinin statüsünün belirleneceği,muhtemelen Türkiye'nin ittifaka muharip güç olarak katılacağı nihai süreci gösteriyor. * Fakat, "Kürt Savunma Güçleri"  Ortadoğu'da meşru güc haline geliyor, Eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, büyükelçilik döneminde 'Türkiye'ye El Nusra'ya yardım etmeyin' uyarısında bulunduklarını açıklıyor.
Türkiye hâlâ İŞİD ittifakında oynayacağı rolün Suriye sorununa oluşturulacak koalisyonun yaklaşımı ile şekilleneceği mesajını veriyor... *
Herşey, Türkiye'nin teslim bayrağı çektiğini ama zaman çaldığını gösteriyor... 14.9.2014 - erbil parlamento aaarsiv
 

Başkan Obama’nın, IŞİD’le mücadele stratejisinin omurgasını,NATO zirvesinde ülkelerin IŞİD’i yenilgiye uğratmak için yaptığı işbirliği taahhüdü oluşturuyor.
Hava saldırılarına ve havadan yardıma destek sağlanacak, yerel güçlere danışmanlık yapılacak ve istihbarat paylaşılacaktır.
Ancak Avrupa kamuoyunun kara harekâtına destek vermeyeceği düşünüldüğü için Ortadoğu’nun güvenliğini bölge ülkeleri sağlayacaktır.

Bölge ülkelerinin hemen hepsinin Türkiye ile farklı nedenlerle sorunlar yaşaması, özellikle Kürdistan Sorunu konusunda  nasıl bir siyasal görünümün oluşacağı sorusunu gündeme getiriyor…

 
*
Dışişleri Bakanı J.Kerry, bölge ülkelerinin desteğini oluşturmak üzere Ortadoğu’daki temaslarından sonra Türkiye’de görüşmeler yapmıştır.
O sırada ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, Washington’da bir konferansta, büyükelçilik döneminde ‘Türkiye’ye El Nusra’ya yardım etmeyin’ uyarısında bulunduklarını,
Ancak Türk hükümeti’nin El Nusra Cephesi ve Ahrar-u Şam militanlarının sınır geçişlerine göz yumduğunu açıklamaktaydı ki;bu Türkiye aleyhine bir uluslararası suçun ifşaatıydı.
*
J.Kerry’e IŞİD’e yönelik operasyonda muharip güç olunmayacağı bildirilmiş, sınır güvenliği için etkin tedbir ve istihbarat paylaşımı istenmiş, insani yardım amaçlı her türlü uçuşu kolaylaştırma sözü verilmiştir.
En önemlisi de Türkiye’nin ittifakta oynayacağı rolün Suriye sorununa oluşturulacak koalisyonun yaklaşımı ile şekilleneceği mesajı verilmiştir!


*

Türkiye’nin muharip güç olmayışı durumu öncelikle bölgedeki diğer ülkelerin rolünü öne çıkarıyor.
Irak’ın öne çıkması ve sonuçlarını görmek için seçimlerin ardından ABD liderliğinde Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye’nin desteklediği IŞİD’in;

Sünnileri; Kürtler ve Şiilere karşı dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya ve Irak’ın güç-gelir paylaşımına dayalı bir federalizme doğru idari yapısını değiştirmeye yönlendirmiş olmaları noktasından başlamak gerekiyor.
 
*
Irak hükümeti, bir taraftan Şiilerin iktidar paylarının artması, Sünnilerin merkezi hükümet yapısının ve Başbakanın değişmesi, Kürtlerin de statülerinde yükselme talepleriyle girdiği seçimlerin ardından siyasi karmaşa ve istikrarsızlığın önüne geçmek üzere herkesi memnun edecek yeni bir hükümet oluşturma mücadelesindeydi.
Bir taraftan da İŞİD’in ele geçirdiği, fakat henüz etkinliğini tam olarak kuramadığı bölgelerde örgütü pasifize etmenin yöntemlerini aramaktaydı.
Ama IŞİD’in süren operasyonları karmaşık etnik ve dini gruplar arasında ayrışmalara hız vermiş, Irak her saat daha fazla siyasi karmaşaya ve istikrarsızlığa boğulmaktaydı.
*
Üstelik ABD, İsrail ve Türkiye Kuzey Irak’ta  bağımsız bir Kürt Devletine ışık yakıyordu ki; diğer Kürt gruplar da kendi jeostratejilerini inşa etmenin gayretine düştülerdi.
Irak’ın Kürdistan Bölgesel Yönetiminin başkenti Erbil’de Barzani’nin Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile Süleymaniye’de Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) arasındaki güç mücadelesi de körüklenmişti…*
Kerkük ve çevresinin peşmerge kontrolü altında  tutulması başarılırsa YNK’nın Irak Kürdistan’ının birinci gücü haline geleceği düşünülüyor,
Musul ve çevresini İŞİD’e kaptıran KDP ise Kürtlerin kendi kaderlerini belirleme sürecini siyaset ve  diplomasiyle kendi lehine çevirmeye çalışıyordu.
PKK ise bu sürecin ulusal birliğin kurulması için fırsat olduğunu savunmakta, o yüzden YNK ile yakınlaşmayı ve beraberce Kürdistan güçleriyle ortak siyasi ve diplomatik platformlar kurmayı ve ulusal birlik stratejisinin yaygınlaştırılmasını öngörüyordu.
Rojava’da Kürt-Arap gerginliğini kaşıyan KDP kınanırken,Rojava Kürtlerinin durumunun sürüncemede kalmaması için Suriye rejimiyle netleşme isteniyordu.

Okumaya devam et  Bu da IŞİD’in tecavüz klavuzu

*
Birden Başbakan Nuri el Maliki, Irak Kürt Bölgesinden İŞİD’e karşı mücadelede merkezi hükümete yardımcı olunabileceği ve IŞİD’in Irak’ta uzun vadeye yayılabilecek sürekliliğinden endişelendikleriyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Irak Kürt Bölge Yönetimi henüz  IŞİD ile bir çatışma yaşanmamasına karşın, süreç içinde çıkar alanlarının çatışması halinde iki taraf arasında çatışma yaşanma ihtimalinin yüksek olması potansiyelinden harekete geçmişti.

*
İşin rengi değişmişti.
Irak Meclis Başkanlığı’na Sünni Koalisyon’un oluşturduğu Ulusal Güçler Birliği üyesi  Selim Abdullah el-Cuburi, Cumhurbaşkanlığına  bir Kürt temsilci Fuad Masum seçildiler.
Haydar El İbadi Başbakan oldu,seçimi kazanan, fakat üçüncü dönem başbakanlığı tartışılan Maliki Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına getirildi.
Böylece Bağdad ile Irak Kürt Bölgesi Yönetimi ve Sünniler arasındaki ilişkilerde bir iyileşme koridoru açıldı, bunun karmaşaya son verilmesinde bir başlangıç adımı olabileceği umudu yükseldi.

*
Ne olmuştu?
AB üyeleri Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlar konusunda bölünmüştü.
Almanya, Rusya ile olan ekonomik ilişkileri doğrultusunda yaptırımların ağırlaştırılmasına muhalefet ediyor,
Hakeza Fransa, İtalya, Avusturya, Lüksemburg, Bulgaristan, Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Slovakya Rusya’ya yaptırımların artmasını kendi çıkarları için tehlikeli görüyordu.*
ABD, Rusya’ya nasıl bir yaklaşım sergilenmesi konusunda, nükleer programı nedeniyle yıllardır yaptırımlara tabi tutulan İran’ın 5+1 grubu arasında   uzatılan müzakerelerde nükleer silahın geliştirilmesini sonlandıracak anlaşmaya varacağı olasılığını değerlendirdi.

İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu gözetiminde, 5+1 grubuna, nükleer programını barışcıl amaçlar taşıdığını ispat edecek bir mekanizma için yürüttüğünü ikna etmesi halinde, yaptırımların ortadan kaldırılması, İran’ın uluslararası enerji piyasalarına ulaşması için işbirliği yapılmasına ilişkin sinyal verdi.
Sinyal hem Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan bunalan AB üyelerine İran pazarının açılacağı müjdesi olarak gitti,
Hem de Irak da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında Irak-Şam İslam Devleti ( IŞİD) örgütü vasıtasıyla  Irak’ın idari yapısının değiştirilmemesiyle ilgiliydi.
*
Şimdi İran’ın, İŞİD’e karşı  Kudüs Birliği vasıtasıyla sağlayacağı muhtemel operasyonel katkısı, askeri ve lojistik çerçevede sağlayacağı tamamlayıcı yaklaşım,
ABD için İran’ın bölgesel görünümünü bir düşman olmaktan ziyade desteği gereken bir bölgesel aktöre dönüştürmek üzeredir.
 
*
Nitekim ABD; Irak’da yeni kurulacak hükümette Sünnilerin belli bir dengede tutulması karşılığında  IŞİD vasıtasıyla  Irak’ın idari yapısının değiştirilmemesine katkı veriyor,IŞİD’e karşı 9 Ağustos’tan beri hava operasyonları sürdürüyor.
Bu operasyonlar IŞİD’in  Irak Kürt Bölgesel Yönetimine yönelmesi halinde petrol alanlarının ve güzergahlarının korunmasını da sağlıyor.
Irak merkezi hükümetinin  ulusal ve bölgesel meşruiyeti artıyor.
 
*
Dikkat çekici gelişme, IŞİD’in yarattığı tehlikeler karşısında;

Kuzey Irak’ta bağımsızlıkçı Kürt hareketinin silahlı birimi Peşmerge güçlerinin,
Türkiye’den PKK’nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri’nin (HPG),
Suriye’de Demokratik Birlik Partisi (PYD) Halkçı Koruma Birliklerinin ortaklık temeli atmasıdır; bu ortak silahlı kuvvet, “Kürt Savunma Güçleri” olarak adlandırılıyor.
 
*
“Kürt Savunma Güçleri”, ABD’nin 2011’de çekildiği Irak’a, 2014’te yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olarak düşünülüyor.
Şimdi, Suriye’nin kuzeyinde düne kadar birbiriyle savaşan Demokratik Birlik Partisi’ne (PYD) bağlı Halk Savunma Birlikleri (YPG) ile ÖSO Özgür Suriye Ordusu (ÖSÖ) ve bazı Suriyeli muhalif gruplar da IŞİD’e karşı yeni bir koalisyon oluşturuyor.
 KCK Yürütme Konseyi Eşbakanlığı “Kürt Savunma Güçleri”nin bugün sadece Kürtlerin değil, Ortadoğu halklarının meşru gücü haline geldiği açıklaması  gerçekleşiyor.
 
*
Ya Suriye?
Suriye, tıpkı Ukrayna gibi Ortadoğu’dan Karadeniz’e,Baltık’tan Hazar’a kadar bütün bu bölgede;
ABD’nin uluslararası sistemi oluşturan Avrupa-Atlantik odaklı işleyişe karşı, Rusya’nın yakın çevre politikası ve Avrasyacı dış politika kalıpları doğrultusunda çok kutupluluk söylemini meşrulaştıracak yeni bir bölgesel yapılanma için BM teşkilatı merkezinde yeni bir statü ve buna uygun uluslararası hukuk oluşturulması siyasetini tartıyor.
*
Bu noktada Rusya Federasyonu,”Suriye’de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru olmaz” görüşünü ileri sürüyor.
ABD tezini Türkiye’den Cumhurbaşkanı Erdoğan “Terör örgütleri burada saf dışı edilmeden, terör örgütlerinin girişi engellenmeden, terör örgütlerine parasal destekler, diğer destekler kesilmeden Esad’ın gitmesinin hiçbir anlamı yok” diyorlar. Biz de şunu söylüyoruz: 3 sene önce bu terör örgütleri Suriye’de yoktu. Terör örgütleri burada Esad ile birlikte oluştu” ifadesiyle açıklıyor.
*
Bu tezler bütün bu hengamenin ardından ABD ve Rusya dengesinin statüsünün belirleneceği,muhtemelen Türkiye’nin ittifaka muharip güç olarak katılacağı nihai süreci gösteriyor.
*
Fakat, “Kürt Savunma Güçleri”  Ortadoğu’da meşru güc haline geliyor,
Eski Ankara Büyükelçisi Ricciardone, büyükelçilik döneminde ‘Türkiye’ye El Nusra’ya yardım etmeyin’ uyarısında bulunduklarını açıklıyor.
Türkiye hâlâ İŞİD ittifakında oynayacağı rolün Suriye sorununa oluşturulacak koalisyonun yaklaşımı ile şekilleneceği mesajını veriyor…
*
Herşey, Türkiye’nin teslim bayrağı çektiğini ama zaman çaldığını gösteriyor…
14.9.2014

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir