SON KEZ SESLENİYORUZ: ATA’MIZA, ALTI OKUMUZA SAHİP ÇIKIN…

CHP Kurultayından pek ümitli değilim. - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

 

CHP Kurultayından pek ümitli değilim.

Genel Başkanın yine koltuğunu koruyacağını düşünüyorum.

Çünkü ülkemizde parti olanaklarını ve gücünü elinde tutan genel başkanlar pek değişmezler. Ancak ya ölüm, ya istifa ya bir tertip ya da ABD oyunu ile yerlerinden olabilirler…

Hele bir de partide kişisel çıkarlarını her şeyin üstünde gören insanlar köşe başlarını tutmuşlarsa…

Seçimlerdeki başarısızlıklar, bir yaşam boyu muhalefette kalmak, Siyasal İslam’ın ülkemizi bir veba gibi sarması, çağdaş değerlerin yok edilmesi, vatanımızın Ortaçağ karanlığına gömülmesi onlara vız gelir tırıs gider…

Varsa koltuk, yoksa koltuk…

Ama meydanı karşı devrimcilere bırakmamak için bizim de mücadeleye bir yerlerden başlamamız gerekiyor… 

Sol, 1950’den bu yana iktidar yüzü görmedi. Ülkemiz, 1950’den bu yana, emperyalizmle işbirliği yapan sağcı, tutucu hükümetler tarafından yönetildi.

Bir arpa boyu yol alamadık.

AKP ise 12 yıllık iktidarı döneminde uyguladığı iç ve dış politikalarla gelmiş geçmiş tüm sağcı yönetimlere rahmet okuttu.

Ulusal zenginliklerimiz, birikimlerimiz, kültür değerlerimiz talan edildi. Yağmalandı. Yabancılara peşkeş çekildi. Hukuk siyasallaştırıldı…

Yarı bağımlılıktan tam bağımlılığa geçtik. Ülke bölünme yolunda hızla ilerliyor şimdi…

Peki, Niçin bu durumlara düştük? Niçin uygarlık, özgürlük, insan hakları sıralamasında hep sonlardan birinciyiz?

Niçin yıllarca sömürüldük, ezildik, baskı altında yaşadık. Koyun sürüsü gibi güdüldük? Niçin birileri sırtımızdan milyarları kazanıp, bu dünyada cenneti yaşarken, halkın büyük bir çoğunluğu sefalet, açlık, yoksulluk içerisinde cehennemi yaşıyor?

Yoksa bu ulusun yapısında, mayasında, genlerinde mi vardır tutuculuk, sağcılık, duyarsızlık?

Yoksa bu ülkenin insanları çile çekmekten, aldatılmaktan, sömürülmekten zevk mi alıyor?

Mazoşist midir?

Şunu önce, açık ve net olarak belirtelim: Suçlu halk değildir. Suçlu insanlarımız değildir. Suçlu partilerdir. Suçlu,  gereği gibi halka öncülük yapamayan politik kadrolardır. Suçlu, halkı afyonlayan Amerikan ve İsrail uşağı medyadır.

Bugüne değin, sol, bir türlü halkla buluşamadı. Halkı yanına çekemedi. Onunla kaynaşamadı. Sorunları onun anlayacağı dilden, elle tutulur, gözle görülür uygulamalarla anlatamadı. İşçilerden, köylülerden, kısaca emekçilerden ve emekçi eylemlerinden genellikle uzak durdu. KILIÇDAROĞLU İSE SAĞ PARTİLERİ TAKLİT EDEREK BAŞARIYA ULAŞACAĞINI SANDI… AMA ÇOK YANILDI…

Bu nedenle halka güven veremedi. Güven sağlayamadı. Görüşlerine katılalım ya da katılmayalım, ilk kez, sol bir partiyi iktidar olma yoluna sokan, milyonları peşinden sürükleyen lider Bülent Ecevit ‘ti. Burada onun siyasal görüşlerinden çok halka yakınlaşma, halkla bütünleşme yanını ön plana çıkarmak istiyorum.

Günümüzde ise muhalefet partileri, parti başkanları ülkenin ihtiyacına göre politik bir çizgi izlemiyorlar. Belirli bir programları yok. Bir gün önce söyledikleri, bir gün sonra söyledikleri ile çelişiyor. Belirli bir hedefleri yok.

SANKİ İKTİDAR OLMAYA NİYETLERİ DE YOK. ONLAR MUHALEFETİ DAHA ÇOK SEVDİLER. ÇÜNKÜ MUHALEFETTE SORUN YOK. SORUNLARA ÇÖZÜM BULMAK YOK. UYGULAMA YOK. SORUMLULUK YOK.

Siz bir gün olsun Kemal Bey’in ya da Devlet Bey’in “Ben Başbakan olacağım, ben cumhurbaşkanı olacağım ve bu ülkeyi yöneteceğim” dediğini duydunuz mu? Aksine, Abdullah Gül’ü başımıza Cumhurbaşkanı yapan Devlet Bey, bu yetmemiş gibi, bir de ona, “Yeni dönemde de ÇATI ADAYIMIZ olur musun?” diye teklif götürmüş…

Oysa RTE, C. Başkanı olur olmaz, şimdiden 2023 planları yapmaya başladı bile…

Yukarıda  “Suçlu halk değil” demiştim. Bu doğru.  Bu doğru ama yapılan yanlışların, ihanetlerin, karşı devrimci eylemlerin “hesabının” sorulmaması, EMİR ERİ gibi hareket edilmesi de bağışlanamaz bir suçtur. Bunu da vurgulamadan geçmeyelim.

Örneğin,  niçin Fethullah Gülen’lere, tekke ve zaviyelere methiyeler dizildiğini, niçin APO ve PKK’ya yasallaştırma kılıfı giydirilerek, onlara bölgesel özerklik vaatlerinde bulunulduğunu, niçin üniversitelerde ve devlet dairelerinde türbana göz yumulduğunu, niçin “Dersim Olayı” bahane edilerek Atatürk’e saldırılar düzenlendiğinin kurultayda sorulması gerekir…

Her kurultayda bunlar sorulmadan geçildiği gibi, üstüne üstlük bir de, birileri çıkıyor, “Benim başkanım, benim liderim Kılıçdaroğlu’dur”,  ben başkanıma toz kondurmam, laf söyletmem” diyor.

Laf söyletmiyor… Bu doğru… Kendisi de sorgulamıyor.  Sorgulayanları da AKP saflarına geçmekle, yani ihanetle suçluyor…

Sanki başkanlar gökten zembille inmiş gibi…  Sanki başkanlar bir kez seçildi mi İLAHİ BİR KUDRET kazanıyormuş gibi… 

Sözün özü:

 Vatan parçalanmak, bölünmek üzeredir… Güneydoğu Y-CHP’nin de katkıları ile fiilen bölünmüş durumda ve yakında resmen bölünecektir…

   Mustafa Kemal Atatürk’ün “İstiklali Tam”,  yani tam bağımsızlık ilkesi, Altı Ok’u, 1923 Devrimi ayaklar altına alınmak isteniyor...

Mehmet Bekaroğlu gibi Refah – Fazilet Parti kökenli, yeminli Atatürk düşmanları, Genel Başkan Kemal Bey tarafından partiye davet edilerek, dincilikten ve dincilerden medet umulmaktadır…

Artık ilkeli davranmak zorundayız… AKP bir kez daha Anayasayı değiştirecek çoğunluğu elde ederse, ondan sonra vatan bölünür ve ne ulus devletten, ne Cumhuriyetten, ne Atatürk’ten eser kalır…

CHP’Lİ ATATÜRKÇÜ DELEGELERE SON KEZ SESLENİYORUZ: Zaman, “Gökten ne yağarsa yağsın, yerin kabul etmesi”  zamanı değildir.  Zaman parti önderlerini ve yöneticilerini ilahlaştırıp, her dediğine baş sallama, “evet” deme zamanı değildir.

Hele hele, kıvırtmanın, soytarılığın, particilik oyunları oynamanın zamanı ise hiç değildir. Zaman mücadele zamanıdır. Eleştirme, gerçekleri söyleme, Atatürk çizgisinden sapanları, saptıranları, ihanetleri teşhir etme zamanıdır.

UYARIYORUZ: ATAMIZA, ALTI OKUMUZA SAHİP ÇIKIN…

PKK’lının, Cemaatçının, neoliberalin yer aldığı bu aciz, ilkesiz,  AKP iktidarının takliti, aşure muhalefetle bir kez daha genel seçimlere katılırsak eğer, Türk milletini çıkmaz sokaklara, Gayya kuyusuna atarız… BİZE GELİNCE…

Biz, ateşten gömleği sırtımıza giydik, 2. Ulusal kurtuluş savaşını başlattık.

Zaman şimdi,  “Ya istiklal, Ya ölüm” diye haykırma zamanıdır…


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir