KEMAL BEY DİKEN ÜZERİNE OTURMUŞTUR…

KEMAL Bey’in işi giderek zorlaşmaktadır… - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

 

KEMAL Bey’in işi giderek zorlaşmaktadır…

Kemal Bey bundan böyle, dilediği gibi, istediği gibi hareket edemeyecektir…

Kemal Bey diken üzerine oturmuştur…

Bir bakalım seçim sonuçlarına isterseniz.

Kurultaya 1222 delege katıldı. Kılıçdaroğlu 944, İnce ise 177 imzayla aday gösterildi. Kemal Bey 740 oyla yeniden başkan seçildi. Bu oyların bir kısmı da tehditle, korkuyla geldi. Ama sonradan herkes bildiğini okudu… Muharrem İnce 415 oy aldı. 26 oy geçersiz sayıldı. Oysa Kemal Bey, 2012’de yapılan 34. Olağan Kurultayda 1164 delegenin oyunu alarak Genel Başkan olmuştu. Kayıp 424…

Sonuç: Tüm delegeler üzerindeki baskılara karşın, kurultayın kısa bir zaman aralığında yapılmasına karşın, daha da önemlisi kurultayda oy kullanacakların çoğunluğunu Kılıçdaroğlu’nun seçmesine ve bu nedenle delegelerin parti yönetimine daha yakın durmasına karşın, Genel Başkan hatırı sayılır bir oy yitirmiştir…

Bu seçim, Genel Başkanının politik çizgisini CHP’lilerin ve özellikle tabanın onaylamadığı anlamına gelmektedir. Çünkü her zaman tabanla yönetim arasındaki farklılıklar delegelere göre daha keskindir…

Taban, “Ben CHP’li değilim CHP milletvekiliyim” diyen ve açıkça Said Nursi propagandası yapan Faik Tünay’ı, Fethullah Gülen’e her konuşmasında hayranlığını belirten Muhammet Çakmak’ı ve Atatürk’ün partisinden milletvekili seçilip, Atatürk’ün partisinden nemalanan, ama “Ben Atatürk ilkelerinin bekçisi değilim” diyebilecek kadar pervasızlaşan Sena Kaleli’yi kabullenememiştir.

Taban, “Gölge CIA” Stratfor’un “TR 705” kod adı verdiği PKK avukatı Sezgin Tanrıkulu’nu, Burhan Şenatalar’ı, Aykan Erdemir’i, Mustafa Moroğlu’nu, Binnaz Toprak’ı, Rıza Türmen’i, Gülseren Onanç’ı benimseyememiştir…

Kemal bey de bu karşı devrimcileri sahiplenip, onlara arka çıkarak partideki Atatürkçüleri, tam bağımsızlıkçıları tasfiye yoluna gitmekte, onlara meydan okumaktadır. Her yerde ve her zaman, hatta kurultayda bile bir papağan gibi şu sözleri tekrarlamıştır:

“Her yeni söylem, bir karşıt yaratabilir. Sonuç olarak partinin politikalarını beğenirsen, bizimle yola devam edersin. Etmezsen de partiden ayrılırsın. Dolayısıyla bu ilkeleri benimsemeyen isimlerle yolumuzu ayıracağız.”

O, sadece Atatürkçülerle değil, “Ben Dersimli Kemal’im” diyerek, Cumhuriyetle de yollarını ayırmıştır…

Ama Genel Başkan, aldığı oylarla bugün, bu dediklerini yapacak güç ve kudrette değildir. Hatta Kürt belediyelere ”Özerklik verme” sevdası, aşkı da bir masala dönüşmüştür…

Kurultayda verilen oylara baktığımız zaman CHP’lilerin, CHP yönetiminin iktidara karşı izlediği politikaları tasvip etmediği de ortaya çıkmıştır…

AKP’nin Atatürk düşmanı, dinci, talancı, sömürücü, işbirlikçi, karşı devrimci uygulamaları karşısında Y-CHP; çözüm arayan halkın derdine derman olamamış, ona güven verememiştir. Bu nedenle seçim üstüne seçim kaybetmiştir…

Zaten her gittiğimiz kentte, kasabada, köyde hem AKP’den şikâyet edip, hem de dönüp, dolaşıp, ona oy verenlere “Peki, niçin hala Tayyip’e oy vermeye devam ediyorsunuz?” dediğimizde, “BAŞKA ALTERNATİF Mİ VAR? SİZ AKP’NİN KARŞISINDA İKTİDAR OLACAK BİR PARTİ GÖRÜYOR MUSUNUZ?” yanıtını veriyorlardı bize…

İşte Kılıçdaroğlu ve ekibi oturup bu yenilginin ve güvensizliğin nedenlerini arayacakları yerde, başarısızlıklarını birtakım başarı öyküleriı ile perdelemeye, örtmeye çalışarak bu günlere geldi.

Bu açıdan bakılınca son kurultayda da bu sorunlar masaya yatırılıp araştırma ve inceleme konusu yapılacağı yerde makam, mevki elde etme, Genel Başkanlık seçimi yarışına dönüştürüldü…

Genel Başkan o uzun konuşmasında ne AKP’nin hırsızlıklarından, adaletsizliklerinden, haksızlıklarından, ne de Cumhurbaşkanlığı ve yerel yönetim seçimleri yenilgilerinden söz etmiştir… Kemal Bey kendisine yöneltilen “Sağa kayma, karşı devrimcilik” suçlamalarına takılarak bir suçlu psikolojisi içerisinde savunmaya geçmiş, çocukların bile inanamayacağı kanıtlarla kendini haklı çıkarmaya çalışmıştır…

Bu yol, yol değildir… Bu gidiş, gidiş değildir…

Bu yol, çıkmaz yoldur, çıkmaz sokaktır…

Gerçek, dürüst Atatürkçü delege her şeyden önce şunu sormalıydı:

“Y-CHP’nin AKP politikalarından farkı nedir? Ben bir fark görmüyorum… Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş… İktidarına uygun muhalefet…”

Kürt açılımını, ABD – AB mandacılığını, dinci politikaları savunurken aynı kaptan besleniyor, aynı kaptan su içiyorsunuz…

“Kimin için, ne için yapıyorsunuz bu kurultayı?

“Millet kan ağlarken, Atatürk büstleri yakılıp yıkılırken, bayraklar gönderden inerken, her yanda PKK paçavraları ve Bebek Katilinin posterleri dalgalanırken, eşkıyalar subaylara bile kimlik sorarken, devlet – millet malı özelleştirilip, bir yıllık karlarına yerli, yabancı yandaşlara peşkeş çekilirken, binlerce vatan evladı KERHEN imam hatiplere ve Kuran kurslarına gönderilirken, yüz yıllık Şanlı Çankaya, Çankaya olmaktan çıkarılırken ve Sevr gündemdeyken, sen bunlardan tek sözcük etmeden, tek laf etmeden, neyin kurultayını, kimin kurultayını yapıyorsun?” diye sormalıydı…

Ey CHP’li delege neden sormuyorsun bütün bunları? Neden seçim yenilgilerinin hesabını sormuyorsun? Neden Bebek Katiline ve PKK’lı belediyelere “Özerklik vermek için” bu kadar çabaladığını, yırtındığını sormuyorsun Genel Başkanına? Neden Tunceli’yi Dersim’e dönüştürmek için can attığını, ayrımcılık yaptığını, “Dersimli Kemalim” diye feryat ettiğini, bu memlekette Rizeli, Antepli, Urfalı, İzmirli Kemallerin de olduğunu anımsatmıyorsun?

Yakışıyor mu bu davranış bir Atatürkçü delegeye?

Son yazımda şunları söylemiştim:

“Bu kurultayda da karşı devrimcileri, yapıştıkları koltuktan sökemezsek, Y-CHP’Yİ bu kez APOculara, fetoşçulara, liboşlara, Sorosçulara bırakıp, solu iktidara taşıyacak, yeni bir Atatürkçü parti inşa etmeliyiz…”

Bu yargım karşısında bir dostum: “Hayır, terk etmeyeceğiz… CHP bize ATAMIZDAN yadigârdır. Biz, Onları kovacağız…” dedi.

ÇOK HAKLI…

CHP bize ATAMIZDAN yadigârdır…

Bu son seçimden sonra umut ışığımız daha da parlak ve aydınlıktır şimdi… CHP’li yurtsever taban, umduğumuzdan da daha bilinçli çıkmıştır karşımıza…

“MÜCADELEYE DEVAM” DİYORUZ…

Bundan böyle Demokles’in Kılıcı gibi tepelerinde duracağız…

TA Kİ YÜCE ATATÜRK’ÜN PARTİSİNDEN APOCULARI, FETOŞÇULARI, LİBOŞLARI, SOROSÇULARI TEMİZLEYENE DEK…

YOLUMUZ AÇIK OLSUN…

([email protected])


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir